30 Eylül 2009 Çarşamba
TÜRKİYEYE GELEMEYENLER ORTAYA KARIŞIK
ebbe sand- birkaç gün önce yorumlarda alleenin bahsettiği gibi bi türlü getiremedik. açıkcası gelişini pek istemezdim. oyunculuğuna lafım yok ama tip ve isim yüzünden bana danimarkalı gibi gelmezdi bu adam. aynı şekilde 90larda olsaydı klose'yi de istemezdim. 90larda alman dediğin "-ler, -er" ekleriyle bitmezse piyasası yoktur. bierhoff ve kuntz diyecek olanlar vardır.
lokvenc- kötü geçen bir sezonun ardından hürriyet gazetesinde jardel ile birlikte koca vesikalık fotolarının üstünde " ikisi de bitti" başlığını gördüğümde nasıl heyecanlandım anlatamam. öyle gazmışız ki ozamanlar yabancı sınırlamasını aklımıza bile getirmiyorduk. çek futbolcu hep almanları tercih etti bize, gelseydi iz bırakırdı kesinlikle
Bachirou Salou- ve postun yıldızı... haberlerde sadece bir golünü görebildiğimiz halde aşık olmuştuk adama; total90 yada 96 dandik bir bilgisayar oyununda türkiye yoktu diye, togoyu alıyordum o yaz salouyla gol atmak için. sonuç yine hüsran, salou parlak günler geçiremeyeceği möllerli, reuterli, chaipusatlı, ibrahim tankolu b.dortmund'u tercih etmişti.
aziz yıldırım'ın demek istediği buydu aslında: son yıllarda okadar alıştıkki yıldız isimlere, christian ve dos santos'a hafiften burun kıvırdık, güiza'yı şikayet ediyoruz evet ama geçmişte bu adamları hayal etmemiz bile mümkün değildi. 96 maçta 26 gol atan 28yaşında, bir golünü gördüğümüz salou, yada hiç görmediğimiz furlong gelmiyordu türkiye'ye değil la liga gol kralı gelsin.
D Smart
29 Eylül 2009 Salı
los lunes al sol
bu daha önce yapılmıştı, batırdın derseniz itiraz etmem, ama ilkse takdir beklerim
28 Eylül 2009 Pazartesi
aferin be alex
sahadaki duruşundan, yaptığı asistlerden, attığı gollerden daha klas bir hareket yaptı alex... biz yaşı başı genç fenerbahçelilerin gönlünden hiç silinmeyecekti zaten, ancak bu ziyaretiyle hem bütün yabancılardan farklı oldugunu kanıtladı hem de 50 yaşüstü fenerbahçelilerin de gönlünde ayrı bir yer etmiştir.
Sakaryalı Mustafa
halk için, halka rağmen..
25 Eylül 2009 Cuma
Muse'un Direnişi
24 Eylül 2009 Perşembe
Muhteşem başlangıçlar senesi
Fethiye Spor Kulübü
23 Eylül 2009 Çarşamba
KPMG Football Transfer Monitor
***
***
Transfer harcamalarının en yoğunlaştığı bölüm ise yaş grubunda 25-28 yaş arası ve pozisyon olarak ise forvetler, bkz Man City..
***
Raporda bunun gibi daha pek çok analiz yer almakta, ancak ben uzatarak sıkmak istemiyorum. Raporun sonunda ise tartışmaya açılan konu ise transfer harcamalarının gelirler ile sınırlandırılıp sınırlandırılmaması. Biliyorsunuz ki bu konu Michel Platini'nin fikri olarak ortaya çıktı. Zira Manchester City gibi kulüplerin patronları yarın elini eteğini çekse kontratlar birşey ifade etmez hale gelebilir, hem kulüpler hem futbolcular oldukça zor duruma düşebilirler.
Bu mevsimde her gün yüzüyom memlekette, hem nispet hem gıcık
ispanyaspor 08/09
2009 eurobasket ispanya
2009 uefa cl barcelona
2009 uefa supercup barcelona
2008 wimbledon r.nadal
2008 Beijing Summer Olympics - Pekin r.nadal
2009 Avustralya Açık Tenis Turnuvası r.nadal
2009 oscar Best Performance by an Actress in a Supporting Role Penelope Cruz(vicky christina barcelona)
22 Eylül 2009 Salı
utanmaz herif
şeytan tüyü dedikleri...
20 Eylül 2009 Pazar
1/3 loading...
17 Eylül 2009 Perşembe
go-to-guy
14 Eylül 2009 Pazartesi
Monza
Yarışın son metrelerinde ise Hamilton kaza yapınca bir anda Raikkonen yarışı 3. sırada bitirdi ve son 3 yarışta olduğu gibi yine podyumda yer buldu kendine...
RedBull ise yarıştan Vettel'in 8.'liği sadece 1 puan alarak yavaş yavaş havlu atma aşamasına geldi BRawn GP karşısında... Artık bu saaten sonra RedBull'un geri gelmesi çok zor görünüyor. Button'ı da tek zorlayabilecek pilot da Barrichello... (Umarım şampiyon da o olur, çünkü Button hiç haketmiyor.)
Yarıştan diğer notlar;
Force India SPA'dan sonra kaldığı yerden devam ederek Sutil ile 4. sırada yer aldılar. Yarışın ortalarında Luizzi yarış dışı kalmamış olsa muhetemelen o da yarışı puan barajının içinde tamamlayacak ve ilk yarışında takımına puan kazandıracaktı.
Fisichella geçen yarışa göre (bu sefer Force India değil Ferrari'de yarışıyor olmasına rağmen) çok daha kötü bir yarış çıkardı ve puan dahi alamadı. Bu da aslında Ferrarinin bu seneki otomobilinin çok da iyi durumda olmadığının bir göstergesi bence...
Hamilton yarışın ortalarına doğru yarışın en büyük favorisi konumundayken gereksiz zorlamasının bir sonucu olarak yarışın son turunda kaza yaparak yarış dışı kaldı. Son yarışta puan alamamış olan Hamilton bu yarışta da yarış dışı kalarak hayranlarına hayal kırıklığı yaşattı.
1. Rubens Barrichello - Brawn GP
Sürücüler Klasmanı puan durumu:
1.Jenson Button (80)
2.Rubens Barrichello (66)
3.Sebastian Vettel (54)
4.Mark Webber (51.5)
5.Kimi Raikkonen (40)
6. Nico Rosberg (30.5)
13 Eylül 2009 Pazar
galatasaray-beşiktaş, kısa kısa...
arda’yı bugün kitleyen neden, denizli’nin ekremle yaptırdığı çağdışı adam markajı değildir tabi ki…
sabri’ye benim söyleyeceklerim önemli değil, en doğrusunu rijkaard maç sonrasında söylemiş zaten; taraftar yeniden bizim yanımızdaydı, 90 dakika desteklediler. en çok haz aldığım anlar sabri’ye bağırdıkları anlardı. sabri, sırtına motor takılmış gibi oynadı, 90 dakika koştu..
kaç maçtır iyi oynayan hakan arıkan’ın yerine oynatılan rüştü, korneri izleyerek ve üstüne gelen topu sektirerek derbinin kaderiyle oynadı...
50 dakika boyunca galatasaray’ın hızını ve pas trafiğini kesen rakip değil, organizasyon kabiliyetleri kısıtlı sarp-topal ikilisi oldu.
İkinci yarı başındaki tabata-fink değişikliği orta sahada zaten topa sahip olabilen takım için anlamsız, gereksiz bir değişiklik oldu. denizli diyorum...
Serdar Özkan ve bugün yaptıkları kesinlikle takdir edilmeli. İlk yarıda boş kaldığı kulvarında yeterince top alabilse galatasaray’ın başını çok ağrıtabilirdi. Maç boyunca da Beşiktaşın en iyi oyuncusuydu. Denizli nihat’ın arkasında durduğu kadar onu da korumalı…
Harry kewell hakkında not yazmasam allee kafamı kıracak; kewell seni sevmeyen ölsün…
Sokağa atılan milyon dolarlar önemli değil, güzel futbol iyi oyuncularla oynanır..bir takımda tabata fink’le değişirken, diğerinde arda çıkıyor elano giriyor...
***
Hala “Galatasaray şişecek, henüz güçlü bir takımla oynamadı” diyen arkadaşlara selam eder, gelecek haftaki Kasımpaşa maçını izleyin derim...
12 Eylül 2009 Cumartesi
estadio centenario
11 Eylül 2009 Cuma
michael beasley ve nba'de kafası dumanlı adamlar..
Baba beni Manchester'a gönder yazın, babanız menajeriniz olsun
Türk futbolunda hack ve Osasuna
Bu senenin top ligi La Liga'da, Osasuna da hackerlardan nasibini almış. Osasuna taraftarları, resmi sitelerini açtıklarında karşılarına takımın iki İranlısı Jawad Nekounam ve Masoud Shoujaei'nin kovulduğu haberi çıkıyor. Site yöneticileri kısa sürede ayılıp durumu düzeltiyorlar ama bu bile İran ve Osasuna taraftar forumlarında kısa süreli infiale yol açıyor. Gerçi kimin yaptığı ya da niyeti belli değil ama bizimkilerle kıyaslayınca biraz zeka kokuyor. Şimdi düşünüyorum da bizim memlekette, resmi site bir kere bile böyle hacklense, henüz haber düzeltilemeden; bütün haber kanalları flaş haber girer, kulüp binasının önünde kalabalıklar türer, taraftar siteleri kilitlenir, işin daha kötüsü haberlerin doğruluğu için sadece resmi siteye güvenen insanlarda şüphecilik tavan yapardı. Futbolcuya sorsan haber doğru mu diye, ondan da sağlıklı cevap alamazdın zira bizde birçok futbolcu açıklamalarında kovulduklarını televizyondan öğrendiklerini söylemişlerdi. Aman aman diyorum..
Hakeem Olajuwon vs Hakeem Olumustafabey
Friday, I'm in love..
GS-Beşiktaş maçının da bu kıyametin, bu felaketin etkisinde olacağını biliyorum ama bu sabah kalkarken heyecanın güzeli kapladı içimi..Futbolla Bosna maçı üstüne barışma maçı gibi birşey bu..Takımların dizilişleri, oyun yapıları, kadroları bu sefer diğer senelerin aksine bambaşka..Son 9 senedir kadrolar bu kadar iyi olamamıştı her iki takım için..5 maçtır Beşiktaş Mecidiyeköy’de galibiyete hasretken güzel ve hırslı bir oyun beklemek Kartal sevdalılarının hakkı diye düşünüyorum..Oyun düzenini total futbola semah dönen:) futbolcuların oluşturduğu GS, rakibini puan farkı göz önünde bulundurulursa rahat karşılayacağa benzer..Yalnız önceki zorlandığı maçlarda karşısında bulduğu sert orta saha dizilişini bu sefer Panzerlerle oluşmuş gördüğünde ne yapacağı merak konusu...FR ın rotasyonu sürpriz her zamanki gibi ancak Ayhan’ın muhtemel olmaması takımı ileri taşıma açısından olumsuz bir etki yaratacaktır..Beşiktaş’ın hücumdaki eksikleri zaten bu sene eksik oldukları için Denizli’nin çok değişik bir alternatif çıkarmasını bekliyorum..
Beşiktaş’ın kader maçı olduğunu söyleyebilirim, zira alınan puan kayıpları üstüne GS’den alınacak bir mağlubiyet bütün hesapları değiştirebilir..Kafadan maçı bitirip kanepede ayak uzatan Denizli için koltuk sallantıları, medya için Beşiktaş’ı uykusunda boğmak için bir fırsat, GS tercümanı için yine değişik dillerden öz dile farklı esintiler...Timsahların da kanaryayla kendi evinde maçının olması haftayı daha da güzelleştiriyor..Haftasonu totalleşme, güzelleşme, yaşadığımız sıkıntıları da unutmadan, unutturmadan yaşamasını bilme ümidiyle..
10 Eylül 2009 Perşembe
Sebastian & Mikko
Avuztralya yarışı öncesi Hirvonen 68 puanla lider durumdaylen Loeb onu sadece 3 puan geriden takip ediyordu. İlk iki günü 2.sırada Hirvonen arkasında tamamlayan Loeb son gün atağa kalkarak liderliği yarış içince ele geçiriyor ve yarışı 12 saniye önde tamamlıyordu. Şampanyalar patlatıldı ve Loeb puan farkını 1’e indirip son iki yarışta herşeyin sıfırdan başlamasını ve 4 yarışlık yarış hasretinin sona ermesini kutladı.
Ne olduysa bundan sonra oldu… Yarış sonrasında yapılan teknik inceleme sonucunda Citroen araçlarının kurallara uygun olmadığı tespit ediliyor ve alınan 1’er dakikalık ceza sonucu yarışı Hirvanen’in kazandığı, Loeb’in 2.liğe düştüğü duyuruluyordu. Açıkçası o an Loeb’ün yerinde olmak istemezdim. Tam herşeyi düzelttiğnizi düşünürken bir de bakıyorsunuz, hiç suçunuz olmayan birşeyden dolayı tüm çabalarınız boşa gitmiş… Citroen takım yönetimi de bu sebepten dolayı Loeb’den özür diledi, fakat iş işten geçmişti çoktan…
Şu anda takvimde 2 yarış kalmış durumda ve Loeb Hirvonen’in 5 puan gerisinde. Motor sporlarında her zaman geri dönüşlerin olabileceğini biliyoruz. Fakat ivme tamamen Hirvonen’e dönmüşken Loeb’ün şampiyonluk şansının da daha az olduğunu kabul etmek gerekiyor.
9 Eylül 2009 Çarşamba
Günün Sözü: "Suç insanoğlunun" Kadir Topbaş
Açıkçası maçın hemen başında attığımız golden sonra atak yiyeceğimiz çok açıktı. Kontrollü oyunu bir türlü hazmedemeyen bünyemiz bütün besinini tempolu ve kaotik oyundan alıyordu. Defansın ortasında Servetle defalarca beraber oynamış Emre Aşık - Emre Güngör dururken, Fatih Terim'in sırf Galatasaraylı ve Fenerbahçeli oyuncu sayısını eşitlemek için çağırdığı Önder Turacı'nın oynaması, defanstan top çıkarmakta dahi zorlanan Milli Takım'ın işini bir kat daha zorlaştırıyordu. Orta sahada yine Galatasaray'da oyununu her gün geliştiren Mustafa Sarp varken, ileride Milli Takım'a ve Trabzonspor'a çok şey katacağına inandığım ama henüz takımında bile yerini sağlamlaştıramamış Ceyhun Gülselam'ı oynatmak yine şapkadan tavşan çıkarma hareketleriydi. Yağmurdan önce nemini iyice arttırıp bunaltan ağustos havasının yağmurdan sonra rahatlaması gibi, yediğimiz gol sonrasında bir rahatladı oyun. Gerçi takım rahatlamamıştı tabi, aksine stresi artmıştı ki maçın henüz yarım saati oynanmış olmasına rağmen takım kaptanı ve teknik direktörünün hakem tarafından cezalandırılmasına diyecek hiçbirşey olmamalı. Ama Bosna'nın Türk Milli Takımı üzerindeki baskısı azalmıştı.
8 Eylül 2009 Salı
aferin nuurii...
7 Eylül 2009 Pazartesi
robert enke ve fenerbahçe kalesi
Yine eleştirmen rolünde
6 Eylül 2009 Pazar
lucarelli demirspor'a..
arjantin-brezilya
5 Eylül 2009 Cumartesi
Sıkışmadan işemeyenlerin takımı..
baba-oğul-96 ruhu..
Ramazan Ramazan çarpılacaz o olacak
bahs-i mevzu
Yorke
4 Eylül 2009 Cuma
Formula 1 – Belçika GP’inin Ardından
Son yıllarda alıştığımız kıran kırana mücadelenin aksine bu sene Formula 1 tek ve beklenmedik bir takımın hakimiyetiyle başladı. Brawn GP ilk yarışı kazandığında büyük takımların birkaç hamleyle onları geçeceği ve yine klasik McLaren - Ferrari çekişmesine sahne olan bir sezon geçireceğimiz öngörülüyordu. Fakat üstüste gelen Button galibiyetleri ve onları zorlayabilen tek takım olarak Red Bull’un ortaya çıkması sonucu bu sezonun sıradışı geçeceği birkaç yarışın ardından belli oldu.
İlk 7 yarışı 6 galibiyet ve 61 puanla sıralamada birinci götüren Button, şampiyonluk yolunda en yakın rakibini neredeyse ikiye katlayarak rakipsiz bir şekilde mutlu sona ilerliyor gibi görünüyordu. 7. yarış olan Türkiye’de sezondaki son galibiyetini alan Button, daha sonraki 5 yarışta sadece 11 puan toplayarak eski vasat günlerine geri döndü adeta. Uzun yıllardır F1’i takip eden biri olarak yaklaşık 10 senedir izlediğimiz ve bir türlü vasatı aşamayan böyle bir sürücünün, diğerlerine göre çok üstün bir araçla şampiyon olmasına gönlüm hiç razı gelmediği için bu düşüş beni çok üzmedi aslında.
Bu sırada diğer şampiyonluk adayları; Barichello, Vettel ve Webber de çok iyi bir performans sergilemedi açıkçası bu 5 yarışlık periyotta. Button’la olan arayı her ne kadar bir nebze kapatmış olsalar da hala ciddi bir avantajı elinde bulunduruyor Mr. Button.
Şampiyona adaylarının döküldüğü bu süreçte son 3 yarışta parlayan bir yıldız vardı, ki kendisi benim en saygı duyduğum sürücülerin başında gelir; Raikkonen. Kimi, aktif F1 Sürücüleri içinde hemen hemen tüm otoritelerin görüş birliği vardığı şekilde açık ara en iyi pilot olmasına rağmen konsantrasyon ve disiplin sorunları nedeniyle bugüne kadar sadece tek bir şampiyonluk alabildi. Bu sene de kalan 5 yarışı kazanamazsa (ki kazansa da Button ve diğerlerinin puan kaybetmelerini beklemek durumunda kalacak.) şampiyonluğu muhtemelen kaçırmış durumda. Ferrari, tüm kayanaklarını ve enerjisini 2010 yılındaki arabayı geliştirmek için aktardığını açıklayalı 1 ayın üzerinde bir zaman oldu. Bu zaman sürecinde 2009 aracında pek bir gelişme olmadı aslında. Ve ayrıca kendisinin Ferrari’deki geleceği ile ilgili bir sürü dedikodu varken (Alonso’nun Kimi’nin yerini alacağı ve seneye Ferrari’de yarışacağı dedikoduları), Raikkonen çıkıp önce Macaristan’da 2., sonra Valencia (Avrupa GP) 3. ve en son favori pisti Belçika SPA’da (ki bu son galibiyetle buradaki toplam zafer sayısını4’e çıkarmış oldu) 1. olarak kendisini Formula 1 dünyasına tekrar hatırlattı.
Raikkonen’in tekrar başarılar elde ettiğini görmek açıkçası beni çok sevindirdi. Son yıllarda hızla profesyonelleşen ve tekdüze bir hal almaya başlayan F1’de eski zamanlardaki gibi eğlence için hız yapan, Ralli ve diğer motor sporları organizasyonlarına katılan, sahilde sarhoş olup sızacak kadar alkol alıp sonraki hafta yarış kazanan böyle bir kişilik bence Formula 1’e büyük renk katıyor. Button, Barichello, Webber, Trulli gibi vasat ve sıkıcı pilotları izlemektense, Raikkonen, Vettel, Hamilton gibi hızlı, genç, galibiyet odaklı ve bir sıra yükselmek için elinden geleni yapan pilotları izlemek çok daha keyifli.
Tekrar bu sezona geri dönecek olursak, ben bu seneki şampiyon adayları arasından en şanslını hala Button olarak görüyorum. Ama yarışlardan 2-3 puan alarak şampiyon alması da çok zor. Button, Webber ve Barichello 3’lüsünden biri son 5 yarışta iyi bir istikrar yakalarsa şampiyon olma şansı hala var. Raikkonen ise 2005 yılında Alonso’nun şampiyonluğu sırasında verdiği mücadele ile, 2007 sezonunda ve son 2 yarışta yaptıkları ile gönüllerin şampiyonu olmuş durumda zaten. Fakat bu sene tren çoktan kaçmış görünüyor onun için. Alınacak 1-2 yarış galibiyeti ve sezonu ilk 3 içinde tamamlamak, bu sezon için en iyimser şey olacaktır sanırım kendisi için.
Önümüzdeki hafta yine çok güzel bir yarış bizleri bekliyor; İtalya-Monza. F1’deki en hızlı pist olmasının yanında seyircisiyle de ünlü bir pist. Bu yüzden Formula 1 oyunlarında da benim favori pistlerimden birisi olmuştur hep. Son birkaç yarıştaki çekişmeyi bu pistte de yaşanması en büyük dileğimiz. Umarım seyir zevki yüksek, bol çekişmenin ve geçişin olduğu bir yarış izleriz bu yarışta ve tekdüzelikten biraz olsun kurtulur Formula1...
güzel analiz için konuk yazarımız Kemal'e teşekkür ederiz.