27 Haziran 2010 Pazar

1-1 oldu


İngilizler turu mu hak etti? Hayır. Rezalet futbol oynadılar. Bir çok anlamda ezildiler almanlara. Ama Uruguaylı hakem tarih sayfasında 1966 yılından kalan hesabı kesti. Artık almanların tarihi bir kin gütmesine gerek kalmadı ingiliz milli takımına. Lampard'ın golüyle skor 2-2 ye gelse, ivmeyi yakalayan İngiltere bir şekilde turu alırdı derim. Yazık olduğu görüşündeyim kötü futbollarına rağmen.

Akşamı bekliyoruz. Arjantin büyük favori maçta, göreceğiz bakalım.

Bu arada Gana Afrikanın yegane temsilciliğini sürdürüyor, çok keyifli bir çeyrek final olacak Gana-Uruguay. Uruguay bana kalırsa yarı finale kalacak, düşman kardeşi Arjantin'e de çok güzel kafa tutacaktır. Kim bilir, bu kupanın sürprizi olurlar belki?

sabri sarıoğlu?!

23 Haziran 2010 Çarşamba

Marsel elendi


Güzel adam, ayakları yere basan bi sporcu. NTVspor'da bir programda dinlemiştim uzunca. Her sene 10 basamak yükselmek dünya sıralamasında gibi zorlayıcı ama ulaşılabilir bir hedefi vardı (tam amerikan şirketi lingosu oldu). Bu kafayla giderse hedefine yaklaşacak. Bugünkü maçtan sonra da artık bir grand slamde çeyrek final oynamak istediğini belirtmiş. İnşallah oynar, merakla ve keyifle takip ediyoruz.

Yo, African People!


Enteresan oyun vesselam!

Avustralya, kupanın etkisiz elemanlığından, kupanın kaderini değiştiren takım olmaya terfi etti. Sırbistan'ı yenerek hem belki de Afrika'nın tek umudu olan Gana'yı bir üst tura yolladılar, hem de İngiltere ile Almanya'dan birinin çeyrek final görememesine sebep oldu.

Çok istedim, günler önce lazinyonun sorduğu sorunun pratikte cevabını görmeyi. Averajlar, atılan goller vs eşit olunca kurayla tur atlayan takımın belli olmasını. Olmadı ama, vuslat başka gruba, başka kupaya.

ABD'nin de son dakika golüyle 3.lükten 1.liğe yükselmesi kaderin cilvesi. Kupa zevksiz geçiyor geçmesine ama uzun zamandır son dakikalarda bu kadar grubun kaderinin belirlendiği vaki değildi. O açıdan da ayrı keyifli doğrusu.
ps. İki kardeş ayrı milli takımda oynar, üstüne de karşı karşıya gelir mi arkadaş? Ne yaman çelişkidir!

17 Haziran 2010 Perşembe

Kaçan Balık


Tahmin ediyorum ki, kupanın şu ana kadarki en güzel maçını kaçırdık. Tüm proleter dostlarıma geçmiş olsun..

Dünya Kupası ikinci 3 gün dürümlemesi


Yer yer sürprizlerle devam ediyor kupa. 2-3 derece havada oynanan maçlar da hepimiz için sürpriz sayılır aslında. Güney Afrika iklim, rakım vs avantajını kullanamadı. Bu saatten sonra grupta Uruguay-Fransa hüküm sürer muhtemelen. 3-5-2 oynayan 2 Güney Amerika takımı (Uruguay ve Şili), dünya futbolunda ters devrim yapar mı bilinmez ama benim sempatimi kazanıyorlar.

Paraguay İtalya'yı hastanelik ediyordu, sıkıntı bi gol yediler, olmadı, muhtemelen o gol yüzünden de devam edemeyecekler kupaya.

Kuzey Kore'ye hasta oldum. Hele milli marş okunurken ağlayan 9 numaralı forvet, çok uzun zamadır milliyetçilik gibi kavramlara ilk kez sempatiye yakın bi duygu hisstmeme neden oldu! Çok enteresan takım, 11 adam falanks sistemi halinde savunma yapıyor, ama %40 civarında bi pas yüzdesiyle oynadıkları için 90 dakika savunma halinde yaşıyorlar.

İspanya'nın yiyeceği bir tokat vardı bu kupada kesin. Nağmağlup-favori gibi anahtar kelimelerin yarattığı baskıya çok alışkın bir takım değiller neticede. Ve bu tokadı erken yemeleri bence sağlıklı oldu. İsviçre'ye muhtemel bir tur kapısı açtılar ama kendileri turnuvanın kalan kısmında çok daha determine, çok daha iyi oynayacaklardır. Hala favoriler listesindedir bu nedenle İspanya.

Pele nedir ya? Allah aşkına. Maradona sempatik bi delidir, Pele onun antipatiğidir. Hırçın delikanlıya sataşıp prim yapan çalışkan çocuk ayağı 90'larda kalmadı mı?

14 Haziran 2010 Pazartesi

Dünya kupası ilk 3 gün dürümlemesi


İlk 3 gün itibariyle İngiltere-ABD haricinde tüm maçları izledim, geçici duyma kaybını yaşıyorum, fena halde baymış durumdayım vuvuzela'dan!

Çok pişmanım zamanında yerel değerlere saygı b.kuna yasaklanmasın dediğime, özürlerimle. Kısa kısa görüşlerim ilk günlerle ilgili.

Güney Afrika ve Meksika bu kupa için umutlular, grubun diğer 2 takımı Fransa-Uruguay'a bakılınca, gayet gruptan çıkma umutları var. Grupta kimlerin çıkacağını dahi kestirmek bence güç an itibariyle.

Yunanistan kupanın madara takımı olmaya en büyük adayım. Yapmayı bildikleri tek şey olan savunmayı bile yapamaz olmuşlar, sonlarını iyi görmüyorum.

Arjantin yine rakım kurbanıyız diyor. Artık alışsalar iyi olur, yükseklerde daha çok maç yapmaları gerekecek kupaya uzanmak için.

Nijerya acilen eski usta ayaklarından birini göreve çağırmazsa bu son vuruşlarla kupayı golsüz tamamlar.

Cezayir oynadığı maçı verdi. Ghezzal yaptığı hareketle takımı fena yaktı, slovenya belki de onun sayesinde gruptan çıkacak! 2. turda gelenden 4-5 yerler ama..

Sırbistan dün hepimizi hayal kırıklığına uğrattı. Tam toparlanacaklar derken bir saçma el hareketinin kurbanı da onlar oldu! Gana'yı çok beğendim, explozif bi takım, sağı solu belli değil, sürpriz ihtimali var derim.

Klasik favori Almanya iyi top oynayınca "bu sefer erken elenecekler galiba" dedirttiler. Klinsmann'lardan sonra böyle görmemiştim panzerleri. Cahill nedir ya, premier lig'den gelip bu denli garip hareketler yapmak enteresan bi kafa olsa gerek. Mağlubiyette payı olmadı ama 2. maçta takımını kendinden yoksun bıraktı. Avustralya bavulunu şimdiden hazırlasın diyorum.

Son olarak, daha önce giden her arkadaşımın "güvenlik diye bir şey yok" diye bahsettiği Güney Afrika, klasını konuşturuyor. Fifa-Uefa sağolsun bir yandan bizim tesisleri beğenmeyip büyük ülkelere dağıtırken organizasyonları, bu tarafta insanların can güvenliğinin olmadığı yerlere "bütçeyi büyütmeki daha fazla insana ulaşmak" gibi itici söylemlerle yakında Nikaragua ve Katmandu'ya ortak kupa düzenletir!

Allah akıl fikir versin efendim, iyi seyirler herkese..

6 Haziran 2010 Pazar

Lord of the sands!


Kral'ın dönüşü başlığını çok attık, bu sefer böyle girelim.

Asla tekrar 1 numara olamayacağını düşünenlere, süper bir çıkış yakalayan Robin Soderling'e, geçen yıl boşanan anne-babasına, hepsine karşı aldı bu galibiyeti. Bu sene 3 masters, 1 grand slam olmak üzere 4 büyük toprak kort turnuvasının tümünü kazandı, 22 maçta 22 galibiyet aldı.

Her ne kadar evi toprak kort olsa da, daha önce çimde de, sert kortta da grand slam kazandı. Bunalımlı geçen geçen sene sonrası, bu sene bomba gibi geri döndü. Bu sene 2 grand slam daha var, ve onlarda göstereceği performans, Federer ile arasındaki rekabette önemli ölçüde belirleyici olacaktır.

Bu arada bilmeyenler için tekrar edelim, eski Barsa stoperi Miguel Angel Nadal'ın yeğeni olmasına ve Mallorca'lı olmasına rağmen, koyu bir Real Madrid ve kraliyet taraftarıdır, ve bu nedenle oynadığı tüm finallerde İspanya hanedanından ziyaretçileri olur..

2 Haziran 2010 Çarşamba

rafa!


Allahın manyağı, ilk 3 oyunu verip yüreğimi ağzıma getirdikten sonra coşup maçı kazndı, set vermeden. Aldığı sayıları görün derim, wimbledon için şimdiden fikir sahibi olmak adına!

Backhand'inin sırrına mazhar olamadığım kardeşim, üstadı Federer'in yokluğunda bankom bir kez daha Roland Garros'da. Yarı finalde rakip 29 yaşındaki, istediğini bir türlü alamamış, bu kez ilk ve muhtemelen son grand slam'ini almak isteyen Jurgen Melzer.

Büyük Mustafa


Denizli bıraktı, as per ntvspor..

Sağlık sorunları nedeniyle bıraktığı safsatasını bir kenara bırakalım, adam kalp ameliyatı sonrası da devam etmişti görevine. Bend'i getireceksen delikanlı ol be adam, ne 2 senedir bu kulübe kartal gibi hizmet veren Mustafa'ya kelek at, ne de arkanda bağıran milyonlara.. 1 değil vukuatın 2 değil!

Bend gelirse onu ayrı tartışacağız..

1 Haziran 2010 Salı

Bursa yazısı


Bir çok okuyucu, arkadaş, izinli blog yazarı vs'den aldığımız geri bildirim, "bir Bursa yazısı yazmadınız" oldu. Olaya açıklık getirmek adına bu yazıyı şu anda kaleme alıyorum.

Aslında bu yazının çok önceden trapano'dan gelmesi gerekirdi, zira fener hakkında en iddialı yazıları kaleme alan insanlardan biriydi Ercan Saatçi'yle birlikte kendisi. Ancak olmadı.

Mesele şudur ki efendiler, tuttuğum takım olan Beşiktaş geçen sene şampiyon olduğunda, bambaşka bir konu olan "İzmir ve Taso'nun düğünü" teması üzerine yazdığım yazıya 2 satır enjekte ederek geçiştirmiştim. Çünkü bu konu hem hakim medyada hem de futbol bloglarında zaten yüzlerce kez yazılacak, temiz ve kirli cümleler havada uçuşacak, holigan tavırlar kaçınılmaz sergilenecekti. Biz de burada "belgesel-caz" (Cem Yılmaz tabiriyle) blogu tutmuyoruz sonuçta, ancak olayımız taraftarlık değil, gözlemcilik. Bu zemini mümkün olduğunca kaybetmemeye çalışıyoruz. Bu nedenle mazur görünüz, kim olsa şampiyon, aynısı olurdu, kimseye garezimiz yoktur.

Düşünceme gelirsek, hakikaten önemli bir spor olayıdır. Türkiye'nin daha iyi bir futbol ülkesi olması adına da bence pozitif bir gelişmedir. Ancak, kimilerine göre dalga geçilecek bir açıklama da olsa, "tekrarlanmayan başatı tesadüftür". Ve kanımca tekrarlanması da epeyce zor olacaktır. Her ne kadar epeydir iyi sezonlar geçiremese de, Galatasaray, Beşiktaş ve Fenerbahçe bayrağı bir şekilde geri alacaktır. Neticede "futbol kültürü" dediğimiz şey değil midir Almanya İtalya gibi ülkelerin kötü oynadığı turnuvalarda bile kupa kazanabilmesinin sırrı.

Toplar

2010 dünya kupası resmi topu "Jabulani"ye tepkiler hızla artadursun, biladerim lazinyo, içeriğe çokça ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde sağolsun desteğini esirgememiş.. Hepimizin duygusal dönemleri oluyor, ve güzel cümleler de çoğu zaman bu dönemlerde çıkıyor ağzımızdan. Lazinyo da futbol toplarının hayatımız üzerindeki, çocukluğumuzdan başlayıp bugüne kadar gelen etkisinde kalmış durumda bu ara çok belli ki. Önce Kames, şimdi bu meşin yuvarlaklar. Daha önce muhakkak geçmiştir bloglarda bu toplar, ama bizde de bulunsun, kendi cümlelerimizle koyalım maksat.
Lazinyonun favori topu Questra (1994), benimki ise Tricolore (1998). Bu da demek oluyor ki insanlar genelde 14-15 yaşlarında kullanılan topları en çok beğeniyor. Buradan da bize yeni bir SPSS araştırma konusu çıkar! Siz de yazın favorilerinizi, ben bi araştırıvereyim.


2010 - Jabulani


2006- Teamgeist


2002 - FeverNova

1998 - Tricolore



1994 - Questra






1990 - Etrusco Unico





1986 - Azteca





1982 - Tango Espana









1978 - Tango




1970 / 1974 - Telstar

Her zamanki gibi “çok yoğun” geçen bir nöbetimde rast geldiğim ve gördükçe her biri tüylerimi ürperten topları haklarında çok bilgi vermeden derlemek istedim. Haklarında epey bilgi nette mevcut. Hikâyelerinden tutun da yapımlarında kullanılan malzeme ve tekniklere kadar. Tabi ki hepsini hatırlamamız olanaksız ancak 20 sene sonra benzer bir konu tüylerimi eminim ki çok daha fazla ürpertecek. 50 yaşımızda… PES oynayacağız, Wining oynayacağız, top seçeceğiz, gözlerimiz dolacak…
Lazinyo

Waltz with bashir


Politik yazı yazmak adetimiz değil. Ama dün gece anlam ve öneme uygun olsun diye Waltz with bashir seyrettik. Çok da anlamlı oldu. Savaş çığırtkanlığı yapanlara sesleniyoruz, yaşasın halkların kardeşliği!