27 Aralık 2009 Pazar

efsane forma feneriumlarda


bu formaların satışa çıkarılması, feneriumun neden bu kadar başarılı olduğunu gösteriyor. lefter ile alexin buluşmasından sonra birçok fenerlinin "forma budur, keşke bu şekilde üretilse..." feryatlarını dikkate almışlar, aynı kumaştan birebir aynısı üreterek satışa sunmuşlar, hediye eden olmazsa alacaz...

bumuydun sen

barcelonaya attığı golden sonra bile sevinmeyen kendi yarısahasına dönen, istediği zaman istediği adama kafayı indiren o adam senmiydin kompela?

25 Aralık 2009 Cuma

Avatar


Normal şartlarda, bir film, ilk gazla 8ler civarında puanlarla başlar IMDB'de. Sonra sindirildikçe, ağır abilerin intibası şekillendikçe azalır notlar, ve 10,000'li oyları devirdikten sonra asıl formuna ulaşır. Misal, Inglourious Basterds, 9 civarı girdiği listede, şimdi 8.5'lerde, 100,000 oy oldu, artık çok oynamaz kanımca.

Buysa bi garip çıktı. İlk 3 gün sonunda 8.4 görünce, bu film 7 puan civarında kapatır 2009'u diyordum ki... Gün itibariyle IMDB notu 8.8. Allahsız tosbağa biladerim Al Lee finans piyasaları ve Antakya cemiyet hayatından fırsat bulur bulmaz gideceğiz, artık filmin adını duyunca bile heyecanlanıyorum, olsa da izlesek..

24 Aralık 2009 Perşembe

The Return of the King


Ferrari ile yıl içerisindeki flörtü, motosiklet kazasından kaynaklanan sakatlığı yüzünden yarım kalan Schumi, 3 senelik aradan sonra beklendiği gibi bu sene Formula 1’e dönüyor. Hem de Mercedes’le...

Bakalım bu Alman ittifakı (Mercedes+Schumi+Nico Rosberg), bir Alman galibiyeti getirebilecek mi.

* Resim, Dubai prensi tarafından Schumacher’e hediye edilen Schumacher Island’ı gösteriyor.

21 Aralık 2009 Pazartesi

ilkyarının ardından fenerbahçe

İlk yarı güzel başladı güzel bitti fenerbahçe için; 10 hafta boyunca alexin, emrenin, defans hattının muhteşem performansıyla iyi top oynamadan kazandı maçlarını... türkiye ligi için yeterli aslında, bir tane fark yaratan oyuncu, çok koşan bir ortasaha elemanı iyi de defans yaptın mı ilk 5tesin. kötü futbola rağmen kazandığımız maçlardan sonra gelecek için çok ümitliydim aslında, yakında takımın ofansı da düzelir, bol gollü galibiyetler gelir diye düşünüyooordum, taa ki ahahaa, GS zaferinin kutlanışının canlı haliini görene kadar... herkes gibi ben de güldüm, mutlu oldum o görüntüleri görünce ama aklımdan da -ulan dereyi görmeden sıvamıyoruz değilmi paçaları, ulan noldum değil nolacam, ulan ulan son gülen ulan- klişeleri geçmedi değil. sonra "yok be dedim sevinmek onların da hakkı" deme gafletinde bulundum. çünkü bu görüntülerden sonra fenerbahçe yanılmıyorsam tam 21 gün maç oynamadı. oyuncular için büyük tehlikeydi. uzun süreli izinler, liderlik, rehavet... ve bu tehlikeyi kazım kaza yapana kadar, önder cama vurana kadar farkedemedi aykut ile yönetim... daum da çok yetersiz kaldı, hatta bu yıl daum bu işlere hiç karışmadığını sadece taktik konusunda sözü geçtiğini düşünüyorum. neyseki rakibimizin de yardımıyla ligin ilk yarısını lider bitirdik. ancak devre arasını iyi değerlendirmemiz gerekiyor. ligin 2.yarısı carlos yok, dışı adam içi kazım olan santosun bu yükü kaldırabileceğini düşünmüyorum. kulübün imajını fena halde zedeleyen kazımın da olmaması gerekiyor bence... ligle beraber avrupada da ilerlememiz için çok iyi bir sol kanat, çok iyi bir forvet almamız gerekiyor... yaklaşık 1 ay boyunca futbolsuz kalacaz, postlar yine azalacak, bu durumda barizzionun yurtdışı haberlerine ve alleenin elano savunan postlarına kalacaz, olsun!

18 Aralık 2009 Cuma

birikmiş fenerbahçe postu

uzun süredir post giremedik, konuk yazar beşiktaşkk bizi post girme zorunluluğundan kurtardı sağolsun. eskişehir maçından beri yazacak birçok şey oldu, yazamadık, hepsini aradan çıkaralım...
- güle güle r.carlos
kariyer bakımından türkiye'ye gelmiş en büyük oyuncu, dünyada mevkisinin gelmiş geçmiş en iyisi r.carlos'a veda ettik. inanılmaz işler yapmadı ama batırmadı da... ilk sezonundaki sakatlığına kadar da muhteşemdi tıpkı k.andersson gibi. sahte de olsa gülüşüyle sempatik geldi, sempatik gitti. ne diyelim yolu açık olsun...

-güle güle kazım
ıslıklandığında buradaki yorumcuların bile savunduğu kazımın savunalacak bir tarafı kalmadı. "güle güle" değil "yallah" demek istiyorum. yalanlama rezaleti yüzünden şike söylentilerinde bile "kanıtlanana kadar suçsuzdur" açıklamaları yapmak zorunda bırakan bir futbolcuyu neden hala takımda tutarlarki anlamıyorum...

-uefa avrupa ligi
lille takımı torbadakilere iyi bir kura gibi görünse de, fransız takımlarının taktiksel anlamda oldukça güçlü olduklarını düşünüyorum. fiziksel anlamda güçlü olursak, yıldızlarımızla bu turu zorlanarak geçeriz diye düşünüyorum. çok çok iyi takviyeler yapılmadığı takdirde olası rakibimiz liverpoolun sadece kombinelerin değerini artıracağı yüksek olasılık...

-tesadüfün böylesi
evet aziz başkan son 3haftada 3 hatalı gol yedirilince doğal olarak isyan etti, açıklamalarının hakemleri baskı altına almayacagını iddia etmem. ancak açıklamalardan hemen sonra ankaragücü karşısında böyle bir tartışmalı bir pozisyon yaşamak halis hakemin şanssızlığı. bu tür pozisyonlar için artık 2hakem mi koyarlar, top çipmi takarlar bilmiyorum ama bir çözüm bulunmalı...

belediye vanspor deplasmanı


sizler için yaptığımız anadolu gezilerimize devam ettik. bu sefer durağımız bana en net yaşadığım ilk fenerbahçe şampiyonluğunda katkısı olan vanspordu. 2.ligde mücadele eden vansporun stadında bir değişiklik yok. hava koşulları ile süperligte sürpriz puan kayıpları yaşatabilen bir deplasman olabilir. deplasmancılar şehre sabah giderlerse sütçü fevzi'de muhteşem bir kahvaltı keyfi yaşayabilirler. bal ile kaymağın muhteşem uyumu stada umutlu bir girişe neden olabilir. yine 9olardaki vanspor'un forma reklamı olan van-et ten etkilenerek göl manzarası eşliğindeki etler ise beş para etmez, kahvaltıya ağırlık verin...

avrupa ligi ikinci tur..

kopenhag, club brugge, standard liege, twente gibi takımların olduğu torbadan atletico madrid’i çekmek elbette çok iyi bir durum değil, liverpool ve rubin kazan’dan sonra çekebileceği belki de en önemli takımı çekti galatasaray..evet, atletico madrid şu dönemde iyi durumda değil ama teknik direktörünü kısa zaman önce değiştiren ve kadrosunda aguero, forlan, simao sabrosa gibi yıldızlar olan bir takımın bundan 3 ay sonra ne hale gelebileceğini kimse tahmin edemez..süper ligin devre arasında neler olacak bilinmez ama galatasaray'ın iddaasından bahsedebilmemiz için baros'un takıma katılması ve özellikle defanstaki problemlerin çözülmesi şart..geldiğinden beri performansıyla vasatın ötesine geçemeyen leo franco 5 yıl evsahibi olduğu vicente calderon’a bu sefer misafir olarak gidecek..bu da galatasaray-a.madrid serisinin bir başka ilginç boyutu olacak..
***
öte yandan lille de fenerbahçe için çantada keklik bir rakip değil..yakın zamanda lyon'a karşı 3-1'den geri döndükleri maçı izlemiş biri olarak fenerbahçenin işinin çok kolay olmayacağını söylebilirim..gervinho takımı yönlendiren, kontrolü zor, sıradışı bir adam..fenerbahçe'ye mutlaka problem yaşatacaktır..
***
önümüzde bu kadar önemli iki rakip varken sonrasından bahsetmek ne kadar doğru bilemem ama 3.tur için fantastik bir merseyside-istanbul kapışması olasılığı var..tadından yenmeyecektir..

sabri kurbanda orta kessin

Tahminlerim

Olympiakos - Bordeaux
Inter - Chelsea
Bayern Münih - Fiorentina
CSKA Moskova - Sevilla
Lyon - Real Madrid
Porto - Arsenal
Milan - Manchester United

15 Aralık 2009 Salı

taş yerinde ağırdır..

Hemen sevinmeyin kardeşler Beşiktaşa artı 1 puan yazın. Çünkü fb de gs de bu deplasmandan en fazla 1 puan çıkartabilir. Yani yenilirlerse ki inşallah öyle olacak gibi Beşiktaşın artı 1 puanı olacak bu deplasman. Ancak Beşiktaş , Mustafa hocanın dediği gibi geçen seneden daha rahat şampiyon olmayı düşünüyorsa buradan artı 3 çıkartmalıydı. Üstelik rakiplerinin kendinden hiç de daha iyi oynamadan kazandıkları 3 er puan sonrasında.
Mustafa Denizli yi eleştirmeyi hiç sevmiyorum aslında. Adam bu takımı geçen sene uçurumdan aldı ve berbat bir yönetim kuruluna rağmen şampiyon yaptı ve izmirde fb yi ezerek yenip kupayı aldı. Ama dün gece benim bile sabrım taştı ki birçok Beşiktaşlının da öyledir sanırım. İlk şunu söyleyim yapılan değişiklerle takım güç kazanacağına güç kaybetti. Hocam bu takımda dünkü kadroda tello çıkarsa tabata girer nobre girmez. Hocam Manisa geriye yaslanmış sen takımı kanatlara yayacağına incemanı alıyorsun. Yahu bu adam da orta sahanın orta kısmında oynuyor. E bu ne yani göle maya çalmak mı?
Bu değişiklikler asıl eleştireceğim konu değil. Birincisi nihatla ilgili. Hocanın şunu görmesi lazım. Bu adamı artık bizim dediğimiz gibi kazanacaksın. İlk 11 de başlatmayıp oyun rahatladıktan sonra sokacaksın . Geniş alan bulacak önünde bu adam. Gollerini atıp rahatlayacak. Gerisinde hem fikirim senle hoca. Nihat Beşiktaşın en büyük gücü olacak.
İkincisi ernst konusu. Mustafa hoca messi defans oynar mı ? oynamaz. Yani messi kötü futbolcu mu ? hayır. O zaman sende ernsti önce ofansif oynatıp sonra yapılan ilginç değişiklikler sonrası sol açık oynatma. Nobre bile girdikten sonra ersnt ten daha çok geriye dönüp top aldı. Ernst defansif orta sahada iyi onu önde kullanmaya gerek yok. Önde kullanırsan ne olacağını cska maçında gördük bu maç da iki etti. Dün , tello çıktıktan sonra bu çok daha arttı , ferranin belki sezon başından beri en çok uzun top kullandığı maçtı. Yok ,çünkü adamın yanına gelip oyunu kuracak en iyi oyuncuyu sen ilerde oynatıyorsun. Taş yerinde ağırdır hocam..

Bu yazı da Beşiktaşkk'dan geldi. Peki bu blogun asıl yazarları nerede? Tabii ki yıl sonu kapanışlarında..

12 Aralık 2009 Cumartesi

3 yıldız adayı..

Muhammed Demir

Mehmet Batdal

Batuhan Karadeniz

11 Aralık 2009 Cuma

bana ofsaytı anlat baba, içinde bizim defans olsun, jedinakla djehua olsun orhan la ak..


Geçen sene Galatasaray, birbirinden ayrı hareket eden defans ve hücum takımına dönüştüğü için rahatsız oluyordum. Her ne kadar dar alanda ayağa pas sistemi oturtulmaya çalışılmışsa da takım bir bütün olmaktan çok uzaktı. Bugünün Galatasaray'ı ise her ne kadar büyüklerimizden dinlediğimiz Rinus Michels efsanesi "total futbol" ile alakalı olmasa da takım olarak bütünlük gösteren bir takıma daha yakın. Ama takım olarak hücum etmekte göstermiş oldukları gelişim kadar defans anlamında gerileme içerisindeler. Takım 2-0 mağlup durumda olmasına rağmen hücum anlamında disiplininden taviz vermezken, maçın başından son dakikasına rağmen savunmaya dair hiçbir disiplin ve düzen gösteremedi. Artık komedi dizisine dönüşen ofsayt taktiklerinin nasıl uygulandığını aklım almıyor ki üzerine söylenecek söz bulamıyorum. Zira eskiden F.Akyel bozardı ofsaytı diye söylenirken şimdi defans bütün olarak ofsaytı bozuyor resmen. Ama bunun ötesinde özellikle Caner'in savunma konusundaki genel eğitimsizliği ve maç eksikliğine, Servet'in Galatasaray'a savunma dışında da hizmet verme aşkının kabarmasıyla gitgide saatli bombaya dönüşmesi biraraya gelince ve takımın hücum duran toplarına gösterdiği özenin yarısını savunma duran toplarına göstermemiş olması eklenince ortaya bugünkü tablo ortaya çıkıyor. Ben çoğu kimselerin ağzına sakız olan bu takıma Popescu lazım kelimesini çok basit buluyorum. Elbette defanstan topla çıkılabilmesi çok önemlidir ve takımın içerisinde defans kurgusunu sağlayacak bir dünya yıldızı çok faydalı olacaktır ama defans sadece defans oyuncularına bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.

Hücum anlamında Galatasaray sürekli golü aradı. Özellikle Keita ilk günlerine dönerken, Elano kendisini ağır olmakla suçlayarak futboldan ne kadar anladığını ortaya koyanlara inat bu oyunun nasıl oynanması gerektiğini anlatıyor resmen. Kaptan Arda Turan hem hücumda hem defansta etkisini arttırdı. Oyundan çıkarken kaptanlık pazubandını neden ikinci kaptan Ayhan'a vermedi de Mehmet Topal'a verdi anlamadım. Kewell ise yine bambaşka. Futbolcu kalitesini istatistikle tutanlar için gollerine ve asistlerine devam ederken, futboldan keyif almak isteyenlere de profesyonellik ve zerafet dersi vermeye devam ediyor. Yine tekmeler yiyor rakip baltalardan, yine anlamsız sarı kartlar görüyor hakemlerden ama her maçın sonucundan katkısını eksik etmiyor.

Bunların ötesinde Nonda'nın oyuna girdiği andaki oyun şablonu özellikle orta saha ve hücum hattı sene başından beri gönüllerimizdekini ortaya koydu. Topal-Elano-Arda orta sahasına ilaveten Keita-Kewell-Nonda forvet üçlüsünde özellikle bugün çok formsuz olan ama haftalardır sakat sakat oynamaya çalışan Nonda yerine mahallenin delisi Baros'un gelmesiyle bu 6'lı arasında kordinasyon sağlanabilirse ütopik bir durum yaratılabileceğine inanıyorum. Ama Aydın ve Barış'ı sahada görmeye katlanamıyorum. Futbol zekası yerlerde sürünen bu iki adam sahada görmek istediğim herşeyi resmen siliyor. Sabri'yi sevmeye başlayan bu bünye Barış-Aydın ikilisini kaldıramıyor bir türlü.

Öyle ya da böyle yendi Galatasaray bugün. Hem de son dakikalarıyla Kewell'ın korner pozisyonu maçın 4 dakika uzaması gibi durumlarla deja-vu'nun kenarından dönen maçta. Takıma moral lazım biraz daha da özgüven şimdilik. Ama en önemlisi biraz defans çalışın hocam defansta. Sen defanstan anlamıyorsan sevgili Rijkaard yerine Hıncal'ı getirelim defans uzmanı olarak..
ibodan geliyor, mavi yelek mor kravat..

10 Aralık 2009 Perşembe

araya çomak* soktu hoca..

Ne salıdan beri ne de Beşiktaş kazanmaya başladıktan sonra söyledik. Sezon başında beri değişik platformlarda değişik bloglarda yazdık çizdik. Dilimizde tüy bitti. Hoca senin elindeki en büyük kuvvet defanstaki ve defansif orta sahadaki ikililerin.
Dün gece defansta problem yoktu. İkili sabitti yani. Ama bi gördük ki ernst fink ikilisi sahada ama hoca aralarına çomak sokmuş. Şimdi i toramanın adam markajıyla oynamasını eleştirmek kolay. Ben asla bunu eleştirmiyorum. Bunu da eleştiren biri varsa lütfen fener maçında da alex in adam markajı yapılmasını eleştirdiğini kanıtlasın önce. Benim eleştirdiğim nokta şu : ernst ten ofansif bir orta saha yaratmaya çalışmak. Bunu Türkiye liginde yapabilirsin. Nitekim ernst idare edebiliyor. Çünkü ilerde kalan ernst , maalesef Türkiye de takımlar çok yavaş hücuma çıktıkları için , geri dönüşü yapabiliyor. Ama dün gece bunun ciddi maçlarda olamayacağını hocanın görmesi lazım. Çünkü şu var hoca : bu adam orta sahanın defansif oyuncusu. Bu adama kimse bu konuda kötü diyemez. Ancak sen bu oyuncuyu ofansta kullanmaya çalışıyorsun. Eğer ernst Mustafa hocanın onu oynattığı gibi oynayabilseydi zaten şu an Türkiye de işi yoktu. Nitekim dün orta sahada kaptırılan top sonrası yakalandıkları kontratakta işi bitirdi rakip. O pozisyonda ernstin nerede olduğuna dikkat edin lütfen.
Umarım hoca bu maçta görmüştür ne defanstaki ne de defansif orta sahadaki ikilileri bozmaması gerektiğini.
Avrupa ya vedayı ettik. Açıkçası şampiyonlar liginde çok başarısız olduk diyemem. Sonuçta tarihe geçecek bir zaferle kapattık defteri. Sakın kimse manu eksik filan demesin dün gece gördük eksik olan manu yu.
Bundan sonra kartal lige dönüş yapacak hiç şüphesiz. Benim için önemli olan şu arkadaşlar : gelecek senede de bu vitrinde yeralabilmek. Bu hem maddi hem de manevi anlamda kulübe büyük güç katacaktır. Şampiyonlar liginde kalıcı olabilmek öenmli olan. Ben bu lige sene sonunda şampiyonlukla kalacağımızı düşünüyorum. Futbol bu , olur da ikinci olarak da katılırsak lige en az şampiyonluk kadar sevinirim.
*İ. Toraman

Bu Beşiktaş yazısı da konuk yazar kardeşim Beşiktaşkk'dan geliyor.

6 Aralık 2009 Pazar

"ceza yayi"na kadar

En sonda söyleceğimi en başta söyleyim. Bu sezon beşiktaşımızın ligdeki maçlarında beni en çok üzen bu haftaki puan kaybı oldu
Rotasyonla başlamıştı hoca ki bana göre Nihat hariç doğruydu. Neden Nihat hariç ? çünkü Nihat şu anda hem çok formsuz hem güçsüz hem de çok ciddi bir baskı altında. Elinden gelenin fazlasını vermeye çalışıyor. Bu da onu baskı altına alıyor. Bence Nihat önde olduğumuz maçlarda örneğin 2 fark yapılmış maçlarda , rahatlamış maçlarda sonradan girip golle buluşturulup takıma kazandırılabilir. Ama hoca baştan ona şans vererek ona olan güvenini gösteriyor.
Ha öyle ya da böyle Nihat fazla uzun olmayan bir süre zarfında beşiktaşın en büyük güçlerinden biri olacak.
Yine de Beşiktaş bence iyi oynadı. Çok ciddi gol pozisyonlarından yararlanamadı. Fink değişikliği şunu getirdi arkadaşlar. Diyarbakır dönen topları toplamaya başladı ve kontratak yapmaya başladı. Bu onlara hem zaman kazandırdı hem de yorulan defansına da dinlenme imkanı sağladı. Bu arada diyarbakır gol bile bulabilirdi.
Mustafa hocayı eleştirebilir miyiz Nihatla başladığı için ya da fink değişikliği için. Kesinlikle hayır bana göre. Beşiktaş yenebilirdi çünkü. Elbette maçın gidişatında yenilebilirdi de. Ama bir hoca takımını ancak rakip takımın ceza yayına kadar sokabilir. Buradan sonrası golcülere kalıyor. Beşiktaş da Cuma gecesi bunu çok defa yaptı. Ceza yayına kadar girdi.
2 puan kayıp var. Önemli mi ? önemli. Sorun teşkil eder mi ? etmez . Beşiktaş bu senenin de en güçlü şampiyonluk adayıdır bence.
konuk yazar beşiktaşkk'dan geliyor, siyahla beyaz..
beyaza siyah yazınca siyah beyaz mı oluyor beyaz siyah mı??

5 Aralık 2009 Cumartesi

esk:2 FB:1

GS maçından sonra bu takıma birşeyler oldu lafı çok klasik olur. Ancak GS maçından itibaren takımın sezon başındaki dengesi bozuldu. O maç için iyi bir hamle olan kazımın forvete çekilmesiyle ezber dahisi daum kanatlarına 2 solbek 1 fulesiz topuz koyunca takımın ofanstaki etkinliği sıfıra indi. bu yüzden agresif bir görüntü çizemiyoruz o günden beri. maça dönersek söylediklerimi tekrarlayacagım. gerçek mevkisi belli olmayan santos ile topuz FBnin ofanstaki etkinliğini müthiş derecede azaltıyor. sürekli pas hatası yapan santosun yerine uğur girince sol kanadımız olduğunu hatırladık. enazından ilk yarının sonuna kadar ugura şans verilmeli. aynı şekilde sağkanatta özer veya deivid denenmeli. çünkü gökhan ciddi anlamda yıpranıyor tekbaşına. klasik bir eskişehir olsaydı, eksikleri olmayan, güçlü bir youlası olan bir eskişehir olsaydı ciddi bir felaket yaşanabilirdi. aslında 3puanın en kolay olduğu bu eskişehir karşısında puan alamadık. lig uzun umarım bugunu çok aramayız...

4 Aralık 2009 Cuma

Kimi Ralli'de


Kimi Raikkonnen'in F1'e veda edişinin hazin öyküsünü Kemal anlatmıştı vaktiyle. Ne zamandır istediği Ralli yarışçısı olma hedefini gerçekleştirmiş bu sayede. Citroen Juniors takımıyla anlaştı 1 seneliğine. Taraftarları artık sıkı WRC takipçisi olurlar. Hayırlı olsun.

2 Aralık 2009 Çarşamba

farkımız burada ulan


evet flaş haberlerimizle bugune kadar sizi yanılttık. elimizde olmayan bu yanlışı düzeltmek için bilimsel çalışan bir ekip kurdum. ekip olarak 1haftayı aşkın süredir çalışıyoruz. günlük kuponlar halinde sunacagımız iddaa haberlerimize güvendiğiniz takdirde kaybetme olasılığınızın da sıfıra indiğini belirtmek isterim. ben ve ekibim kuponlar tutmaması halinde yatırdığınız bedel kadar bira garantisi sunmaktayız...


deplasman kuponu:

twente-FB 2

salzburg-lazio 2

AEK-everton 2

m.city-arsenal 2


bira tazminatı için kupon ibrazı istenir

1 Aralık 2009 Salı

Virgülüne dokunmadan anlat Romeo!



Konu bu, fazla söze gerek yok. Pazartesi günü, el classico ile ilgili neler yazmışlar diye aldığım gazetede gördüğüm haber, bir bakıyorum bir süredir yoğunluk nedeniyle eskisi kadar yakın takipçisi olamadığım Aceto'nunmuş, ve fena tongaya getirmiş adamları. Halka arz etmek de bize düşer artık dedim. Daha önce Star'da, paranoyakça gelirse gülün geçin, Uğur Önver adlı kişinin bizim burada verdiğimiz bir yorumu mot a mot kullandığını da görmüştük.

Hayırlı işler..

ps. Başlık, çok sevdiğim bir tiyatro oyunu olan "tarla kuşuydu Jülyet" isimli oyunun Tiyatro Kedi tarafından söylenen oyun müziğinden alıntıdır.

bayramlık fener


bir takımı verilebilecek en büyük ceza ne transfer yasağı, ne para cezası ne en önemli oyuncusunu oyundan atmak... en büyüğü seyircisiz bir sahada maç oynatmak. bu durum bir kez daha FB-K.paşa maçında ispatlandı. 3-5 kişinin attığı 8-9 plastik bardağın cezası, o takımın ruhunu almak, mücadele azmini almak olmamalı... 50000kişi arasından atılan 8bardağın cezasını milyonlar ödememeli... kurban bayramında yenilen etin hazmı için fenerbahçe maçını bekleyen milyonlarca müslüman cezalandırılıp yenilen etin mideye oturmasının sebebi 8bardak olmamalı... koyun dışında kurban verilmemeli...

Topların efendisi


Hak eden kazandı. Altın top Messi'nin. Kısa postu, bu aralar tekrar gazına geldiğim LOTR'den alıntı yaparak bitirelim.
altın olan her şey parlamaz
her gezgin yitirmemiştir yolunu
gücü olan yaşlı kolay kolay solmaz
derindeki kök atlatır donu
küllerden bir ateş dirilecek
bir ışık fırlayacak gölgelerden
kırılan kılıç yenilenecek
şimdi taçsız olan
kral olacak yeniden

30 Kasım 2009 Pazartesi

Muhafız


İyi bir savunmacı ne yapar?
Çok az hata yapar, ceza sahasına yaklaşan tehlikelere geçit vermez. Daha iyisi ise, arkadaşlarının hatalarını da temizler.
Bir de maç kazandıranı vardır. Onlar bir takıma vasat forvetlerden daha fazla sayıda maç kazandırır.
Dün bunun çok iyi bir örneğini gördük Camp Nou'da. Puyol, gerçek bir kahraman gibi oynadı, Madrid hücumcularını hayatından bezdirdi, şutlarının valdes'e gelmesine bile müsade etmedi. Barsa alışılmışın üstünde çamura yattı, Busquets'in babasıyla arkadaş olan Pep, yavaştan bu adamın bu ortasahada ne işi olduğunu sorguluyor olsa gerek?
Her şeye rağmen, maçı sevdiğim taraf kazandı, kaderin cilvesi maçı yine Real sempatizanı abimle seyrettik, çocukken de öyle yapardık, hep real yenerdi, devir değişti..

28 Kasım 2009 Cumartesi

yandaş basın, bunu da yazın..


Çok değil daha ligin 6. haftasına kadar yerden yere vuruluyordu Beşiktaş. Oysa sivasspor u yendiğimiz takdirde ligde 2. sıraya yükseliyoruz. Ne kadar garip di mi. Ama bugünlere nasıl geldik bi de başka bi gözle bakalım.

Linç kampanyası daha şampiyonluktan bir gün sonra bile başlamıştı. Bu sene rakip yokluğundan Beşiktaş şampiyon oldu. Gelecek sene rakipler çok ciddi transfer yapacak beşiktaşın baş etmesi imkansız olacak..

Kimse bahsetmedi başka takımın formasını giyen adamı mafyavari yöntemlerle transfer edilmesini. Kimse bahsetmedi bu oyuncunun transferi için ödenen rakamlara ki oyuncunun formu ortada. E ne konusuldu bu transfer için. Sanki Beşiktaş şampiyon takım değilmiş gibi bu züğürt yarışında mağlup ilan edilip bütün gündem buraya kaydırıldı. Tabiki Yıldırım başkanın hataları oldu ama inanın diğer Yıldırım ın yaptığını ne başkan yapar ne de taraftarımız böyle bir oyuncuyu bağrına başardı.

Yıpratma politikası devam ediyordu. Beşiktaş kendi öz evladını transfer etmiş. Türk milli takımının değişmez forvetini transfer etmiş ama yapılan yorumlar şöyle : topuz transferini örtmek için , sakat futbolcuya bu kadar para! … gerçekten bu basını anlamak mümkün değil di mi arkadaşlar. Çok olmadı daha emre nin transferi. O da askerliğini yaptı da geldi onun da sakatlık problemi vardı. Üstelik öz evlat da değil o. Ama nerde nihatın transferi ile ilgili yapılan yorumlar nerde emre nin transferi ile ilgili. Utanmasalar emre nin fener altyapısından yetiştiğini yazacaklardı.

Yaz devam ediyor transferler yapılıyor ve geçen sezon transferini duyduğumuzda biz : bu seneki şampiyonluktan sonra gelecek senede şampiyonluğun en güçlü adayı biziz dediğimiz fink geliyordu istanbula. Tabi yazmama bile gerek yok ama dayanamıyor insan. Basında bu transferin kaç satır yer aldığını bi aklımıza getirelim.. bi de yapılan dos santos ve elano transferlerini…

Yazın yorumlar yapılıyor. Bu sene iki aday var gs fb kardeşler diye. Kimse bunlara yaklaşamaz diye.

Tabata transferi geliyor.. gerçekten çok gereksiz pahalı ve yanlış bir transfer.. ancak görüyoruz elanoyu görüyoruz daha fiyatını bile doğru dürüst bilmediğimiz dos santosu ki ne manşetler atıldı bu transferler için. Hangi biri şu an takımına faydalı ki ? elbette tabata da faydasız ama hangi kulüp bu kadar yıpratılıyor?

Bakın şu anda medyaya yön veren çok ciddi bir kuruluşun spordan sorumlu genel yayın yönetmeni şunları diyordu geçen sezon Mustafa hoca geldiğinde takımın başına : “Beşiktaş 50 sene şampiyon olamaz.” Evet yanlış okumadınız aynen bunu diyordu. Bu kişinin adı bende saklı. Ancak dikkatli sporseverlerin bu adamın kim olduğunu biliyordur. Peki bu zat 49 sene sonrasını bile tahmin ederken beşiktaşın bu seneki şampiyonluğu ile ilgili yorumu ne oldu biliyor musunuz ? “ bu sene fb gs kardeşlerin bu kadar kötü olacağını tahmin edemedi. “ bu zihniyet dediğim gibi şu anda gazete tirajlarının ve tv raytinglerinin büyük kısmını elinde bulunduran yayın holdinginin spordan sorumlu genel yayın yönetmeni. Tek bir gazete ya da tv nin değil. aynı arkadaş bu sene şampiyonluğun fb gs kardeşler arasında geçeceğini idda ediyordu.
Peki neden bu kadar çığırtkanlık yapıldı ?

Benim görüşüm şu : decoderler ellerinde kalmıştı ve fb gs kardeşler uefa Avrupa ligine gidiyordu. Evet fırsat gelmişti decoderleri satmak için. İki kardeşin yaptığı her transferi çılgınca alkışlıyorlar beşiktaşın her hatasında ise dört koldan saldırıya geçiyorlardı : tello bobo mutsuz fiyat arttırımı istiyor gibi… inanın sezon başında futbolla ilgisi olmayan biri Avrupa liginin şampiyonlar liginde daha önemli olduğunu sanırdı.

Bakın arkadaşlar Beşiktaş şampiyon olur ya da olamaz bu sene o ayrı konu. ( ki ben geçen sene mart ayından beri Beşiktaş bu sene şampiyon fink transferi ile de gelecek sene %99 şampiyon diyordum ) ancak yapılan tüm yıpratmalara rağmen bugün gelinen durum ortada.
Onun için şunu diyorum. Beşiktaş büyük taştır. Altını oymaya çalışan altında ezilir . Yandaş basın bunu da yazın.

Yine simsiyah-bembeyaz bir yazı, konuk yazar besiktaskk'dan geliyor.

27 Kasım 2009 Cuma

Milli Takım'ın başına gelebilecek en güzel 2 şey..

Türk futbolunu yapılandırmak istiyorsanız ikisinden birine ihtiyacınız var. Sağdaki kovulmadıkça olmaz ama en azından soldaki için umudum var. Öyle Tugaylar, Löwler falan kafama yatmıyor yani hoşuma gitmiyor.

halef - selef





seni yeni gelenlerle karşılaştırmak..

..her günümü üniversite yıllarıyla karşılaştırmak gibi

Fas'l-ı Pierre


Türkiye'ye gelmiş yabancı oyunculardan, hele ki kariyerli yabancı oyunculardan çok azı futbol hayatlarından sonra da bizden biriymiş gibi gelmiştir. Bunların başında elbette Pascal gelir. Ama Hagi'nin Galatasaraylılar, Van Hooijdonk'un Fenerbahçeliler için yabancı olmadığı da aşikar. Hani Pascal deliydi, Hagi zaten Karadeniz çocuğu da Van Hooijdonk nasıl ısındı bu kadar çabuk bu topraklara.

Bu adamın bu memleket ile bu kadar uyumlu olabilmesinin ardında illa ki oryantal genleri yatıyor. Genelde Hollandalı siyahi futbolcuların Afrika kökenli oldukları aşikardır zaten. İsimleri de kendini ele verir çoğu zaman, Rijkaard'ın Surinam dilinde "zengin çocuk" anlamına gelmesi gibi. Ama Petrus Ferdinandus Johannes van Hooijdonk, bizim bildiğimiz adıyla Pierre van Hooijdonk, ismine bakılırsa hele ki adının önündeki "van" ekiyle bembeyaz bir Hollandalı ismine sahip. Bunun arkasında saklanan gerçek ise Pierre'in babasının aslında Faslı olması. Ama annesi daha hamileyken, Fas'tan Hollanda'ya dönüp orada bir Hollandalı ile evlenmiş ve Pierre öz babasının Hollandalı olduğunu düşünmüş. Belki annesi Fas'ta yaşamaya devam etse 1998 Dünya Kupası'nda Hollanda formasıyla gol atmasına rağmen eleyemediği Brezilya'yı daha turnuvanın ilk maçında Mustapha Hadji'nin asistleriyle devirecekti. Belki de halamın kramponu olsa Cristiano Ronaldo..
teşekkürler dennis

26 Kasım 2009 Perşembe

Her yerinden opuyorum


Vallahi bravo, hem besiktasa hem dev tahmin yapan koseliye. Ben bu kadar genc bi kadroyla cikacaklarini bilemedim derim de, bosver.. Nedir bu unitedin turklerden cektigi deyip trapanodan yaziyi bi fotografla suslemesini rica edelim.
Herkese mutlu bayramlar

25 Kasım 2009 Çarşamba

İnter'i gören?


Barsa çok eksikti, inter yaklaşık tam kadro. Geçen ünlü bir blogda yorum kısmına, "reallilere hayırlı olsun, Messi ve İbra olmazsa en azından çekişmeli bir maç izleriz" demiştim. Dün akşamki maç gösterdi ki, çekişme olmayabilir bile. Dün akşam Rıdvan'ın aşırı abartı yorumları bile rahatsız etmedi beni. Bu kadar bütünleşmiş, bu kadar "total"leşmiş bir takım ben daha görmedim 90ların başından beri takip ettiğim futbol dünyasında. Rubin Kazan maçlarını seyretmedim, merak içerisindeyim, nasıl bir şey yapıp bu adamlara 2 maçta sadece 1 puan verdiğine rus ekibinin.

Bu akşam Old Trafford'da Beşiktaş cehennemi yaşayacak. Moraller yerinde, ama ne "yeeteeerrr" diyen taraftarları olacak yanlarında, ne kazım olacak forvette, ne de önder turacı defansta, işler o kadar kolay olmayacak.. Tarihi fark olmaz, tek taraflı geçen maç 2-0 ManU leyhine biter tahmini benden gelsin.

24 Kasım 2009 Salı

haftanın ardından


kaç zamandır haftanın ardından yazısı yazmıyordum. dün bugün baktım haberlere falan farz oldu bir haftanın ardından...

liderle başlayım. bugün yine oynansa 2-0 alacagı maçı kaybetti fenerbahçe. maçta açıkca görüldüki motive olamamış fenerbahçe. bunun en büyük sebebi lige verilen ara, ankaraspor maçı. doğal olarak uzaklaştı ligten takım. daum olası kaosu 3gol=60şınav ile önledi. bence doğruyu yaptı. şu haftaya kadar iyi götüren takımı cezalandırmak, eleştirmek yanlış olurdu. takım kendine gelecektir.

galatasaraya bakarsak, aslında onlarında konsantrasyon sorunu vardı. camia basketboldaki skandala odaklanmıştı. ardanın hastalığı bile gölgede kaldı. manisa da kötü takım değil. onlar da bugün ikinci sıradalarsa puan stoklarını iyi yapmışlar. şampiyonluğun en büyük 2adayından biri olma özelliklerine hiç birşey olmadı.

gelelim avrupanın en az gol yiyen takımına, lider ile puan farkını 4e indirince şampiyonluğun en büyük adayı olan beşiktaşa...durum gerçekten böyleyse niye yetiyor demirören bu kadar? çünkü az gol yiyen bu takım az da gol atıyor. rakipleri kazanmalarına rağmen güzel futbol yok diye eleştirilirken, hangisi 10da 10 yapar diye anketler düzenlenirken, avrupada gruplarından lider çıkarken, beşiktaş yeniliyordu. şu 6maçlık serinin hangisinde pozitif futbol oynamış da gelecek için umutlu haberler yapılabiliyor beşiktaş için? beşiktaşın iyi miyi olduğu yok uyanın!

trabzon sorunu teknik adam falan değil. yine değiştirdiler. taraftarın zihniyeti de değil. zaman da değil. zamanla alakası olsa geçen senenin rezilleri FB ve GS bu kadar kısa sürede nasıl toparlandılar. sorun kadro. bu kadroyla nereye şampiyonluk? göbekli kaleci, kemik yaşı 40 aşmış stoper, kalitesiz yabancılar, geniş olmayan kadro, yeteneksiz forvetler hepsi var... bugun nasıl türkiye liginden şampiyonlar ligi şampiyonu çıkmazsa, trabzonda şampiyon olamaz.

Farkımız Burada #3


Cezayayı’nı takip eden arkadaşlar Trapano sayesinde Flaş Haber almaya alışmışken, affına sığınarak bir tane de ben veriyim dedim. 1 gün önce verilen maç skorlarını daha da ileriye götürdüm ve 1 sene önceden Formula 1 dünya şampiyonunu açıklıyorum:

2010 Dünya şampiyonu Nico Rosberg!!

Bundan önce aslında size Nico Rosberg’in Mercedes’e (eski Brawn GP) geçtiğini de haber vermem gerekirdi. Olsun, artık öğrenmiş oldunuz. Bugün itibariyle Alman sürücü Nico Rosberg (ki babası eski dünya şampiyonu İsveç’li pilot Keke Rosberg’dir. Almanlığı anneden gelir...), tek amacı Alman sürücü yarıştırmak olan Mercedes’in (muhtemelen) 1 numaralı pilotu olacak. (Muhtemelen diyorum çünkü hala Raikkonen’in Mercedes’te yarışacağına inananlar var.)


Barichello ve Button ile yollarını ayıran ve daha sonra da Mercedes’in satın aldığı Brawn GP takımından hiçbir iz kalmamış oldu böylece... 1 sene içinde tüm kupaları ve yarış galibiyeti ve podyum derecelerini süpüren takım, tarihin yüzde olarak en başarılı takımı olarak istatistiklerde yerini aldı...

Burada tahminimizi yaptık, fakat 1 sene bekleyip de neden tutmadı diye hesap sormayın. Belki yarışlar sisli geçebilir, belli mi olur...
Yine formüla, yine Kemal. Eline sağlık...

23 Kasım 2009 Pazartesi

kırmızı kart yönetime

Gergin bir bekleyiş vardı kazanda ve çevresinde.. Belki son yıllarda İnönü’de Fenerbahçe’ye karşı aldığımız sonuçlardan belki de beraberlikte dahi şampiyonluk yarışında büyük bir yara alacağımızdan.
Yine mahşeri bir kalabalık ama bu kez biraz farklı. Herkes inançlı ancak akıllarda geçen sene Şükrü Saraçoğlu’ndaki Cisse’ye verilen ucuz sarı kartlar, İnönü’de Ernst’in ceza sahası içerisinde düşürülmesine göz yumulması ve Süper Kupa’daki Bilica’ya çıkmayan kırmızı kart..
Herkes dananın kuyruğunun kopacağını biliyordu akşama.. Ya sene başından beri tüm yandaş medyanın istediği gibi yarışta iki takım kalacak ya da Beşiktaş herkese inat bende varım diyecekti bu yarışta.
İşte bu duygularla yürüdük Dolmabahçe’deki mabedimize.
Stada girdiğimizde dikkatimiz ilk çeken taraftar gruplarına ait olan tüm pankartlar kaldırılmış. Yönetimin mesajı ise şu ”Sadece Beşiktaş”. Bizde sadece Beşiktaş için oradaydık.
Maçın teknik yorumunu uzatmaya gerek yok. Sene başından beri söylediğimiz bir gerçeği tüm kamu oyunun görmüş olması bizi sevindirdi.Sivok-Ferrari, Ernst-Fink ikilileri kalite olarak bu ligin çok üstündeler ve Beşiktaş’ı “taş” gibi yapıyorlar. Nitekim Fink tekrar ilk 11’de başladığından beri oynadığımız 7 lig maçında 1 gol yedik, o da Kasımpaşa maçındaki hakemin icat ettiği penaltı golüydü. Açıkçası Mustafa Hoca’nın bu gerçeği geç görmesi bize çok puan kaybettirdi.
Fink için ayrı bir şeyler söylemek istiyorum. Geldiğinden beri çok eleştirilen bu futbolcu için ünlü skor yorumcusu! Rıdvan Dilmen Bank Asya Ligi’nde oynayabilecek sıradan biri yorumunu yapmıştı. Ancak Fink yine aynı yorumcu tarafından Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu olarak lanse edilen Alex’e sahayı dar etti ve muhteşem bir gole imza attı. Son paragraf maçın kırılma anına.. Kazım’ın gördüğü haklı ve kendi takımı içinde bir o kadar da gereksiz kırmızı karttı. Ancak bu kırmızı kart aslında Kazım’a değil, geldiğinden beri Kazım’ın bu tür hareketlerine göz yuman Fenerbahçe’nin tüm teknik, idari ve özellikle yönetim kadrosunaydı

Bu yazı da kardeşim Barış'tan geliyor, Barizzio ile isim ve takım benzerliği diyelim..
Boris Kavasov - Bulgar Bilim Adamı

Sen neymişsin be kartal!


Avrupanın an itibariyle en az gol yiyen takımı.

Son 6 yılın en iyi beşiktaşı.

Hayat ne garip, 1.5 ay önce neler söylendi, neler oldu şimdi. "Tükaka"cılar erkenden saf değiştirdi. Bir de sene sonunu görelim, kim ne demiş, ne olmuş, istişare ederiz.
matteo ferrari - enzo ferrari - enzo schifo - şifo mehmet - mehmet topuz.. anladın sen..

senin karaciğerine laf eden, kendi ciğerine baksın..


Kim ne derse desin bu takımın gerçek lideri O'dur.


Her tamamladığın maç, her attığın gol Maslak'tan da duyulsun, Güneşli'den de..

22 Kasım 2009 Pazar

köşedeki bakkal, totalleşmeye karşı

Çalışıyoruz işte durmadan çalışıyoruz. Bir yandan hayat akıp geçiyor ve 1 aydır cumartesi-pazar dahil çalışmanın ardından bugün öğlen 15.00 civarlarında eve çocuklar gibi koşarak geliyorum. Aklımda olan tek şey Sivasspor maçından bu yana özlediğim yere Ali Sami Yen'e gidebilmek. KinG ve Wasted ile maçı izleyip tribün bestelerini dejenere etmek, futbol konuşmak, vs.. Şimdi hayat bu kadar zavallı ve hayal edilen tek eğlence de futbol maçı olunca insan çok şey bekliyor maçtan.

İstanbul'un diğer iki takımının maçı Trap'ın tahminlerinin aksine lider olanın aleyhine sonuçlanınca iyice yalancı medyaya döndük. Yok o değil haberleri yaparken blog ismi veriyor adamlar kaale alsa lale resmi koyacak blog girişlerine altında da "cezayayi'na sevgilerle" diyecekler. Maç böyle bitince heyecanlanan Galatasaray taraftarları akmış yine tribünlere stad oldukça doluydu. Haftaiçi olaylarına ithafen Yiğit Şardan ile ilgili açılan pankartlar ve tezahüratlar, direkt olayın içinde olmamasına rağmen olayın sorumluluğunu üzerine alan bir yöneticiyi onore etmek ve yönetim kavramının olduğu yerlerde olması gereken anlayışı teşvik etmek açısından değerliydi bence. Bir yandan da hala istifa etmesi gerektiğini düşündüğüm ama ben kız takımıyla ilgileniyorum diyen omurgasızların kulağını çınlatmıştır umarım.



Her ne kadar Yiğit Şardan konusundaki tavrını beğensem de oturduğum yerde etrafımdaki insanların çoğunu sevemiyorum. Sanki babalarının teknesinde boğaza açılmış gibi bir sonradan görmelikle durmadan puro içen arkadaşlara sesleniyorum, bu sizin günlük hayatınızın bir parçasıysa, ofiste sigara molalarında bile puro içiyorsanız ya da resimdeki adamasanız amenna ama aksi takdirde az biraz etrafa saygı be, ne kokuttunuz. Yok niyet ettim nargile sokacam gelecek hafta o olacak. Ama dumandan havadan şeyleri de geçtim de bu kendi oyuncusuna maç boyunca küfreden taraftar güruhuna, maçtan sonra "ben total-motal anlamam, Rijkaard oyunu kazandıracak hamleler yapamıyor" diyen futbol profesörlerine de ekipçe dalacaz, sonra adı tribün terörü olacak.

Maça dönersek, öncelikle aranın takıma çok yaradığını söylemeyemem. Zira maçın başında iki pası bir araya getiremeyen bir takım vardı. Rijkaard; Barış yerine Elano, Arda yerine ise Ayhan ile başladı oyuna. Ama Elano, Barış'tan teknik ve oyun bilgisi olarak çok üstün olsa da aynı agresifliği gösteremeyince, Ayhan ise eski hücumcu günlerine sünger çekmiş olunca takımda uyumsuzluk rahat farkedilebilir oldu. Maçı izlemeden sadece kadrolara bakıp yorum yapmayı seven bazı arkadaşlar Ayhan ile oyuna başlamayı 3 defansif oyuncu ile oynamak ile değerlendirebilir ama maç izlendiğinde defansa minimum yardım eden ve devamlı gol pozisyonlarını içinde olan ama girdiği her topu da kaybeden bir Ayhan vardı takımda. Oyuncu oyuncu irdelemekten hoşlanmıyorum da Hakan Balta'ya acilen bir çözüm bulmak lazım. Zira bu adamın bir sorunu var. Yıllardır izlediğimiz oyuncudan çok başka yerlerde kafası da çok dağınık. Geçen sene Volkan Yaman Otobanı diyorduk. Bu sene tercihli yola çevirdi Hakan orayı.
Ama takımdaki en büyük eksiklik defans-orta saha ve hücum hattı arasındaki kopukluk oldu. Şöyle ki Galatasaray defansı oyuna sadece bekleri ile çıkabiliyor. Orta sahadan topu alıp dağıtabilecek iki oyuncu var ki biri Ayhan diğeri ise Linderoth. Onların da biri forvette bekliyor diğeri ise kulübede. Orta saha ile forvet arası bağlantıyı da en iyi Arda sağlayabiliyor. Bugün sahanın her tarafına ayak basan sözde kondisyonsuz Kewell, muhtemelen Arda oynasa bu kadar yorulmayacak ve en iyi yaptığı vuruşları yapabilecekti. Her zaman söylediğimiz gibi Sarp ve Topal pas alıp vermede toptan kaçtığı için onların girmediği boşluklara mecburen öndeki 3'lü giriyor ve top son bölgeye aktarıldığında orada olması gereken oyuncular geride kalabiliyor. Bunun örneğini defalarca gördük maç içerisinde.

Galatasaray maçı kazanabilecek pozisyonları üretti ve Kuddusi Müftüoğlu karaktersiz bir yönetim gösterdi. Özellikle saçma sapan fauller çaldı, avantajları yedi. Bunların hepsi doğru ama özellikle ikinci yarıda Ali Sami Yen'de abluka altına alınmış bir Galatasaray vardı. Bunun temel sebebi de maçı bitirip eve gitme konusunda göstermiş oldukları feci istekti. Ayrıca boy ortalaması bu kadar yüksek olan bir takım nasıl her kornerde rakibe topa vurma imkanı sağladı anlayabilmiş değilim. Yenilen gol tamamen rezaletti zaten. Burada Manisaspor'un hakkını da vermek lazım. Bu sene Ali Sami Yen'de gördüğüm en karakterli futbolu ortaya koydular. En azından puan almak için hep beraber topun arkasına geçmediler. Başta bizim Yaser olmak üzere mümkün olduğunca zorladılar ve hakları olan puanı aldılar. Bir sözüm de Simpson'a: Fenerbahçe'ye boş kaleye kaçırıyon bize atıyon, alacağın olsun..
Taçsız Kral, Metin Oktay, tek aşkıydı Sabri Sarıoğlu, Senin gibi Popescu'yu, Unutur mu Bratu

21 Kasım 2009 Cumartesi

farkımız burada!!! #2


FB-GS maçı tahminimiz tutmamıştı. bazılarınızı sinirlendirdik, bazılarınızı üzdük. bu hatayı nasıl telafi ederiz diye oturduk düşündük, beyin fırtınaları yaptık. hummalı bir çalışma yaptık:
bunu hiç bir blogta göremezsiniz. 8saat önceden derbinin skorunu veriyoruz. ne aceto ne penne ne papazın çayırı ne noatsamisa ne de başkası. cezayayı olarak uzun bir aradan sonra ilk maçın inönüde olduğu derbinin skorunu verip keyfi düşürüyoruz, affola...
BJK:0
FB: 2
edit: hummalı çalışmamızda sisli havayı hesaba katmamıştık, sis herkese sis evet, ama maçın 0 0 iken gökhana yapılan penaltı, atılan 3.golün ofsayt oluşu. sisli hava hakemleri bayagı etkilemiş. fenerli futbolcuları ne etkiledi onu anlamadım o ayrı. neyse bir maçı daha ıskayla geçtik. ama üzülmeyin "farkımız burada" adlı çalışmalarımız devam edecektir.

geniş konya süperlige


perşembe günü türkiyenin en geniş şehrine, konyaya gittim. ne yalan söyleyim önyargıyla gittim. şehir öncelikle çok geniş, araba çok ama yollar geniş trafik yok, yürüyerek bir yere gidilmez çünkü geniş. evler geniş, işyerleri geniş... insanına gelirsek adamların gönlü geniş be! mevlananın adamları ile konustuk konyasporu, takım kaşkoluyla dostluk pozumuzu da verdik. bank asyada lider konyasporu tekrar süperligte olmasını gönülden istiyorum. etli ekmeğiyle, bıçak arasıyla, şişköftesiyle süperligin en iyi deplasman şehri olabilir. fahri bir gödeneli olarak konya deplasmanı tecrübesi yaşamayanlara mutlaka gelin derim. bende bağımlılık yarattı. haftaya yine oradayım.

19 Kasım 2009 Perşembe

utancı yaratanlar..


Benim için 5 TL çalan da hırsızdır 500 bin TL çalan da. Bu işin büyüğü küçüğü olmaz. Galatasaray tarihine Cemal Nalga olayını kara leke olarak süren bütün sorumlular görevden alınmalıdır. Dün öğrendiğim kadarıyla sadece teknik kadro (ki Okan Çevik de Koray Mincinözlü de Galatasaray Lisesi mezunudur bildiğim kadarıyla) görevden alınmış. Ama yönetim kurulundan üstüne alınan olmamış henüz. Daha da ileri gitmek gerekirse her ne kadar hiçbirşeyden haberi olmadığına inansam da, iyi niyetinden ve Galatasaraylılığından hiçbir şüphem olmasa da bu dönemin başkanı olduğu için Adnan Polat da bir sonraki seçim döneminde adaylığını koymamalı ve başta Galatasaraylılar olmak üzere tüm spor camiasından özür dilemelidir.
Yine forvette Kazim, benchte kaldı yine bir yarım

18 Kasım 2009 Çarşamba

Raikki-Out


Formula 1’de bir sonraki sezon yarışacak pilotlar genelde sezon bitmeden birkaç yarış önce 1-2 boş koltuk hariç genelde belli olur... Bu sene, özellikle Raikkonen’in McLaren’le olan görüşmelerinin bir türlü sonuca ulaşamaması nedeniyle, hala boşta 8-9 tane koltuk vardı bugüne kadar... Görüşmelerin çok uzamasından kıllanmıştım.... “Acaba olmayacak mı?” diye düşünürken sonunda bugün menajeri bir açıklama yaparak McLaren ile Kimi’nin anlaşamadığını ve seneye yarışmayacağını açıkladı. Bu açıklama beni adeta şoke etti.. Tuttuğum takım küme düşmüş ve önümüzdeki sene şampiyonluç için yarışamayacakmış gibi hissetmeme sebep oldu...

Raikkonen’i, karakterinde kendimden çok şey bulduğum için belki de, çok severim... 7 sene şampiyon olan Schumacher, 2008’in şampiyonu Hamilton, Montoya, 2 kere şampiyon olan Alonso aldıkları galibiyetleri abartılı bir şekilde kutlarken ve yenildikleri anlarda hırslarına kapılıp galip gelebilmek için her türlü pisliğe mübah gözüyle bakarken, Kimi galip geldiğinde ve yenildiğinde de olgunlukla karşılamayı başaran yürekli bir pilottur... Fakat yürekli olmak “Buz Adam” olmak bile yetmedi bu sefer... Senna’dan sonra karizmatik pilot eksiğine son verdiği 9 yarış sezonundan sonra yerini yine akbabalara bırakarak veda etti....

Ondan sonra yarışır mı bilmem ama en azından önümüzdeki sezon Formula 1 aracını en fazla resimdeki gibi sürebilecek....

Spor için kayıp mı? Bence büyük bir kayıp... Ve kendi görüşüm, bir sene sonra da geri dönmeyecektir Kimi...

Yazık...

Artık bizden daha aktif bir yazar galiba sevgili dostumuz Kemal Kandemir. Sağolsun, bu konudaki fikirlerini de bizlerle paylaştı..

Ne güzel komşumuzdun


I'm not Jessica Alba's biggest fan (FM terminolojisiyle çok sevmediğin biri hakkında açıklama yaparken kullanılır). Ama, dünyada en beğendiği kadın kendisidir, bazı arkadaşlarımın. Ben de böyle bi fotoğraf geçince elime, boş kaleye altıpastan kafa vuruyorum; futbolu seven herkesle birgün buluşuruz demişti Ümit Kayahan, katılıyorum.

Bunca zaman ara verince de form tutana kadar böyle postlar lazım, mazur görüle.
wastedla barizi ayıran çizgi
siyahla beyazı ayıramazki

küfüre karşıyız..

Madem ki küfürün her türlüsüne karşı olan ama forumlarında ve bilimum destekçi bloglarında sinkaf eksik olmayan taraftan küfüre karşı kampanya başladı, ben de davete icabet misali üzerime düşeni yapıyorum ve ahanda buradan yazıyorum: "Yiğit Şardan maçlara gitme yasağı alsın. Hatta dudak okuma yöntemiyle küfür eden herkesi yakalayalım ve maçlara gitme yasağı verelim. Ben de maça gitmeyeyim bundan sonra küfredersem!"
Ama birşeyi gözden kaçırmayalım. Yiğit Şardan Antu.com girişindeki videoda Fenerbahçe'ye dair en ufak bir kelime etmiyor. Kim olduğunu anlamadığım bir kişiye küfür ediyor. Bu yüzden Galatasaray Spor Kulübü'nden özür bekleyecek insanlar çıkacaktır elbet, lafım onlara..

17 Kasım 2009 Salı

içimizdeki itin adım adım uyanışı..


Bu blogda yazdığım en liboş yazıyı yazıyorum Galatasaray- Fenerbahçe basketbol maçı üzerine. Zira iki tarafı da haksız gördüğünü söylemenin lugatımdaki karşılığı budur.

Öncelikle evsahibi takım açısından bakalım bu ve benzeri olaylara. Hemen hepimiz kendi sahamızda olan bir derbiye gitmişizdir. Maçtan önce tek düşüncemiz bu maçın alınmasıdır. Şahsen benim aklıma maça giderken Fenerbahçeli taraftarları sıkıştırmak gelmez. Zira en büyük kaygım hemen her Galatasaray-Fenerbahçe maçında bir avuç rakip takım taraftarı arasındaki kardeşimin eve rahat dönüp dönememiş olması oluyor. Stada girmek üzereyken çadırın,meşalenin oralarda toplanmış tezahürat eden meşale yakan taraftarı görünce bir gaza geliyor insan. Evden çıkarken yalnız başına kaygılı yürüyen ben, stadın etrafındayken kendimi bir takımın mensubu olarak hissediyorum. Güçleniyorum ve rakip takımı ezeceğimizi yüksek sesle tekrar ederek içimde bir yerlerde ya kaybedersek diye söylenen vızıltıyı sindirmeye çalışıyorum. Hatta bir de bira cilalıyorum ki üstüne ya herşey ya daha güzel olsun ya da daha az umurumda olsun. Stada girip de yeşil zemini her gördüğümde yine heyecanlanıyorum. Antakya'dan İstanbul'a yeni geldiğimde ilk gittiğim maç olan Galatasaray-Fenerbahçe maçında tribünlere ulaşmak için koridorda koşuşum ve çimleri ilk gördüğümdeki mutluluğum geliyor aklıma. Hala koşmuyorum ama hala o kadar mutlu oluyorum. Sonra önce hakemler çıkıyor sahaya bir onlara küfür ediliyor. Anlam veremiyorum, hani baskı altına almaksa tamam da bu adamı yuhalarsan işe yarıyor mu hakikaten onu daha kavrayamadım. Her neyse futbolcular ısınmak için sahaya çıkana kadar sağımla solumla maç hakkında yorumlar yapıyoruz taktik, maktik, Şenol Hoca falan. Sonra bakıyoruz ki rakip takım futbolcuları çıkmış sahaya kimileri daha önce sana doğru dönüp kasıklarını tutmuş, kimileri bir baba hindiler çektirmiş. Muzaffer edalarla koşuyorlar bir avuç sarı taraftara. Bütün stadı sen doldursan da bir avuç rakip taraftarın çoşku içinde olması kızdırıyor seni. Sen de çağırıyorsun futbolcunu, git onların annesiyle tanış diye bağırıyorsun. Sonra dönüp o bir grup nefretlik insana (aralarında kardeşin olduğunu bile unutuyorsun o sırada) şu telleri parçalasak hepsini pişman etsek bir daha öyle coşkulu olamasalar diyorsun. Sonrası bildiğiniz gibi gelişiyor işte. Ama bu kadar uzun paragrafın özünde yine de kancıklığa varıyor yaptığının tanımı. Gündüz bekçi kulübesinin yanında kıçını devirip yatıyorsun. Gece senin gibi itleri bulduğunda ve senden daha zayıf birini bulduğunda başlıyorsun kovalamaya. Her ne kadar olayların gelişimi seni o sırada öyle olmadığına inandırsa da başlangıcına ortasına ve sonuna baktığında düpedüz itleşiyorsun sen de.

Peki ya deplasman maçında ne oluyor? Gerginlik, toplanma, alkol, gaza gelme vs. kısımlarını geçiyorum, tekrara gerek yok zira. Stadta takımını renklerinle desteklemek istiyorsun ama formanı iyice gizliyorsun ki görünme ve tartaklanma gözü dönmüş rakip taraftarlar tarafından. Nasıl olsa onlar seni az görürlerse saldırırlar, holiganlar, çapulcular. Teke tek gelemez ki namertler.. Bir şekilde polisin koruması altına giriyorsun işte maç çıkışında Haydarpaşa iskelesine kadar güvendesin nasılsa. Yiyorsa şimdi gelsin şerefsizler diyorsun, sanki polis senin tarafındaymış gibi. Biliyorsun ya telleri aşamayacaklarını ya da polise girişemeyeceklerini. Sallıyorsun parmağını savuruyorsun küfürleri. Peki sen kendini korunuyor zannederken ve el hareketi yaparken rakip taraftara ya bir şekilde yırtılırsa o teller, ya da basket maçında olduğu gibi polis molis dinlemezse rakip taraftar. O zaman da sportmen değil bunlar kapatın sahalarını diye ağlamaya başlıyorsun. Burada da itsin yine. Ama bu sefer yanından geçen arabaya saldıran ama içinden şoför inince kaçan türden bir itsin. Ya boşa havlıyorsun ya da kuyruğunu kıstırıp ağlıyorsun işte. Benim için bu maçlardaki olaylar hep böyle gelişiyor. Hep aynı tarafı tutuyoruz hep aynı itliği yapıyoruz. Hiçbirimiz daha delikanlı değiliz, olamıyoruz.

Oturup olaylar özelinde yazmayacağım durumu. Öncelikli bu süreçte tek olumlu hareket olarak şu meşhur bayan taraftarın kombinesini iptal eden Fenerbahçe Spor Kulübü'nü tebrik ederim. Ama kafamı karıştıran durumu da sormak isterim zira bir cevap bulabilmiş değilim. Bu kadın kimdir, idari personel midir, resmi amigo mudur, Fenerbahçe seyircisinin alınmadığı maçta bench'in arkasında ne işi vardır, burada bir ihlal yok mudur, varsa cezasını kim çekmelidir?
Beyazları boş bırakmayalım gençler

Erman Hoca'dan homoseksüel yapmayan, hormonsuz üzümler

böyle bobiler,canımgrubum çalışmaları falan post etmiyoruz pek de bu pek yakışmış be kardeşim..

Wind of Change

Sezonun ortalarına doğru BMW’nin ve yaklaşık 2 hafta önce Toyota’nın Formula 1’den çekilmesinden sonra Formula 1’in önümüzdeki sezon eski gücünde olmayabileceğini düşünürken, kısa bir süre önce Lotus’un Formula 1’e geri dönüşü ve bugün de Mercedes’in Brawn GP’yi aldığı açıklandı.
Ben Formula 1’i izlemeye başladığım senelerde Lotus henüz terketmişti pistleri. O zamanlar bugünkü gibi McLaren Mercedes değil Lotus’tu Ferrari’nin en büyük rakibi.. Bu yarış tekrar yaşanacak mı bilinmez.... Bunu zaman gösterecek...

Diğer yandan Mercedes Brawn’ı alarak, en büyük rakibi (BMW) Formula 1’den çekilirken,o yatırımını artırarak adeta gözdağı verdi. Mercedes, McLaren’deki hisselerini de birkaç yıl içinde elden çıkararak tamamen kendi takımına yönelecek böylece. Diğer yandan McLaren’e motor sağlamaya devam edeceği açıklandı (en az 2015’e kadar). Fakat benim tanıdığım McLaren, bir başka takımın sahibi olan bir motor üreticisinden motor alacağına, başka bir anlaşmaya girecektir birkaç sene içerisinde. Benim öngörüm de bu muhtemelen BMW olacaktır.

yine formula yine Kemal'in ellerine sağlık diyoruz
Süleyman hep başbakan diyesim geliyor

16 Kasım 2009 Pazartesi

Azrail'e bir kayıp daha


Bir futbolcu daha kalpten öldü. Amansız bir furya bu, korkutucu...

Nur içinde yat Antonito

12 Kasım 2009 Perşembe

change of ownership (!)

ankaragücü'nde bi kaç gündür devam eden andavallıklar serisinden allee bahsetmiş üç post aşağıda işin içine tanrı'yı da karıştırıp..tanrı bu duruma bi el atar mı bilinmez ama ingilizler vassell'in otelden atılmasını hemen gündem yapmışlar..yazının linki aşağıda..ingiliz, "vassel'in ankara'da yatacak yeri yok" diye makara yapadursun vassell neler olduğundan habersiz türk futbolunun içine türeyen rezillikleri basit bir "change of ownership" şeklinde tanımlıyor..

"I hope in the morning someone will explain to me what's happening," he blubbed. "There was no training today and there were different communications. I know there has been a change of ownership and I think maybe that has been part of the problem … but I don't know what to do. My heart tells me to stay here and play football for the fans, but my bags are all packed and I wonder sometimes if I should just go."


***

semih'in de poposunda sorun var..

nba'de unlarını eleklerini asmış olmalarına rağmen bunu kabullenemeyip zaman zaman patetik davranışlarda bulunup hem kariyerlerine hem de takımlarına zarar veren veteranlara son örnek de allen iverson..memphis'e imza atarken ilk 5 garantisi alıp almadığı tartışma konusu olmuştu iverson'ın..sezona sakatlıkla başladı..sakatlıktan sonra da ilk 5 oynatılmadığı için takımın sahibi michael heisley'e postayı koyup atlantaya evine dönmüş..giderken ki sözü de orjinal; "bacağımda herhangi bir sorun kalmadı. ancak uzun süre oturduğum için popomda bir sorun var.." güzel laf..semih de giderken desin bunu..
***

sen raul değil gutisin semih




şimdiden başladı ama 2 3 hafta sonra iyice alevlenecek transfer söylentileri... gidişata bakılırsa FB bir forvet alacak. Şimdi herkes Semihe yazık oluyor diyor. ancak kişisel fikrim semihe bir haksızlık yapılmadığı yönünde. semihin daha iyi performans gösterdiği futbolcular güiza ve kezman. onlardan önceki hücum hatlarında semihe yazık ediliyor gibi haberler çıkmadı. hooijdonk, serhat, nobre, anelka, tuncay bunlar arasında semihi hiçkimse anmadı. hatta alexin türkiyedeki en yetenekli forvetin semih olduğu yönündeki açıklamasına gülenler bile oldu. şimdi ise semih sürekli oynayabileceği bir takıma gitmek istediğini söylüyor. gitsin. yönetimin sürekli değer verdiği, taraftarın sürekli değer verdiği bir ortamda derdi bir tek oynamamaksa gencin ve gitmek istiyorsa gitsin. sürekli oynayabileceği sienayı, xerezi, palermoyu fenerbahçede 2.kaptanlığa, genç fenerli semih tezahuratlarına tercih ediyorsa gitsin...
semih efendi oynamak istiyor da ilk 11 şartlarını bilmiyor heralde... forvetteki enke gibi olacak bilmiyor. fb genç türk kaleciye, bjk genç türk beklere, gs genç türk ortasahalara karşı toleranslıdır. açıkcası ben semihe güizaya gösterdiğim toleransı göstermem, kişisel değil mevkisi yüzünden. bence semih kalsın kulubesinde gençlikten jokerliğe geçiş yapar birkaç yıl sonra...kulubemizde semih gibi bir gücün olduğunu biliriz. aramızdan geldiği sürekli gereken değeri veririz. herkes mutlu olur.