31 Aralık 2008 Çarşamba

2008'in en iyileri #3


Stoke city Premier Lig'e yükseliyor. Ne sevinç ama.. Vallahi özendim.
yatacak yerin yok wasted!

29 Aralık 2008 Pazartesi

Doğruymuş!


Sabahtan beri her blogda gördüm, görmezden geldim. Her ne kadar Atletico Madrid maçındaki hareketinden dolayı gözümüzden düşyüyse de, büyük kaptandır, iyi insandır dedim. Al lee'nin çağrısı üzerine İngiliz medyasını didikledim. En güvenilir kaynaklar bile doğruluyor: Gerrard, gece geç saatlerde bir barda adam pataklamaktan tutklanmış. Nezarette, sorgunun sonucu henüz duyurulmadı. Liverpool kulübü bu konuda yorum yapmayacağını açıkladı..
naked man!!

2008'in en iyileri #2


Bu da sporcu eğitimi! E arkadaşım yazık günah değil mi 8 yaşında çocukları bu hallere sokmak?..
vışşş tirledim haa!..

2008'in en iyileri #1


Bu fotodaki ellere, parmaklara dikkat! Herkes eline sahip çıksın kardeşim..
eller günahkar

28 Aralık 2008 Pazar

ciddi analiz


Hürriyet gazetesi bugün saçma sapan bir haber yayınladı. http://www.hurriyet.com.tr/spor/futbol/10656493.asp?gid=211 adresinden okunabilir. Haberde kim hakem hatalarından kaç puan kazandı, kim kaç puan kaybetti seceresi çıkarmışlar. Dünyada bundan daha gereksiz ve daha gerçek dışı bir araştırma nasıl olabilir bilmiyorum. "Bir maç 0-0 bitmiş efendim maçta sarı takım için penaltı artı kırmızı kart, yeşil takım için 2 cezayayı üzerinden frikik 1 de ofsayt yenmiş, maçın skoru kaç kaç olur?", gibi OKS sorularını ciddi analiz olarak sunan bu adamlar hangi güzel kafayla haber yapmış oluyorlar anlamıyorum. Hayır yarın biri ciddiye alacak, basın toplantısı yapacak ondan korkuyorum.
aman ağzınla iç de inleyen sen olma!.. :)

katliam burada, dünya nerede

Bu blog sporla ilgili ve mümkün olduğunca can sıkıcı şeyden uzaklaşmak için bir fırsat. Ama af buyurun Israil'in son katliamıyla ilgili bir iki cümle karalamadan edemedim.

Bu ne Yahudi-Müslüman savaşıdır ne de başka birşey. Bu güçlü olanın güçsüz olanı katlidir. Bundan yıllar sonra gün olur ki çocuklarımız Ortadoğu'da barış görürse, mutlaka birileri çıkıp özür dileyecektir. Allah belalarını versin diyecem malum O'nun da sopası yok. Sopası olan vuruyor zaten..
Barrack'ın nerede Obama??

27 Aralık 2008 Cumartesi

Yiğido Galatasaray'a gelsin mi?


Tarım İşleri Genel Müdürlüğü (Tigem) diyince aklıma Savaş abimin düğününü yaptığı Atatürk Orman Çiftliği’ndeki tesis gelir. Bu memlekette Tarım İşleri’ni iyi hatırladığım 2 olaydan biri budur diğeri de bundan 17 yıl önce attıkları bir tohumun bu sene koca bir “Altın Para Çamı” na dönüşmüş olmasıdır. Futbola Tigemspor’da başlayan ve sözleşmesi 31 Mayıs 2009’da (TFF resmi sitesinden alınmıştır) bitecek olmasına rağmen an itibariyle hakkında 3,5 Milyon Euro ve 3 Galatasaray futbolcusu (Necati+Mehmet Güven bonservisleriyle, Aydın kiralık) değeri biçilen 27 yaşındaki Mehmet Yıldız’dan bahsediyorum.

Baros-Nonda-Karan ve hatta Kewell-Serkan-Yaser’i olan Galatasaray’ın gündemine, Davala ve Boekamp’ın gönderildiği yerden geldi Mehmet Yıldız, yani Galatasaray’dan ayrıldığı zaman TFL’deki en beğendiği 2 oyuncu olarak Mehmet Topuz ve Mehmet Yıldız’ı gösteren Kalli’den. Emre Aşık’ı gönderip Bouzid’i getirmek gibi müthiş bir transferin yaratıcısı bu sefer de Mehmet Yıldız’ı getirip Ümit Karan’ı silmenin planlarını yapıyor.


Ben de futbolcunun kolay kolay yere düşmeyen yani oynamaya niyetli olanını ve eski takımlarında süreklilik göstermiş olanını severim. Bu açılardan baktığımızda geçen sene 33 maç oynayıp 14 gol atmış, bu sene ise 16 maçın hepsinde oynayıp şimdiden 11 gol atmış olan Mehmet Yıldız ideal bir futbolcudur. Ayrıca Süper Lig’deki 3 sezonunda özellikle büyük takımlara karşı izlemiş olduğum (yaklaşık 18-20 maç eder) Mehmet Yıldız, Türkiye’de çapa oynayabilecek en ideal 2 futbolcudan biridir. Şöyle ki takımın sıkıştığı anlarda topu şişirebileceği, arkası kaleye dönük bir şekilde topu durdurup arkadaşlarının hücum alanına taşınmasına yardımcı olabilen futbolcu tipini kastediyorum. Türk futbol tarihinin en kolektif takımı Okan-Emre-Hagi’li Galatasaray da, tarihinin en önemli Avrupa başarılarına imza atan Zico’nun Fenerbahçe’si de çapa orta uç elemanlarının çok önemli katkılarını görmüşlerdi başarılı yolculuklarında. Peki, nedir Kral ve Semih’i Mehmet Yıldız’dan ayıran? Kral da Semih de Türkiye’nin yetiştirdiği en yüksek futbol bilgisine ve oyun zekâsına sahip oyunculardır. Zaten Alex’in de oynamayı en çok sevdiği oyuncu olduğunu defalarca dile getirdiği oyuncudur Semih. Takımı atağa çıkarken nereye kaçacağını bildiği kadar top kendisindeyken de kafasını kaldırıp uygun futbolcuya çok kritik paslar vermesini bilir. Böyle futbolcular rakibi 3’e 3 yakaladığında en uygun futbolcuya topu aktarabileceğine emin olduğun oyunculardır. Ben izlediğim maçlarda Mehmet Yıldız’ın özellikle kontratak pozisyonlarda uygun pozisyon alamadığını bu sebeple takımın hücum oynadığı Anadolu takımı maçlarında çok başarılı olurken daha defansif oynanması gereken 4 büyükler ve Milli Takım maçlarında yeterince etkili olamadığını düşünüyorum. Mehmet azmi ve fiziğiyle topu ittire ittire ve rakiple boğuşa boğuşa defansın daha kalabalık olduğu durumlardan dahi pozisyon çıkarabilen bir futbolcudur. Ancak büyük maçların topçusu değildir. 3 sezonda yapılan yaklaşık 20 büyük takım maçında ancak 5 gol atmış olması da bunun göstergesidir zaten.

Tugay’ın 30 yaşından sonra gittiği Premier Lig’de, Bülent’in 33 yaşından sonra futbollarını olgunlaştırdıklarını düşünürsek, Mehmet de gayet tabi Galatasaray gibi bir takımda, yanındaki yıldız oyuncularla futbol zekasını arttırabilir ve 30 yaşlarında dünya çapında bir golcü olabilir. Hatta ofansif futbola yatkınlığıyla zaten sürekli Türkiye’deki maçlarda sürekli kapanan rakiplere karşı oynayan Galatasaray için bu sene dahi çok faydalı olabilir. Ancak, hedef Kadıköy ise bu yolda pek faydalı olamaz. Ayrıca bu kadar maddi ve zaman yatırımı yapacağınız bir oyuncuyu bu fiyata bu şartlarda almak, henüz kendi futbolcusunun parasını düzgün ödeyemeyen bir takıma ne kadar uygun düşer ve bu uğurda 1. kaptan olarak atadığın, taraftarın her zaman sevdiği (Fenerbahçe hatta özellikle Rüştü’ye attığı goller sebebiyle) kaptanını harcamaya değer mi asıl tartışılması gereken nokta budur. Zaten bu sene sonunda sözleşmesi bitecek olan Mehmet’i sezon sonunda bonservissiz almaktır yöneticilik başarısı. Demirören’in Holosko’yu alması değildir.
sistem kaç kaç kaç olsun wasted??

26 Aralık 2008 Cuma

Beşiktaş üzerine oynanan oyunlar


Sen devam ededur paranoyak tutumuna ve agresif açıklamalarına. Bi de dua et ömür boyu men cezası almayıp 90 günle yırttığına. Seni Beşiktaş camiasının vicdanına havale ediyorum.
karşısına aday da çıkmıyo ki... bekleyin beni..

Nereye kadar


Haftalardır bu soruyu sorduk durduk. Nereye kadar gidebilecekler diye. Boston'da zaten yanlarına yaklaşılmıyor, deplasmanda da yakaladıkları momentumla geleni geçeni deviriyorlardı. Bu gidişe "dur!" diyenin kim olacağını tahmin ediyor gibiydik aslında. Tabii ki KB. Tabi sayıları ve ribaundlarıyla Gasol, Rondo'nun durdurulması misyonundaki başarısıyla Fisher'ın katkılarıyla..
Bi kusta vardı, ne oldu ona sahi?

25 Aralık 2008 Perşembe

adriano

üstünden epey bi vakit geçti biliyorum ama bu foto burda olmasa olmazdı..dünya futboluna malolacak yetenekte bi futbolcudan çok, rekortmen bir serbest stil zevk dalıcısına benziyor adriano..düz gitsin..
sızmış bi de pezevenk

Miss Beljik


Bir Belçika güzeli çıkarmadığımız eksikti! O da oldu. Türkiye ve Belçika vatandaşı olan Zeynep Sever, hala kendimize itiraf edemediğimiz, Türk kadınının güzel bi yaratık olduğu gerçeğini vuruyor yüzümüze.. Gerçi kadınlarımızda bu eziklik daha beter var ama (yaşasın italyan erkeği)...

Tüm bunlardan daha elim ve vahim olmak üzere, bu kızcağız Volkan Demirel'in (evet, yanlış duymadınız) sevgilisi. Bir de bu gerçekle yüzleşin, buyrun...
isyan bu haykırış...

24 Aralık 2008 Çarşamba

emreciksin..

emre kalsın, gökhan emreciksin..hayırlı olsun..nasıl biri çok bi fikrim yok..soyadını koyan, soyadını belirlerken ne içtiyse ben de ondan istiyorum..
xxx

bir sistem takımından çok daha fazlası...

nba'de iki yıldır dinmeyen bir fırtına var; boston celtics..geçen seneki başarıdan sonra yaşlanan kadronun bu sezon tekleyeceği düşünülüyordu ama tam tersi oluyor..celtics 19 maçtır üstüste kazanıyor..29 maçta sadece 2 yenilgi..garnett, pearce, allen gibi üç sıradışı süperstarın etrafında şekillenen takımın ne kadar "sistem" takımı olduğunu tartışmaya açabiliriz ama garnett'in pearce'ın takım arkadaşlarını motive eden, onları eğiten haysiyetli tavırlarını, sorumluluk bilinçlerini inkar edemeyiz..onlar suya sabuna dokunmayan şöhret budalası süperstarlar değil, rondo'nun, perkins'in oyununu büyüten öğretici şef'ler..yıllar sonra yaşadığımız şu yılların basketbolu dendiğinde parker, iverson değil onların sıradışı başarısı ve oyunu nasıl kendi kurallarıyla oynadıkları anlatılacaktır..
bi de futbol örneği vereceğiz tabi ki :)

jessica alba!

hazır futbolda mola zamanı, buyrun size bi adet crazy kitten smile..son iki yıldır ismi erkek muhabbetlerinde en az bi kere geçmiştir bu hatunun..tek kusuru, sofistike max factor kızı surat ifadesi ve ağzını yayarak seksi konuşma çabasını zaman zaman abartması..çok izlerseniz geri zekalı gibi gözüküyor..
hayat işte

oynatalım Kuddusi


Carlo Garganese, Goal.com’da Italya analizlerini sevdigim bir yazardir. Maicon'un son haftaki bariz ofsayt golünden sonra Carlo teniste kullanilan "challenge system"in futbolda kullanilmasini teklif ediyor.
Arçelik televizyon reklamından da aşina olduğumuz (!) bu sisteme göre her takim maç içerisinde limitli sayida (2-3) pozisyon itiraz hakki bulunduruyor. Itiraz edebilecegi pozisyonlar gol ile sonuçlanan ofsayt, penalti ve çizgiyi geçti geçmedi muhabbetlerini içeriyor. Eger takimin yaptigi itiraz kabul edilirse itiraz hakki sabit kaliyor ancak kabul edilmezse itiraz hakki 1 azaliyor. Limitli sayi durumu da maçin sik sik yarida kesilmesini engelliyor. Teklifin özellikle elle oynama, ofsayt ve elle oynama durumlarini açikliga karistiracagi asikar ama futbol programlarinda defalarca oynatilmasina ragmen farkli yorumlar üretilen pozisyonlari çözemeyecegi de açik. Çizgi hakemi, 6 hakem derken en az onlar kadar düsünülmeye deger bir teklif bence.
bana sistemi anlat wasted

¡Felicidades, Boca!

Şimdi herkes play-off sistemini eleştirecektir. Bundan önce geyik sistemlerle kupa veren Boca'ya ağlayan yoktu tabi! Varsa yoksa sos cagon..
¡Felicidades, Boca!
yeter, yıldırım demirören! güzel şarkı

23 Aralık 2008 Salı

alt dudaktan saçın ön tarafına...

lebron'un sabun tozunu havaya üfleme hareketini görünce aklıma geldi, blogta olsun istedim..naim süleymanoğlu'nun halteri kaldırmadan önceki saça üfleme hareketi tüm zamanların en karizmatik sporcu hareketlerindendir gözümde.."kendi ağırlığının üç katını kaldırmaya çalışırken, her tarafından terler akarken üflemenin karizması mı olur" dediğinizi duyar gibiyim ama bence oluyor..ağzını sonuna kadar açıp, çığlığı basmadan önce saçlara doğru hafif bir üfültü, hafiften dalgalanan saçlar, gerginleşen vücut, çığlık ve alt üst edilen rekorlar..bir dönemin çekirdek türk ailesi için fenomen bir sporcuydu naim süleymanoğlu..spora ilgisiz babanın, "20 tane koca adam bir topun peşinde koşuyor, ne anlıyosunuz bu işten" düşünce akımının öncüsü annenin en kolay algılayabileceği spor halter ve tabi halteri onlara sevdiren cep herkülü naim süleymanoğlu..misal kendi babamın yeryüzünde beğendiği ilk ve tek sporcudur..şimdi nerde ne yapıyor bilmiyorum ama her berbere gidişimde, burnuma ya da gözümün altına düşen rahatsız edici küçük saç parçacıklarını defetmek için önce alt dudağımdan suratıma doğru ön saçlarımı havalandırma hareketi yapıyorum sonra da naim'i hatırlıyorum..neyse, acaip bi post oldu bu..bazen burnunuzu bala bulayıp elinizi kolunuzu bağlayıp karınca istilasına uğramak gibidir hayat diyelim, noktayı koyalım..
halil mutlu'yu sevmem a.q

22 Aralık 2008 Pazartesi

Fabian Andres Vargas


Pis adamdır, hırçın adamdır, çalışkan adamdır, Kolombiyalıdır. Canım Boca'da çok sevdiğim bir orta saha oyuncusudur. Fener'le anılır olmuş ismi, vallahi yeni duydum. Gelirse orta sahayı toparlar mı? hayır.. Çok katkı yapar mı? evet..

Gelirse çok sevinirim, en azından kendisini her hafta seyretme imkanı bulacağım için.. Artı çakma şesu Maldonado'yu da görmüş olmayız bahaneyle belki.
Ha bu ander sevdaluk.. Dev şarkı

En büyük transferimiz Hasan Şaş


Galatasaray'ın yaklaşık 4 sene isimli transfer yapamadığı zamanlarda dilimize pelesenk olmuştu bu cümle. Her sene Hasan ilk 5 maç muhteşem oynar, "bu sene en büyük transferimiz Hasan Şaş" geyiği dönerdi. uzadı, bağlayacağım...

Rajon Rondo.. 1.85 boyunda ve 22 yaşında bu genç adam, takımın zaten çok önemli bir oyuncusuydu, ama bir önceki Boston yazımızda es geçmiştik kendisini. Ayıp etmişiz. Bu sezon da Celtics'in en büyük transferi Rondo! Kendisi son Knicks maçındaki süper performansıyla (26 sayı 6 ribaund 5 asist 2 top çalma) utandırdı bizi.
varsayalım ismail
Toplamda 7+1 oyuncunun (biri 9 sayı ile, onu da saydım) çift haneli rakamlara çıkması ise, bahsi geçen yazıyı yalanlar cinsten. Celtics, galibiyet serisini bu galibiyetle 18'e çıkardı. Kolay gelsin MVP*.
mesela muzaffer
*Wasted'ın Kobe için kullandığı tabir(?)
kobe tai

Haklısın, ama..


Adebayor, dünkü maçtaki etkileyici performansı ile kendisini attıran Arbeloa için: adeta kendisini bıçaklamışım (?) gibi düştü! diye kızmış. Aslında çok haklı, kart biraz abartılı olmuş, Alvaro da biraz gereksiz atmış kendini.

Gözden kaçan şu ki, ateş düştüğü yeri yakıyor. Fabregas, Van Persie gibi birçok Arsenallinin de oyunculuk yetenekleriyle oyuncu harcadığı, maç kazandığı vakidir. O günlerde bu vahşet senaryolarından eser yoktu diye hatırlıyorum.
Tankla, tüfekle, ağır sanayi hamlelerinizle gelin!!

21 Aralık 2008 Pazar

şapkadan tavşan çıkaran adam..4-2..

belki abartıyorum ama dikkatli gözlere yabancı gelmeyecektir bu saptama; türk toplumunda kadına nedense "cadı" rolü, çoğu toplumdan daha fazla biçilir..çocuk yaştan itibaren "cadı aşağı cadı yukarı" diye sevilen küçük kız çoçukları büyüyüp birer genç kız olduklarında, hatta daha da ileri gidip sevgili olarak hayatımıza girdiklerinde, hayatı zindan edebilecek eleştirel(carcar) kimliği benimsemekte en ufak bir anormallik görmezler..yurtdışında genç kızlar, sweethearttan, slut'a uzanan bir skalada kendilerini sweetheartlığa, melekliğe yakınsamaya calışırken; çoğu kızımız, "az cadı diilim ben" diye böbürlenip durur..konu iyice sapmadan bağlıyorum..aynı şey türk futbolunda teknik direktörlük mesleği için de geçerli..dahi teknik direktör..şapkadan tavşan çıkartan adam..macera yaşatan..memlekette teknik direktörün başarısı; takımı fizik olarak, taktik olarak bir seviyeye getirmekten öte; çılgın dizilişlerle, görülmemiş taktiklerle dahilik yaratmasıyla ölçülür..öyle prim yapar hoca..öyle adı çıkar..demem odur ki, kendi canavarımızı kendimiz yaratıyoruz..buyrun size mustafa denizli işte..şapkadan tavşan çıkaran hoca..sırf kendisi için biçilen kalıba sığmak için yapmadığı sihirbazlık (!) kalmıyor..hoca geldiğinden beri beşiktaş sahaya nasıl diziliyor, oyuna nasıl yayılıyor bilen var mı? bu akşama dönelim, zapo'nun kale dışında oynamadığı bir mevki kaldı mı tanrı aşkına? toraman ve cisse'ye ne görev verildi? ertuğrul sağlam gittiğinden beri cevapsız sorular bunlar..derinine inelim; bunlar aslında demirören icraatları..maç sonrası ben olsam "başkanım, seriç ile diatta arasında ne fark var?" diye sorardım ama gazeteci hakemi soruyor..demirören, zengin ailenin oyuncak bozma rekortmeni şımarık çocuğu işte..denizliyi gönderir, yenisini getirir, derbide 4 yiyip hakeme çemkirir..diyecek bi şey yok..yazık beşiktaşa..
***
diğer tarafa bakalım..galatasaray, kim nerse desin yanlış taktikle sahadaydı..nonda takımın hangi hücum aksiyonunda vardı? resmen idare ediyor..barış'ı sağda yanlız bırakıp, ciğerini patlatmanın ne anlamı var acaba..denizli şapkadan tavşan çıkarıp ilk 10 dakikadan sonra telloyu sol tarafa yollasa galatasaray dağılabilirdi..bu hamle gelmemesine rağmen galatasaray'ın sağı zaman zaman koridor oldu..artık kenardakiler mı uyardı, ordaki tehlikeyi sezen lincoln mü gidip söyledi bilmiyorum ama 30dan sonra topal sık sık sağa kayıp barış'ı yanlız bırakmadı..bu da bu sefer ayhan'ı orta sahada rakiple başbaşa bıraktı..bunun yerine sağ bekte sabri, önünde barış'ın olduğu tek forvetli düzende ayhan hücumda daha fazla sorumluluk alabilir ve pekala nonda'dan daha faydalı olabilirdi..skibbe bunu tercih etmedi ama harika oynayan lincoln-arda-baros üçlüsüyle 4 golü buldu galatasaray..ligin ilk yarısı için iyi bir finish oldu..ayrıca hamit altıntop'un haldun üstünel'in yanındaki koltuğa çok yakıştığını söylemek, tomas'ın gollerden sonraki samimi alkışlarını da galatasaray adına bu geceki güzellikler arasına not düşmek gerekiyor..
***
bir sinan engin aforizmasıyla postu noktalayalım; "metalist takımına milletçe haksızlık ediyoruz"..
memleketin bütün cadılarına selam ederim..

20 Aralık 2008 Cumartesi

Bordo


Uefa kuraları da çekildi. Aalborg olmayacaksa Bordeaux olsun diye dilediydim. Gönlümüzce oldu umalım sonucu da öyle olur. Geçen seneki maç esnasında, şimdi askerde olan Ulaş üstadım ile 2 saatlik yemek molası vermiş, Taksim'de maçı izlemiş sonra da o moral bozukluğuyla gece yarılarına kadar audite devam etmiştik. İlk yarıda kaçan onca golden sonra yenilmek çok koymuştu. Ama aynı Bordeaux son maçta hiç ihtiyacı olmamasına rağmen ve 2-0 mağlup duruma düşmesine rağmen Panionios'u yenerek kendini affettirmişti bize. Bakalım bu sene şarabın tadı acı mı olacak tatlı mı?
maviii

İngilizler vs İtalyanlar


Cuma günkü kuralar müthiş eşleşmeler doğurdu. Pre-mourinho dönemlerinde Chelsea için, Ranieri ve Cudicini'den kurtulmadıkça başarılı olamazlar derdim. Nitekim Mourinho-Cech ikilisiyle Avrupa'nın en etkili takımlarından biri olmuşlardı. Şimdi Ranieri Juve'nin başında eski takımına karşı. Mourinho ise gönlüne göre kura çekti. Wenger, Rafa ya da Fergie'yi istiyordu. Fergie çıktı karşısına. Cantona'nın şimdi sorması lazım Cristiano'ya " This is Zlatan, can you beat him?". Arsenal - Roma eşleşmesi hızlı futboldan hoşlananlar için. Real Madrid - Liverpool eşleşmesinde gözler Atletico'nun "el nino"su Torres'te. Porto yerine Fenerbahçe çıksaydı gruptan çeyrek finale bir kere daha çok yaklaşmış olacaktı. Kısmet değilmiş.
nolur overtime yapmayım da izleyeyim şu maçları

19 Aralık 2008 Cuma

beyzbol üzerine


Beyzbol %90’ı akıl ile, geri kalan yarısı ise fizik ile oynanan bir oyundur.

Lawrence Peter “Yogi” Berra*

*American League tarihinde 3 kere MVP seçilen 4 oyuncudan biri
en akıllı futbolcu, sabri sarıoğlu.. fena şarkı

Ne Metalist'miş mübarek!


İki Türk takımından ve Olympiacos'tan sonra, Benfica'yı da devirdi dün gece Metalist Kharkiv. Maçın ilk 84 dakikasını seyredip, ekran karşısı yerine yatakta uyumayı tercih etmenin bedeli olarak maç sonucunu sabah internetten öğrenmiş olduk! Çok klişe olacak ama, kimsenin şans vermediği, grubun averaj takımı olmasını beklediğimiz takımdı. Meğer Ertuğrul Sağlam'ı boşuna yollamış Beşiktaş. Adamların yenmediği takım kalmadı Avrupa'da!

Kupada gruptan çıkmasına kesin gözüyle bakılmasına rağmen grup sonuncusu olan 3 takım var: Benfica, Feyenoord ve Schalke.. Bir de şanssız (!) elenen 4.ler var: Portsmouth ve Sevilla. Sürpriz elenmelerdi bunlar.

Bir üst turu sabırsızlıkla bekliyorum, çok güzel eşleşmelere gebe olacak bence. 18-26 Şubat tarihine kadar UEFA kupası tatil...
kızım seni ediye vereyim mi? istemiyorum baba! kötü şarkı, isteyen youtubeda aratsın

18 Aralık 2008 Perşembe

gazeteci


yazmaya vaktimiz yok, bari foto koyalım

soccer


o ne lan

Üstat n'aaptın


Büyük hoca Alex Ferguson, FIFA'nın, takımların en az 6 adet yerli oyuncuyla oynaması teklifine çok sıcak baktığını söylemiş. Tahminimce o sırada aklı rakiplerinin (Arsenal başta) dev yabancı ağırlıklı kadrolarındaydı. Van der Saar, Vidic, Evra, Ronaldo, Tevez, Berbatov, Park, Nani, Anderson benim aklıma gelen önemli yabancılar. 5ini seç deseniz işim zor açıkçası...

Bir de "kulüpler dünya kupası" kafası var. Ben her sene, sene boyunca izleyemediğimiz takımları izleme fırsatı olarak görürüm bu kupayı. Bunun dışında TSYD'den öteye geçmez. Gariban Gamba Osaka'yı 5-3 yendi United, gollerin 2sini son dakikada yemişler, seyredemedim maçı. Şimdi sırada Pazar günkü Liga de Quito (Ekvador ekibi) maçı var, bakalım o garibanlara nasıl bir tarife düşünüyorlar?

Son olarak Ferguson, basın toplantısında, "Ronaldo'nun bonservisi için Real Madrid'le anlaştığınız söyleniyor" sorusuna kızıp, "Do you think I would get into a contract with that mob. Jesus Christ, no chance. I wouldn't sell them a virus!" (kibarca yalanlamanın ingilizcesi) demiş. Güzel patlamış üstat..

we are the angry mob, we read the papers everyday. Güzel şarkı

Blackburn'de 2 yeni haber


Günlerdir Blackburn muhabiri gibi oldum. Ama bu uzunca zaman için son olur muhtemelen.

Sam Allardyce'ı atadı Rovers, sıcak koltuğa. Bu adamın İngiltere'nin Yılmaz Vural'ı olmasından korkuyorum; gezgin kurtarıcı...

İkinci haber ise kendisinin gelir gelmez satış operasyonuna çıkması: amacı bu sene pek formda olmayan Santa Cruz'u elden çıkarmak. Al Lee'nin dediğine nazire, yüne tüm Türk spor gazetelerine hayırlı olsun..
al lee orda mısın, rahatta mısın, bir başına, uzakta mısın...kötü şarkı

Trabzonun Zafer'i


Scoutgs.com sitesinin ve FMcilerin sevdiği isimlerden Hansa Rostock'lu Zafer Yelen, FM müdavimi Ersun Yanal'ın da transfer listesindeydi bu sene. Hatta Trabzon'a geldi geri gitti bir daha gelecek dediler olmadı. Büyük bonservis paraları konuşuldu ve en sonunda Hansa Rostock'a geri döndü. An itibariyle Hansa Rostock bonservisini eline verip kapının önüne koydu Zafer'i. Bu kovulmanın ardında Trabzon parmağı var gibi geliyor bana ne yapıp edip bedavaya getirecekler devre arasında Zafer'i. Böylece hücuma dönük yaratıcı orta saha alternatiflerini arttıracaklar. Yarından itibaren gazetelere bakın derim 4 büyüklerin en az 3üyle adı anılacaktır. Ama benim yarın için asıl beklediğim haber Gallas haberi. Fotoxxx dergilerinden birinde 3 büyüklerden birinin fotoğrafını kesin giydirirler Arsenal'de kaptanlığı elinden alınan Fransız'a..
su anda gol oldu vidicccc

17 Aralık 2008 Çarşamba

Şampiyonlar Ligi vs Premier Lig


"Size Premier Lig Şampiyonu olmayı ne kadar çok istediğimizi göstermenin hiçbir yolu yok. Eğer yapabilirsek inanıyorum ki bu İstanbul'dakinden daha büyük olacak ve ben tekrar tekrar kazanmak isteyeceğim" Steven Gerrard
Gerrard sen de dön Antakyaya eski günlerdeki gibi

Kurtarıcı aranıyor


Ince'in gönderilmesi sonrası geç kalmadan doldurmak istiyor koltuğu Blackburn yönetimi. En kuvvetli adaylar Sam Allardyce (big sam), ki kendisi bu göreve talip olduğunu alenen beyan etti, ve Graham Souness. Souness gelirse yardımcılığına Tugay'ın getirileceği söyleniyor, ama İngiliz medyası bu konuda sesini fazla çıkarmadı. Onlar daha çok ilk kellesi istenecek adamı getirmekle meşguller her zaman olduğu gibi.
Dere geçerken at değiştirlmez!!

16 Aralık 2008 Salı

Lampard'la birlikte Gerrard'a karşı


Tribalfootball.com internet sitesinin haberine göre Chelsea 1.5 milyon pound ödeyerek 17 yaş altı Milli Takım kaptanı Ankaragücülü Abdülkadir Kayalı'yı transfer etti. Kayalı bu sene başında Manchester City ile antrenmanlara çıkmış hatta bu kulüpte oynamak istediğini söylemişti. Gerçi aynı röportajda en büyük hayalinin Steven Gerrard ile beraber oynamak olduğunu da dile getirmişti. Yanyana olmasa da en azından Gerrard'a karşı oynayabilecek artık. Transfer ise Abdülkadir 18 yaşını doldurduğunda yani bu Ocak ayında gerçekleşecek. Ne diyelim bir tarafta Tugay'ımızın yardımcı antrenör olması konuşuluyor, öte yandan 18 yaşında bir oyuncumuz 3 büyüklere uğramadan adaya uçuyor. Tuncay'ımızın da Middlesborough'da kendini kabul ettirdiğini ve Chelsea'ye transfer haberlerinin İngiliz tabloid gazetelerinin spor sayfalarını süslediğini düşünürsek artık Recep Mamur'un Anfield Road kenarındaki billboardlara Mehmet Topuz'u satmıyoruz ilanı vermesinin ya da İbrahim Yazıcı'nın Sercan Yıldırım'ı İngiliz kızları boy abdesti almayı bilmiyor diye kandırmasının zamanı yaklaşıyor diyebiliriz.
gribal futbol

Ince gönderildi


Futbolcuyken çok sevdiğim bir futbolcuydu Paul Ince. Ben biraz daha süre verileceğini düşünüyordum Blackburn'u toparlaması için, ama İngiliz medyası noelden önce gönderileceğine kesin gözüyle bakıyordu.

"Geçen sene ligi 7. bitiren kadromuz bu sene düşme tehlikesiyle karşı karşıya. Acilen önlemler almamız gerekiyor" demiş başkan John Williams. Henüz yerine düşündükleri bir adam varsa da bundan bahsetmemiş. Son senelerin başarılı ekibi bakalım bu sene gördüğü korkulu rüyadan uyanabilecek mi, yoksa gördüğünün rüya değil gerçek olduğuna mı kanaat getirecek.
zamanın ve mekanın izafiliği

temiz genİtalia


Napoli başkanı Aurelio de Laurentiis, kendisi gibi film yapımcısı olan Dino de Laurentiis'in yeğeni. Dino başlıca; Halloween serileri, Conan serileri, Hannibal serilerinin yapımcısı aynı zamanda da La Strada ve Nights of Cabiria ile Oscar kazanmış müthiş bir yapımcı ama Aurelio'nun yapımcısı olduğu 40 küsür filmden adını daha önceden duyduğum tek film, büyük hayal kırıklığı "Sky Captain and the World of Tomorrow". Napoli'nin bu sezonki performansına bakarsak takım yapımcılığında film yapımcılığındakinden daha iyi olduğunu bile iddia edebiliriz. Gerçi film yaparken, en heyecanlı yerini çekecekken biri gelip başrol oyuncunuzu elinizden alamaz ama Aurelio'nun en büyük derdi takımının en iyi oyuncularına özellikle İngiliz kulüplerinin kanca takmış olması. Özellikle Hamsik ve Lavezzi'nin aklını bulandıran İngiliz kulüplerine karşın bir yöntem geliştirmiş tabi Aurelio. Onları İngiliz kadınlarının genital bölgelerini yıkamadığına ve pis olduklarına inandırarak Ada'ya gitmekten vazgeçiriyormuş şu sıralar. Hani sanki porno film çekmiş yıllarca da uzmanlaşmış genital bölge konusunda. Sen Victoria (Adams) Beckham'ları Cheryl (Tweedy) Cole'leri görmüş bir nesle nasıl yutturacan İngilizler pistir çirkindir diye. Hani senin Monica Bellucci'n var ama o da bu çocukların annesi yaşında sayılır
move it move it

Amauri'nin kararı


Bu sene keyifle izlediğim oyuncular arasında yer alan Amauri, bu sezonki performansının ve Milan'a attığı gollerin karşılığını İtalya Milli Takımı'na çağırılarak aldı en sonunda. Aslen Brezilyalı olan Amauri, bizim devşirmelerimizden farklı olarak eş durumundan İtalyan vatandaşıydı zaten yani sırf milli takımda oynamak için vatandaşlık değiştirmedi gerçi biraz iç güveysi oldu ama o kadarı da olur. Kaderin asıl cilvesi, ilk maçını Brezilya'ya karşı özel maçla yapacak olması. Benim merak ettiğim ise gol atarsa Podolski-Hakan Yakın tarzı tepki sevinip sevinmeyeceği.
beyaz

15 Aralık 2008 Pazartesi

Ulan Acun yaktın beni


Haftasonu fazla futbol seyredemeyince, çareyi pazar gecemi bütünüyle futbola vermekte, özellikle de Juve - Milan maçını seyretmekte buldum. Ne var ki maçları kız arkadaşımın evinde seyretmeye çalıştığım için, sık sık Acun zappingi'ne maruz kaldım! Hem de ne maruzat..

Maçı baştan sona seyretmem rağmen, Hanifi ne kadar para almııışş?? Aaaa 500 bin var kesin kutu'sundaaa, derken gollerden sadece Juventus adına olan son 2sini, Amauri'nin attıklarını izleyebildim. Yani 4-2'lik maç benim için 2-0 gibiydi. Tabii Juve maçına bakayım derken de özetlerin çoğunu kaçırdım, o da ayrı bi dünya oldu!

Dün iki takım da gözlerimi yaşarttı. Bu nasıl mücadele, bu nasıl oyun! Vallahi golleri kaçırmama rağmen müthiş keyif alarak seyrettim maçı. Juventus işin mücadele boyutunu arada abartıp çirkefliğe doğru kaydırsa da sertliği, uzun zamandır izlediğim en kıyasıya maçlardan biriydi. Zaten Zambrotta'nın atılışı bile öyle hakkını vererek oldu ki, hakemin elini sıkarken yüzünde pek pişmanlık ifadesi yok gibiydi.

Amauri'yi senelerdir Al Lee ile uzaktan beğenir dururuz. Ama ben düne kadar, büyük bir maçta böyle bir performans gösterdiğine şahit olmamıştım. Muhteşemdi.. Hava hakimiyeti, top kontrolü ve son vuruşları mükemmeldi! Amauri'nin golünden sonra Ranieri'nin yüzündeki sevinç ifadesi de görülmeye değerdi bence.
acun fırara

football fans (!)


so tell the girls that wasted is back in town :)

14 Aralık 2008 Pazar

Barça'dan doğum günü hediyesi!


Dün benim doğum günümdü..

Bir yandan kız arkadaş, tayfa vs, Taksim'e gitmek lazım, içmek lazım, ama diğer yanda da dünyada en sevdiğim iki takımın, Beşiktaş ve Barcelona'nın maçları vardı. Ben dün futbola ihanet edip, eğlenmeyi seçtim. Ne ilginçtir futbol tanrıları bizi öyle bir bara sürüklemiş ki, barda sürekli La Liga maçları açıktı. Valencia maçına direndim, ama Barça maçı başlayınca dayanamadık, kızları bir tarafta bırakıp ekrana döndük hepimiz. Yan masada koyu Real'li çocuklar olunca, maç tadından yenmedi. Özellikle ilk Barça golünden sonra mekanı tezahüratlarla ayağa kaldırmaya kadar abartınca biz işi, kavga çıkarır mıyız diye kıllandım bir an!

Hayatımda ilk kez bu kadar aciz bir Real Madrid gördüm. O onu atsa, ah o top direkten dönmese ayaklarını yerim, maç tam anlamıyla Real ceza sahasında oynandı! Sürekli 7-8 Barcelona'lı vardı Madrid yarı sahasında, hakkını verelim bu yarı sahada fazla boş alan bulamadı Barcelona hücumu. Ama diğer yarı saha, maçın bütününde Victor Valdez kullanımına tahsis edilmiş gibiydi! Barça, sakat biçimde üstündü Real'den.

Casillas, Madrid direnişinin sembolü oldu gözümde, müthiş derecede hızlı ve başarılıydı. Takımının açık ara en iyisiydi. Valdez ise bizi şaşırttı, 2 kontratakta iki mutlak gol pozisyonunu engelledi. Guardiola günden güne büyüyor kulübede, giyim kuşamıyla, karizmasıyla da apayrı bir tarz yaratıyor kendine..

Beşiktaş için de bir cümle olsun söyleyelim. "Stadyum" programından izledim geniş özeti. Hücum hattını beğendim diyebilirim, ama bu savunma, bu boşlukların 4te birini Cimboma verirse var ya...

Aceto'nun ramon'una armağan olsun..

10 Aralık 2008 Çarşamba

Pana!!

Bu sene de Avrupa kupalarında sürpriz maçlar, sürpriz sıralamalar oluyor. Şampiyonlar Ligi'nde en büyük sürpriz Inter'in grubunda oldu şüphesiz. Ya da Panathinaikos'un grubu mu demeliydim? Helal olsun heriflere vallahi!
Werder Bremen dün Inter'i yenip ikinciliğe mahkum etmese, kendileri de Uefa biletini Anorthosis Famagusta'ya (bu tam ismi de bi Türkler bi de takımın taraftarları biliyordur herhalde) kaptırıyorlardı..
maraş 'ı gören var mı?

9 Aralık 2008 Salı

Schuster gitti..


Real Madrid, kötü futbol, üzerine ardarda gelen sakatlıklar, lige erken havlu atma korkusu gibi şeyler yaşadı sezon başından bu yana.

Nihayet çareyi teknik direktör Bernd Schuster'i göndermekte buldular.. Geçen sene de sevmemiştim bu adamı, benim için değişen bir şey olmadı.

Yerine birkaç ay önce Spurz'den kovulan Juande Ramos getirilecek. Herhalde bunu başından beri bilse Ramos kovulduğuna bayağı bir sevinirdi!..

beter ol beter

7 Aralık 2008 Pazar

Allah-ü ekber


Pienaar, ezanın Türkçe versiyonu tutmayınca İngilizcesini deniyor herhalde.
Herkese iyi bayramlar diliyorum..
What if god was...

5 Aralık 2008 Cuma

by by Pompey

Çoğu kişiye göre grubun ilk sırasına yazılacak takımdı belki, dün Wolfsburg'a yenilerek veda ettiler UEFA kupasına, tabi İngiltere Milli Takımı'nın baklavalı kalecisi David James'in büyük katkılarıyla.. Resim Misimoviç'in ilk golünden ya da James'in ilk hediyesinden..
Ne kova adamsın David James

3 Aralık 2008 Çarşamba

Özledik


Ne kadar Rafa hayranı da olsam, henüz yerini doldurmadım gönlünde..

Özlemeyenin alnını karışlarım!
Barizzio FC : 0 Servette FC : 0

hertha berlin-galatasaray

adnan polat-kalli ilişkisi, iki yıldır laçka bir düzlemde seyreden, vıcık vıcık romantizm kokan saçma sapan bir ilişki..30'lu yaşların ortalarına gelmiş, iş hayatı dışındaki saatlerini mümkün mertebe efektif değerlendirmeye çalışan ıssız adam adnan polat ve salata kültürü tavan yağmış, zengin koca peşinde ömür tüketmiş, derin dekolteli plaza çalışanı kalli..ara sıra iş çıkışı bi yerlerde buluşup şarap eşliğinde güzel bi yemek yiyorlar.. yemek boyunca bey'imizin zihninde sex on fire şarkısı çalıyor, şarap bitiyor, gece bitiyor, ilişki bitiyor..abarttım mı bilmiyorum ama galatasaray'ın son 5-6 yıldır teknik direktör konusundaki politikasıdır bu..akşamki maçı da bütün bunlardan bağımsız düşünemeyiz zira ortada son derece miğde bulandırıcı bir durum var..kim ne iş yapıyor, neler dönüyor, bilen var mı galatasarayda? takımın teknik direktörü skibbe'mi hala? o zaman kalli kim? yoksa kalli adnan sezgin mi? kadroyu adnan polat mı yapıyor? cevat hoca nerde? bu soruların cevabını ne ben biliyorum ne de sahadaki futbolcu..hal böyleyken bu akşam alınacak galibiyet de, mağlubiyet de anlamsız..yukardaki fotoğraf ortam olsun diye duruyor orda..
hoşgeldin bariz kardeşim..

2 Aralık 2008 Salı

oha!


kurtarın beni burdan

UEFA Kupası'nı almak isteyen parmak kaldırsın


Türk futbolunda bu senenin modası, 2. sınıf takımları yenemeyip Şampiyonlar Ligi'nden elenen takımların, her sene ayrı bir Türk takımının aldığı UEFA Kupası'nı almayı hedeflemesi.

Adnan Polat'tan sonra Aziz Yıldırım da almış Roberto Carlos'u yanına, final oynayarak affettireceğiz kendimizi taraftarımıza demiş. Ne tesadüf ama..

Portekizli dayanışması (!)

Ballon d'Or çok kişinin tahmin ettiği gibi Cristiano'nun oldu ama Jose bu sefer de ödülü kendi oyuncularından birinin alması gerektiğini iddia etti. Kendi oyuncularından kasıt herhalde Inter değildir en fazla geçen seneki performansıyla Drogba'dan bahsediyordur ki Chelsea kupayı alabilseydi bir ihtimal vardı.
Boşluk
Boşluk
Ama asıl merak ettiğim, Portekiz'in Tanrıları arasındaki bu tatsızlık bizde olsaydı, mesela Kral Serie A'da ödül alsa ve Fatih Terim o ödülü en çok benim oyuncum Filippo haketti diye bir açıklama yapsa idi; İmparatorumuz(!) bırakın Milli Takımı, bir daha anavatanı görebilir miydi acep?
Kral yüzünden TRT 1 ci olduk 15 seneden sonra..