belki abartıyorum ama dikkatli gözlere yabancı gelmeyecektir bu saptama; türk toplumunda kadına nedense "
cadı" rolü, çoğu toplumdan daha fazla biçilir..çocuk yaştan itibaren "
cadı aşağı cadı yukarı" diye sevilen küçük kız çoçukları büyüyüp birer genç kız olduklarında, hatta daha da ileri gidip sevgili olarak hayatımıza girdiklerinde, hayatı zindan edebilecek eleştirel(carcar) kimliği benimsemekte en ufak bir anormallik görmezler..yurtdışında genç kızlar,
sweethearttan,
slut'a uzanan bir skalada kendilerini sweetheartlığa, melekliğe yakınsamaya calışırken; çoğu kızımız, "az cadı diilim ben" diye böbürlenip durur..konu iyice sapmadan bağlıyorum..aynı şey türk futbolunda teknik direktörlük mesleği için de geçerli..
dahi teknik direktör..şapkadan tavşan çıkartan adam..macera yaşatan..memlekette teknik direktörün başarısı; takımı fizik olarak, taktik olarak bir seviyeye getirmekten öte; çılgın dizilişlerle, görülmemiş taktiklerle dahilik yaratmasıyla ölçülür..öyle prim yapar hoca..öyle adı çıkar..demem odur ki, kendi canavarımızı kendimiz yaratıyoruz..buyrun size
mustafa denizli işte..şapkadan tavşan çıkaran hoca..sırf kendisi için biçilen kalıba sığmak için yapmadığı sihirbazlık (!) kalmıyor..hoca geldiğinden beri
beşiktaş sahaya nasıl diziliyor, oyuna nasıl yayılıyor bilen var mı? bu akşama dönelim,
zapo'nun kale dışında oynamadığı bir mevki kaldı mı tanrı aşkına?
toraman ve
cisse'ye ne görev verildi?
ertuğrul sağlam gittiğinden beri cevapsız sorular bunlar..derinine inelim; bunlar aslında
demirören icraatları..maç sonrası ben olsam "başkanım,
seriç ile
diatta arasında ne fark var?" diye sorardım ama gazeteci hakemi soruyor..
demirören, zengin ailenin oyuncak bozma rekortmeni şımarık çocuğu işte..denizliyi gönderir, yenisini getirir, derbide 4 yiyip hakeme çemkirir..diyecek bi şey yok..yazık
beşiktaşa..
***
diğer tarafa bakalım..galatasaray, kim nerse desin yanlış taktikle sahadaydı..nonda takımın hangi hücum aksiyonunda vardı? resmen idare ediyor..barış'ı sağda yanlız bırakıp, ciğerini patlatmanın ne anlamı var acaba..denizli şapkadan tavşan çıkarıp ilk 10 dakikadan sonra telloyu sol tarafa yollasa galatasaray dağılabilirdi..bu hamle gelmemesine rağmen galatasaray'ın sağı zaman zaman koridor oldu..artık kenardakiler mı uyardı, ordaki tehlikeyi sezen lincoln mü gidip söyledi bilmiyorum ama 30dan sonra topal sık sık sağa kayıp barış'ı yanlız bırakmadı..bu da bu sefer ayhan'ı orta sahada rakiple başbaşa bıraktı..bunun yerine sağ bekte sabri, önünde barış'ın olduğu tek forvetli düzende ayhan hücumda daha fazla sorumluluk alabilir ve pekala nonda'dan daha faydalı olabilirdi..skibbe bunu tercih etmedi ama harika oynayan lincoln-arda-baros üçlüsüyle 4 golü buldu galatasaray..ligin ilk yarısı için iyi bir finish oldu..ayrıca hamit altıntop'un haldun üstünel'in yanındaki koltuğa çok yakıştığını söylemek, tomas'ın gollerden sonraki samimi alkışlarını da galatasaray adına bu geceki güzellikler arasına not düşmek gerekiyor..
***
bir sinan engin aforizmasıyla postu noktalayalım; "metalist takımına milletçe haksızlık ediyoruz"..
memleketin bütün cadılarına selam ederim..
3 yorum:
hocam beşiktaşın dizilişi ile ilgili olarak barizzio ile maç boyunca fikir yürütmeye çalıştık lakin son frikiki neden zapo nun kullandığı kadar fikir yürütemedik. Galatasaray'da Nonda bence o kadar da etkisiz değildi özellikle Lincoln'ün kaçırdığı goldeki bacakarasına hasta oldum. Ama asıl problem senin de dediğin gibi taktiksel dizilişteydi. Bir kanadı tek bir adama yıkmak gibi bir düşünceye katlanamıyorum. Keza Barış da çok zorlandı. Halbuki açık oynasaydı Barış arkasında Sabri desteğiyle çok daha rahat ve ezici bir galibiyet alabilirdik diye düşünüyorum. Bir de goller sürekli kişisel becerilerden geliyor son zamanlarda. Galatasaray'ın belli bir hücum etme şablonu oluşturabildiğini düşünmüyorum. Çok yetenekli adamları sayesinde gol buluyor. Bu da bana Revivo-Rapajic-Anderson vs. Fenerbahçesini hatırlatıyor ki hiç hazzetmem. Bir parantez de hakeme ayıralım: penaltılar 100% penaltıydı. Faul vslerin çoğunda da takdir haklarını doğru kullandı. Verdiği vermediği sarı kartlar tartışılabilir ama kırmızıyı doğuran 2. sarıyı ağır buldum. Keşke o olmasaydı o zaman Galatasaray hem önde hem de kişi olarak fazla olmasının da etkisiyle en büyük handikapı olarak gördüğüm konsantrasyonsuzluku son bölümde bu kadar yoğun göstermezdi biz de daha keyifli bir maç izlerdik.
çukurun derinliklerinde olduğum için maçı izleme fırsatım olmadı..
anlatılanlardan anladığım kadarıyla maçı GS zaten hak etmiş
bu durumda moleküllerime kadar bu şampiyonluğu hissediyorum demek yemez kardeşim adama gülerler
allee, bi ara ayarla da yüzyüze konuşalım cimbomun taktiğini, tekniğini..burda cevap yazmıyorum, sitem olarak algıla istiyorum :)
bu arada kikican, çukur'un derinlikleri olayı çok üzüyor beni be kardeşim..umarım kısa sürede biter de kendine gelirsin..
w.t
Yorum Gönder