28 Temmuz 2010 Çarşamba

abartma kapa ağzını


haberler yapıldı, formalar satıldı manşetler atıldı, imza şov da tamam... ama yeteneklerine türkiye için hiçbir şey söyleyemeceğim guti'ye yapılan muamelenin fazla oldugunu düşünüyorum. real madridin semihini almak? hagiye, anelkaya, haksızlık olur, altyapıdan yetiştiği için morientes kadar gururlu olmadıgı için sadece künyesi dolu bir adamdır bu guti! istikrar bakımından tam bir tümer metindir bu guti! her sezon ligde üstüste oynadıgı 3 5 maç, arada ş.l grup maçlarında zürih, cska sofya gibi takımlara attıgı goller dışında nesi var? xavi, iniesta, fabregastan önce mevkisinde kim vardı ki bu adam oynamadı... serseri futbolcuyu çekici bulur bjk taraftarı orası ayrı...

27 Temmuz 2010 Salı

İngiltere forma değişiklikleri

Guardian haberinde gördüğüm formalardan birkaçı epey farklı geldi geçen senekine göre, ama reklamı, ama deseni olsun, önemli farklar gördüklerimi sıralayayım dedim.



1992'den bu yana Carlsberg ile çalışan Liverpool forma sponsorunu değiştirdi. En büyük şok bu oldu benim için.


United artık AON -ki kendileri de AIG gibi sigorta işiyle uğraşırlar- sponsorluğunda forma satacak.
Tottenham da enteresan olmuş. Ama çok da beğenmedim galiba.


Everton da mavi tonunu mu değiştirmiş biraz, onu da tam kestiremedim..

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Finalmente!!



Yorum yapmak zor, mutluyuz...

24 Temmuz 2010 Cumartesi

atarsa..


Şafak 57 demişken ve her gün saatlerce düşünüp hiçbir şey yazamamışken, böyle bir çarşı vaktinde birşeyler karalamak, çölde su gibi geldi.
Dünya Kupası olsun, transfer dönemi olsun ya da hazırlık maçlarında hergün kendi kendime onlarca post attım ama paylaşamadım, yorum alamadım böyle alışınca zor geliyor insana aklındakini içinde tutmak.. Bu nedenle bu şafakla ben mi yazayım demedim, üşenmedim bişeyler karaladım.
Öncelikle Dünya Kupası hakkında bir iki kelam edeyim. Turnuvayı en iyi oynayan takım kazandı, gönlümün takımı Avustralya gruptan bilem çıkamadı. Ama İspanya ve Almanya dışında en çok Paraguay'ı beğendim. Müthiş bir oyun disiplini ortaya koydular ve İspanya maçı özellikle çok iyiydi.
Transferler ve yeni sezon görüşlerine gelirsek;
Galatasaray Lorik Cana'yı alarak iyi, Pino'yu alarak boş bir iş yaptı bence. Yıllardır Galatasaray'da tutunabilen yabancı futbolculara bakarsak karakterlerini ortaya koyabilen lider özellikli oyuncular olduklarını görürüz. Galatasaray yerlileri bu tarz bir karakter ortaya koyamayan hiçbir futbolcuyu kolay kolay içinde barındırmamıştır. Cana da kişisel özellikleri itibariyle Galatasaray'da tutunabilecek bir futbolcu olacaktır. Pino ise Gio'nun epeyce daha ucuzu olarak yer Rijkaard'ın gönlü hoş edilmeye çalışılacaktır. Ancak Galatasaray'da geçen sene Rijkaard geldikten sonraki birkaç aylık dönemde katedilen mesafenin üzerine hala birşey konulamaması üzüntü verici. Hala takım sahaya hızla yayılamıyor ve gücünü ortaya koyamıyor. Geçen sene pek çok maçta savunma ve hücum arasındaki tek hat Keita'nın da gidişi de eklenince Rijkaard-Neeskens ikilisinin yol haritasını merak etmemek elde değil. Neyse şehrin öte yakasında dedikleri gibi: Hep destek tam destek!
Fenerbahçe ise Dia ve Stoch transferleriyle geçen senenin Galatasaray'ına benzer bir hücum organizasyonu oluşturacağa benziyor. Ama ortanın ortasında Christian (GS maçına rağmen) ve defansın ortasında Bilica saatli bombalar ve daha vahimi alternatifleri çok daha zayıf. Uzun lig maratonu ve Avrupa'da geçen sene olduğu gibi çok can sıkabilir bu durum.
Beşiktaş, şu sıralar en havalı takım ve bana göre kadro genişliği en iyi olan takım. Henüz sistem tam olarak oturulamamış olsa da özellikle en çok eliştirilen kanatsız kartal özelliğinden çıkıldığı görülebilmekte. Herkes Bobo'nun alternatifsizliğinden ve forvet eksiğinden yakınırken, sağlı sollu ortalarda henüz esamesi okunmayan Mert Nobre dahi oldukça faydalı olabilecektir kanımca.

Askerlik bitene kadar en fazla 1 post daha atarım herhalde. Nizamiye kapısında bırakmış olduğum beynimin etkisiyle çok parlak olmayabilir ama her türlü sürç-i lisan vatan borcundan düşülerek affolunur inşallah.

Avustralya için 5 iyi neden

Harry Kewell

Lucas Neill


Tim Cahill



Hugh Jackman


Yvonne Strahovski


23 Temmuz 2010 Cuma

Eski günlerdeki gibi


"Rakip kolay"

Mevzu bu değil. Mevzu, geçen sene büyük ümitlerle gelip istediğini bulamayan Nihat'ın, yuvasında tekrar kendini bulması. Beşiktaş, yetiştirip yolladığı Nihat'ın ikinci baharından nemalanmak istiyor. Nihat da bunu çok istiyor ve bu sezona iyi başladı. Sevimsiz bulduğum bu gol sevincini de özlememişim desem yalan olur! Bu sezon santrfor transferi muhtemelen yap(a)mayacak olan Beşiktaş'ın kutup(Faroe adaları)ta yaz gibi aradığı forvettir.

Yazının başındaki tırnak içinden sıyrılıp, Quaresma'ya dair 2. bir not daha yazmak istiyorum. Hala gol atamadı, dünyaları kaçırıyor, ama tüm rakip defansı da üstünde tutuyor. Çok önemli silah, tartışmayacağım kısmı budur.

19 Temmuz 2010 Pazartesi

"hagi'den sonra......."


boktan bir Pazar gününü bu fotoğraftan daha güzel ne şenlendirebilir ki? harry kewell bizim için “hagi’den sonra” ile başlayan bütün cümlelerin öznesidir..
***
Bu arada Ankara ayazında atış talimleri yapıp hedefleri 12’den vuran, 100 metre koşularında ön saflarda yer alan, koşan, sürünen, yuvarlanan asker kardeşim allee’den de konuyla ilgili mesaj var. mesaj oldukça kısa ve net; “çok mutluyum”..
***

16 Temmuz 2010 Cuma

Vikingur Maçı


Aslında sene başlarında Beşiktaş'ın kebap avrupa maçlarına gitmeyi çok severim. Tribünler rahat olduğu için 90 dakika şov yapar, stres azır, tam bana göredir bu maçlar. Ama bu kez iyiden tembelliğe vurup evde seyrettim maçı.

Beşiktaş hazır takım görüntüsü tabii ki vermedi. Nasıl versin, daha en flaş transfer forma giymemiş, herkesin aklında "acaba beni mi kesecek" sorusu var, bi dolu rotasyon fikri, yabancı sınırı derken kimsenin aklı tam olarak dünkü maçta değildi. Ama senenin başında önemli ipuçları verdi dün Beşiktaş.

Öncelikle 5 adamla hücum edeceğini gösterdi. Van Hoojdonk dönemi 4-1-5'ine benzer bir görünümle. Gariban Aurelio'nun bu takıma yansıması ise tabii ki Ernst olacak. Ama Mehmet'in çektiği kadar yük çeker mi, kefil olamıyorum.

İkincisi, takım "pas kültürü"ne alışacak, alışmaya çalışacak. Hücum setlerinde ve savunmadan çıkışlarda Schuster etkisi hemen gözlemlenebiliyor. Takım bir oyuncuyu bulup onun 47 metre deparıyla değil, çapraz paslarla ileri doğru yöneliyor, önü tıkandığında arka çaprazdaki oyunculardan tekrar rota çizmeyi akıl edebiliyor artık. Beşiktaşlıların görmeye çok alışkın olduğu bir husus değildir.

Quaresma'nın, ilk maç gazı olmadığı varsayımıyla, takıma çok şey katacağı ortada. Takımın topu atıp rahatlayabileceği bir adamın sol kanatta durması da alışılmadık bir durum. Topu her aldığında, çok güçlü bir direnç görmemiş de olsa, takımın rakip kaleye ölümcül bir pozisyon yaratma ihtimali doğuyor.

Dediğim gibi, Hilbert ve Guti de eklemlenince muhtemelen her maç alakasız bir 11 göreceğiz, Ağustos ortasına kadar doğruyu bulmak için epey bi puzzle çözecek gibi görünüyor Schuster.

15 Temmuz 2010 Perşembe

Guti Beşiktaş'ta


José María Gutiérrez Hernández

Bugün itibariyle Beşiktaş'ta. Vikingur maçını tribünden seyredecek. Çok konuşulacak, birçokları yaşlı diyecek, işe yaramaz diyecek. Bence kim ne derse desin, büyük iştir, çok da işe yarayacaktır. Hala kafamda kestiremediğim Beşiktaş orta sahasını iyice belirsiz hale getirdi kafamda tabi bu transfer. İyi bi fikri olan varsa lütfen yazıversin, biz de önümüzü görelim.

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Altın Top


Çok çabaladı, takımına çok iyi liderlik etti, arkadaşlarının da tam desteğini alarak turnuva boyunca çok güzel bir takım oldular. Ve hak ettiği üzre altın top ödülünü Diego Forlan kazandı. Bir ara inişe geçen kariyerinin sonlarına yaklaşırken, muhteşem bir zirve oldu Forlan'a önce Euro Cup sonra dünya 4.'lüğü..

Sveti Stefan??


Ben mi yanlış görüyorum, yoksa NTV, "Sırbistan'a vize kalktı" haberine fotoğraf olarak Montenegro'daki Sveti Stefan'ı koymuş! Zaten haberlere enteresan fotoğraf seçimleriyle uzun zamandır dikkatimi çekiyorlardı, bu sefer baltayı taşa vurdular..
Bu iki ülke'nin ayrıldığından fazlaca bihaber, "Sırbistan sahillerine gitmek artık vizesiz" haberlerini de görürüz yarın gazetelerimizde!

8 Temmuz 2010 Perşembe

Ömer Baba


Bi dolu yerde çıkmış, ben de Alper Çetin kardeşim vesilesiyle gördüm, çok beğendim.

Doğru sözü çok adamın, allahı var. Ama ne söyleyeceği bu kadar kestirilebilir adam olmak da ilginç iş be kardeşim. Burkay ne söylüyorsa 2-3 saniye sonra aynısını söylüyorsun, e ne katıyorsun bize ya sen?

Her şeye rağmen türkiyedeki yorumcuların çoğundan kaliteli olduğunu düşündüğümü söyleyip kaçayım.

5 Temmuz 2010 Pazartesi

Uruguay inanmak istiyor


Oscar Tabarez, turnuvanın başından beri dinlediğim, izlediğim hocaların başında. Sakin duruşu ve yeşilçam karakter oyuncularını andıran görünüşüyle sempati duyduğum bir insan. Bugünkü röportajında şöyle söylüyor:

"Uruguay'ın büyük bir takım mı, daha küçük bir takım mı olduğunu tartışmak zor. Biz, büyük olmaya çalışıyoruz, en azından dünyanın, futbolun değiştiğine inanmak istiyoruz. Tabi, kaynaklarımız da git gide azalıyor!"

Çok zor bir gece olacak onlar için, ama Uruguay'a hala inanıyorum ben de. Final'de, hatta kürsüde görmek istediğim takım artık Uruguay!

Tabi tüm hayaller bir yana, Almanya, uzunca zamandır kısmen İspanya hariç hiçbir milli takımın yakalayamadığı bütünlüğü yakaladı. Bastian gibi bir orta sahayı da Allah her takıma nasip etsin. Kupanın en büyük favorisi an itibariyle Almanya'dır, bu da Barizzio'dan geç kalınmış acı gerçekler.