31 Ağustos 2009 Pazartesi

Multiple Position Disorder

Multiple Position Disorder ("MPO"), farkli arkadas gruplariyla hali saha maçi yapma sonucu ortaya çikan bir futbol karakteri bozuklugudur. Görece yasça ve yetenekçe yakin arkadas gruplarinda forvet oynayan çocugun, yas ortalamasi ve yetenek katsayisinin arttigi ortamlarda pozisyonunun defansa dogru kaymasi olarak da adlandirilabilir. Bu durum çocugun daha zorlu maçlarda asil keyif aldigi yerde oynamasini engeller ve oynadigi maçta maksimum keyfe ulasamamasina yol açar.

Bu durumda kalmis çocuklar ilerleyen yaslarda da benzer sikintilar çekebilir. Örnegin Paf takiminin 10 numarasi olan Sabri Sarioglu, A takimda ancak sag bek olarak oynayabilmekte, Türkiye'nin Maradonasi Emre Belözoglu ise Avrupa'da ön liberodan öteye geçememektedir. Bu durumu kirabilen Arda Turan ise "beni sag beke hapsederseniz de oynarim ama bakin burada nasil sov yapiyorum" diyebilen nadir yeteneklerdendir. Bu MPO durumuna katilmasi muhtemel yeni genç yetenek ise Caner Erkin. Buram buram sol açik, hadi olmadi sol iç kokan Caner, önce Milli Takim'da bundan sonra da Galatasaray'da "orada abiler oynar, sen geç bakalim geride dur biraz" uygulamasinin son kurbani olacaktir. Allah yardimcisi olsun diyelim. Insallah MPO'dan siyrilir da beklenmedik bir gelisme katedip Türkiye'nin en iyi kanat beki, yeni bir Gökhan Gönül ortaya çikar.
Entourage 5. sezonda, golf oynayan adam KPMG şapkası takıyor, reklama bak bea

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Türk spor medyasına telifsiz başlık desteği: "Great Job"

Joseph Desire Job, futbola Lyon'da başlayan, Premier Lig'de forma giyen ve 46 kere Eto'o nun forvet olduğu Kamerun Milli Takımı'nda forvet oynayan 31 yaşındaki bu adam önümüzdeki sene Diyarbakırspor'da forma giyecek. Şampiyonlar Ligi'nde oynayacak Sivas kimseyi ikna edemezken bu adamı bugünlerde Diyarbakır'a getirmeyi sadece Diyarbakırspor ve Kamerun'un yeşil-kırmızısıyla açıklayamazsınız herhalde. Tazameta-Job ikilisinin en büyük rakibi Diyarbakırspor taraftarıdır bu sene ve pek çok maçtan sonra yukarıdaki başlığı görmemiz işten değildir diye imzamı atıyorum
blow-hand gibi ayıp varyasyonlar yaparım ama adult filter yeriz sonra

28 Ağustos 2009 Cuma

şeker gibi kuralar


her ne kadar süper ligde 2takımın şampiyonluk yarışında olacagı düşünülse de(ki ben de öyle düşnüyorum) beşiktaşın kadro itibariyle fenerle cimbomun çok da gerisinde kalacagını düşünmüyorum. enazından beklendigi gibi beşiktaşın derbilere sadece prestij amaçlı cıkacagını sanmıyorum. avrupa'da ise kuralar olabileceginin en iyisi bence.

-beşiktaş bu yılki manudan puan çıkarabilir, CSKA ve wolfsburg'la kıyaslarsak ikisinden de üstün oldgunu düşünüyorum. sanırım wolfsburgun güçlü bir sahibi var. son yıllarda çok paralar harcadılar. dzeko ve grafite diyorlar; bunları genelde maç özetlerinden izledik. avrupada neler yapabileceklerini bjk maçlarında görecegiz. CSKAya gelince kolay lokma. bjk çok büyük eşeklik yaparsa bu gruptan 3. çıkar.
-fenerbahce ve galatasaraya gelince 1.torbadaki en kolay 3 takımdan 2si geldi. as takımları ile çıktıklarında puan kaybetmeleri bile şanssızlık, hakem hatası, topun sevmemesi gibi durumlarda olacagını düşünüyorum.
bu kadar güzel bir tablo çizdik. barizzio değilim. allee hiç değilim. 3takımda başarılı olsun. en başarılısı fenerbahce olsun.

"iyice" sari laciverte boyanmis bir yazi

antakyada var olma savaslari verdigim su gunlerde, uefa geceleri colde bir bardak bira etkisi yaratiyor; ancak yine de yanimda burkiyi ariyorum. o gelmeden de onun gibisini bulabilecegimi sanmiyorum buralarda.
-lagame ya niye oynatmiyor roberta carlosu
-daum sinav ceker ya daum benim adamim
-kacan her pozisyonda allah belanizi versin aziz yildirim 4tane adam gibi transfer yapmali
-leken gecen senenin aynisi degmi bu takim
-iste boyhle santos goster yetenegini
-lek hassan koz getir
gibi yorumlarla birlikte nargilemin kozu de 45 dkda 1 degistirilince macin keyfi pek cikmiyor dogrusu.
fenerbahceye gelince bu macta kendini gostermesi gereken, sezon icinde ihtiyac olursa ben varim diyebilecek bir performans gostermesi gereken
ugur, selcuk, vederson kotu oynamalarindan ziyade kotu mucadele etmeleri dusundurdu beni. her bakimdan kat kat ustun oldugu sionu bu sekilde elemek hic guzel olmadi
ben fanatik degilim fenerbahceyi yaziyorum allee agabey

26 yaşında iyi bir Arjantli oyuncu Basel'de mi oynar?

Sergen'den günün bombası bu işte. Delgado Basel'deyken 23-24 yaşlarındaydı ve o sene nasıl top oynadığını Basel'in Şampiyonlar Ligi'nde neler yaptığını anlatmıyorum bile. Hayır hani sen nerede oynuyordun diyecem Siirt Jet-Pa ya da Etimesgut Şekerspor çıkacak diye ödüm kopuyor. İlhan Mansız diye bir gerçek var bu memlekette di mi..
26 yaşında yetenekli finansçı PwC,KPMG diye mi sürünür be yaw

Santos'un 10 numarası Beşiktaş'ta


Gelen Pele değil tabii ki Pele'den sonra aynı formayı giyen Beşiktaş'ın ikinci Rodrigo'su.

Yorum yapmak lazım ama Barizzio'dan bekliyoruz.
İbo ile Yıldo ne kanka çıktınız be yaw, 15 M€'ya 2 oyuncu, kim kimi daha çok seviyo??

27 Ağustos 2009 Perşembe

şampiyonlar ligi, avrupa ligi, süper kupa..

dopdolu gündemde günün olayı beşiktaşın şampiyonlar ligindeki rakipleridir..manchester united çok kısa bir süre sonra inönü'de olacak..beşiktaş'a birinci torbadan gelebilecek en iyi alternatif milan'dı, olmadı..zico her zaman başı dik ayrıldığı inönüye bi daha gelecek..wolsfburg da, cska da ciddi takımlar..fikstüre baktım, ilk dört maçtan alınacak 5 puan beşiktaş için hayat olur..ama kağıt üstünde nasıl görünüyor derseniz; çok zor..ram'ın da bu konuda söyleyecek sözleri vardır elbette..bu arada F grubu inanılmaz enterasan grup oldu..geçen sezon şahsen merak ederdim; "barcelona'nın insanüstü oyununu mourinho gibi adamın taktik dehası durdurabilir mi?" diye.. bir yıl gecikmeli cevap alacağız..ibrahimoviç-eto takası da eşleşmenin apayrı bir rengi olacak..real madrid, milan, marsilya ve zürih ile aynı gurupta..geçen sene milan-zürih maçına gitmiştim.. kader işte, maç tarihinde belki yine orda olurum..real madrid'e de bir parantez açar -ribery olursa eğer- sağ tarafta ramos, önünde ribery der parantezi kapatırım..
***
avrupa liginde de gazoz maçları gecesiydi bu akşam..sivas dün uefa'ya iki yenilgiyle veda etmiş oldu..şampiyonlar ligi elemesinde 5 yedikleri anderlecht shakhtar'dan daha iyi takım değildi ..türbülent avrupa'da geçerli değil diyelim..trabzon'un en azından fransa'da kazanmış olması bile iyidir..ilk maçlardaki sonuçlardan sonra fenerbahçe ve galatasaray'dan bahsetmek de zaten ayıptır..
***
post'un fotosu yarın akşamki süper kupa finali için..kazanırsa luce'nin ikinci süper kupası olacak..guardiola ile dostlukları da italya'ya brescia günlerine dayanıyormuş..detayını bilmiyorum..
hıyar yerken insanın gürültüden kafası şişiyor

Ercan abi Kewell desene, desenee, deseneee..


Yıllardır en sevdiğimiz oyuncuların isimlerini onun ağzından duyduğum şekliyle sevdim. "Kim attı Kral attı", "Hagi Hagi Hagi" gibi. Şimdi Galatasaray tarihinin en güzel kadrolarından birini kurmuş ve ben Ercan Taner'den duymak istiyorum "Arda,Arda,Arda" ya da "Kim attı Kewell attı" gibi. Tabi Elano, Baros, Keita ne bileyim işte attığımız onca gol daha güzel seslendirilmeyi haketmiyor mu?
Blade V - İbrahim Tatlıses: Blade'im seni böyle sevmezdim

26 Ağustos 2009 Çarşamba

murat murathanoğlu

özellikle bizim kuşaktan basketbolu sevip onun sesini sevmeyen biri var mıdır acaba? küçükken boş vakitlerimde(!) elimde çakma mikrofonla taklidini yaptığım adamdır murat abi..futbol topuyla evin içinde olmayan potalara topu sallarken onun ses tonuyla "scottieeee pippeeennn ya da peter noumoskiii" diye bağırınca daha bi deliksiz girerdi o şutlar..güzel adamın sesini türkiye-hırvatistan maçında duymak çok iyi oldu..kış olsun, kosova ya da kural'la beraber sunacakları nba maçlarının tadından yenmeyecektir yine..bu arada 2010'da dünya basketbol şampiyonası türkiye'de..gönüllü çalışan arıyorlar..hala öğrenci olmadığıma bi kez daha lanet ediyorum..
***

sergen; beşiktaş'ın guardiola'sı..

mustafa hoca leş kargalarının saldırılarından sağ çıkmazsa yerine getirilecek adam resimdeki delikanlıdır..yenilgiyle başlamış olsa bile sergen, guardiola-barcelona hikayesinin daha giriş bölümünde..hayırlısı olsun..
sema adlı sevgilin varsa, hediye olarak semaver almalısın :)

kısa kısa..

istediğin kadar provake edil, roberto carlos'un oynadığı bi sahaya taş, toprak atıyorsan futbol cahilisindir..diyarbakırspor taraftarı yanlışlardan ders çıkaracaktır...
***
3 haftada 11 değil 110 gol de atsan şampiyonluğun garanti değildir..galatasaray'ı arşa çıkaran medya iki yenilgide yerin dibine sokmasını da bilir..
***
ligin ilk 3 haftasının en formda oyuncuları emre belözoğlu ve arda turan'dır..bu durum 2 hafta sonra milli takım'a da elbette yansıyacaktır...
***
içinde sivasspor'un daha doğrusu bülent uygun'un olmadığı bi şampiyonluk yarışı izleme ihtimalimizin olması iki yıl aradan sonra büyük mutluluk..futbolda anadolu düşmanı olanlardanım, evet..
***
beşiktaş puan kaybettikçe mustafa denizli daha da fatih terim'leşecek...
***
ilhan cavcav 2009 futbol sezonu itibariyle artık bastonlu bi ihtiyar...
***
bundan sonraki ilk puan kaybında eline verilmek üzere hugo broos'un uçak bileti hazırdır..bu da trabzonun başarısızlığının en büyük nedenidir..
***
"keita'nın arkasında sabri'yi istemiyoruz" diyene; "keita'nın yerinde sabri'yi izlemediğine şükret" diyenin önünde saygıyla eğilirim..
***
transfer döneminin en dengesiz takımı olmasına rağmen beşiktaş'ta şampiyonluk yarışını sonuna kadar götürecek iyi bir kadro var..anadolu mutfağında iyi olan aşçı denizli italyan, ispanyol mutfağına sarmazsa beşiktaş başarılı olur...
***
aşçı-mutfak demişken; anadolu yemeklerinde christoph daum'un üstüne yok..
***
fenerbahçe'de volkan demirel'in takımda kalması lugano'nun dönmesinden çok çok daha önemli..
***
ve tamamen alakasız;
"müslüman olmayan kadınlar cennette hurimiz olacak" diyip oruç tutanı, allah cehennemde bülent ersoy'la birebir bırakır...
***

25 Ağustos 2009 Salı

mavi adidas

Guillermo Marino, çok nadir takip ettiğim Arjantin Ligi'nde Boca Juniors'ta oynayan ve dikkatimi çekmemiş bir oyuncu. Geçen sezon 40 maçta 2 gol atmış, bu sezon ise takımı 2-0 mağlup iken oyuna girip 6 dakikada 2 gol atmış. Buraya kadarı normal bir hikaye. Asıl enteresanı maçtan sonra yaptığı açıklama. Şöyle ki maçta Roman Riquelme'nin oynayamayacağı kesinleşince Roman ayakkabılarını ödünç vermiş Marino'ya, "al uğur getirsin" gibilerinden. Hakikaten de getirmiş Roman'ın mavi adidasları. İşte reklam budur diyorum. Aşağıdaki resimde, golü kafasıyla atan Messi'nin mavi adidaslarına olan teşekkürüne bakınca bu ayakkabılarda hakikaten birşeyler var mı demeden de edemiyorum.


blumer elano, blumer elano (bruder martin melodisiyle, üzerinde çalışıyorum)

24 Ağustos 2009 Pazartesi

elano'dan gürcan bilgiç'e ilk selam..


türkiye liginin böyle önemli oyunculara, ligdeki her takımın da bu oyuncuları getirebilecek Haldun Üstünel gibi yöneticilere ihtiyacı var..
doğuş holding stand elano

diyarbakir-fenerbahce

diyarbakir deplasmanlari hep ozeldir fenerbahce icin, bu mac sonrasi radikal kararlar alinir hep. tribunlerden gs bjk tribunleri gibi " ... konarya olamazsin sompuyon" tezahuratlari yukselir, isimsiz bir diyarbakirli oyuncu avrupada oynayabilecegini ispatlarcasina bir performans gosterir, sagdan soldan bindirmeler yapar, gol atana kadar tum sutlari alkis alir kendisi de elleri yuzunde gorev bolgesine doner... hatta bugunku adayim sener askaroglu
14.hafta olsa puan kaybedebiliriz diyebilecegim bir mactir ama ilk 13hafta puan kaybetmeyiz tezimi surdurur bugun fenerbahce...

MUHTEMEL 11 'LER

DİYARBAKIRSPOR Espinoza Diallo Tolga Basim Abbas A.Muhammed Abdullah Barış Ayman Şener Tezemate Mendoza

FENERBAHÇE Volkan Demirel Gökhan Lugano Bilica (Önder) Roberto Carlos Kazım Emre Cristian Dos Santos Semih Güiza

STAT: Diyarbakır Atatürk
HAKEM: Suat Arslanboğa
SAAT: 21.00 YAYIN: Lig TV

23 Ağustos 2009 Pazar

Son 5 yılın en kötü başlangıcı (!?)


Beşiktaş, lige son 5 senenin en kötü başlangıcını yaptı, diyor NTV SPOR. Türk spor basınının yüz akı dediğimiz, bağrımıza bastığımız, çok sevdiğimiz spor kuruluşu. 3 hafta, alınan puan sayısı 5, mağlubiyet falan yok ortada, 1 gol görmüş takım kalesinde, vesaire..

Beşiktaş'ın güzel top oynadığını, bu sene şampiyonluğun en güçlü adaylarından olduğunu söylemek fazlaca iyimser olur, doğru. Ancak, bir takımın 3 haftadaki performansını, hele ki ortada sadece kalede görülmüş bir gol varken ve takım mağlubiyet görmemişken, geçmiş senelerle (ki bu senelerde iyi başlamış olmasının buna yol açmış olabileceği ihtimali düşünülmemiş bile!) kıyaslayıp ortaya böyle bir istatistik çıkarmak bana çok anlamlı gelmiyor.

Ne anlama geliyor mesela bu istatistik? Buna dair bir çıkarımınız var mı? Ham datanın altı zorlama ve ezbere doldurulmaya çalışılmış bir haber daha sadece.

İnanın duygusal bir yazı değil bu. Derdim sporla ilgili fikirlerini görmeyi beklediğim medya kuruluşlarının da zaten sayıca fazla olan kalitesiz meslektaşlarına uymaya başlayıp, spor takibini artık tamamen futbol bloglarından yapmaya başlamak. Haber kaynağı olarak kullanılabilecek kalitede ulusal medya aygıtının kalmamaya başlaması bir diğer deyişle!

22 Ağustos 2009 Cumartesi

hepimiz tatil için çalışıyoruz - 1

1 haftalık kısacık yıllık izin bitiverdi ben de Çeşme-Bodrum-Gökova(Akyaka) turunu bitirmiş oldum. Yolda radyoda bir reklam jingle'ında duyup hak verdiğim gibi: "hepimiz tatil için çalışıyoruz!"

Yeni kombineyle henüz 2 maça gidebilmişken, tatili ayarladığım haftaya 3 iç saha maçı koymak kimin fikri bilemiyorum ama 9 gol kaçırdım ilk ikisinde. Yarın Kayserispor maçında beni üzmesinler diye umut ediyorum. Ulaş üstad gitti yerimize maçlara en azından 1 kişi eksik değildik tribünlerde.

Böyle gezi notları falan yazmak pek adetimiz olmadı bugüne değin ama ben paylaşmak istedim 3 duraklı yolculuğumuzu. Benim için yazması sizin için okuması çok zor olmasın diye ilk kısmında sadece gidiş ve Çeşme olacak. Gerisi ise 1 ya da 2 yazı halinde olur. Spor yazısı okumak isteyenler bu postu direkt geçsin derim.

Bu benim ilk arabayla uzun yolculuğumdu. Daha önce en uzak Bariz kardeşimin düğününün sabahı iş için Bursa'ya gittiydim. Bu sefer Yenikapı-Bandırma feribotuyla yolu kısaltacak, takiben daha önce hiç gitmediğimiz Çeşme'ye gidecektik (biz=Elifim+Ben). Yola çıkmadan birgün önce İlhan kardeşimin blackberry'ye kurduğu google maps sayesinde gideceğimiz yola dair fikir ediniyorduk. Yolu bulmamıza her ne kadar tabelalar aracılık etmiş olsa da, hiç bilmediğiniz bir yere giderken birinin size doğru yolda olduğunuzu söylemesi iyi geliyor. Google maps şehirlerarası yolda nerede olduğunuzu azçok doğru belirtiyor ama aynı şeyi şehir içi ulaşım için geçerli değilmiş bunu da Çeşme'de otelimizi ararken farkettik.

Sabah 7 feribotuna yer bulamadığımdan en erken 8.30 feribotuna binebildik. Saat 10.30'da Bandırma'daydık. Yemek molamızı Akhisarlı Ramiz'de (the Original) verdiğimizde saat yaklaşık 12.30 olmuştu. Bu arada araba kardeşimin arabası ve bütçe çok dar olduğu için yoldaki bütün trafik tabelalarına uyduk. 120 ise 120, 70 ise 70. Bu sayede 100 km'de ortalama 6 lt benzin yakarak farkında olmadan tasarruf da etmiş olduk. Akhisarlı Ramiz gayet güzel bir ara oldu. Yoldaki taklitleri sinek avlarken burada park yeri bulmak bile sorun olmuş. Ama sonuçta köfte işte, öyle çok da enteresan bir yemek değil. Bu ilginin ve yoğun beğeninin sebebini halen anlayabilemiyorum. Fiyatları gayet uygun Ramiz'in. 2 porsiyon köfte+salata+2 içecek yaklaşık 15-20 TL civarı birşey ödedik. Son derece temiz tuvaletleri de yol molası için çok iyi oldu.

Çeşme'ye vardığımızda saat 16.00 olmuştu. Yolda Ramiz molasının 1 saat olduğunu düşünürsek 4 buçuk saat diyebiliriz nizami gidiş hızıyla. Çeşme'de kaldığımız otel havuzu falan olan, heryere yakın Rainbow Otel idi. Ama öyle havuz mavuz göz boyamasın odalar gayet kötü. Gerçi personelin tutumu tavrı çok yerli yerindeydi. Benim gibi kahvaltı konusunda nane molla bir müşteriyi memnun etmek için ekstra kaşar peynir getirip yumurta bilem kırdılar. Odanın gecelik fiyatı 150 TL idi, 2 geceye 300 TL verdik. Ama bunda oraları hiç bilmiyor olmanın da payı var elbet. Bir daha gitmeye karar verirsem daha uygun ve güzel bir konaklama yeri bulabileceğime inanıyorum. Odaya vardığımızda duşumuzu alıp dinlendik. Akşam Çeşme çarşısını gezdik. Küçük bir çarşı. Hem gezeni hem de satıcısı genel olarak yerel halktan olunca keyifle yaptık yürüyüşümüzü. Çarşı'nın sonuna doğru meşhur Kumrucu Şevki'yi tatmadan gitmeyelim dedik. Ben Taso'nun düğünü zamanı gittiğimiz Karşıyaka'daki kumrucuyu daha çok sevmiştim ama normalde kumru yemeyen Elifim sevdi. Takiben de tok olmama rağmen Bariz kardeşimden methini pek duyduğum midye dolmalara saldırdım. Sıralamamda hala birinci sırayı Hisar'ın orada yediğimiz midye dolmaya versem de buradakilerin de oldukça lezzetli olduğunu belirtmeliyim.

Çeşme Çarşı'dan çıkıp Alaçatı'ya doğru yönlendik. Buarada bize Alaçatı'yı tarif eden herkes, sanki yolun ortasında kocaman bir Alaçatı tabelası yokmuş gibi, "ileride solda Ilıca sağda Alaçatı var, Alçatı'ya doğru dönün" diye tarif etti. Bu tarif yüzünden sağda Alaçatı'yı görmememize rağmen solda Ilıca'yı gördüğümüz ilk yerden sağa dönüp kısa süre sonra hatamızı farkettik. Alaçatı girişinde bizi Elifimin arkadaşı Melda karşıladı. Kendisi aslen Çeşmeli, zira Antakyalı olmasam ben de olmak isterdim. Alaçatı çarşıya gitmek için cumartesi hiç uygun bir gün değil. Zira önce korkunç bir park problemi yaşıyorsunuz. Alaçatı girişinin hemen yanıbaşındaki oto sanayi korkunç bir tezatlık oluşturuyor ve biraz da tırsıp oraya bırakamadık. Birkaç tur attıktan ve ufak küfürler yedikten sonra çıkan bir arabanın yerine apaçilikle sıkıştırdık arabamızı. Alaçatı hıncahınç doluydu. Ama kalabalığa rağmen mekanlar çok güzel görünüyordu. Biz o kadar gösterişli mekan arasından en mütevazi olanın önünde oturup sakızlı un kurabiyemizle limonatamızı yudumladık. Çarşı'nın girişindeki yeldeğirmenini kadraja sığdırmaya çalışıp fotoğraflar çektirdik. Mekanlarla ilgili daha detaylı yazılar tatil boyunca her gün dergilerde, Haşmetlerde çıktı zaten. Biz o kadarını bile öğrenemedik.

Gece 23-24 civarı bir yerlere gidip eğlenmeye karar verdik. 3 yer tavsiye edilmişti: Aya Yorgi-Paparazzi, Alaçatı-Babylon ve Alaçatı-Otto. Alaçatı civarlarında olduğumuzdan Babylon veya Otto'yu denemeye karar verdik. Babylon'da Teoman konseri vardı ve giriş 35 TL idi. Bu girişe içkinin dahil olmadığını öğrenince Teo'ya 35 mi verilir diye omuz silkip Otto'ya doğru yönlendik. Otto'da Joe 90 diye daha önce ismini hiç duymadığımız bir adama 30 TL verdik. Aslında olay şöyle gelişti. Ben kapıya girip bu adam kimdir, ne çalar, bu paraya içki dahil mi gibi sorular sordum. Ama masada duran orta yaşın biraz üstündeki adam ve eşi cevap vermeye bile tenezzül etmediler. Aslında cevap verdiler ama o kadar geçiştirmeci ve mıymıydı ki cevap demeyi kendime yakıştıramıyorum. Daha sonra Melda bir de ben deneyim dedi. Öğrendik ki Joe İngiltere'de meşhur bir DJ imiş ve mekanı eğlenceden uçuracakmış. Girerken kapıdaki bunak ikiliye (yaşça değil tavırca bunak) içki dahil mi diye tekrar sorduk ve onayı alıp içeri girdik. İçeride boş bir masa gördük. Birkaç kişi oturuyordu. Biz de herhangi bir rezervasyon olmadığını ve oturmamızda bir sakınca olmadığını öğrenince oturduk. Daha sonra bir grup gelip rezerve yerleri olduğunu söyleyince de aynı hızda kalkmış olduk. Bardan free içkilerimizi almak isteyince ikinci şoka uğradık. Fiyata böyle bişeyin dahil olmadığını söylediler. Kapıya gidip sorunca ise bizim bunaklar dediklerini yalanladılar. Alaçatı'daki tek gecemiz olduğu ve muhtemelen gideceğimiz diğer mekanlarda da aynı iğrençliklerle karşılaşacağımızı tahmin ettiğimiz için eyvallah edip, paramızla içkimizi alıp eğlenmeye çalıştık. Joe 90 rezaletti, vaktiyle Bob Sinclair konserine gittiğimizde, Bob'da önce çıkan DJ bile bu adamdan kat be kat eğlenceli vakit geçirtmişti. Bizim kızlar da ortamın rutininden sıkıldılar ve mekanın plajına inip kum-deniz partisine çevirdiler ortamı. Bizimkileri görenler de hücum etmezler mi plaja. Bir anda ortamın konsepti hafiften gevşedi. Boktan bir mekandan eğlence çıkarmış olduk biz de.

Şimdi ben bu mekanlara boktan diyorum ya bu aslında buraya özgü birşey değil. Bu İstanbul'luların akınına uğramış Çeşme'nin İstanbullulaşmasından kaynaklanan bir boktanlık. Nasıl ki İstanbul'da güzel bir eğlence mekanına gittiğinizde zeka ve görgü seviyenizin düşük, para seviyenizin yüksek olması sizi daha cazip bir müşteri yapar, aynı şey bu mekanlar için de geçerli. Girin içeri gayet öküzce, sıkıştırın kapıdakilerin eline 20'şerlikleri. İlgilen güzelim bizimle buraları bir toparla bakalım diyiverin. Bakın kendilerine it olduklarını hatırlattıklarınız nasıl itaat ediyor size. Ama böyle parasını vereyim, güzel mekanda güzel müziklerle dans edeyim. Kimseye de zaten girişte satın aldığım hizmetin üzerine fazladan para vermeyim diyorsanız ve en azından bir kere yurtdışında bulunup müşteri hakları konusunda güzel tecrübeler yaşadıysanız gece tadınız tuzunuz kalmıyor. Bu arada buralarda otopark görevlisinin bile (10 TL otopark fiyatı) afra tafrasının yerinde olduğunu size sanki onun arabasını kullanıyormuşsunuz gibi davrandığını da eklemek isterim.


Pazar günümüzde kahvaltımızı ettikten sonra, Melda'nın çocukluğu bile Çeşme'de geçmiş, oraların en has yerlilerinden olan annesinin kibar daveti üzerine çok güzel bir manzaraya karşı ev yapımı sakızlı dondurmalarımızı ve çok maharetli el yapımı damla sakızlı kahvelerimizi yudumlayarak başladık güne. Güzel bir koyda, az kalabalık ve az aksiyon olan bir beach club tavsiyesi olarak Aya Yorgi'deki Granada'ya yönlendirildik. Çok geniş bir alanda portakal ve limon ağaçlarının arasında hamakların gerildiği, denizin renginin turkuaz olduğu çok güzel bir mekana girdik. Girişinden itibaren gayet kibar görevliler görünce, acaba bunlar sadece sabahları mı böyle diye sorgulamadan edemedik. İçeride bütün günümüzü gayet keyifli geçirdik. Bu arada mekanın girişi 25 TL ve hiçbirşey dahil değil ama onun yerine girişi 50 TL civarında ama bu parayı yemek ve içecek olarak değerlendirebileceğiniz yerlere de girebilirsiniz. Birer hamburger yediğimizi ve kola içtiğimizi düşünürsek hemen hemen aynı kapıya çıkıyor zaten. Bu arada bu kadar para verdiğiniz hamburgerin bu kadar kötü olması, bu kadar güzel bir mekana gölge düşüren tek detay oldu bizim açımızdan. Çeşme'deki son akşamımız olan Pazar akşamını ise Ilıca'da yine kumru yiyerek ve sahil boyunca yürüyüş yaparak geçirdik. Ne zaman İstanbul'da lezzetsiz lokma yesek "ah şimdi İzmir'de olacaktık" diyen arkadaşların gazına gelerek lokma yedik, beğenmedik. Lezzetli birşey için "ah şimdi Antakya'da olacaktık"tan daha doğru birşey bilemiyorum hala.

Pazartesimizin ancak yarısını Çeşme'de geçirebilecektik, zira günün diğer yarısı Bodrum yolculuğu ve yerleşmeyle geçecekti. Sinan kardeşimin Altınkum'daki Ramo'nun yeri tavsiyesine uyduk. İyiki de uymuşuz. Müthiş bir kumsal. 50 cl'lik Tuborg'u ve bolca patates kızartmasını dayıyolar. Şeker gibi oluyor insan. Oradaki kaleleri ve voleybol filelerini görünce tatil boyunca ilk kez daha sonra defalarca diyeceğim "ah bizimkiler de burada olacaktı" cümlesini sarfetmiş olduk. Denizi muhteşem olduğu kadar soğuk olan Ramo'da öğlen 15'e kadar oturabildik. Zira yolculuk aklımda olduğu için FM tabiriyle "itchy feet" olmuştum. Çeşme'yi bir boka benzemeyen gece kulüpleri ama dünyanın en güzel koylarıyla arkamıza bırakıp, Ramo'nun yerinden Bodrum'a doğru çıktık yola. Gerisi diğer yazılara..
Biladerim Katalunya'yı dolaştı, ben egeyi yazıyom. abes mi oldu acep??

Açılım yok


sion macinda gurbetci bir galatasarayli taraftar aziz yildirimin yanina gelerek imza-fotograf vs istemis. aziz baskan fenerbahce cumhuriyetinde gs acilimina yer olmadigini belirterek gurbetci vatandasimizi reddetmis. bence yerinde bir karar. bu tur fotograflar ileride fenerbahcelilerin canini yakacak pankartlara neden olabilirdi. konumuna yakisan bir davranis olmus. samimi bir davranis olmus bence...
her macta gokhanin gs attigi golu hatirlayan burak: allah korusun gokhani nasil atmisti

21 Ağustos 2009 Cuma

Tekrar Hoşgeldin


Daha İspanyolca'yı tam sökemediydin oğlum, neyse geç otur bakalım... Yuvana hoşgeldin.

Hiçbir zaman süper bir topçu olmadı, ama Beşiktaş taraftarının gönlünde hep yeri vardı. Hele ki Beşiktaş savunmasında her zaman yeri var! Doyamadan yitirmişti Beşiktaş onu, ben sevindim dönmesine.

Usain #2


Son bir haftada numara 2, yoksa kaç oldu ben sayamadım..

Yine yaptın yapacağını. Tekrar edelim, tanrı seni korusun!
Sensiz bir bölüm entourage seyredeyim dedim, bi bok anlamadım, hiç sevmedim..

19 Ağustos 2009 Çarşamba

demirspor-livorno

böyle takımların kaçıncı ligde oynadığı, hangi klasmanda yarıştığı çok da önemli değil..bi şekilde "marka" da olmuşlar, "değer" de..demirspor işte..stadında "allahına kurban" gibi bi pankart yıllarca asılı kalan kaç takım var ki..ya da stadın kapısına büyük harflerle "bu stad bizim, direkleri sizin" diye yazı kazıyan kaç taraftar grubu...kolay değil demirsporlu olmak..4 eylül'de italyan livorno ile 5 ocak stadında dostluk maçı yapacaklarmış..mevzu demirspor olunca ne alaka diyemiyorsunuz..livorno, italyada halkının çoğu maocu olan kentin futbol takımı..taraftarları da demirspor taraftarı gibi deli solcu (!).. bi şekilde bağlantıyı kurmuşlar, maçı oynayacaklar..fotoyu da meşhur şimşekler grubunun sitesinden buldum..gurbette kanguru gibiyiz, evet..
***

18 Ağustos 2009 Salı

arsenal-celtic ve U2

levski sofya'nın macaristan'dan debrecen'le ile eşleşmesi, arsenal'in celtic ile eşleştiği yerde ilginçtir..şampiyonlar liginin playoff kuraları bu sene saçma sonuçlar doğurdu, ilk maçlar bu akşam..celtic-arsenal küçük çapta bir britanya derbisi..arsenal'in transfer sezonunda adebayor ve kolo toure'yi manchester city'e kaptırması, ligde ilk 4teki yerlerini de city'e kaptıracakları zannını yarattı herkeste..buna rağmen premier lig'e başlangıçları sıradışıydı..everton'a deplasmanda 6 gol atmak normal bi şey değil..glasgow'da gecenin tek eğlencesi de celtic-arsenal maçı değil..celtic'in stadı hampden park'a giden yolda efsanevi u2 grubunun konseri var aynı saatlerde..iki mekanda da muhteşem ambiyans olacaktır, orası kesin..everton'a atılan yarım düzine golden sonra, şampiyonlar ligi arifesinde wenger'e gidecek en iyi U2 şarkısı "i still haven't found what i'm looking for" olur..joshua tree albümünden tatminsiz kişiliklere bir tutam melodik başyapıt..dev şarkıdır..
***

eduardo da silva ve uğur uçar

eduardo da silva 1,5 yıl önce martin taylor ayağını kopardığında 25.doğumgününü kutlamaya hazırlanıyordu..doğumgününü 3 yerden kırılmış -bir nevi kopmuş- ayağıyla hastanede ağlayarak geçirdi..25 yaşında mesleğinin zirvesinde dünyanın en büyük futbol klüplerinden birine transfer yapmış genç adamın başına daha kötü ne gelebilirdi ki? 1 yıl geçti..eduardo 2009'un şubat ayında hayallerini, yaşam sevincini bir süreliğine gömdüğü emirates'e geri dönmüştü..sonraki 5-6 ayı da travmatik sakatlığının artçı şoklarıyla geçirdi ve nihayet bu haftasonu sonradan girdiği maçta attığı golle sezona ve hayatına yepyeni, sımsıcak bir merhaba dedi..aynı haftasonu uğur uçar için de en az eduardo kadar anlamlıydı..konya'da futbol stadı şekli verilmeye çalışılmış buz pistinde diz kapağını bıraktı uğur..milli takımla avrupa şampiyonası hayalleri kurmuşken, muhteşem bi çıkış yakalamışken batista'nın darbesi onu hastane köşelerinde, futboldan uzak yıllarla başbaşa bıraktı..onun da eduardo gibi en yakın dostu fizyoterapisti oldu..öss'ye girmeyi, elindeki bi kaç kuruşla mağaza açıp işletmeyi bile düşündü..oynadığı maçların videolarını izleyerek hastanede sinir krizleri geçirdi, psikolojik terapi bile gördü..ama genç adam bütün zorlukları atlatarak çok sevdiği sami yen'e çok sevdiği 3 numarayla bu haftasonu tekrar geri döndü..hem de bir lig maçında ve ilk 11'de..
***
futbolun en tutkulu taraftara bile anlamsız geldiği anlar vardır..kazanmanın ve kaybetmenin anlamsızlaştığı..ve uğur'un maçın başında ısınırken kapalı trübünden çağrıldığında hissettiği neyse eduardo'nun boş kaleye topu yuvarlarken hissettikleri de odur..
***

17 Ağustos 2009 Pazartesi

süper lig

sporda haftanın olayı bir post aşağıda..uzaydan uçan atlet ithal edilmeyecekse ikibinli yılların atletizmdeki alamet i farikası bu genç adamdır..
***
mevzuyu fazla uzatmadan futbola dönelim…süper ligde geçen iki haftanın özeti önemli yatırımlarından sonra fenerbahçe ve galatasaray’ın ligi ciddi şekilde domine edeceğidir…fenerbahçe ligin ikinci haftasının en etkileyici maçını kadıköyde sivasla oynadı..sivas deyince son iki yılda yaptığımız gibi bi durup düşünmeye gerek yok..yanlış transfer nedir, takım yenilemek nasıl ele avuca bulaştırılır onun güzel bi örneğini sergilediler transfer döneminde..oturmuş takımdan bilica, tum, sylla, diallo ve balili'yi gönderip yerlerine yasin, ersen, mbemba, agbetu'yu almak radikal bi karar ve bu radikal kararın cezasını ilk iki haftada iki yenilgiyle çektiler..bütün bunlara mehmet yıldız'ın sakatlığını da eklemek gerekiyor..fenerbahçenin dün gece gösterdiklerini elbette sadece sivas'ın edilgenliğiyle açıklayamayız..özellikle ikinci yarıda sivas'a oyun içinde hiç hareket alanı bırakmayışları, hücumdaki agresiflikleri ve herşeyden ötesi oyun arzuları takdir edilmeli..bütün bunları bu sene alternatifli geniş bir kadro ile destekleyecek olmaları onları süper lig için oldukça ürkütücü kılıyor..artık alex'in yerine giren oyuncu ali bilgin değil deivid oluyor..emre hiç olmadığı kadar verimli..christian maldonado yada hosico'dan daha öte bi adam..gökhan gönül çok formda, guiza iyi başladı ve bütün bunlara süper ligin ruhunu bilen daum'u da ekleyince fenerbahçe ışık saçan bi takım oluyor..şimdilik en önemli eksiklikleri futbollarını hücumda aksiyon yaratabilen iyi bir rakiple test edemeyişleri..
***
galatasaray, skibbe ile geçen sene oynadığı statik pas oyununu bu sene daha hareketli bir şekilde daha dar alanda oynamak istiyor ve bunu kısmen başarabildiğini de söyleyebiliriz..kağıt üstündeki 4-3-3 oyun içinde ya 4-2-4'e ya da 4-2-3-1'e evriliyor..hücum oyuncularının yeteneklerini ya da yapabileceklerini tartışmak saçma olur, galatasaray'ın görünen en ciddi sorunu defansın önündeki ikilinin oyuna katılımları..o bölgedeki her alternatif şu anda benim için soru işareti...elbette ayhan'ı ya da topal'ı tartışmıyorum, onların rijkaard'ın bu oyununa nasıl katılabilecekleri soru işareti..üzülerek söylüyorum ama galatasaray'ın o bölgede -en azından- bi emre belözoğlu'na ihtiyacı var..galatasaray demişken rotasyon konusunda da bi kaç şey söylemeden geçmeyelim..volkan yaman, mehmet güven ve yaser dışında 25 kişilik kadrodaki her oyuncu süper ligde rahatlıkla 11'de başlayabilir ve bu galatasaray için büyük bir sorun teşkil etmez..hal böyleyken güngör-aşık-uğur'u denizli maçında oynatıp sıcak tutmak nerden baksanız mantıklıdır..
***
beşiktaş süper kupa maçında ikinci yarıda ciddi kondisyon problemi yaşamasaydı kupayı fenerbahçe'ye kolay kolay bırakmazdı..geçen haftaki ibb maçını 90 dakika izlemedim ama onlar da tıpkı fenerbahçe ve galatasaray gibi ciddi bir hücum gücüne sahip..diğer iki camiadaki şampiyonluk arzusunu ve geçen sene kazanılan iki kupayı hesaba katınca beşiktaş'ın bu seneki rotasını duygusal faktörlerin çizeceğini düşünüyorum..umarım yanılırım..
***
şimdilik nacizane iki üç paragraf karaladım, daha ciddi değerlendirmelerimiz elbette olacak ama şunu söylemeliyim; geçen iki aydan sonra futbol izlemeyi de, post yapmayı da gerçekten özlemişim..
***

Usain


Tanrı seni korusun.

Dün akşam çok tesadüfen, ısınırlarken denk gelip, hadi izleyelim, zaten maksimum 10 saniye sürer deyip ekran başında kalmasam canlı izleyemeyecektim. Yine şansım yaver gitti!

Umarım bir gün bu adamı statta seyretmek de nasip olur. Bakalım nerelere taşıyacak rekoru allahın manyağı!

7 Ağustos 2009 Cuma

europa league


bu sezon sadece beşiktaşlılar şampiyonlar liginin muhteşem müziğiyle heyecanlanacaklar, bu keyif sadece onların olacak. ama bu sezon uefa avrupa liginin çok ayrı bir heyecan yaratacağına inanıyorum. kupa eşleşmelerine baktığımda sivasspor bu ligin dışında kalabilir. onun dışında fb, gs,ts rakiplerini elerler. eskiden atlarını yarıştıran multi milyonerlerin yeni oyuncağı haline gelen şampiyonlar liginden daha keyifli bile olabilir gibi geliyor. arapların, rusların,amerikalıların en iyi oyuncuları toplayıp çeyrek finaldeki hatta yarıfinaldeki takımların hangisinin belli olduğunu bilmek bendeki heyecanı azaltıyor açıkçası. uefa avrupa ligine baktığımda kıran kırana mücadelelerin olacagını sanıyorum. werder, everton, villareal, fulham, roma, PSV, lazio, ajax, bilbao, a.villa, steaua bükreş, hamburg, benfica, valencia, fenerbahçe, galatasaray gibi takımlar arasında kadro-maddi güç farkları şampiyonlar ligindeki gibi değil. bugün dünya devi bayern münih için yarı finalin olağanüstü başarı sayılacağı şampiyonlar liginden futbol kalitesi olarak olmasa bile mücadele olarak daha üstün olacak uefa avrupa ligi. değiştimi bilmiyorum ama yanılmıyorsam şampiyonlar liginden gelecek grup 3.leriyle çok daha keyifli olacak bence...
fenerbahçe, galatasaray ve grubunda 3. olabilirse beşiktaşın da katılımıyla uefa liginde iz bırakabilir türkiye... çok objektif bir yazı oldu, şenes erzik değilim. bütün temsilcilerimiz başarılı olsun ama en başarılısı tabiki fenerbahçem olsun.
bilbao dikkat tromso çarpabilir

6 Ağustos 2009 Perşembe

Eski Milan'a yeni Van Basten

Her kırılan kalpte eski sevgilinin yadedilmesi gibi, her başarısızlıkta eski efsaneler aranır futbolda yıllardır. Huntelaar Milan'da iyi işler yapabilir bence, yeter ki Inzaghi'ye yem olmasın..

5 Ağustos 2009 Çarşamba

trabzon farkı





geçen sezon 6 ayrı forma... 6maçta 1 forma değiştirmiş takım, gerçekten farklılar bu trabzonlular...
yıllar sonra cmye başladım. ilk aradığım oyuncu doğan seyfi

4 Ağustos 2009 Salı

hani o duygu var ya, terkeden sevgiliyi düşünmek..

Kaka, C.Ronaldo ve şimdi Xabi.. Kırmızılar birer birer beyaza dönerken, İstanbul'da yaşanmış eski bir aşk hikayesi olarak bitsin Real Sociedad'lı Bask Xabi'nin iktidara yenik düşüşü..
Eto'o Mallorca'dan Barca'ya nasıl geçtiyse, Bariz balayında Barca'dan Mallorca'ya öyle geçecek

3 Ağustos 2009 Pazartesi

süper kupa


Süper kupa postunu barizzio'dan beklemek biraz ayıp biraz da tehlikeli olurdu(gerçi kesin maçı izlemiştir). çiçeği burnunda evli yazar abimizi önce buradan kutluyoruz, sevdiğiyle birlikte mutlu sağlıklı uzun bir yaşam diliyorum kendisine.kendisinden bebeto fotolu bir post bekliyoruz en yakın zamanda.inşallah barizzioğlu da burada yazar, yorum yapar...

Maça gelirsek 2 takımda istekli başladı, tempolu oynamaya çalıştı, pozisyonlara girdiler... sezonbaşı olduğu için kabul edilebilir bir biçimde oyundan düştüler ikinci yarı. ancak beşiktaş daha derli toplu bir takım görüntüsü çizerken fenerbahçe çok fazla geriye çekildi. biz fenerbahçelilerin alışık olduğu daum derbileriydi aslında. zicodan beri varolan derbilerdeki üstün fenerbahçe bu yıl olmayabilir hazırlıklı olmalıyız. 2 yeni brezilyalı maça pek ayak uyduramadı. insan şüpheye düşebilir ancak dün güizayı, vedersonu gördükten sonra bu 2 isme de süre verilmesi gerektiğini düşünüyorum. bu adamlar daha kebap yemekten kabızlıkları geçmemiştir. hele bir bünyeleri alışsın ondan sonra değerlendiririz. bu yıl fenerbahçenin asıl transferlerinin güiza ve emre olduğu belli. beşiktaşa gelince finkle ernst bu yıl yıkılmaz değil ama zor yıkılır bir berlin duvarı oluştururlar, forvette çok alternatifleri var, belki defansları biraz daha iyileştirilebilir.sonuçta daumun dediği gibi biraz da şansın yardımıyla, biraz da "bu maçı niye biz oynuyoruz" diyen alex gibi bir adamın varlığıyla maçı fenerbahçe kazandı,lige kupayla başlamak sadece moral verir, fenerbahçe moral buldu, beşiktaş moral bile kaybetmedi. madalyasını alan m.denizli shorunmu gibi gülüyordu.