geçtiğimiz günlerde basında alex ile deivid'in eşleri arasının bozuk oldugu haberleri yer aldı.bugun de biz sahtejaponla bunun geyiğini cevirirken bizim evlerine bağlı Atletas de Cristo'lar açıklama yapmışlar "kırgınlık 2yıl önceydi, konuştuk hallettik" türünden ... beni çok tatmin etmedi bu açıklama:)çünkü gözümden kaçmayan ayrıntılar var: namert nobrenin karısı bile alexin karısıyla locada maç keyfi yaparken deivid ve ailesi niye fenerium altta izliyorlar? alex niye hep boboyla n.nobreyle takılırken deivid'i vedersonla yalnız bırakıyor?:)) kavganın nedenini sormuyorum onu bir cristo bilir bide tercüman samet:) ayrıca kör aşık alexi geçtim, sen deivid ne biçim tarikatçısın ,diyemedin mi karına "len otur yerine bak nasıl bi hayat yaşıyorsun, hem çirkinsin seni almasaydım sambacı bile olamazdın,ugraştırma beni böyle şeylerle"...
30 Nisan 2009 Perşembe
Sedat Balkanlı
Saftig dönemi Galatasaray'inin 3-5-2'sinde tanimistim Sedat'i. Samsun-Antep-Antalya döngüsüne girene kadar, Hakan-Saffet ikilisine eklendiginde 3 korner 1 penalti demekti neredeyse. Zaten attigi 8 kafa golü de bunun göstergesiydi. Daha sonra kayinçosu oldugu Saffet Akbas ile birlikte Fenerbahçe'de forma giydi. Ama çok oynayamadan ALS hastaligina yakalandi. Hastaligi boyunce basina yansidigi kadariyla hem esinin ne kadar vefali bir insan oldugunu hem de Türk futbolunun gerektigi zamanlarda el birligi yapabildigini gösterdi. Bugün kaybettik Sedat'i. Mekanin cennet olsun Sedat..
29 Nisan 2009 Çarşamba
manchester united-arsenal
barizzio'nun bi alt postun başlığındaki sorusuna cevap olsun; buraya kadar işte müdür..c.ranoldo'nun ikinci yarıdaki şutu hayvanlıkta son nokta, fazla söze gerek yok..sir ferguson ikinci yarıdaki değişikliklerle emirates'e turistik seyahat yapma niyetindeydi ama 1-0'da yetecektir zaten..ilk 20 dakikadaki insan üstü baskıya almunia tek başına siper oldu..carrick ve fletcher'ın rakip yarısahadaki presi maçın büyük bölümünde arsenal'ı adebayor'a atılan uzun toplara mahkum etti..o facia sakatlıktan sonra eduardo'yu buralarda görmek çok güzel..bu akşamdan sonra manchester roma biletini kaptı gözümde..barça-manchester finali için ruhumu satarım, o derece futbol dilencisiyim..
23 nisan'da toplu taşımada çocuklara yer verilsin :)
23 nisan'da toplu taşımada çocuklara yer verilsin :)
Arsene nereye kadar?
Bu sorunun yanıtını bence bugün büyük ölçüde almış olacağız. Bence buraya kadar. Aşağıda benim tezimi destekleyen ve desteklemeyen istatistikler var, buyrun.
0 ManU'nun son 23 maçta Şampiyonlar Ligi'nde kaybettiği maç sayısı
1 Arsenal'in son 6 Old Trafford ziyaretinden çıkardığı galibiyet sayısı. Diğer 5ini kaybettiler
2 Daha önce ingilizlerle bu ligdeki eşleşmelerinin sayısı. İkisini de kaybettiler.
3 Arsenal'in son 9 ManU deplasmanında gol bulduğu maç sayısı
4 Karşılaştıkları son kupa maçında ManU'nun attığı gol sayısı
5 Ardarda "üst" biten ManU Arsenal maçı sayısı
9 Arsenal'in son 9 Avrupa deplasmanında aldığı gaibiyet sayısı
Kaynak: www.chickendinner.co.uk
28 Nisan 2009 Salı
barca-chelsea
ashley cole'un olmadığı chelsea'nin sol kanadını messi haşat eder mi? gecenin önemli sorusu bu..kim oynarsa oynasın, bosingwa ya da başka biri messi'ye bayern maçındaki rahatlığı vermeyecektir, burası kesin..barça-chelsea denince aklıma mourinho-rijkaard düelloları, iki yıl önceki çok sağlam taktik savaşları geliyor..külübelerde hiddink ve guardiola varken daha fazla tempo, daha çok gol bekliyorum şimdi..bu seri bir başka açıdan da ilgi çekici zira essien, ballack ve lampard'lı ortasahanın karşısında bu sefer xavi ve iniesta var..romantik klişeciler için yarının favori kelime öbeği "oyunun iki yönü" değil de nedir? resim olarak hiddink'in fotosunu koyuyorum..güzel adam..
iki mevlevi insan gibi ayrılmak..
yine papermoon
aziz yıldırım ile yıldırım demirören birlikte yemek yemişler,tabiki papermoon'da...kupa finalinin istanbul'da oynanması konusunda hemfikirlermiş,bu kararlarını federasyona ileteceklermiş...bence bir sonuç çıkmaz ama göreceğiz...buluşmanın diger konularında aziz , demirörene birkaç tavsiyede bulunmuştur nakit borç tehlikeli, dolara güvenilmez sen stadı yap,kulübün anahtarı senindir,yavaş yavaş çarşıyı al kale arkasına loca yap kapalıya...
aziz yıldırım demirören
İnsanoğlu çift yaratılmış
Al Lee'nin sıklıkla bahsettiği AliG tiplemesi ve tüm dünyadan farklı tepkiler alan Kazak deli Borat tiplemesinin yaratıcısı İngiliz komedyen Sacha Baron Cohen'in en yeni tiplemesi olan Brüno'nun filmi yazın gösterime girecek. Heyecanla beklemekteyiz.
Öte yandan, süper bir benzetme gördüm. Brüno vs el Niño. Fotoğraf her şeyi anlatıyor, ben çok güldüm, siz de gülünüz!
red star vs partizan coming soon..
Neden bro neden?!...
Yine Ersun, yine sezon sonu düşüşü, yine bir çuval incir...
Çok mu zor "kalıyorum" demek, sebat etmek? Çok mu zor "hiç bir yere gitmiyorsun, zaten bu sene hedefimiz şampiyonluk değildi" demek?
Nerede eğlenceli 61. dakikalar, kolbastılar?
Kim gelecek Ersunun yerine de şampiyon yapacak Trabzonu? Tolunay mı?
Güldürmeyin beni sabah sabah!
adriana lima fotoşopsuz fotoğrafları elimde, 1. elden, şok olacaksınız :)
27 Nisan 2009 Pazartesi
s-porno
klinsmann gitti..
"görevine son verilen antrenör postlarını" barizzio çok sever (bkz.blog arşivi) ama bu seferki benden olsun..şampiyonlar ligindeki fecaattan sonra ligdeki git-geller klinsmann'ın münihteki geleceğini bitirmişti ama en azından ligin bitmesi beklenemez miydi? bayern münih'i sezon sonuna kadar heynckes çalıştıracak..sonrası kim olur bilinmez? ajanslar gerets'in adını geçiyor..gerets giderse servet'i de alır mı? servet-lucio nasıl tandem olur? bunlar manasız sorular..merakım, klinsmann'ın kadiköy taraflarına göz kırpıp kırpmadığıdır..
flash diske dua yükledim, muska olarak kullanıyorum :)
26 Nisan 2009 Pazar
yemekteydik
bloga yazar olduğumda sadece fenerbahçe yazıları yazacagımı düşünmüştüm,çünkü futbol benim için fenerbahçeyle başladı,öyle de bitecek...ancak bu düşüncem gerçekleşmedi,fenerbahçe için kötü şeyler yazmak düşünmek gerçekten üzüyor...bugün düşündüm barizzio,allee,wasted times gibi isimler eleştirirse daha çok üzülürüm:) sezon başında wasted times'ın neon formalı fenerbahçe postunda "fener forması bu değil" diye eleştirmiştim,forma gibi beklediğimiz fenerbahçe de bu değildi. sezona başlarken bizlere sunulanı aşırı sevgimizden,aşırı beklentimizden, çok açken yenen yemeğin lezzetli gelişi gibi yedik,resmen yedik...menü gayet zengin görünüyordu... çorba olarak tek seçenek: kalede avrupa şampiyonasının seksi baklava karınlı volkanı... iştah açıcı olarak ise bir önceki sezon çok başarılı olmayan,alternatifsiz defans kurgusu adeta önceden pişirilmiş ısıtılarak önümüze konuldu:) onu da yedik...ara sıcaklarda geçen gelişimizde bayıla bayıla yediğimiz deivid geç servis edildi,aurelio hiç yoktu,yerlerine aslında müzmin sakat,sakat olmadığında bal yapmayan arı balı kıvamında emre, pizzacıların fazla hamuru atmamak için yaptıgı hamur rolls josico sunuldu...yedik ulan...haa unutmadan yeşillik olarak iyi yıkanmamış maydonadoz:) aslında meze olan ama istanbulda anayemek diye sunulan pastırmalı humus ugur boral bayattı...müessesenin spesyalitesi olarak ispanyol biftegi güiza kalitesiz ananıda al git itoluit göt...bu kadar kötü yemekten sonra fortisi künefe yer gibi yiyecegimizi nerden bilebilirdik! herşeye rağmen müesseseni satmayan,yaşı itibariyle olmasa da duruşuyla delikanlı şefimiz aragonesin eline sağlık:)patrona tavsiyemiz ramazanda revizyon...
biz harlemiz
25 Nisan 2009 Cumartesi
lazio 2- a.madrid 0
Cuma öğleden sonra muhteşem bir maç oynandı stadio olimpico'da...ev sahibi lazio ispanyolların ünlü takımı a.madrid'i ağırladı...2takım arasında rekabet çok büyük olmasa da takım direktörleri arasındaki çekişme karşılaşmayı haftanın maçı mertebesine yükseltmeye yeter de artar da, bir yanda yıldızı yeni parlayan trapano , diger yanda rakiplerini gole boğarak onları küçük düşüren kif...
bir yanda modern futbolun tüm gereklerini yerine getiren kif... diger yanda bize 90lar futbolunun yıldızlar oyunu oldugunu adeta bir nostalji tadında sergileyen trapano...2li arasındaki çekişmeden biraz bahsetmek gerekirse; rekabetin ilk yıllarında kif'in trapanoya "interciyes" yakıştırmaları akıllara gelirken, trapanonun hırslı karakterine paralel bir şekilde futbolunda sürekli gelişme gözlerden kaçmıyordu...yıllar geçtikçe farklı takımlarla karşı karşıya gelen 2direktörde trapanoda umut, kifte korku duyguları yeşeriyordu...bol gollü zaferler kif için geride kalırken, trapano geçen her fırsatta kaçan galibiyetlere üzülürken içinden "bi dahaki sefer olacak bu iş" diyordu...saha içinde bunlar olurken sahadışında dostluklarından hiçbirşey kaybetmeyen ikili derslerinde çok başarılı, 2 mühendis adaylarıdır ayrıca:))
maça gelirsek maç C'nin murat kosovayla yarışır anlatımıyla renklenirken, beşiktaş tribünlerinin aşina isimlerinden, eski pes yıldızlarından sahtejaponun* yorumlarıyla gerçeklikte zirve yapıyordu... maç herkesin beklediği gibi çok hızlı başladı, aşırı hırslanmış trapano bunu takımın ileri 3lüsüne aşıladığı gözlenirken, kifte the winner rahatlığıyla oynatıyordu ekibini...top sürebilen yıldızları herzaman iyi kullanan trapano zarateyle 55m top sürüp şık bir golle öne geçmişti,kif hala rahattı, böyle kazalar olur diyordu yanındaki sahtejapona...geçen dklarda oyunun önemini anlayan kif agüero ve forlanla ardarda ataklarla carizzonun korudugu kaleye denemeler yapmaya başlamışken, trapanonun ırkçı kişiliğiyle çelişen alışkanlıklarından 11de zenci oyuncu bulundurması dikkatleri çekiyordu...sırf zenci oldugu için zorlansın diye sağ kanatta oynattığı solak manfredini ile 2.golü bulan trapano artık şova başlamıştı...kif şoktaydı...C şaşkındı...sahtejapon 3. ve 4. gollerin gelmesi için dua ediyordu çünkü laziodan 4yemenin tadını en iyi o bilirdi...ancak maçta başka gol olmadı...trapano için stadta arapça klasiklerden "meryem meryem ti" çalarken, eski şampiyon kif için japonya bayrağı yarıya indirilmişti...devrim niteliğindeki zaferle dengeler altüst olmuştu...önümüzdeki günlerde rövanş yazıları olacağı kesindir:)
ulaaannnn herkesle muhabbet ediyordur böyle
24 Nisan 2009 Cuma
Ateşli Taraftar
Bizimkilere sorsanız dünyanın en ateşli tarftarı bizdedir, en büyük derbisi bizdedir, bütün dünya gözünü dikmiş bizim maçları izliyordur heyecanla.
Türkiye'de birkaç büyük takım ve birkaç şehir takımı (Bursa, KSK, Göztepe vs..) haricinde hiçbir takımın ateşli taraftarı falan yoktur. Büyük takımların taraftarları bile "ateşli" sözcüğünü belli bir düzeye kadar hak ederler. Fotoğrafta Ekvador'un Deportivo Cuenca takımının taraftarları, Boca maçı öncesi, "biz de ateşliyiz" mesajı veriyor Boca taraftarına.
pepsiconun israilde iş yaptığı şirketin adı da Strauss, bi alaka var mı Burakana?
22 Nisan 2009 Çarşamba
Akıl fikir ihsan eyle
“I find Ribéry’s look very charming, because it really fits his wild temper. However, he would look better with a nice white Hollywood smile.”
Manyak Dino Drpic'in manyak karısı Nives Celzijus, yine manyak bir yazı işleri müdürü tarafından kendisine yazması için BILD gazetesinde verilen köşede yazmış bunu bu hafta. Tövbe yarabbim...
bülük nakli inik yapılır
Bernabeu'da Türkiye..
İspanya Türkiye maçını izlemeye gidemedik, ama çocukluk arkadaşım, kardeşim Neco gitmiş, yukarıdaki resmi de kendi bloguna yüklemiş. Biz de buradan paylaşalım dedik.
que pasa amigo
Sussssssss
21 Nisan 2009 Salı
Olasılıksız
Raviyan-ı ahbar, nakilan-ı asar, Cristiano Ronaldo United'ın FA cup'ta Everton'a elendiği günden önceki gece, Manchester kumarhanelerinde deli para yemiş. Sonuçta kadroya alınmayacağını öğrenince, arkadaşlarıyla Londraya gelmeyip böyle bir aksiyona girmiştir. Ama nerede takım kültürü, nerede tribünde izleme jestleri, hey yavrum hey...
david caine sen bizim herşiyimissiiinn
19 Nisan 2009 Pazar
Pep'in çakması olacağına Kaptan Bülent ol, canımızı ye..
Olimpiyat Stadı'nın Türkiye'nin en büyük sahası olması bugüne kadar Belediyespor'un da rakip kim olursa olsun 4-3-3 dizilimini seçmesine neden oluyordu. Bu sayede 3 orta saha oyuncusu geniş alanı kapatabilirken hücum oyuncuları geniş alana yayılabiliyordu. Rakibi iyi analiz eden Bülent Korkmaz takımı aynı dizilişte oynatarak rakibi bir nevi kendi silahıyla vuruyordu. Galatasaray'ın bugünkü maça 4-3-3 dizilimiyle başlamasından daha öte defansının ortasında Emre Güngör - Semih Kaya ikilisini koyarak başlaması ve Hakan Balta'yı sol beke kaydırması çok önemli bir hamle idi. Zira henüz 10. dkda Emre Güngör sakatlanıp Hakan Balta stopere geçince, Volkan Yaman otobanı Belediye hizmetine açılmış oldu. Herkesin izlemek için sabırsızlandığı Semih bugün gerçekten iyi oynadı. Topa basışları ve birebirdeki etkisi beklediğimin üzerindeydi. Daha önce niye oynatmadı Bülent Hoca diyenlere Kaptan'ın cevabı ise yeteneklerinden şüphe duymadığı bu defans oyuncusunun pozisyon bilgisinin çok zayıf olduğuydu. Zaten yaklaşık 1,5 aydır defans yapmayı öğretmeye çalışıyordu Semih'e. Bugün gördüğümüz tablo gerçekten göz doldurucu ve ümit vericiydi. Sağ bekteki Serkan Kurtuluş henüz çok genç olduğu için kredisi var ama hem savunmada hem hücumda etkisizdi. Hele ortaları Sabri'yi aratmadı. Takım her atağa kalktığında gözler Arda'yı aradı zira Lincoln hala Rio yorgunluğunu üzerinden atamamış gibi. Gerekli verkaçları yapamıyor ve kaleye şut bile çekmiyor. Bülent Korkmaz ilk 11 ve sahaya diziliş doğrularını Nonda-Serkan değişikliğiyle pekiştirdi. Oyuna girdiği andan itibaren olumlu etki eden Nonda zaten golü de attırdı Baros'a. Herkesin bu senenin hayal kırıklıklarından Aydın veya klasik değişiklik Mehmet Güven'in oyuna girmesini beklediği bir anda ise, takımın topu ileriye şişirdiğini farkeden ve yüksek zıplamaktan başka bir yeteneği olmayan diğer yedeği Yaser'i şişen topları yere indirmesi için oyuna aldı. Enteresan bir şekilde Yaser bu topları az çok indirmeyi başardı.
Dünkü Aykut Kocaman hançerinden sonra bugün kendi evladından hançer yemesi çok mümkün olan Galatasaray, Sivasspor ve Fenerbahçe'nin puan kaybettiği bu hafta çok önemli 3 puan almış oldu. Bülent Hoca da takım elbiseyi çıkarıp eşofmanı giyince, bi de üstüne taktiksel anlamda etkisini gösterince hepimizin kalbini bir kez daha kazandı.
Bahit bahit tin tin, bahit bahit tin tin
17 Nisan 2009 Cuma
sürgündeki kapalı..
1998-1999 sezonunda açığa gönderilmişti UltrAslan ve açık tribünde "Sürgündeki Kapalı" pankartını asmıştı. Çok uzun süre yönetimle mücadele etti ve takiben Kapalı'sını geri aldı. O sene tribünlerin uyumsuzluğu çok belirgindi. Kapalı, hem kapasitesi hem konumuyla kesinlikle çok daha etkili bir noktaydı. Bugün, yani ilk Kapalı biletimi almadan hemen önceki gün UltrAslan'ın yeni reisi Sebahattin Şirin'in aşağıdaki açıklamasını gördüm:
Bir başka nokta da şu ki, tüm atkıların kaldırıldığı ya da bayrak şovların yapıldığı zamanlar yeni açık ya da kapalıyı izlemek keyif verirken eski açıkı izlemek hiçbir zaman aynı keyfi vermemiştir bana. Naparsak yapalım biraz mat duracaktır kanımca.
Bu arada UltrAslan ve benzeri forumlarda yorumlara bakındım biraz. Kimileri sorguluyor çok doğal olarak bu kararı kimileri ise onları dövmeye niyetli, "reis dedikten sonra sana söz düşmez" zihniyetinde. Mümkünse ilki Kapalı'dan alsın bu sene ikincisi eski açıka bile gitmesin gerekirse..
1- Cigo, 2- w.t., 3-Perek??
"Öncelikle ultrAslan’ı benimsiyen bütün Galatasaray’lılara saygilarımı sunarım.Bu kararı almadan önce çok düşündük. Sonunda Galatasaray’ımıza daha faydalı olabilmek ve taraftar ruhunu tribünlere daha iyi yansıtabilmek için Eski Açığa geçmeyi uygun bulduk.Bunun sebeplerini soruyursunuz.
Sebepleri çoktur...Bunlardan bir tanesi maç içerisinde her tribünden gelen değişik değişik seslerin sahaya yansıması ve takımımızın olumsuz etkilenmesi. Tribünlerin tek ses ve tek yürek olabilmesi için, Eski Açıkta bulunmamızı daha uygun bulduk.Son oynanan fenerbahçe maçında herşey netleşmiştir.
Sizlerden ricamız; Kulubümüze Eski Açığın üstünün kapanması için faks yağmuruna tutmanızdır.Ayrıca Eski açığa kombine alacak kardeşlerimizin, seyir değil de taraftarlık ruhunu benimsemiş olmalarını ve bu şekilde kart almasını istiyor ve rica ediyoruz.
Saygılarımla
Sebahattin ŞİRİN! "
Bir reisten çok bir tribün lideri, bir kapalı ağabeyi olan Alpaslan Dikmen'in vefatından sonra UltrAslan reisi olan nam-ı diğer Sebo Reis; her maç karşılıklı küfredilen gerekirse kavga edilen Genç Fenerbahçeliler'in lideri Sefa Reis ile umreye gitmesiyle medyada adını duyurmuştu bu sene. Ben bu kararın onun tarafından alındığına inanmıyorum. Bence Kapalı tribünde estirilen terör ve gelen şikayetler (bu da başka bir yazının konusu olsun) üzerine tayfa zorunlu olarak yönetim baskısıyla açık tribüne kaydırılmıştır. Zaten açıklamada yazan sebep olan tribünlerin tek ses tek yürek olması fikri her tribünde liderlerin olması ve bunların ortak bir tribün tarafından yönlendirilmesiyle olabilir ancak. Yani herkesi eski açık'a toplayarak, Kapalı'yı her türlü oluşumdan bağımsız, paralı insanlara bırakmak böyle bir hareketin parçası olamaz. Kapalı'nın yıllardır bilet alan, birbirini tanıyan kemik bir tayfası var bir şekilde. Bu yüzden UltrAslan'ın oradan çekilmesinin etkisi GFB'nin Migros tarafına hapsedilmesiyle aynı etkiyi yaratmayacaktır. Muhakkak ses kısılacaktır biraz ama insanların bilet yerlerine oturabileceği, tartaklanmayacağı ve buna rağmen Galatasaray için bağırmaktan geri kalmayacağı bir tribün fikri daha iyi bile geliyor kulağa. Eski Açık'ın üstünün kapanması dileği ise yönetim tarafından gerçekleştirilmesini beklemediğim bir talep olacaktır. Umarım yanılırım bu konuda.
Bir başka nokta da şu ki, tüm atkıların kaldırıldığı ya da bayrak şovların yapıldığı zamanlar yeni açık ya da kapalıyı izlemek keyif verirken eski açıkı izlemek hiçbir zaman aynı keyfi vermemiştir bana. Naparsak yapalım biraz mat duracaktır kanımca.
Bu arada Aslantepe'ye geçildiğinde zaten kale arkasına gidecekti UltrAslan ve büyük ihtimalle CurvAslan pankartları görmeye başlayacağız yavaştan. Ama bence erken oldu bu geçiş, zira 50.000 kişilik bir stadın açığını yönetmek kapalısını yönetmekten daha kolay ve mantıklı olabilir ama Ali Sami Yen'de bir sene daha sabredilmeliydi.
Bu arada UltrAslan ve benzeri forumlarda yorumlara bakındım biraz. Kimileri sorguluyor çok doğal olarak bu kararı kimileri ise onları dövmeye niyetli, "reis dedikten sonra sana söz düşmez" zihniyetinde. Mümkünse ilki Kapalı'dan alsın bu sene ikincisi eski açıka bile gitmesin gerekirse..
1- Cigo, 2- w.t., 3-Perek??
Gomes'in zor kararı..!
Bugün Tottenham'ın Brezilyalı kalecisiyle ilgili 2 transfer haberi denk geldi.
Bunlardan ilki Tottenham'da istenen performansı gösteremeyen Brezilyalı kalecinin Fenerbahçe yolunda olduğu idi.
Fanatik yazıyor:
Diğeri ise Cech'e daha fazla sabır gösteremeyen (!) Chelsea'nin Tottenham'da başlarda zorluk çeken ama son zamanlarda çok iyi form tutan Gomes ile ilgilendiği idi.
Daily Mail yazıyor:
Çek bir Gomes
Mourinho'dan Del Piero'ya: "Senin Ballon d'Or un bile yok..!"
türkiye'ye gelmeyenler#1
paul furlong...hiç unutmam bu adamı...böyle 2yılda bir mutlaka anarım.geçen hafta dalian atkinson kulübü ziyaret ettiğinde yine aklıma geldi; atkinson'dan önce gündemimizde uzunca bir süre furlong vardı.kendisini hiç izleme şansım olmamıştı o dönem ama abimle gazetelere okadar inanıyorduk ki bu adam gelse kesin şampiyonuz diyorduk babama;sırayla her özelliğini sayıyorduk babama,tabi öyle bi gazlaki zaten abartan gazeteye biz de katıyorduk bişeyler:) ( -nesi iyi bukadar bu adamın? -bikere çok gol atıyor -kafa topları iyi- fırsatçı-driblingle adam geçiyor-füzeleri* çok tehlikeli baba- iyi ozaman gelsin) babamın da onayını almıştık hergün hürriyet gazetesinin spor bölümünü geldimi diye açıyorduk ama gelmedi,ali şen başkan çok uğraştı, çok istedi furlongu ama o chelseayi tercih etmişti...şimdi de söylüyorum gelseydi çok iş yapardı...bir sonraki postta yine bir gerçekleşmeyen transfer danimarkalı m.rieper
*fuleyi de füze sandım yıllarca
trapanolu lazio 4- sahtejaponlu espanyol 0
aşıklar atışması
16 Nisan 2009 Perşembe
Scolari QPR'a göz kırptı
Queens Park Rangers, Premier Lig'de Sheffield Wednesday ile birlikte adini en çok sevdigim 2 takimdan birisidir. Yillardir Premier Lig'e dönmek için yanip tutusan QPR, bu sene basinda Portekiz Milli Takimi'nin efsane oyuncularindan ayni zamanda Milli Takim'da Scolari'nin yardimcisi olarak çalisan Paulo Sousa'yi takimin basina geçirmislerdi. Ancak bu sene de isler pek yolunda gitmedi ve an itibariyle 10. sirada bulunan QPR, Premier Lig planlarini önümüzdeki seneye birakti. Anlasilan bu sefer isi daha siki tutmak istiyorlar, zira takimin basina Chelsea'den kovulan Scolari'yi (ki Hiddink geldikten sonra ne kadar farkli oldugunu ortaya koydu) getirmeyi planliyorlarmis. Scolari çok uzun süreli ve güçlü yönetim teminatlariyla desteklenmis bir projeye belki sicak bakabilir. Uzun vadeli bir çalismayla takimi önce Premier Lig'e çikarip orada takima efsane günlerini tekrar yasatabilir belki ama Scolari'nin son yillarda sadece büyük takimlarla ve büyük oyuncularla çalistigini QPR kadrosunun ve Championship oyun kalitesinin onu pek kesmeyecegini de ayni rahatlikla söyleyebiliriz. Bir süre önce Gaziantepspor'un (!) talip oldugunu gözönünde bulundurursak benim daha çok Fenerbahçe haberleriyle gündemde olmasini bekledigim Scolari istedigi piyasayi henüz yapamadi anlasilan. Bence QPR'a falan gitmez Scolari gitse de hayretmez zaten. QPR kendi bünyesinden Osman Özdemir'ini Ersun Yanal'ini çikarmali, isimli bir hocaya saglayacagi imkanlari böyle hocalara tanimali derim. (bkz. Vestel Manisaspor'u yildizlarina ragmen 1. lige çikaramayan Mustafa Denizli)
siyahla beyazı ayıran çizgi, cezayla yayını ayıramaz ki
siyahla beyazı ayıran çizgi, cezayla yayını ayıramaz ki
NBA Play-off eşleşmeleri
Aynı nakarat
İngilizler yine 3 takımla yarı finalde. Bu sefer çeyrek finalde Arsenal değil Liverpool oldu düşen. Kesin olan bir şey varsa o da finalde en az 1 ingiliz takımı olacağı, her zaman olduğu gibi.
Aslında Porto dün, yakaladığı sayısız fırsattan birini gol yapabilseydi, ya da C. Ronaldo o inanılmaz golü (allahsız adam ne vurdu be!) atmasaydı, yarı finalde de Arsenal ile eşleşen Porto 2. kez kupa için ümitlenecekti. Ama halamın..
Arsenal Villareal maçını da banttan seyrettik. Villareal'in bu turun en zayıf takımı olduğu bir kez daha tescillendi. Wenger'in çocuk işçilerinin United karşısında bir başarı elde etmesi sürpriz olur doğrusu. Diğer seride ise durum biraz daha çetrefilli. Bir yanda bu sene dünyanın en güzel topunu oynayan Barça, diğer tarafta Hiddink'in, 4-4'lük maçla iyiden iyiye karizma kazanmış, kendine güveni patlamış Chelsea'si. Oradan ne çıkacağını kestirmek güç.
Yani ya geçen seneki finalin rövanşını seyredeceğiz bu sene, ya da herkesin sene başında öngördüğü finali, ki finale kadar birbirlerine toslamamaları da kaderin cilvesi olsa gerek.
1 mayıs tatil olsun, tüm avrupa t.şak geçiyo bizle 1 mayısta çalışıyoz diye!
15 Nisan 2009 Çarşamba
sahte bilet kullanma kılavuzu
Fenerbahçeliler için Ali Sami Yen'de ayrılan bilet sayısı 1.100 civarında belirlenmişti. Ancak her maç olduğu gibi bu maçta da Fenerbahçeliler en az 2.000 kişi olarak kendilerine ayrılan yeri doldurdu. Peki bu nasıl oluyor?
Genel yöntem, zaten daracık olan Ali Sami Yen girişlerinde, tahminen tribün reisinin marabaları olan birkaç kişinin turnikelere asılarak kırması ve aleti bilet okunamaz hale getirmek idi. Daha sonra özenle hazırlanmış sahte biletler elden verilerek içeriye giriş sağlanmaktaydı. Ancak son maçta çok daha enteresan bir durum ortaya çıktı. Fenerbahçe taraftarları her zamanki rotaları olan Fulya Parkı'ndan stada doğru ilerledikten sonra kendilerini reisleri ile birlikte boynunda akreditasyon kartı asılı olan, Galatasaray tribünlerinden bir yetkili olduğu belli bir şahıs karşıladı. Bu şahısın kontrolünde biletler turnikeden okutulmadan insanlar içeriye sokuldu. Hatta girişte laf olsun diye yırtılan biletlerin bile epeyce bir kısmı yırtılmadı ve içeriye girenler biletlerini yukarıdan aşağıya geri atarak pek çok insanın daha girişini sağladılar. En çok kanıma dokunan nokta ise bu adamların tribünlerde reis diye anılması oluyor. Kimbilir kimler neler götürüyor arada taraftarlık martavalları okunuyor. Organize işler bunlar apaçık, organizasyonu tüpçüsel yaklaşımlarla federasyonda arayan ve yaptığı açıklamalarla camiayı küçük düşüren başkan, burnunun dibinde, kendi evinde olan organizasyona sesini bile çıkaramıyor. Hepimizi kanser eden Özhan Abi bile en azından kesmişti bu ayakları.
gişeleerrr yar yaarrr, dört yanım şişmaannnnn
Gerrard @ Hillsborough
“...Going to bed that night, lying there praying and keeping your fingers crossed that it didn’t get any worse to what we had already heard… Time has gone by, but the scars will never ever be healed and the fans will never ever forget.‘’
Steven Gerrard, 1996 yılında Hillsborough faciasında 10 yaşındaki kuzenini kaybetmiş, bilmiyordum.
Kaynak: Telegraph
make love, don't make war!
Böylesi maçı kaçırmak!
14 Nisan 2009 Salı
Abi ağzımıza soksaydın!
8 numara
Oyunun 2 yönü geyiğinin bir numaralı örnek ikilisi Lampard-Gerrard, diğer ikilisi ise Xavi-Iniesta'dır ki bu örnekler o kadar popülerleşti ki bloglardan da çıktı, okey masalarında çoktan yerini aldı bile. Bu 4'lüden 3'ünün ortak noktalarından biri de forma numaraları yani #8. Benim bu listeye ismini eklemek istediğim biri daha var ki kendisi yarın Manchester United'ın önündeki en büyük engel kanımca. Ayağında O'nun dövmesini taşıyan Luis Oscar "Lucho" Gonzalez. Hala 28 yaşında, hem duran top kullanacak hem takıma liderlik edecek hem de canı istemediği zaman kaçmayacak delikanlı arayanlara, tabi paraları yeterse..!
kahrolsun kendi cebini düşünüp, kardeşlerimin maaşını %20 kısan zihniyet!!
Dockdog Millionaire*
Liverpool bu akşam turu nasıl geçer?
a) Hile yaparak
b) Şansla
c) Rafa'nın dehasıyla
d) Kaderlerinde var
Benitez D şıkkını işaretlemiş. "Bu bizim kaderimizde var demiş, İstanbul finaline gönderme yaparak. Milyoner filminden de biraz etkilenmiş olabilir. Merak ve heyecanla bekliyoruz maçı. Duyduğuma göre Gerrard da henüz tam olarak kurtulamadığı sakatlığına rağmen sahada olacak.
*slumdog yerine, liverpool'la özdeşleşen limanı koyup yeni bi kelime yarattım naçiz.
13 Nisan 2009 Pazartesi
şampiyon olacağız ama nasıl??
İskoç Aksanı
Avrupa'da malum, kavgalar da bizdekinden farklı yapılıyor. Sahada birbirini ısırmak ya da birbirine kafa atmak yerine, saha dışında küstahça açıklamalarla kırıcı ve bozguncu olmayı hedefliyor taraflar. Dozu kaçınca hemen ceza geliyor, bu yüzden biraz akıllıca davranmak gerekiyor yorum yaparken, tabiri caizse "laf sokarken". Tam olarak da bu nedenle "mind games" (akıl oyunları) deniyor bu nevi atışmalara. Rafa Benitez de son olarak, bu aralar sık atıştıkları Sir Alex Ferguson için "kendisi lütfen benimle ilgili demeçler vermesin, çünkü garip İskoç aksanından dolayı kendisini anlayamıyorum" şeklinde bir giydiride bulunmuş. Gerginliğin başka bir türü de İngiltere'de yani anlayacağınız. Tek farkla, bu takımlar Premier Lig ve CL kupalarını aynı anda kovalamaktalar, Turkcell Süper Lig'inde saygın bir yer edinme çabasında değil.
20,000 sınırı da geçildi, hep beraber nice 20 binlere inşallah
12 Nisan 2009 Pazar
futbol teröristleri..
excel sheetleriyle sarmalanmış kaotik hayattan güzellik dolu bloga dönüş böyle çirkin bi başlıkla olmamalıydı ama bizim futbolumuz da derbimiz de bu kadar işte..sabri'nin belözoğlu'nu boğazlamasını sağ taraftan baros'a adrese teslim orta yapmasına tercih edecek en az beş bin taraftar müsvettesi tribündeyken, ne futbolu ne oyunu tanrı aşkına..adnan polat beraberlik "tezgah"lanmış diyor..sabri gibi adamın sabri gibi başkanı işte, ne demesini bekleyebiliriz ki..diğer taraftan futbola her türlü pisliği bulaştıran ve bi türlü cezalandırılmayan lugano..iki gün önce arda'ya sarılan bugün arkasından yumruk sallayan çirkef semih..daha fazla yazmayacam, hepsinden miğdem bulandı bu akşam..allee aşağıda kusmuş zaten...
semih adam değilsin, sabri s..ktr git..i love you HAGI..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)