31 Ekim 2008 Cuma

maç başına değil, gol başına!

günün akıllara zarar teklifi siena başkanı stronati'den ronaldo'ya..stronati, ronaldo'ya gol başına 80,000 sterlinlik teklif yapma gibi bi düşünceleri olduğunu açıkladı bugün..en çok ihtiyaç duyduğumuz şey "gol" diyor stronati..sorarlar adama şimdi, "80,000 sterlin için daha uygun durumdaki adama pas verilir mi verilmez mi?" diye..ha bi de, penaltılar dahil mi acaba bu fiyata?

fotoğraf, "ronaldo bu hızla kilo almaya devam ederse" tartışmalarının ayyuka çıktığı zamanlardan..

7giden işte

Helal olsun Meksika be!

Meksika Futbol Federasyonu, artık transferlerde sadece Pezo kullanılacağını bildirdi! Dolar yok, Avro yok.. Yaşa Güney Amerika! ***

Tabii ki amaçları sosyalist bir çıkış ve kapalı ekonomi gibi şeyler değil. Amaç, kur dalgalarından korumak ülke futbolunu. Vallahi helal olsun, adamlar radikal kararlarla bir şeyler değiştirmeye uğraşıyor..


Viva sudamerica..kalecisi kim meksika milli takımının?

beckham ve wnba


kışın avrupa, yazın amerika..wnba'deki iyi basketbolcuların yaptıklarına benzedi beckham'ın milan transferi..galatasaray'ın da fenerbahçe'nin de bayan basket takımlarındaki amerikalılar her sezon wnba'de playoff biter bitmez istanbul'a gelir, kışı burda geçirir, iyi para kazanırlar.."yazları 3 ay boş oturacağıma, ek bi iş yaparım" diyen yurdum eğitim camiası gibi..e tabi beckham'la öğretmenlerimizi bu anlamda karşılaştırmak mantıklı değil..neyse diyelim..italyan hatta avrupa basını için 4 aylık güzel malzeme oldu bu iş..hayırlı olsun..
çakal carlos ve ışıl alben

Haftasonu teklifim şudur


Haftanın uzun ve bol maçlı programı bir yana, bu haftasonu için en iyi maçları seçmeye çalışıyorum yana yana. Bir elde bira, diğer elde ruffles ya da doritos, haftasonu göbek büyütmeye "varım" diyoorr!!

Cumartesi
14:45 Everton - Fulham Kahvaltıdan sonra Ram'a gidilir, yeterli miktarda nevale (yukarıda belirtildiği gibi) alınarak akran karşısına geçip 15 dakika Premier Lig keyfi yapılır.
15:00 İstanbul BB - Trabzonspor 15 dakika sonra anamızın ligine dönüp, çok keyifli geçeceğini düşündüğüm bu maça zıplanır
17:00 Stoke City - Arsenal Maç biter bitmez tuvalet molası vs. verilir, zira dakikalar sonra Arsenal show başlayacaktır!!
19:00 Eskişehirspor - Fenerbahçe Geçen hafta cimbomun başını yakan es-es, keyif vermeyen Fener karşısında. Maç keyif vermezse Reggina - Inter yedekte bekler, baktın o da olmadı, 19:30 da Tottenham - Liverpool zaten keyif verir!!
21:30 Juventus - Roma Halen bekleneni veremeyen iki devin maçı seyredilir, arada bir, "bugünü de yedik be!" diye düşünülür.
23:00 "Ulan yeter, bi çıkıp hava alalım artık" denir, Hisarüstü'nde çay içilir. O gün daha fazla futbol izlememeye karar verilir.
Arada da uyuyalım be bilader!
Pazar
15:00 Kayserispor - Beşiktaş Yine kahvaltıdan sonra, yine Ram'a gidilir, yeterli miktarda nevale (yukarıda yine belirtildiği gibi) alınarak akran karşısına geçip Beşiktaş'ın bu sefer nasıl bir dizilişle oynadığı tanımlanmaya çalışılır.
18:00 Bolton - Manchester City Muhabbet arasında Robinho'nun kıvrak hareketleri seyredilir, olmazsa Dortmund - Bochum alternatifte bekler.
19:00 Galatasaray - Antepspor Yaralı aslan (bu klişeyi kullanmasam ölürdüm) bu hafta hıncını Antep'ten çıkaracak bence. Oturulur izlenir. Bu dakikalarda pazartesi sendromu yavaştan oluşmaya başlamıştır, görmezden gelinir.
21:00 Sendrom kaçınılmaz hale gelmiştir. Eve gidilir, duş alınır, traş, ütü.... Bir Cumartesi Pazar daha futbola kurban verilmiştir, sorgusuzca, pişmanlık duymaksızın!!.
"Haftanın sonu, bir nakarat gibi.."
Pazarlar kaldırılsın cumartesi 2 güne çıkarılsın

de la Red, Goikoetxea


Dün herkes çok korktu, en koyu Atletico'lu bile istememiştir bence 12. dakikada yere yığılan Ruben de la Red'in başına bir şey gelmesini. Oyuncu kenara alındı, tansiyon düşmesi nedeniyle bayıldığı öğrenilince ve şuuru yerine gelince de herkes rahatladı.

Maçın diğer ilginçliği ise Real Madrid'in, eski Barcelona forveti Goikoetxea'nın (kasap olan değil) adaşından gol yemesiydi bence (adamın adı juan carlos olsaydı tesadüf olmazdı, isim de az bulunan cinsten diye). Kendisi şu anda Osasuna'da teknik direktör Jose Ziganda'nın yardımcılığını yapmakta.

Raul'a da benziyo di mi

30 Ekim 2008 Perşembe

Premier Lig 10. Hafta


Dün çok eğlenceli maçlar ve çok sıkıcı maçlar oynandı Premier Lig'de.

Boro, City'yi 2-0 yendi, City taraftarlarının yükseliş hevesini kursağında bıraktı. United, West Ham'ı 2-0 yendi, Ronaldo geçen sezonki performansını anımsattı. Liverpool, sönük geçen maçta Portsmouth'u Gerrard'ın penaltı golüyle geçti, liderliğini sürdürdü. Chelsea, Hull'u rüyadan uyandırdı, 3 attılar deplasmanda.

Ama şüphesiz günün maçı Londra derbisiydi. Emirates'te buluştu Arsenal ve Tottenham. Redknapp'in gelişinden sonra bir kimlik geldi Tottenham'a, hırs geldi. Kolay iş değil evinde bir Arsenal'e son iki dakikada 2 gol atmak. Ağır darbe vurdular Arsenal'e, kendileri de sembolik larak çok önemli bir puan aldılar.


29 Ekim 2008 Çarşamba

en kral yorumcu


Ne Dubai, ne Konya, Ne Bükreş ne de Katar oldu. Sakarya'ya belediye başkanı da olmayacak, Florya'ya heykeli de dikilmeyecek. Premier Lig'de staj yapıp teknik direktörlük de yapmayacak.
TRT1 'de yorumcu olacakmış Kral.
bu yazının devamı gelecek haftalarda yazılacak elbet.
bence küçük durdu, emanet durdu, hiç yakışmadı..
aman espri yapmasın televizyonda

maraba televole

İster "el dios" diyin ister "el pibe d'oro", artık topun sahibi Maradona; istediğini oynatır, istemediğini oynatmaz..

Bu arada en az "Sergen Tümer beraber oynar mı" kadar popüler olan
"iyi futbolcudan iyi teknik direktör olur mu" listesine bir göz atalım:

İyi futbolcudan iyi teknik direktör: Franz Beckenbauer, Johann Cruyff
İyi futbolcudan kötü teknik direktör: Gheorghe Hagi, Zico
Kötü futbolcudan iyi teknik direktör: Carlos Alberto Parreira
İyi tercümandan iyi teknik direktör: Jose Mourinho
Kötü futbolcudan kötü teknik direktör: bkz. Bank Asya
En iyi futbolcudan nasıl teknik direktör??: Maradona
Dominic Iorfa ya da Osvaldo Nartallo teknik direktör olmazsa, en kötü futbolcudan nasıl teknik direktör olacağını öğrenemeyeceğimize göre listemiz tamamlanacak. İlk maçı heyecanla bekliyoruz.

28 Ekim 2008 Salı

terbiyesiz coni'ler..


uykusuz geceler..


25 Ekim 2008 Cumartesi

yassah

bu devlet eskiden döver ondan sonra suçunu söylerdi. artık ona bile lüzum bulmuyor. Diyarbakır 1. sulh mahkemesi yasaklamış bizi. Ama hiçbirimiz ne Diyarbakır'a gittik ne de Diyarbakırspor Süper Lig'e çıkmasın dedik. çıkar bir gün suçumuz ortaya. o zamana kadar "tunnel"lerde geziyoruz. en kısa zamanda da bloggerdan ayrı olarak www.cezayayi.com'da tam hizmet vermeyi umuyoruz. Ram başkan, duy bu sesi, yasaklardan kurtar bizi..

kapansan da kapatılsan da taraftarın senle, üzüntünle sevincinle seninle birlikte..

24 Ekim 2008 Cuma

Değiştim


Joey Barton, 74 günlük hapis cezasını tamamladı. Newcastle rezerv takımla sözleşmesi devam edecek.

"Bana yapılan her türlü eleştiriyi hak ediyorum...değiştim..." gibi açıklamalar yapmış. Takiyye yapıyor olmasın?
newcastle mı düşsün tottenham mı?

UEFA Kupası panoraması


Dünkü maçlarda alınan skorlar şöyle:
A Grubu

Schalke 3-1 PSG
Twente 1-0 Racing

B Grubu

Galatasaray 1-0 Olympiacos
Hertha 1-1 Benfica (Hertha zor kurtardı 1 puanı, Cimboma çok yaradı bu durum)

C Grubu

Sevilla 2-0 Stuttgart
Partizan 1-2 Sampdoria

D Grubu

Udinese 2-0 Tottenham (yakındır "ramos'un gidişi" postu)
Dinamo Zagreb 3-2 NEC

E Grubu
Heerenveen 1-3 Milan (müzelerindeki tek eksik! bu sene o sene mi?)
Braga 3-0 Portsmouth (Premier Lig dökülmüş komple)

F Grubu

Zilina 1-2 Hamburg
Aston Villa 2-1 Ajax

G Grubu
Kobenhavn 1-3 St. Etienne
Rosenborg 0-0 Club Brugge (dünün tek golsüz maçı)

H Grubu

CSKA Moskova 3-0 Deportivo
Nancy 3-0 Feyenoord (??)

Uefa kupası eski usule geri dönsüünn!!

23 Ekim 2008 Perşembe

Kaptan dönüyor


Geçtiğimiz günlerde hepimizi korkutarak bir anda yere yığılan Ümit Özat'tan bahsediyorum.

Hannover'de tedavisi süren Ümit Özat, Köln'ün resmi internet sitesine: "Her şeyin bu kadar iyi gitmesi beni çok mutlu ediyor. Mümkün olduğunca çabuk sağlığıma kavuşup geri dönmek istiyorum" şeklinde bir açıklama yapmış. Bu sene kendisini tekrar yeşil sahalarda görebiliriz belki..
fenerdeki carlos'tan iyi miydi ne?

şampiyonlar ligi kısa kısa..

dün geceki gol bereketinden sonra bu gece sonuçlar daha dengeli..zaten chelsea roma'yla, a.madrid liverpool'la, psv marsilya ile oynayınca sonuç dengeli olmayacak da ne olacak? chelsea, üstünden mourinho geçen roma'yı 1-0 geçti..adriano; küllerinden doğan adam! o gol atınca ben seviniyorum..inter, süpriz takım anorthosis'i o'nun golüyle geçti..lucescu kendi sahasında lizbon'a da kaybetti, iyice dibe vurdu..werder bremen şampiyonlar liginde de skorer olduğu kadar sakar, panathinaikos ile 2-2 kaldılar..bordeaux, kendi evinde diğer süpriz takım cluj'u 1-0'la geçti..gecenin dengesini bozan takım barcelona..saint jacop park'da basel'e 5 attılar..sn.jacop demişken; stadın arka tarafında ufacık bi müzesi var basel'in..içinde de avrupa kupalarında devirdikleri takımların flamaları sergileniyor..malatyaspor flamasını görmüş gülümsemiştim..fi tarihinde yenmişler malatyayı..barcelona flamasını koyamayacaklar oraya, o kadar da değil canım...

ekonomik kriz haberlerindeki mahfolmuş borsacı barizzio

22 Ekim 2008 Çarşamba

galatasaray-olimpiakos

tam 8 yıldır 2000'de kazanılan kupayla avunan, karpen'i unutamayan, avrupada 3-4 maç üstüste kazanma hasretiyle yanıp tutuşan taraftarın "umut" gecesidir bu gece..üzüntüye giden yolun başlangıcı olmasın..bitsin artık mastürbasyon...

"your" kelimesinin "r"sinin oralardaydım..kıçım donuyodu..

Onaylandı


Milan, David Becham'ın Ocak-Haziran arası kiralanacağı haberini doğruladı, böylece takımı tekrardan yaşlandırmaya başlamış oldular.

MLS de bu çapta bir futbolcuyu zor tatmin ederdi. Katar ve Türkiye yerine o Milan'ı seçti!
posh da bol bol alışveriş yapar artık

Henry'ye bak seenn

Nasılsa oynatmıyorlar. Barcelona'da aşk yaşayalım o zaman!!

Vicki cristina barcelona, görmeyen kalmasın bence

En gollü gece


En azından benim hatırladığım kadarıyla öyle! Bir gece vardı, o gece Beşiktaş tek başına başaramadıysa, bu en gollü gecesi Şampiyonlar Ligi gruplarının.
Öve öve bitiremediğimiz Zenit, BATE'den beraberliği Tekke sayesinde kurtardı. Dün bahsettiğim maçı alan Juve oldu, dünya devleri arasına tekrar hoşgeldin diyoruz kendilerine. Villareal, Danimarka şampiyonuna 6 gol attı, Llorrente hat-trick yaptı. Toplu bakalım:

E Grubu
Villarreal - Aalborg : 6 - 3 !!!
Manchester United - Celtic : 3 - 0

F Grubu
Bayern Münih - Fiorentina : 3 - 0
Steaua Bükreş - Olympique Lyon : 3 - 5 !!!

G Grubu
Fenerbahçe - Arsenal : 2 - 5
Porto - Dinamo Kiev : 0 - 1 (Yandı Fener)

H Grubu
Zenit St. Petersburg - Bate Borisov : 1 - 1
Juventus - Real Madrid : 2 - 1

=36 Gol!!!
treinta y seis goles en la liga

hadi ordan..

dün gece; ruhla, gazla, motivasyonla "belki" dedik, halt etmişiz...fenerium'dan, maç biletlerinden, kombinelerden gelen parayı hayır kurumlarına bağışlayanların eseridir bu takım..külübesinde josico, gürhan gürsoy ve ilhan parlak'ın oturduğu takımı kurup, şampiyonlar ligi yarı finalinden bahsedenlere en afillisinden bi "hadi ordan" diyorum..

sadece ben demiyorum, adebayor da diyor..

aziz bi git bi çay koy ya..

21 Ekim 2008 Salı

İsmen günün maçı

Çok büyük beklentilerim var maça dair, çok..

Juve çok büyük sınava çıkıyor, Avrupa devi, eski şampiyon, bu maçta çok fena bilenecekler.

Diğer tarafta Real, kalite belli, çok daha rahat olacak mental olarak, yaralı bir boğanın kendisine saldırmasını bekleyen matador misali.

Bu sene keyif vermeyen Fener yerine izler misin izlemez misin!

matar=murder => matador=murderer

inanmalı..

"gallas, toure ve sagna'nın olmayışı avantajdır, silvestre iki yıldır doğru dürüst top oynamıyor, arsenal deplasmanda kontrollü oynamaya çalışırken bunu çoğu kez eline yüzüne bulaştırıyor, guiza-semih arsenal defansının dengesini bozabilir, alex son maçlara nazaran hücumda daha fazla insiyatif alırsa maçı çevirebilir, aragones iyi oynarlarken, çırpınırlarken kazım ve uğur'u kenara almamalı, fenerbahçe arsenal'in hızlı pas trafiğini bi şekilde engelleyebilirse bi umut var" diyecem ama camianın üzerine serpilmiş ölü toprağını gördükçe susuyorum, konuşamıyorum..
***
3 fenerbahçeliden 2 si bu gece saraçoğlunda tarihi fark olur, hezimet olur diyor..özgüven yerlerde..tamam kocaeliyi bile dili dışarda yenen takım arsenal karşısında favori demiyorum ama biraz da olumsuzluklardan beslenemez miyiz? güç varkını aşırı motivasyonla, gazla, mücadeleyle dengeleyemez miyiz? türk futbolunun bütün önemli başarılarının altında "aşırı hırsın, topyekün teyakkuzun, birilerine bi şeyi ispatlama mecburiyetinin" olduğunu kim inkar edebilir? ne zaman tekniğimizle, taktiğimizle, becerimizle fark yarattık ki? milli takımın başarısında fatih terim'in 4-4-2si, 4-2-3-1'i mi daha etkiliydi yoksa devre aralarındaki "şerefiniz, gururunuz için oynayın" söylemleri mi?
***
demek istediğim, olumsuzluklardan da güzel şeyler çıkarabileceğimizdir..futbol tarihimizde bir dolu örneği var..2 yıl önce ligde yerlerde sürünen, "tecavüze uğrayacak" denilen galatasaray'ın anfield'da yaptıklarıdır..16 yıl önce old trafford'da 2-0dan sonra olanlardır..bunları fenerbahçe de yapar..yapabilir..inanmalı..
ışıl alben!!

20 Ekim 2008 Pazartesi

ultrAs




Yazının başlığından insanın aklına ultrAslan ile ilgili bir yazı yazacağım geliyor. Ama bu yazı Galatasaray'ın taraftar grubu hakkında değil, ultras ismini taşıyan hareket ve ultrAslan'ın A'sının neden büyük yazıldığı ile ilgili ki sebep çoğunlukla zannedildiği gibi aslan kelimesinin ilk harfi olması değil.

Ultras endüstriyel futbola karşı olan taraftar gruplarıdır. A.C. Milan'ın müthiş koreografilerini hala aklımızdan çıkaramadığımız Fossa dei Leoni'si, Olimpik Marsilya'nın meşhur Ribery koreografilerinden hatırlayacağınız Curva-Massilia'sı ve Celtic'in Green Brigade'i de Galatasaray'ın ultrAslan'ına ilham veren ultras hareketinin birer ürünüdür. Tribünü Alperen ocaklarına döndürmekle suçlanan ultrAslan'ın(!) aksine genel mantalitesinde sosyalizmi barındırır, renkleri anarşizmin siyahı ve sosyalizmin kırmızısıdır. "A" harfi ise anarşiyi simgeler, bu yüzden büyük yazılır.

Tüm dünyada kendini ultras olarak kabul eden grupların ortak bir de manifestosu vardır, ki bu manifesto (tüm maddelerine katılmasam da) bize özlemini duyduğumuz bir çok şeyi hatırlatır.

Buraya bütün manifestoyu yazacak değilim. Birkaç sevdiğim maddeyi yazacağım. Tamamını orjinal bir metinden okumak isteyenler için link:http://the-manifest.hit.bg/italy.htm
türkçesi için de ultrasmovement.blogspot.com fikir verebilir.
işte benim favori maddelerim:
  • Ultraslar taraftarları bağımsızdır ne yönetimle ne de medya işleyişlerine karışamaz

  • Gol sevinci yaşam özgürlüğüdür: Gol sevincine müdahale edilmemelidir.

  • Eski Şampiyon kulüpler kupası formatına dönülmeli: Ülkesinde hiç şampiyon olmamış bir takım Şampiyonlar Ligi ne katılıp kazanabiliyor.

  • Forma numaraları 1 den 11 e kadar olmalı

  • Forma arkalarına isim yazılmamalı. (bkz. Revivo yazan Fenerbahçe formaları, Emre yazan Galatasaray formaları vs..)
Bunlar ve diğer maddeler, hatta manifestoda yer almayıp da futbolu güzelleştirecek, endüstriyelleşmekten kurtaracak, önerileriniz fikirleriniz varsa yorumlarda bekliyoruz efendim..
no al calcio moderno

Futsal Dünya kupası Brezilya'nın


Sevemediğimiz turnuvanın finali, özetinden gördüğüm kadarıyla turnuvanın en güzel maçı oldu. Son şampiyon İspanya'ya yazık oldu. Güzel oynadıkları maçı penaltılarla verdiler. Brezilya ya da İspanya almasaydı üzülürdüm vallahi!..

denizli'nin de kafası karışık

Superclasico Boca'nın


Gerçekten sıkıcı maçtı! Al lee ile birlikte, bir yandan ertelenmiş vergi hesabının verdiği baygınlık, bir yandan Buenos Aires derbisindeki tek eğlencemizin arada havada uçuşan tekmeler olması..

Viatri'nin tek golü, Ibarra'nın kırmızı kartı, Boca'nın altın değerinde üç puanı. Maçtan aklımızda kalacak 3 şey, gerisi boş.
Deniz hoca gör bizi!

19 Ekim 2008 Pazar

iyi ki varsın futbol!

yönetimin gereksiz "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" hamlesinden sonra skibbe yedek külübesinde yalnız, melül..daha önceki eleştirilerin aksine iyi yayılabilen, doğru durabilen bir takım var sahada..trübünler dolu..hava güzel..arda, çoğu maçtaki gibi yine oyun içinde sorumluluk almaktan kaçmıyor, uğraşıyor, didişiyor, orta yapıyor gol oluyor..baros, song-egemen ikilisini yorup harap ediyor, meira boş durmuyor boşlukları dolduruyor..27 saniyede 12 pasla hazırlanmış leziz bir golü lincoln taraftara servis ediyor, sonra da dans edip kızarıyor..

ali sami yen'de gece bitiyor..wasted times, roma olimpiyat stadına gidiyor, inter'in 4 golünü izleyip "oha" diyor, sonra da kumandasıyla atlantiğin öbür tarafına, el monumental'e uçuyor, kadehini futbolun güzelliğine kaldırıp; "iyi ki varsın futbol" diyor...

barizzio, seni baskette tokatlarım :) allee, perşembe orda mıyız, köfte benden?

Terim'in yerine Carlo


Resimdeki Nereo Rocco, Catenaccio'yu ilk uygulayan ve belki de bu sayede Milan'ı en uzun süre çalıştıran teknik direktör (1961-1973 ve 1974-1977 yılları arasında - ne istikrar ama), Ancelotti'nin bu rekoru kırmasına 2 sene var daha, Rossoneri'den ayrılmak istemiyor bu bitene kadar. Bittiği zaman ise pek çok hoca gibi milli takım çalıştırmak istiyor. Belki İtalya'yı çalıştıramam ama Nijerya, Kamerun gibi ülkeler de ilgimi çekiyor diyor. Sürekli büyük yıldızlarla çalışmaya alışmış bir hoca böyle 2. sınıf milli takımlarda ne yapar onu bilemem, ama bu açıklamadan ilham alan Türk medyası 2 seneye kadar Terim'in yerine O'nu da aday gösterir kesin.


Rocco loves Carlo

O değil de, Meysu vardı, n'ooldu ona?


Ortaokul ve lise yıllarımı Kayseri'de geçirdim. Efes Pilsen'in Koraç kupasını kazandığı dönemlerdi, Türkiye'de basketbol sıkı bir yükseliş trendindeydi.

Biz de iki haftada bir hem Meysuspor'u, hem de Efes'i, Fener'i, Cimbom'u izlemiş oluyorduk. Kah Meysu tezahüratı yapardık, kah karşı takımı desteklerdik. Koraç kupasında da çeyrek finali kıl payı kaçırmıştık!

Burçin Badem vardı, Turabi Genç vardı..

Şimdi araştırıp bakıyorum, google'da bile izini bulamıyorum o günlerin. Meysuspor'a dair bulabildiğim tek fotoğraf da Turabi'nin başka bir takımda yaptığı bir "Stopcemşat"ı..

Bir Meysu vardı, Ne oldu ona??
Boca river noolucak ya?

17 Ekim 2008 Cuma

Futsal: Hayal kırıklığı


Robinho futsal oyuncusuymuş, ama çocukken. Kendisini sevdiğimi daha önce belirtmiştim.

İlk olarak Robinho sayesinde duydum Futsal ismini. Salonda oynanan futbol.. Fikir ilginç gelmişti bana doğrusu. Hep çimde gördüğümüz gösteriyi başka bir ortamda izlemek de ne zamandır hayalini kurduğumuz bir şeydi.

Dürüst olmak gerekirse şu günlerde yapılan Fifa Futsal Dünya Kupası'na kadar baştan sona bir karşılaşmasını seyretmemiştim bu oyunun, ve hayalimde çok daha şova yönelik, çok daha aktif bir oyun bekliyordum. Hayal kırıklığına uğradım.

Özellikle Rusya'nın gruplardaki iki maçından bahsedeyim:

İlki, sadece ilk yarısına tahammül edebildiğim Rusya-Solomon Adaları maçı. İlk yarıyı Rusya 29-0 önde kapadı!! İnanılmaz bir görüntüydü. Topu alan rus oyuncu üç adım atıp kaleye şut atıyor, gol, dönen topu kapıp bir kez daha... Gerçekten rezaletti!

İkincisi ise Rusyanın Arjantini 2-1 yendiği maç. Son 5 dakikasına denk geldim, Rus oyuncular kaleye baraj kurup Arjantin'e geçit vermedi, maç 2-1 bitti.

Uzattım, bağlayacağım. Neymiş, minyatür kale (ya da japon kale), alman kalesi v.b sporlar (?), toprak ya da beton zeminde, Kames top eşliğinde oynanmalıymış efendim. Profesyonel olunca olmuyormuş..


Sokak futbolu: futsok

16 Ekim 2008 Perşembe

Nedir bu önlibero?


Bundan yaklaşık 15 sene önce, disket CM'leri çıkmıştı piyasaya. Hatta benim mouse'um bile yoktu da, klavyeyi kullanırdım mouse olarak.
Öyle her ligde oynayamazdınız oyunu, sadece italya ve ingiltere için birer versiyon vardı.
Oyuncu numaraları ise 1den 11e kadardı. Öyle her adamı her istediğiniz yere koyamazdınız efendim; belirli taktik şablonlar vardı, efendi gibi onların içinde hareket ederdiniz.
Tam da bu taktiklerden birinin adı "anchor man"di. 4lü defansın hemen önünde; sağında solunda birer ok bulunan, "bloklar arası bağlantı"yı sağlayan bir oyuncuydu. Juventus'ta Conte, Milan'da Albertini, bu pozisyonda oynatmayı sevdiğimiz oyunculardı.
Sonraki oyunlarda bu pozisyonun adı demece olarak değiştirildi, o da bizim spikerlerimizin artık kollektif futbol ve bloklar arası bağlantı klişelerine aşık olduğu döneme, 90'ların sonuna rast gelir.
2000lere doğru geldiğimizde, kavram tekrar isim değiştirip önlibero halini almıştı. Libero (sweeper) kavramının artık tedavülden kalkması ile bu pozisyon, takımda kilit rol üstlenecek bir çizgi ötesi oyuncu sorumluluğunu da üstlenmiş oluyordu. Ama amacını bu denli aşacağını tahmin etmiyorduk herhalde bu kavramın.

Son dönemin moda tartışmalarından biri, önlibero kavramının oyuncuda bir kimlik baskısı yaratarak oyunun sadece defansif yönünü oynamaya ittiği yönünde idi. Peki bunu suçlusu acaba kavramın filolojik yaptırımı mı, yoksa bizdeki teknik adamların bir adamı tamamen savunmaya kitleyerek de başarılı (Türkiye'de tabii ki) olunabileceğini keşfetmesi miydi?

Peki yeni moda nasıl? Şöyle: Forvet sayılma ihtimali (messi, ranaldinho, c. Ronaldo vs) olmayan her orta saha oyuncusunu, Lampard, Gerrard, Xavi dahil, önlibero olarak nitelendirmek! Nereyi açsam aynı şeyi görüyorum. Gerçekten kalmadı mı acaba orta saha oyuncusu ile önliberonun farkı? Yoksa sadece savunmaya yönelik orta saha oyuncusu = önlibero mudur, bu adam sadece savunma mı yapar? Yoksa biz de oyunun her iki yönünü de oynayabilen orta sahacıları tekrar yetiştirdiğimizde kavramın adı kendinden değişecek mi?
bloglar arası bağlantı

15 Ekim 2008 Çarşamba

Uzun vadeli hedefler


David Moyes..

Benim en sevdiğim teknik direktörlerden biridir şu dünyada. Futbol zekası ve maç içindeki oyun hakimiyetiyle hep hayranlık duymuşumdur kendisine.
2002'den bu yana Everton takımının başında. 2003-2004 sezonunda tam bir fiyasko haline getirdi takımı, tabiri caizse kümeye oynadılar. Ama takımın Moyes'le uzun vadeli planları vardı. Gitmesi gündeme de geldi, gitmedi. Sonraki sezon ise aynı teknik direktörle takım 4. lüğü elde etti, İngiltere Premier Ligi'nde!

Sonraki sezonlarda 11. de oldular, 6. da oldular, 5. de... Bu süreçte Moyes 2 kez çok prestijli bir ödül olan LMA (Lig Menejerleri Birliği) yılın menejeri ödülüne sahip oldu.

Bu sezona da fırtına gibi giremeyince Everton, yine çatlak sesler yükselmeye başladı. Ama Moyes Everton'la olan sözleşmesini 5 yıl uzattı dün, çünkü takımın uzun vadeli planları vardı..
ghvghj

14 Ekim 2008 Salı

La liga da Sezonu açtı


E bir tek Türkiye'de 5-6 haftada adam kovulacak değil ya, La Liga da en az bizim kadar deli yine..

Osasuna, teknik direktör José Ángel Ziganda'ya daha fazla direnemedi; henüz maç kazanmış olmamaları ve ligde 16. sırada olmaları zaten bu hafta içinde bir haber alacağımızı tahmin ettiriyordu.

Yerine düşünülen isim son dakika değişikliği olmazsa José Antonio Camacho. Kendisini yakın zamanda İspanya milli takımı (1998-2002), Real Madrid (2004-2005) ve Benfica başında da iki kez (2002-2004 ve 2007-2008) bulunmasından hatırlıyoruz. Yani gittiği hiç bir takımda tutunamayan Camacho, Osasuna'yı kurtarmaya geliyor!
utanmasam bülent ejder'e benzetecem adamı ama..

13 Ekim 2008 Pazartesi

papatya falı...

önder turacı ile başlayan barış özbek'le olgunlaşan saçma sapık tartışmaların doruk noktasıdır mesut özil vak'ası..gözünü dünyaya almanyada açan, mesleki-meslek dışı eğitiminin tamamını almanlardan alan, alman yemeği yiyen, alman dilini konuşan, alman gibi düşünen, alman gibi oturup kalkan bi adamı türk milli takımında oynatmak istiyor, bu konudaki yersiz yavan tartışmaları da gündemimizin ilk sırasına koyuyoruz malesef..çiçeğin tohumunun sahibi ile o tohumu ekip biçen, sulayan, bakımını yapıp etrafa güzel kokular salmasını sağlayan bahçıvanın hikayesine benziyor bu olay..tohumu gelişigüzel etrafa saçtıktan sonra sırtını dönen adam, yıllar sonra çiçeğin kokusunu alıp hak iddia ediyor, sonra da işin içinden çıkılmıyor..mesele bu kadar basit..
***
futbolla ilgili bildiği herşeyi almanlardan öğrenen, altyapısını, fundementalini onlardan alan, alman ümit millisinde oynayan, daha düne kadar a millisinde oynama hayalleri kuran mesut, şimdi paylaşılamıyor..peki mesut'un aklını karıştırıp türk milli takımı için oynamasını istemek, almanların 10 yıldır onu yetiştirmek için verdiği emeğe saygısızlık değil midir? hazıra konma, sömürme değil midir? sırf "ırk"ı türk olduğu için bunu istemek, ondan bunu yapmasını beklemek, hangi humanist hangi demokrat anlayışa sığar? bu düpedüz ırkçılık, milliyetçilik değil midir? mesut'un almanyada değil türkiyede doğduğunu, bizim kültürümüzle, bizim eğitimimizle büyüdüğünü farzedersek, hangimiz ondan bu seviyede bir futbolcu çıkacağını iddaa edebilirdi? ben size söyliyim; mesut türkiye'de doğmuş olsa, annesinin "top oynamanın sonu yok" telkinleriyle futbol oynamayı daha 15 yaşında bırakır, boğaziçini bitirip plaza köşelerinde bütün gün kafasını excel'e gömerdi..ya çiftçi, barmen, doktor olurdu ya da işsiz bi şekilde kahvede oturup akşama kadar okey oynardı..belki de altyapısını alamamış, keşfedilememiş bir 3.lig futbolcusu..bilinmez..
***
bütün bunları irdelemek, düşünmek varken "mesut türkiye'yi mi seçecek, almanya'yı mı" diye papatya falı açmanın ne gereği var? daha futbolunun baharındayken onunda kafasını karıştırmanın kime faydası var? bırakalım, mesut istediği yerde, istediği takımda oynasın..almanya'yı istiyorsa orda oynasın..
***
tohumu kim ektiyse de, ekini o biçsin...

gotik makyajlı, converse ayakkabılı, kevaşe kızlar..

Beşiktaş Divan Kurulu günlüğü


Divan kurulu başkanı Yalçın Karadeniz: ''Türkiye'nin ve Avrupa'nın, hatta Ortadoğu'nun başarılı bir teknik heyetinin atanmasından, radikal olarak, acil şekilde sürüncemede kalmadan teknik heyet konusunu çözdüğü için yönetim kuruluna teşekkür ediyorum''???

Cümleyi anlayan olduysa lütfen benimle iletişime geçebilir mi?

100 milyon YTL borcun 50'si Demirören'e. Yani ne demek, kendisi istemediği sürece kimse onu o koltuktan kaldıramazmış. Çok fena..
paranı da al git!

Sakat fotolar no:4


Bu da olayı bambaşka bi boyuta taşımaktır!

bu adam nereye bakıyor?

12 Ekim 2008 Pazar

2010 güney afrika

"duran toplarda, alamayacağın ya da vuramayacağın topa çıkmayacaksın!"..kaleciliğin alfabesinde yazar bu..volkan bunu anlamakta güçlük çekiyor ki, hemen hemen pozisyonsuz geçen ilk yarının tek bombasını o patlattı..1-0 yenik düştükten sonra, iki golü de, üç puanı da ikinci yarıdaki tartışmasız baskı getirdi..gol vuruşlarında beceriksiz olmasına rağmen mevlüt'ün ve özellikle sabri'nin ikinci yarıda önemli işler yaptıklarını söylemeliyiz..ispanya karşısına 12 puanla çıksak tadından yenmeyecekti ama estonya'yı yenip 10 puana ulaşmak da fena olmayacaktır..

gecenin maçında rusya, podolski ve ballack'ın gollerine sadece arshavin'le cevap verebilince almanya'ya 2-1 kaybetti..ribery'nin gol attığı maçta fransa, romanya ile deplasmanda 2-2 berabere ama domenech'in dünya umurunda mı? beckham 15 dakika da oynasa büyük oyuncu; ingiltere-5 kazakistan-1..italya, bulgaristan'dan golsüz beraberlikle dönüyor..buffon'un yokluğunda kalede marco amelia var..demek ki neymiş; de sanctis italya'nın 3.kalecisiymiş..danimarka'ya efsane maçta kendi sahasında yenilen portekiz de, isveç deplasmanında golsüz berabere.. anlıyacağınız, ferguson'suz queiroz'un tadı yine kötü..gecede "süpriz" denecek sonuç hemen hemen yok, polonya'nın kendi sahasında çek cumhuriyeti'ni yenmesine ne kadar süpriz derseniz, o kadar işte..

öte öte yandan; heinze, zanetti, mascherano, cambiasso, riquelme, tevez, aguero ve messi şu anda aynı takımdalar ve uruguay'a karşı 2-1 öndeler..messi ve aguero'nun gollerine fenerbahçeli diego lugano cevap verdi..dakika:51..

şimdilik bu kadar, dakika ve skor almak için mikrofonlarımız gaziantep kamil ocak stadında..
ışıl alben, gözümsün!!

11 Ekim 2008 Cumartesi

türkiye-bosna hersek

türkiye-bosna eşleşmesinin beşiktaş-metalist serisinden çok farkı yok gözümde..kazansada güven vermeyen, oturmayan, oturamayan bi takımla; ne oynadığını bilen, agresif, çoşkulu bi takımın maçı olacak bu akşam..iç sahadaki kredisini anlamsız belçika beraberliğiyle daha 2.maçta tüketmiş bi şekilde çıkıyoruz maça..buna bi de nihat, tuncay, hamit ve semih'in yoklukları ekleniyor..hafta içi ertuğrul'u, denizli'yi konuşmaktan sıra gelmedi ama bu maçta yenilgi de, farklı yenilgi de olmayacak sonuç değil..ağır bi yenilgi çok kişinin, bi çok şeyin yerini değiştirir..skibbe dolaptan çıkardığı valizini doldurmaya başlar, fatih terim haldun üstünel'e randevu verir, milli takım güney afrika biletinden uzaklaşır, ertuğrul da ellerini ovuşturup telefon bekler..

lahana sarması yapabilen bi yer?

10 Ekim 2008 Cuma

ve WADA Romario'yu affetti..


WADA nedir? World Anti-Doping Agency, yani Yapı Kredi kartlarının reklamından artan vakitlerinde, kimde doping var kimde yok diye koşturan sevimli mor yaratık.
Bu bizim mor yaratıklar, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük golcülerinden Romario'nun 2007'de yani tam 41 yaşındayken aldığı 4 aylık doping cezasını cezalılar listesinden silmeye karar verdi. Romario'nun ceza almasına yol açan ilaç saç kaybını önleyici bir ilaç yüzündendi. Bu ilaç o zaman doping listesindeydi şimdi çıkarılmış. Çünkü bu ilacın enerjiyi arttırmadığına karar verilmiş. Ayrıca bu ilaç Romario'nun saç sayısını bile arttırmamış. Benim favorim saç ektirme. Hem performans arttırıyor hem de kafa kesin gürleşiyor (bkz. Suat Kaya).
saçma

Göstere göstere attı..

Mustafa Denizli kendini podyuma çıkarmıştı zaten. Futboldan ne kadar anladığını (!) yorumlarıyla göstermek için 6 haftası olmuştu. Ertuğrul Sağlam'ın gidişinden sonra da Tayfur Havutçu ile beraber geldi Beşiktaş'ın başına. Tayfur Fenerbahçe'de oynamış olmasına rağmen futbolunun zirvesine kaptanlığını yaptığı Beşiktaş'ta ulaşmıştı. Ancak futbolu bıraktığı Beşiktaş'tan menejerlik görevinde çok uzun süre kalamadı Tayfur ve ayrılmak zorunda kaldı. Şimdi geri döndü Mustafa Denizli'nin yardımcısı olarak. Umalım ki başarılı olsun, böyle beyefendi ve atadan Beşiktaşlı bir futbolcu, Türk futboluna teknik adam olarak da faydalı olsun.
Gelelim Mustafa Denizli'ye..

Derwall'e göre dünyanın en şanslı insanı. Yaptığı değişiklikler, kurduğu kadrolar hep saç baş yoldurur ama büyük ihtimalle o haklı çıkar bir şekilde. İlklerin hocası olduğunu söylemeye gerek yok zaten. Galatasaray ve Fenerbahçe ile hem şampiyon oldu hem de Avrupa'da iz bıraktı. (Şampiyonlar Ligi resmi dergisi Champions'a göre tarihin en kötü Şampiyonlar Ligi performanslarında 7. sırada, bu da bir iz sayılır). Türk Milli Takımı ile Avrupa Şampiyonası'nda yarı finale bir penaltı kadar yaklaşabilmiş ama Arif'in yıllar süren penaltı yaptırma hevesinin, bu sefer penaltı kullanma hevesine dönüşmesiyle veda etmek zorunda kalmıştı. Türkiye'nin en iyi 2. kadrosuyla(kendimi Bülent Uygun gibi hissettim ve kendimden tiksindim şimdi) tek kulvarda mücadele edeceğini düşünürsek şampiyonluk şansı çok yüksek. Ama hiçbir takımda uzun süreli başarı gösteremediğini de gözönünde alırsak, son barutu atan Demirörenle birlikte 2010 yazını göremeyeceği de neredeyse kesin. Söz uçar, yazı kalır diyelim.

Fotoğrafta öndekinin Altay'lı Mustafa olduğunu yazmaya gerek yoktu heralde..
Denizli - Özgener - Altay

9 Ekim 2008 Perşembe

İngiltereli Mohammad


Önce Pers Kia Jarob el atmış Tevez-Mascherano hediyesi vermişti West Ham'a; şimdi de Araplar el atmış İskandinav Başkan Bjorgolfur Gudmundsson da çok niyetliymiş satışa.
Dünya, Amerika Orta Doğu'yu özgürleştirecek diye beklerken; Orta Asya, Adayı ele geçirmek üzere..
lawrence of arabia

www.cezayayi.com

Evet efendim..

200. yazıyı da devirmiş, kendi halimizde devam ederken karalamaya blogumuzu, baştacımız okuyucularımızın belli taleplerini de görmezden gelemezdik.

İsmimiz biraz uzunca geliyordu tabii, artık kolayı var.

www.cezayayi.com adresi, yeni evimizdir. Yok, isteyen eski adresi yazıp, aynı eve gelir, isteyen yeni adresi yazar, o da aynı eve gelir.

Hepimize hayırlı olsun. Ram'a çok büyük teşekkürler.

gvfgj

Tüp kokan açıklamalar


Trabzon başkanı Yattaraya sahip çıkmış. Trabzonlular ve camiadan da aynı desteği beklediğini söylemiş.

2 hafta önce Yattaranın artık bu takıma hayrı kalmamıştır diyen Demirören miydi ki?

Sadri Şener ne işle iştigal eder? LPG?
git artık giiiiitttttt

burası türkiye!

skibbe-ertuğrul sağlam-aragones ile başlayan sezon, fatih terim-mustafa denizli-rıdvan dilmen ile biter mi?

hay anasını satayım!

En koyu Southampton'lı


Lucy Pinder... St Marry's Stadium'da kombine sahibidir kendisi, dev futbol seyircisidir.
Zoo magazine gibi olduk.

Willie Solomon


Toronto Raptors'ın Cleveland Cavaliers'ı 104-84 yendiği maçta en skorer isim oldu! Galibiyette Lebron'un 1 sayısı (Cavs adına) ve sahanın en skoreri Solomon'un 17 sayısı (Raptors adına) başrol oynuyor.

Evet, sezon öncesi maçlardaki performanslar pek yansımaz sezona genelde, ama Solomon çok iyi bir oyuncu bence, iş yapabilir bu sene Toronto'da.

o değil de bi damon stoudamire vardı torontoda..

komik oluyor

"bu ülkede yazdığının hakkını veren spor yazarları kimlerdir" deseniz, banu yelkovan'ı da, kardeşi ebru'yu da en başa koyarım..gecenin bi yarısı nerden buldum, okudum bilmiyorum..bu yazı, aziz yıldırım'ı da, adnan polat'ı da, yıldırım demirören'i de anlatıyor..sinan engin de var..tigana'nın yerine ertuğrul'u, zico'nun yerine aragones'i, gerets'in yerine de skibbe'yi koyun, buyrun siz de okuyun..banu yelkovan'ın kaleminden..

Real Madrid bir Türk takımı olsaydı, kova Casillas'la nereye kadar, Roberto Carlos Capello'nun askerlik arkadaşı derdik... Lyon bir Türk takımı olsaydı Fred, Carew, Benzema hücum üçlüsüyle gol mu atılır, Houllier Liverpool'da ne yaptı ki Lyon'da ne yapsın, eski bir İngilizce öğretmeninden teknik direktör mü olur derdik...

Liverpool bir Türk takımı olsaydı PSV maçından sonra Gerrard neden yedek, Sissoko, Gerard'ın yerini tutar mı, PSV'yi de yenemezsen kimi yeneceksin derdik... Chelsea bir Türk takımı olsaydı, Essien'e o kadar para verilir mi, Ballack suratsızlığıyla takımın huzurunu bozuyor, Ballack'la Lampard yan yana oynar mı derdik...

Abramoviç Türk olsaydı, takımı geçen hafta lig 12'ncisi Middlesbrough'ya yenildiğinde önce maç çıkışı bütün basına "Hocamızın arkasındayız" açıklamaları yapar, sonra hafta içinde Mourinho'yu kovardı. Mourinho eskaza bir Türk takımını çalıştırmak için ülkemize gelmiş olsaydı, açıklamaları televizyondaki 3 bin 897 futbol programında o kadar çekiştirilir, o kadar yanlış yorumlanır, o kadar öküz altında buzağısına kadar irdelenirdi ki, basını provoke etmek için bile bile böyle mesajlar veren Mourinho bile dayanamaz, 7. haftanın sonunda delirir, değil başka takıma gitmek sanırım teknik direktörlüğü bırakırdı. İlk yenildiği maçtan sonra 'MORinho' diye manşetler de çıkardı.

Zico, Tigana, Gerets... Dünya üzerinde futbolu bilip de bu üç ismi tanımayacak futbolsever yok... Bizde biri oldu 'riZICO', birine yüzümüzü buruşturarak Mösyö diyoruz, öbürü zaten Gerets Efendi... Ama son günlerde onlardan çok, spor basınımız sıkıntı içinde. Önce Tigana'yı mı kovdursalar, Gerets'i mi, Zico'yu mu bir türlü karar veremiyorlar... En sonunda pazar günkü derbiyi kaybeden üzerine yoğunlaşmaya ikna oldular sanırım. Zico'yla da bilahare, Fenerbahçe-Randers maçından sonra ilgilenilecek - maçın sonucu ne olursa olsun... Bu ülkede futbol yorumculuğu yapmak için konuşabilmek yetiyor. Yazarlık yapmak içinse yazmaya bile gerek yok, telefonda de'leri, -mi'leri ayrı yazmayı bilen bir editöre okusanız yeter. Gel gör ki antrenörlük yapmak için ne dünya çapında bir futbol yıldızı olmak, ne daha önce çalıştırdığı takımlarda ve bu ülkede imkânsız denebilecek şartlarda şampiyon olmuş olmak, ne ikinci ligden birinci lige çıkardığı bir takımla dünyanın en zor ligi kabul edilen Premiership'te harikalar yaratmak yetmiyor... Hayır, basının kendine meşgale olsun diye, ortalık kızıştırmaya çalıştığı belli de sezonun bu döneminde kovulan bir hocadan daha iyisinin bulunamayacağını, bulunsa bile 'kan değişikliği' takıma adapte olana kadar sezonun zaten kaçacağını hem de eşek gibi bilen yöneticilerdeki, taraftarlardaki "İstemezük" hava neyin nesi, işte onu anlamıyorum.

Bu ülkede takımların müzeleri onlarca Türkiye Ligi Şampiyonluğu Kupası'yla dolu olduğu için mi şampiyonluk beğenilmiyor? Üç güzeller o kupadan kendilerinde çok olduğu için mi, ikinci olmayı, yenilmeyi, hâşa, berabere kalmayı kendilerine yakıştıramıyor bilemiyorum... Ama futbol camiamızın sekiz Dünya Kupası, beş Avrupa Şampiyonluğu görmüş, müzelerinde bilmediğimiz köşelerde gizli ne Avrupa kupaları var havasında takılması, ne yalan söyleyim, artık iyiden iyiye komik oluyor.

banu-ebru elele, hep beraber trübüne..

8 Ekim 2008 Çarşamba

İspanyol basını


Xavi'nin adamları: 6
Maradona'nın damadının adamları: 1

Formada da "Sömürücü (ve bununla gurur duyan)" yazmışlar. Çok beter bu herifler!

İspanyol basını üzerine yazacağım..
so tell the girls that wasted is back in town

7 Ekim 2008 Salı

Saraçoğlu Cehennemi


Bir tarafta; tribünde terörü önleyeceğiz, gruplara para yedirmeyeceğiz derken önce Esenler diye bir grup besleyip ellerinde bıçaklarla İnönü tuvaletçiliğinden Fenerbahçe reisliğine getirdiği Sefa'nın GFB'sinin üzerine yollayan ve tribüne kan getiren, Kayseri maçında ise sanki taraftarlar yapmış gibi her tarafa "Hep Destek Tam Destek" pankartları astırıp kendi adamların stadın muhtelif bölgelerinde Aziz Başkan oleyy tezahuratı yapmaya yollayan, Yıldırımlardan adı tüpçü değil soyadı inşaatçı, baba parası değil dayı kanatı kullanan Aziz..

Diğer tarafta; tribünleri ve Fenerbahçelileri kendi çapulcularıymış gibi kullanmaya çalışan, kendinden patentli ürünleriyle sanayicilik, karaborsacılıktan mafyacılığa geniş bir yelpazenin insanları, gerektiğinde bir zamanlar adamı oldukları şimdi ise padişah değilsin diyerek yeniçerilik yapmaya kalktıkları kişinin emriyle teknik direktörünü ve kaptanını hırpalamış, muhalefet(özellikle Tahir Kıran) güdümlü gerçek tribün teröristleri..

Hepsinin ortasında ise Premier Lig taraftarı kalitesinde, teyzesi, anneannesi,yeğeniyle dolu bir stad ve etraflarında BBG kameralarıyla izbandut güvenlik görevlileri..

Evet evet Aghahowa güzel takla atıyor, Turgay milli takımda, Aragones ise yaşlı..




Kafa kafaya



Gruplar:
Grp.A : Schalke 04/ Paris Saint Germain/ Manchester City/ Racing Santander/ FC Twente

Grp.B : SL Benfica/ Olympiacos Piräus/ Galatasaray AS/ Hertha Berlin/ Metalist Kharkiv

Grp.C : Sevilla FC/ VFB Stuttgart/ Sampdoria/ FK Partizan/ Standard Liege

Grp.D : Tottenham/ Spartak Moscow/ Udinese Calcio/ Dinamo Zagreb/ NEC Nijmegen

Grp.E : AC Milan/ SC Hereenveen/ SC Braga/ Portsmouth/VFL Wolfsburg

Grp.F : Hamburger SV/ AFC Ajax/ Slavia Praha/ Aston Villa/ MSK Zilina

Grp.G : Valencia CF/ Club Brügge/ Rosenborg BK/ FC Copenhagen/ Saint Etienne

Grp.H : CSKA Moscow/ Dep. La Coruna/ Feyenoord/ Nancy/ Lech Poznan

Fikstür:
GALATASARAY - OLYMPIAKOS (23 EKIM)

BENFICA - GALATASARAY (6 KASIM)

GALATASARAY - M.KHARKIV (27 KASIM)

HERTHA BERLİN - GALATASARAY (3 ARALIK)

Kuralardan önce istediğim çok güçlü ve çok güçsüz takımların olduğu bir gruba düşmekti. Hem Milan hem Lech Poznan istiyordum. Ama kısmet istemediğim şekilde Galatasaray'a denk sayılabilecek ama biraz daha formda takımlarla eşleşmekmiş. Steau Bükreş çıktığında ne hissettiysem aynısını hissediyorum zira Milan gibi bir takımla oynasaydık, fark yeseydik bile takım kurgumuzun oturmasına çok katkısı olacağına inanıyordum. Galatasaray bir türlü oturtamadığı oyun kurgusunu yerleştirebilir ve sakatlarından artık hayır gelmeye başlarsa gruptan çıkmaması için hiçbir sebep yok. İsterseniz teker teker rakiplere bakalım:

Benfica: NTV Spor'daki maç özetlerinden takip edebildiğim kadarıyla bizim hatırlayamayacağımız ama Eusebio'nun ayaklarının kazındığı zamanların efsane takımı Benfica, bu sene Napoli'yi eleyerek devam ettiği UEFA Kupası'nda gayet iddialı. Kadrosuna Pablo Aimar, Jose Antonio Reyes ve David Suazo gibi büyük takımlara büyük paralar harcatmış ama hiçbir zaman yıldız olamamış isimleri katan Benfica bu yapısıyla Milan Baros ve Harry Kewell'a sahip Galatasaray'a benziyor biraz. Kaptan Nuno Gomez de Galatasaray'ın eski aşklarındandır zaten.
Bu sene Galatasaray'ı ilk defa savunma yaparken ve kontratak denerken göreceğimiz maçta eğer ilk yarım saatte gol yemezsek, Baros-Lincoln uyumu galibiyet bile getirebilir. Ama aksi halde, yok yok düşünmek istemiyorum..
Olympiakos: Kadrosunda benim çok sevdiğim 36'lık kel Djordjevic'i oynatan Pireliler, ilk maçta Ali Sami Yen'e konuk olacak. Galatasaray taraftarının, yönetiminin, takımının, Skibbe'nin, Ahmet Çakar'ın, Uğur Meleke'nin hatta stad çıkışındaki köftecinin konsantre olması gerekiyor. Keza Olympiakos yavru vatan (!) Famagusta'ya elenmesine rağmen ligde fırtına gibi esiyor. Forvette ihtiyar Kovaçeviç ise Kayserispor yerine gittiği Olympiakos'ta belalımız yan toplarda ceza kesmek için bekliyor olacaktır.
Hertha Berlin: Hertha deyince aklıma UEFA Kupası'nın alındığı sezonun muhteşem Şampiyonlar Ligi maçı geliyor. O zamanlar Berlin Şampiyonlar Ligi'ne temsilci gönderiyor ama Galatasaray'a karşı 1-0 da önde olduğu maçta Tugay'ın devleştiği son sarı-kırmızı maçta kendi sahasında 4 yemekten kurtulamıyordu. O maç Galatasaray'a 5'lik Chelsea yenilgisini unutturuyor, Kreuzbergli işçi Türklere ise Alman patronlara nazire yapma fırsatı veriyordu. Hertha'nın kadrosunda forvet ikilisi Voronin ve Panteliç benzer tarzda oyuncular ve özellikle Panteliç çok formda. En büyük avantajımız güzel fikstür sayesinde deplasmanda oynayacağımız 2 maçtan birinin bu olması. Son Avrupa Şampiyonası'nda biletlerini ve yüreklerini satan gurbetçi kardeşlerimizin, rakibin Alman olması itibariyle öyle yapmayacağını ve Berlin'i sarı-kırmızı-beyaz a bürüyeceğini umut ediyoruz.
Metalist: Bkz. Beşiktaş: 1 - Metalist: 0 & Metalist: 4 - Beşiktaş:1 (Sanctis de yer o golü ama Aykut yerse daha şık yer)

Resim bu formayı giymiş güzel bir futbolcunun çirkin bir hareketi, Olympiakos ve Djordjeviç diyince aklıma geldi..

Yolun açık olsun Ertuğrul SAĞLAM


Vakit doldu artık Ertuğrul Hocam, giderken teşekkür ettiğin efsane başkan gibi gidiyorsun,
Beyefendi gibi, Beşiktaşlı gibi..

Sana karakter dersi vermeye çalışanlar, O'na da küfrettirmişlerdi bu tribünlere, ama sen dinleme satılık koltuklarda oturanları ve koltukla satın alınanları..

Ay-yıldızlı gecelerde ve gündüzlerde görüşmek üzere..

Ahmet dursun seba gitsin

Bana Ivan'ı anlat Carlos..


Blackburn Rovers'ın bu sene başında Şili takımı Audax Italiano'dan kiraladığı Carlos Villanueva (F1ci olan Jacques Villeneuve Kanadalı aynı zamanda, aman karışmasın), hocası Paul Ince ile iletişim kuramamaktan şikayetçi. Rivayet olunur ki ne zaman Villanueva Ince ile konuşmaya gitse, Ince sürekli Ivan Zamorano'dan bahsededuruyormuş. Anlaşılan Inter Milan'da çok iyi vakit geçirmişler birbirlerini unutamamışlar diyor.
O değil de Carlos, bana biraz Tugay'ı anlatsana, ne yer ne içer yad ellerde..
Korkunç Ivan