"bu ülkede yazdığının hakkını veren spor yazarları kimlerdir" deseniz, banu yelkovan'ı da, kardeşi ebru'yu da en başa koyarım..gecenin bi yarısı nerden buldum, okudum bilmiyorum..bu yazı, aziz yıldırım'ı da, adnan polat'ı da, yıldırım demirören'i de anlatıyor..sinan engin de var..tigana'nın yerine ertuğrul'u, zico'nun yerine aragones'i, gerets'in yerine de skibbe'yi koyun, buyrun siz de okuyun..banu yelkovan'ın kaleminden..
Real Madrid bir Türk takımı olsaydı, kova Casillas'la nereye kadar, Roberto Carlos Capello'nun askerlik arkadaşı derdik... Lyon bir Türk takımı olsaydı Fred, Carew, Benzema hücum üçlüsüyle gol mu atılır, Houllier Liverpool'da ne yaptı ki Lyon'da ne yapsın, eski bir İngilizce öğretmeninden teknik direktör mü olur derdik...
Liverpool bir Türk takımı olsaydı PSV maçından sonra Gerrard neden yedek, Sissoko, Gerard'ın yerini tutar mı, PSV'yi de yenemezsen kimi yeneceksin derdik... Chelsea bir Türk takımı olsaydı, Essien'e o kadar para verilir mi, Ballack suratsızlığıyla takımın huzurunu bozuyor, Ballack'la Lampard yan yana oynar mı derdik...
Abramoviç Türk olsaydı, takımı geçen hafta lig 12'ncisi Middlesbrough'ya yenildiğinde önce maç çıkışı bütün basına "Hocamızın arkasındayız" açıklamaları yapar, sonra hafta içinde Mourinho'yu kovardı. Mourinho eskaza bir Türk takımını çalıştırmak için ülkemize gelmiş olsaydı, açıklamaları televizyondaki 3 bin 897 futbol programında o kadar çekiştirilir, o kadar yanlış yorumlanır, o kadar öküz altında buzağısına kadar irdelenirdi ki, basını provoke etmek için bile bile böyle mesajlar veren Mourinho bile dayanamaz, 7. haftanın sonunda delirir, değil başka takıma gitmek sanırım teknik direktörlüğü bırakırdı. İlk yenildiği maçtan sonra 'MORinho' diye manşetler de çıkardı.
Zico, Tigana, Gerets... Dünya üzerinde futbolu bilip de bu üç ismi tanımayacak futbolsever yok... Bizde biri oldu 'riZICO', birine yüzümüzü buruşturarak Mösyö diyoruz, öbürü zaten Gerets Efendi... Ama son günlerde onlardan çok, spor basınımız sıkıntı içinde. Önce Tigana'yı mı kovdursalar, Gerets'i mi, Zico'yu mu bir türlü karar veremiyorlar... En sonunda pazar günkü derbiyi kaybeden üzerine yoğunlaşmaya ikna oldular sanırım. Zico'yla da bilahare, Fenerbahçe-Randers maçından sonra ilgilenilecek - maçın sonucu ne olursa olsun... Bu ülkede futbol yorumculuğu yapmak için konuşabilmek yetiyor. Yazarlık yapmak içinse yazmaya bile gerek yok, telefonda de'leri, -mi'leri ayrı yazmayı bilen bir editöre okusanız yeter. Gel gör ki antrenörlük yapmak için ne dünya çapında bir futbol yıldızı olmak, ne daha önce çalıştırdığı takımlarda ve bu ülkede imkânsız denebilecek şartlarda şampiyon olmuş olmak, ne ikinci ligden birinci lige çıkardığı bir takımla dünyanın en zor ligi kabul edilen Premiership'te harikalar yaratmak yetmiyor... Hayır, basının kendine meşgale olsun diye, ortalık kızıştırmaya çalıştığı belli de sezonun bu döneminde kovulan bir hocadan daha iyisinin bulunamayacağını, bulunsa bile 'kan değişikliği' takıma adapte olana kadar sezonun zaten kaçacağını hem de eşek gibi bilen yöneticilerdeki, taraftarlardaki "İstemezük" hava neyin nesi, işte onu anlamıyorum.
Bu ülkede takımların müzeleri onlarca Türkiye Ligi Şampiyonluğu Kupası'yla dolu olduğu için mi şampiyonluk beğenilmiyor? Üç güzeller o kupadan kendilerinde çok olduğu için mi, ikinci olmayı, yenilmeyi, hâşa, berabere kalmayı kendilerine yakıştıramıyor bilemiyorum... Ama futbol camiamızın sekiz Dünya Kupası, beş Avrupa Şampiyonluğu görmüş, müzelerinde bilmediğimiz köşelerde gizli ne Avrupa kupaları var havasında takılması, ne yalan söyleyim, artık iyiden iyiye komik oluyor.
banu-ebru elele, hep beraber trübüne..
9 Ekim 2008 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
5 yorum:
Ben de bilhakis ebru kılıçoğluna kılım.
Sabah gazetesindeki maç yorumlarını yapar galatasarayın, alabildiğine florya kokar yazıları, gazete yazısı tavrından uzaktır.
gazetelerdeki diğer yazarların yazılarının ne koktuğunu gerçekten çok merak ettim şimdi :)
banu "esek gibi" yazinca seviyesiz olmuyor da trapano yazinca sitemler basliyor bu durumda ya trapano asagi cekilmeye calisiliyor yada banu cok guzel hatun( fotosuna daha bakmadim)
trapano
trapano, sen yaz istediğini..rtük (barış)'le konuştum haberler iyi :))
bu arada banu çok güzel değil aslında ama sen "eşek" kelimesini daha patlak bi yerde kullanmıştın diye hatırlıyorum..
neyse..
Bu "eşek" polemiğiği bence zaman aşımına uğradı baylar.
Gelin geride bırakalım bunu, hepimizin anlaşamadığı zamanlar oluyor.
Artı sevgili trapano, lütfen pes piraz ya, 2009 çıkacak, biz halen 2008i tam tüketemedik hocam..
Yorum Gönder