17 Haziran 2010 Perşembe

Dünya Kupası ikinci 3 gün dürümlemesi


Yer yer sürprizlerle devam ediyor kupa. 2-3 derece havada oynanan maçlar da hepimiz için sürpriz sayılır aslında. Güney Afrika iklim, rakım vs avantajını kullanamadı. Bu saatten sonra grupta Uruguay-Fransa hüküm sürer muhtemelen. 3-5-2 oynayan 2 Güney Amerika takımı (Uruguay ve Şili), dünya futbolunda ters devrim yapar mı bilinmez ama benim sempatimi kazanıyorlar.

Paraguay İtalya'yı hastanelik ediyordu, sıkıntı bi gol yediler, olmadı, muhtemelen o gol yüzünden de devam edemeyecekler kupaya.

Kuzey Kore'ye hasta oldum. Hele milli marş okunurken ağlayan 9 numaralı forvet, çok uzun zamadır milliyetçilik gibi kavramlara ilk kez sempatiye yakın bi duygu hisstmeme neden oldu! Çok enteresan takım, 11 adam falanks sistemi halinde savunma yapıyor, ama %40 civarında bi pas yüzdesiyle oynadıkları için 90 dakika savunma halinde yaşıyorlar.

İspanya'nın yiyeceği bir tokat vardı bu kupada kesin. Nağmağlup-favori gibi anahtar kelimelerin yarattığı baskıya çok alışkın bir takım değiller neticede. Ve bu tokadı erken yemeleri bence sağlıklı oldu. İsviçre'ye muhtemel bir tur kapısı açtılar ama kendileri turnuvanın kalan kısmında çok daha determine, çok daha iyi oynayacaklardır. Hala favoriler listesindedir bu nedenle İspanya.

Pele nedir ya? Allah aşkına. Maradona sempatik bi delidir, Pele onun antipatiğidir. Hırçın delikanlıya sataşıp prim yapan çalışkan çocuk ayağı 90'larda kalmadı mı?

1 yorum:

köşeli dedi ki...

herkesin o gece kuzey kore'yi tuttuğunu düşünüyorum. savunma ama futbolu çirkefleştirmeden ve disiplinli. her faulde utangaç bir tavırla yerdeki futbolcuyu kaldırmaları, mütevazilikleri. heleki milli marş okurken ağlayan oyuncuyu görünce heyecanlarını daha iyi anladım. gol atınca cool avrupalılar gibi kuru bir çaklaşma yerine maçı kazanmışcasına çocuk gibi sevinmeleri harikuladeydi. kalan 2 maçtan birinde, fildişine veya portekize çelme takacaklarını düşünüyorum. çok sevdim ben bu adamları:))