3 Nisan 2009 Cuma

realist dedenin sürrealist torunu


Bugün esi Defne Samyeli'nin yazisindan ögrendigim kadariyla Galatasaray'in yeni stadini yapmakta olan ve bu süreçte yasadigi krizlerle hergün mansetlere tasinan Eren Talu, ilk Türk realist romani "Araba Sevdasi"nin yazari Recaizade Mahmut Ekrem'in torunuymus. Birini ünlü yapan Araba Sevdasi, digerininki Stad Sevdasi.
otomatik portugal

3 yorum:

Adsız dedi ki...

ARABA SEVDASI - RECAİZADE MAHMUT EKREM

KİŞİLER :

"Araba Sevdası" romanındaki kişiler, önem sıralarına göre Bihruz, Mösyö Piyer ve Keşfidir. Perişev ve Bihruzun annesi de bu sıraya dahil edilebilir. Mösyö Kondoraki Kitapçı Vik, Terzi, berber, garsonlar,gazeteci çocuk, kayıkçılar, üçüncü-dördüncü derecede önem taşırlar.

BAŞ KAHRAMAN :

BİHRUZ : Bihrus Bey, "Araba Sevdası" romanının baş kişisidir. 23-25 yaşlarında, kısaca boylu, güzel giyimlidir. Kişilik ve sahip olduğu değerler bakımından oldukça zayıftır. Batılılara özenen bir züppedir. Etrafındakilerle sürekli olarak Fransızca konuşması bu özentinin sonucudur.Ölçüsüz bir mirasyedi olan Bihruz Bey, oldukça savurgandır. Ayrıca gerçeklerden kaçan birisidir.

YAN KAHRAMANLAR :

KEŞFİ : Bihruzun daireden arkadaşıdır. Sürekli olarak yalan söyler, yalanlarıyla Bihruzu kandırır.

PERİŞEV : Bihruzun aşık olduğu kadın. Ancak Bihruzun sandığı gibi soylu ve zengin değildir. Eşinden ayrılmış ve annesiyle birlikte oturan yoksul bir kadındır. Çengi Hanımla kurduğu arkadaşlık erdemlerini yitirmesine neden olmuştur.

MÖSYÖ PİYER : 65 yaşlarında, siyasete ilgi duyan Fransızca öğretmeni. Memleket meseleleriyle ve siyasetle ilgili haberlere önem veren bir tiptir. Menfaatçi ve içten pazarlıklıdır.

BİHRUZUN ANNESİ : Oğlunun davranışlarını onaylamaz, ancak onu baba otoritesinden yoksun bir biçimde şımartarak yetiştirmiştir. Oğluna söz dinletemez.

NAİM EFENDİ : Bihruzun çalıştığı Kalemdeki kişilerden biri. "Ayaklı Kütüphane" diye nitelendirilecek kadar bilgilidir. Doğu ve Batı edebiyatları hakkında çok şey bilir.


ZAMAN :
Roman, Tanzimat döneminde, 1870 yılında geçen olayları anlatıyor. Bu dönemde, Tanzimat Fermanı ile günlük yaşamda söz konusu olmaya başlayan değişim romana yansıyor. Recaizade Mahmut Ekrem, bu dönemi Batılılaşmanın yanlış anlaşıldığı bir dönem olarak değerlendirip eserine yansıtıyor. Özenti ve taklit batılılaşmanın zararlarını ortaya koyuyor.

MEKAN :
Romanda İstanbul,geniş bir betimleme ile veriliyor. Özellikle de Çamlıca ve Beyoğlu Semtleri olayların geçtiği mekanlardır, bu mekanlarda yaşananlar, yaşam biçimleri anlatılıyor.

ROMANIN ÖZETİ :
Roman, Çamlıca bahçesinin betimlenmesiyle başlıyor. Geriye dönülerek 1870te bahçenin açılışı ve nasıl gözde bir gezinti yeri olduğu anlatılıyor. Daha sonra bahçede oturan Bihruz Bey tanıtılıyor. Zengin ve gösterişli giyimi, batılı özentisi, ölen babasından kalma mirası nasıl saçıp savurduğu anlatılıyor. Bihruz Bey, doğru dürüst aile terbiyesi almamış, yarım yamalak eğitim görmüş, hazır para bulduğu için de elindekini avucundakini har vurup harman savuran birisidir. Gösterişe çok önem verir. Süslü arabasıyla gezi yerlerinde, özellikle de Çamlıca bahçesinde dolaşır, insanların onu görmeleri, ona bakmaları kendisi için çok önemlidir. Böyle bir günde daireden arkadaşı Keşfi Beyle birlikteyken, çok güzel bir arabayla dolaşan dolaşan iki hanımla rastlaşır. Hanımlardan genç ve sarışın olanından çok hoşlanır ve onları izler, tanışmaya çalışır. Pek yüz bulamaz ve kıskançlıkla yanıp tutuşarak, sarışın hanıma aşık olur.

Bihruz Beyin aşık olduğu ve çekingenliğinin namusluluktan geldiğini düşündüğü hanım Perişev Hanımdır. Perişev, küçük yaşta babasını kaybetmiş, daha sonra da kocasından ayrılmıştır. Yoksul ama namuslu bir kadınken, tanıştığı Çengi Hanımın yüzünden erdemlerini yitirmiştir. Bihruzun onu zengin ve soylu zannetmesine neden olan gösterişli arabanın sahibi değildir, sadece gezi için kiralamıştır.

Bu rastlantının ardından Bihruz, Fransızca öğretmeni Mösyö Piyerle aşk hakkında konuşur. Önceleri aşk hakkında olumsuz konuşsa da Bihruzu kızdırmamak ve kazandığı paradan mahrum kalmamak için Mösyö Piyer de düşüncelerini değiştirir. Çünkü menfaatine düşkün ve ikiyüzlü bir adamdır.

Bihruz, Perişeve aşkını anlatmak için bir mektup yazmaya karar verir, kadını etkilemek için aşk mektuplarını içeren Fransızca bir kitaptan alıntılar yapar. Yanlış çevirilerle dolu mektuba bir şarkıdan mısralar da ekler. Mektubu Cuma gün Çamlıca bahçesinde sarışın hanıma verecek ve aşkını açıklayacaktır. Cuma günü özenle hazırlanarak bahçeye gider ve mektubu, kiralık bir arabayla gezmekte olan Perişev hanıma verir. Pazar sabahı yine özenle hazırlanarak bahçeye gider ve Perişev hanımı beklemeye koyulur. Bu arada onunla nasıl karşılaşacağına, nasıl konuşacaklarına dair hayaller kurar.Fakat Perişev hanım gelmeyince kıskançlığa kapılır ve arkadaşı Keşfi Beyden şüphelenir. Keşfi Bey, ilk görüşmele

NOT:
Sitedeki roman özetleri öğrencilerin, dönem ödevlerinden oluşmaktadır. Eğitim ve öğretim amaçlıdır. Bu dosyaların tümünün gözden geçirilmesi yoğun bir emek gerektiğinden, gözden kaçmış olanlar olabilir. Ayrıca bir ziyaretçimiz tarafından gönderilen bir dosyanın telif hakkına tabi olup olmadığını her durumda tespit edemeyebiliriz. Böyle bir durumu fark etmeniz halinde dosyanın siteden kaldırılması için dosya adını iletişim mailimizden bize iletebilirsiniz. İlgili dosya 48 saat içerisinde derhal siteden kaldırılır.. Telif haklarına gösterilen özen konusunda bize yardımcı olduğunuz için teşekkür ederiz..



fufinho

Barizzio dedi ki...

Seyrantepe’nin işçileri
Geçtiğimiz cuma Defne Samyeli’nin Güneş Gazetesi’nde yayınlanan “Kocam ve GS Stadı’nı bir de benden dinleyin” başlıklı yazısını okumuşsunuzdur. Makalenin içinde birçok enteresan detay var, yalnız bizim en çok dikkatimizi çeken cümle şuydu: “Ne zaman ki işçiler,-yönlendirildiklerini sonra gelip bize itiraf ettiler- onu (Eren Talu’yu) zor durumda bırakmak için inşaatta iyice taşkınlık yapar hale geldiler ve de GS bayrağını indirdiler; o zaman o inşaatı artık terk etmeleri gerekti”.
Sevgili Cem Dizdar, Fanatik’teki köşesinde iki hafta önce çok güzel özetlemişti durumu: Talu, aylarca maaş vermedikleri insanlar için “Paralarını ödeyip hepsinin işine son vereceğiz” diyerek, o statta, evine ekmek götüremeyen, sokakta kendini karşılayan çocuğu için cebinde çikolatası olmayan, okula gidecek evladının cebine simit parası koyamayan emekçiler için düşüncesini açıkça ortaya koymuştu.
Talu’nun eşi Samyeli’nin köşe yazısından anladığımıza göre işçilerin işine son verilmiş. “Yönlendirilmişler”, “itiraf etmişler” gibi tâli gerekçeler, ekmek kavgasının/iaşe derdinin yanında detay kalacaktır.
O yüzden Cem Dizdar gibi biz de bir kez daha dileyelim ki Allah, o işçileri kovan patronlara, çocuklarının özel okul taksitlerini ödeyemediği günleri göstermesin.

Uğur Meleke

Alfredo dedi ki...

"Araba Sevdası adlı Roman'ın ana karakteri kimdir" tarzında bi soru çıkmıştı geçen edebiyat sınavında.Bende cevaba biraz dalga geçmek maksatlı 'Karaçalı' yazmıştım.Bihruz Bey'miş adsızın verdiği bilgilere göre.Bu ne biçim isim diyip noktayı koyayım bari :))