26 Ağustos 2010 Perşembe
25 Ağustos 2010 Çarşamba
sabır uleak sabır
bu sene aykut hoca'nın (hoca diyorum artık futbolcu değil, biraz saygı, ertugrul denmesi de sinir ediyor) avukatlığına soyundum, yıllardır yapılmayanı yaptıgı için eleştiriliyor... neymiş alex'i oynatmadı diye yenilmiş fener, orda rijkaardın zırvalaması totalleşme yolunda olumlu adım diye görülürken, aykut hoca'nın canım alex'imi daha etkili kullanma hamlelerine anlam verilemiyor... lucescu kadar sergeni faydalı kullanan var mı? niye aykut alex'i öyle kullanmasın? niye özer gerçek yerinde ısınmasın? benim alex'im buna kırılmaz, sadece kırılır gibi gösterilir medyada...
young boys maçlarından sonra takımdaki pozitif değişimi görmemezlikten gelip kaos ortamı yaratmaya gerek yok, puan kayıplarını alexin yokluğuna değil, baroninin varlığına bağlamak gerekir. şanssızlık ve berbat hakem yönetimini saymazsak orta sahada agresif bir önlibero ile bu sezon çok keyifli fenerbahçe izleriz trabzon maçı gibi... geçen sezonki şampiyonluk hedefli antifutboldan sonra bu seneki güzel birşeyler yapma isteğini görmezden gelmeyelim, destek olalım.
PAOK maçına bakarsak eğer adnan sezgin mağduru gslı taraftar wasted gibi yorumlamıyorum aykut hocanın açıklamalarını.. vizyonsuzluk olarak değerlendirdiği "1-0 iyi skor" altında "bu skor bize yeter" büyük hoca düşüncesi var.. gerçekten de perşembe akşamı "yeni transferlerle" birlikte çok güzel bir oyunla, bizim çok pozisyona gireceğimiz bir zafer yaşayacağımızdan eminim. stadta olmayanların canlı izleme fırsatı bulamayan antakyalı taraftarların buruk sevinç yaşayacakları bir gece olacak..."olsun be fener iyi olsun, sen de hata yapmadın, sorumluluk sahibi bir insansın bu yüzden antakyadasın" diyecekleri bir gece olacak... " teknoloji çok gelişti, sanki stadı antakyadaki evine taşımışlar" diyecekleri bir gece olacak... "istanbulda olsaydın, belki...
23 Ağustos 2010 Pazartesi
kalite farkı
Sonuç bir yana her iki takımın teknik direktörü arasındaki kalite farkı bakımından turnusol kağıdı maçıydı. Şenol Güneş özellikle ikinci yarıdaki doğru taktik hamlesiyle, garip oyuncu tercihleriyle ne yapmak istediği çok anlaşılamayan Aykut Kocaman’ı mat etti. İki teknik adam arasındaki vizyon farkı için de zaten uzağa değil Perşembe akşamki maçlardan sonraki demeçlerine bakmak yeterli. Aykut Selanik’te 1-0 için iyi sonuç derken, Şenol hoca’nın liverpool’daki demeci “1-0 kötü sonuç” olmuştu. Birinin rakibi Liverpool, diğerinin Paok... Bütün bunlarla beraber Aykut Kocaman’ın ve dolayısıyla resimdeki terazinin akıbeti konusunda da -kaçan şampiyonlar ligi biletine rağmen- beklemek gerektiği düşüncesindeyim.
***
Bu arada ikinci haftanın sonunda, üç büyüklerden yenilmeyen takım kalmadı. Anlaşılan o ki, üç büyük takımın da yönetimlerindeki cıvıklıklar bitmediği müddetçe anadoludaki ihtilal devrime dönüşecek gibi duruyor. umarım yanılırım…
***
Bu arada ikinci haftanın sonunda, üç büyüklerden yenilmeyen takım kalmadı. Anlaşılan o ki, üç büyük takımın da yönetimlerindeki cıvıklıklar bitmediği müddetçe anadoludaki ihtilal devrime dönüşecek gibi duruyor. umarım yanılırım…
***
seyahat ve seks içerikli bir öneri
Tarih 22.08.2010
Galatasaray şapkasını takınca kepçeleri iyice ortaya çıkan yardımcımla yeni açık alt bölümdeki yerimizi toplamda 70 tl karşılığında aldık.. Tez canlılığımla alakalı şekilde bi saat önceden stattaydık.. Malum 3 ay sonra olmayacaktı bu stad.. Havasını solumak için son fırsatlar.. Tribünler dolu.. Fakat herkes gergin.. Feribot seferlerini bile iptal eden deli, serin bi rüzgar var.. Oysa ki üzerimdeki parçalıyla maçtan yarım saat önce 87.dakikasını oynayan Hakan Balta kadar terliyim.. Sadece hoplayıp zıplamaktan değil.. Benim de üzerimde bir gerginlik var.. Tezahüratlar, şimdi destek tam destek babında, tüyleri diken diken edecek kadar gürültülü.. Fakat "oynayın artık yoksa ..keriz" anlamına gelen bakışları anlamak için, insanlar ve tribün atmosferleri konusunda uzmanlığa gerek yok.. Yardımcım maçın başlamasıyla beraber Mustafa Sarp konusunda tereddüte düştü.. Bu adamı bi yerden tanıdığını fakat çıkaramadığını söylüyordu.. Aklımdan sebze halinde görmüşsündür veya Samandağı'nda ki kebapçının suratı asık garsonudur gibi iğrenç espriler geçerken Ergiç -ki sosyalisttir, takdir ederim- güzel bir gol attı.. O anda golde kazmalık rolünü üstlenmiş olan Mustafa Sarp'ı Nasır dayıma benzettiğini söyleyen yardımcıma "tek kelime daha edersen senle yollarımız ayrılır" bakışı atınca o da işin ciddiyetine vardı.. Bu dakikadan sonra yaşadıklarım hakkında uzun cümleler, paragraflar kurabilecek kadar hakim değilim kendime..Kısa kısa, kesik kesik..
-Bilmiyorum sanırım 6783. kez olacak ama Mustafa Sarp yeteneksizdir.. Bir daha söyleyim mi ?..
-Rijkaard trapano'da bi dolap dolusu olan keten pantolonlardan giymiş..
-Ulan Ayhan olur ya gökten üç elma düşerse, üçü de sana girsin!
-Kewell aslanım benim.. -Yardımcım burda benden cesaret alarak çok yakışıklı ya gibisinden birşey söyledi, nerdeyse önümdeki insan azmanlarına atıyordum onu.. Mustafa Sarp'ı tipsizliğinden dolayı sevmediğimizi, Kewell'ı yakışıklılığından dolayı sevdiğimizi bile düşünmüş (!) ilginç bir bakış açısı tabi..-
-2.gol geldi.. Yine bizim sosyalistten.. Ufuk'a bu maça kadar çok güveniyordum.. Tek kelimeyle söyleyim.. Zormuş..
-Arda iyi hoş güçsüz, Baros iyi hoş güçsüz..
-Elano'yu özlemişiz..
-Adnan Sezgin'e küfürler başladı.. Bilinçli taraftar diye buna derim.. Oyunculara çokta kızmanın alemi yok.. Yetenekleri bu kadar.. Dün izlediğim maçta o kadar sövdüğüm Barış, Mustafa, Ayhan iddia ediyorum -aynı mevkideki- Hüseyin ve Ergiç'ten fazla koştular.. Fark ne peki?.. Sosyalist yoldaş Ergiç bizim kekolardan daha yetenekli.. Rijkaard'a bu orta saha niye yaratıcı oynayamıyor diye eleştiri getirenlere sadist bir şekilde orta okulda Reşat'a daldığım gibi dalmak, alnımla burunlarını kırmak istiyorum.. Abartılı cümleler bir yana Türk futbolunun içine eden mantık böyle güzel adamlara sabredemeyen bu çok bilmiş mantıktır..
-Rijkaard gitsin, Terim veya Lucescu gelsin diyen 10000. kişinin suratına s..ayım..
-Günün en güzel dakikaları.. Ali Sami Yen çıkışı arabacıdan tükürük köfte keyfi.. Cidden lezzetli.. Hukukçu yardımcım da günün en güzel dakikaları olduğunu düşünüyor..
Galatasaray şapkasını takınca kepçeleri iyice ortaya çıkan yardımcımla yeni açık alt bölümdeki yerimizi toplamda 70 tl karşılığında aldık.. Tez canlılığımla alakalı şekilde bi saat önceden stattaydık.. Malum 3 ay sonra olmayacaktı bu stad.. Havasını solumak için son fırsatlar.. Tribünler dolu.. Fakat herkes gergin.. Feribot seferlerini bile iptal eden deli, serin bi rüzgar var.. Oysa ki üzerimdeki parçalıyla maçtan yarım saat önce 87.dakikasını oynayan Hakan Balta kadar terliyim.. Sadece hoplayıp zıplamaktan değil.. Benim de üzerimde bir gerginlik var.. Tezahüratlar, şimdi destek tam destek babında, tüyleri diken diken edecek kadar gürültülü.. Fakat "oynayın artık yoksa ..keriz" anlamına gelen bakışları anlamak için, insanlar ve tribün atmosferleri konusunda uzmanlığa gerek yok.. Yardımcım maçın başlamasıyla beraber Mustafa Sarp konusunda tereddüte düştü.. Bu adamı bi yerden tanıdığını fakat çıkaramadığını söylüyordu.. Aklımdan sebze halinde görmüşsündür veya Samandağı'nda ki kebapçının suratı asık garsonudur gibi iğrenç espriler geçerken Ergiç -ki sosyalisttir, takdir ederim- güzel bir gol attı.. O anda golde kazmalık rolünü üstlenmiş olan Mustafa Sarp'ı Nasır dayıma benzettiğini söyleyen yardımcıma "tek kelime daha edersen senle yollarımız ayrılır" bakışı atınca o da işin ciddiyetine vardı.. Bu dakikadan sonra yaşadıklarım hakkında uzun cümleler, paragraflar kurabilecek kadar hakim değilim kendime..Kısa kısa, kesik kesik..
-Bilmiyorum sanırım 6783. kez olacak ama Mustafa Sarp yeteneksizdir.. Bir daha söyleyim mi ?..
-Rijkaard trapano'da bi dolap dolusu olan keten pantolonlardan giymiş..
-Ulan Ayhan olur ya gökten üç elma düşerse, üçü de sana girsin!
-Kewell aslanım benim.. -Yardımcım burda benden cesaret alarak çok yakışıklı ya gibisinden birşey söyledi, nerdeyse önümdeki insan azmanlarına atıyordum onu.. Mustafa Sarp'ı tipsizliğinden dolayı sevmediğimizi, Kewell'ı yakışıklılığından dolayı sevdiğimizi bile düşünmüş (!) ilginç bir bakış açısı tabi..-
-2.gol geldi.. Yine bizim sosyalistten.. Ufuk'a bu maça kadar çok güveniyordum.. Tek kelimeyle söyleyim.. Zormuş..
-Arda iyi hoş güçsüz, Baros iyi hoş güçsüz..
-Elano'yu özlemişiz..
-Adnan Sezgin'e küfürler başladı.. Bilinçli taraftar diye buna derim.. Oyunculara çokta kızmanın alemi yok.. Yetenekleri bu kadar.. Dün izlediğim maçta o kadar sövdüğüm Barış, Mustafa, Ayhan iddia ediyorum -aynı mevkideki- Hüseyin ve Ergiç'ten fazla koştular.. Fark ne peki?.. Sosyalist yoldaş Ergiç bizim kekolardan daha yetenekli.. Rijkaard'a bu orta saha niye yaratıcı oynayamıyor diye eleştiri getirenlere sadist bir şekilde orta okulda Reşat'a daldığım gibi dalmak, alnımla burunlarını kırmak istiyorum.. Abartılı cümleler bir yana Türk futbolunun içine eden mantık böyle güzel adamlara sabredemeyen bu çok bilmiş mantıktır..
-Rijkaard gitsin, Terim veya Lucescu gelsin diyen 10000. kişinin suratına s..ayım..
-Günün en güzel dakikaları.. Ali Sami Yen çıkışı arabacıdan tükürük köfte keyfi.. Cidden lezzetli.. Hukukçu yardımcım da günün en güzel dakikaları olduğunu düşünüyor..
-Adnan Sezgin'e K.İskender'den gelsin.. "Sana seyahat ve seks içerikli bir önerim var.. ..iktir git..
***
20 Ağustos 2010 Cuma
Salvador
Uefa'nın da dediği gibi, "Milan Baroš saved the day for Galatasaray"!
İlk yarıda Fenerbahçe ve Galatasaray resmen yitikleri oynarken, İstanbul'da Baros, Selanik'te Niang, tek adamın takımda neleri değiştirebileceğini; "Oyunun kaderini değiştirecek oyuncu"su olmayan büyük takımın ne hallere düşebileceğini gösterdiler bize.
Yine de söylüyorum, iki takım da sezon için iç açıcı görüntü sergilemiyor, gördüğüm 3-4 resmi maçlarının sonrasında yapabileceğim yorum budur.
Trabzon maçını bir 15 dakika seyredebildik; duyduğum kadarıyla kaplan gibi savaşmışlar Anfield'da, helal olsun onlara da.
Peki 3 takım elense kupadan, D-Smart 300 TL'ye spor paketi satabilir mi? Nah satar!
Etiketler:
Barizzio,
europa league,
fenerbahçe,
galatasaray,
milan baros,
trabzonspor
18 Ağustos 2010 Çarşamba
bu adam ne iş yapar?
Resimdeki adam tam anlamıyla, Galatasaray’ın artık yavaş yavaş kronikleşen organizasyonsuzluğunun, futbol yönetiminindeki çarpıklığınının başka bir ifadesidir. Bu adamın aktif futbol hayatında -bırakın Galatasaray kalesini- çıkıp oynadığı yüz tane resmi maç var mıdır acaba? Kaç Avrupa kupası maçı oynadı, uluslar arası tecrübesi nedir ki bu adamın? Ya da geçmişini bırakalım, "iyi antrenör olmak için illa iyi oyuncu olmak gerekmez" diyelim; nezihi beş yıldır bu takımdaysa hangi kaleciye ne kattı şimdiye kadar? Hadi Aykut’un kalecilik adına çözümü olmayan temel sorunları var diyelim, geçen yıl çok büyük umutlarla alınan, geleceğin kalecisi olacak denen Ufuk’a ne oldu peki? Ufuk ne öğrendi nezihi hocadan? Onu da bırakalım, Beşiktaş’ta Rüştü yönetime genç kaleci tavsiye edip aldırıyorken, Nezihi acaba anadolu’da altyapıları araştırıp, alt ligleri didikleyip yönetime kaç tane kaleci tavsiye etti şimdiye kadar. Kocaman bir hiç, zarar ziyandan başka bir şey değil. Yukarıda da belittiğim gibi, Galatasaray’daki anlamsızlıklardan sadece biridir Nezihi Hoca. 20 milyon taraftarı olan Galatasaray’da hiçbir şey yapmadan yıllarca görevde kalabilmek bu kadar kolay olabiliyor işte. Bu takım yıllardır aldığı şansların hiçbirini kullanamayan, iki yıl önce Bükreş maçında yaptığı hatalarla Skibbe’nin gidişinin fitilini ateşleyen, taraftarın onu kalede görünce umutlarının tükendiği Aykut’a mahkumsa eğer hala, Nezihi’nin varlığının da ne iş yaptığının da ciddi şekilde sorgulanması gerekir. Bu takıma yıllarca hizmet etmiş, profesyonelliğin kitabını yazmış Taffarel, Simoviç, Mondragon gibi efsaneler yerine kaleci antrenörlüğü hala Nezihi’ye bırakılabiliyorsa sorunun ciddiyeti çok nettir ve ortadadır. Sadece topa iyi vurmakla kaleci antrenörü olunuyorsa eğer, memleketin halı sahalarında top koşturan milyon tane insanın hakkı yeniyor demektir. Galatasaray’ın artık bu sick kafalı yönetim anlayışından ve bu zihniyetin sahadaki ya da külübedeki yansımalarından bir an önce kurtulması şarttır.
***
13 Ağustos 2010 Cuma
vay benim köse sakalım...
Geçen sene Diyarbakırspor ile yapılan malum maçla giriş yapalım. Kadıköy’de 6 ve 4 gol yediğimiz maçlarda, olimpiyatta Rize’den 5 yediğimiz maçta tribünde olan biri olarak hayatımda ilk kez Galatasaraylılığımdan utandığım maçtır malum maç. O günden sonra Galatasaray hakkında yazmak da konuşmak da gelmedi içimden. Ama o kadar anlaşılmaz şeyler oluyor ki Galatasaray’da dayanamıyor insan bir yerden sonra.
***
Bu seneye, geçen 3 aylık yaz dönemine ve işine gelince kaptanını yuhalatan yönetimin icraatlerine gelelim şimdi. Öncelikle şunu söyleyeyim, Galatasaray’ın mali tabloları, finansal durumu, stadyum yaptırması, arazi arsa satması alması benim için önemli değil. Umurumda değil. Benim Galatasaraylılık algım, Prekazi’nin Monaco’ya attığı golle başlar, Manchester United’ı eleyip şampiyonlar ligine katılmasıyla devam eder. Benim Galatasaray algımda aslolan sahada rakibine yenilsen bile ezilmemen, kendi felsefeni ortaya koyabilmendir. Sonucu kupa, şampiyonluk olmasa bile ortaya bir şeyler koyabilmektir. Bir futbol felsefesine sahip olabilmek, sistem takımı olabilmektir. Ama Galatasaray’da son üç sezondur bu yok. Futbol takımının planlamasında ciddi yanlışlıklar yapılıyor. Adnan Polat’ın mayıs ayındaki demecini bugün gibi hatırlıyorum; “takımla çok fazla oynamayacağız, sadece eksik yerlere 2-3 takviye yapacağız”. Ne oldu peki? Takımla oynamayacağız diyen başkan, takımın 11’inde direk oynayan dört oyuncuyu takımdan gönderdi. Birini de göndermese bile göndermekten beter etti (evet elano’dan bahsediyorum). Oysa bu takımda haziran ayında yapılması gereken basitti. Dos Santos’un bonservisi alınacak, Kewell’ın sözleşmesi uzatılacak, ortasaha ve savunmaya -direk oynayacak- iki doğru takviye yapılacak, “keşke Galatasaray gitmeme izin verse” diyen Servet ve üflesen sakatlanacak olan Gökhan Zan hemen kapının önüne konacaktı. Bunlar yapılmadı. Takımın hücum hattı bir arada tutulup istikrar sağlanacağına dağıtıldı. Keita’nın yerine alınan Serdar Özkan ve Serdar’ın Kolombiya şubesi Pino ile Galatasaray resmen hedef küçülttü. Lorik Cana’ya saygı duyuyorum ama orta sahanızda Sarp-Ayhan-Barış oynuyorsa maksimum nereye kadar gidebilirsiniz ki? Ya da kalenizde Aykut varken ne kadar rahat maç izleyebilirsiniz? Kısacası Galatasaray başkanı ve yönetimi son üç yıldaki “yap-boz” zihniyeti ile resmen sınıfta kaldı. Lig başlarken ortasahaya alınması gereken isim hala yok ve bu saatten sonra da açıkçası çok da umut yok. Galatasaray’ın tek şansı yönetimin bütün sorumluluğu fütursuzca üzerine attığı ve yeri geldiğinde düşünmeden taraftarın önüne attığı canım kaptanı Arda Turan ve devamlılıklarını biraz daha artırmaları umuduyla Harry Kewell ve Milan Baros.
***
Tarih kupaları, şampiyonlukları yazar mali tabloları, şirket birleşmelerini değil. Kimsenin Galatasaray taraftarını, takımını şampiyonlar liginde izlemekten mahrum bırakmaya hakkı yok. Çünkü bu taraftar buna alışık değil. Birilerinin bunu başkana anlatması lazım.
***
Yazıyı çok sevdiğim Kanat Akkaya’nın sözleriyle bitirmek istiyorum, muhtemelen Ali Sami Yen’deki OFK Belgrad maçını izlerken söylemiştir: “ben gol beklerken gs bonus ödeme uyarısı geliyor. Ve bunu normal bulmam gerekiyor. Vay benim köse sakalım.”
***
***
Nerden başlasam bilmiyorum. Geçen sezonki Diyarbakır maçından devam edeyim. Tribünü bilenler bilir, Türkiye’de çoğu zaman ipler yöneticilerin ya da yönetimde olmayan muhaliflerin elindedir. Cesaret edemeyip direk yoldan veremedikleri mesajları çoğu zaman tribünü kullanıp daha gür sesle vermeye çalışır, sonra da kenara çekilip “taraftar haklıdır” derler. Sağduyulu Galatasaraylıları bir tarafa koyuyorum, Diyarbakır maçında da ultraslan denen “ultras” felsefesinden zerre haberi olmayan çapulcu topluluğunu kullanarak mesajlar vermeye çalıştılar. Geçen sene verdikleri mesajların birincisi kaptan Arda’yaydı. İçerik “kendine çeki düzen ver, biz istemediğimiz müddetçe sen hiç bir şeysin” idi. İkinci mesaj da Rijkaard’aydı; “gelecek sene transferde bizim borumuz ötecek, Leo Franco ve Jo ile devam etmeyi aklından bile geçirme”. Zamanında Hagi’ye Petre’yi yuhalatarak mesaj vermeye çalışan zihniyetin bir başka saçmalığı, daha önce izlediğimiz filmin tanıdık kareleriydi olanlar. Kaybeden Galatasaray oldu elbette. Bir önceki yıl lig beşinciliğinden sonra geçen sene lig üçüncülüğü. Neyse diyelim.
***Bu seneye, geçen 3 aylık yaz dönemine ve işine gelince kaptanını yuhalatan yönetimin icraatlerine gelelim şimdi. Öncelikle şunu söyleyeyim, Galatasaray’ın mali tabloları, finansal durumu, stadyum yaptırması, arazi arsa satması alması benim için önemli değil. Umurumda değil. Benim Galatasaraylılık algım, Prekazi’nin Monaco’ya attığı golle başlar, Manchester United’ı eleyip şampiyonlar ligine katılmasıyla devam eder. Benim Galatasaray algımda aslolan sahada rakibine yenilsen bile ezilmemen, kendi felsefeni ortaya koyabilmendir. Sonucu kupa, şampiyonluk olmasa bile ortaya bir şeyler koyabilmektir. Bir futbol felsefesine sahip olabilmek, sistem takımı olabilmektir. Ama Galatasaray’da son üç sezondur bu yok. Futbol takımının planlamasında ciddi yanlışlıklar yapılıyor. Adnan Polat’ın mayıs ayındaki demecini bugün gibi hatırlıyorum; “takımla çok fazla oynamayacağız, sadece eksik yerlere 2-3 takviye yapacağız”. Ne oldu peki? Takımla oynamayacağız diyen başkan, takımın 11’inde direk oynayan dört oyuncuyu takımdan gönderdi. Birini de göndermese bile göndermekten beter etti (evet elano’dan bahsediyorum). Oysa bu takımda haziran ayında yapılması gereken basitti. Dos Santos’un bonservisi alınacak, Kewell’ın sözleşmesi uzatılacak, ortasaha ve savunmaya -direk oynayacak- iki doğru takviye yapılacak, “keşke Galatasaray gitmeme izin verse” diyen Servet ve üflesen sakatlanacak olan Gökhan Zan hemen kapının önüne konacaktı. Bunlar yapılmadı. Takımın hücum hattı bir arada tutulup istikrar sağlanacağına dağıtıldı. Keita’nın yerine alınan Serdar Özkan ve Serdar’ın Kolombiya şubesi Pino ile Galatasaray resmen hedef küçülttü. Lorik Cana’ya saygı duyuyorum ama orta sahanızda Sarp-Ayhan-Barış oynuyorsa maksimum nereye kadar gidebilirsiniz ki? Ya da kalenizde Aykut varken ne kadar rahat maç izleyebilirsiniz? Kısacası Galatasaray başkanı ve yönetimi son üç yıldaki “yap-boz” zihniyeti ile resmen sınıfta kaldı. Lig başlarken ortasahaya alınması gereken isim hala yok ve bu saatten sonra da açıkçası çok da umut yok. Galatasaray’ın tek şansı yönetimin bütün sorumluluğu fütursuzca üzerine attığı ve yeri geldiğinde düşünmeden taraftarın önüne attığı canım kaptanı Arda Turan ve devamlılıklarını biraz daha artırmaları umuduyla Harry Kewell ve Milan Baros.
***
Tarih kupaları, şampiyonlukları yazar mali tabloları, şirket birleşmelerini değil. Kimsenin Galatasaray taraftarını, takımını şampiyonlar liginde izlemekten mahrum bırakmaya hakkı yok. Çünkü bu taraftar buna alışık değil. Birilerinin bunu başkana anlatması lazım.
***
Yazıyı çok sevdiğim Kanat Akkaya’nın sözleriyle bitirmek istiyorum, muhtemelen Ali Sami Yen’deki OFK Belgrad maçını izlerken söylemiştir: “ben gol beklerken gs bonus ödeme uyarısı geliyor. Ve bunu normal bulmam gerekiyor. Vay benim köse sakalım.”
***
führer!
Fotoyu kim yapmışsa güzel olmuş. Aziz Bey için en doğru benzetmedir hitler benzetmesi. Uzun uzun analizlere gerek yok. 15 yıldır öğütüp çöpe attığı teknik adamın, futbolcunun hatta yöneticinin sayısı herşeyi ortaya koyar. Stad yaptım diyor ama son maçta şampiyonluk gidince o stad ateşe veriliyor, kupa yerine itfaiye giriyor yeşil zemine. Travmayı atlatacağız diyor ama yeni sezona da Young Boys'a elenip yeni bir travmayla başlıyor takım. Geçen sene Mehmet Topuz'a 9, önceki yıl Guiza'ya 14 milyon döken başkan Niang'lara Gomis'lere 15'er 16'şar döküp susturur taraftarı nasıl olsa. Ha pardon bir de spor salonu yapılıyordu ataköy'de...
***
6 Ağustos 2010 Cuma
ukrayna cennet vatan
Avrupa ligi playoff kuraları çekildi. Şüphesiz en ilgi çekici kura liverpool-trabzonspor eşleşmesi. Futbol bu herşey olur ama şenol hoca en azından takımını ezdirmez diyelim. Beşiktaş inönü'de geçer turu zaten. Fenerbahçe'nin şu durumda işi zor gibi duruyor. İşler bu kadar ters giderken üstüste paok-trabzonspor-paok maçları yıkımı derinleştirebilir. Galatasaray'ın da rakibini ciddiye alması lazım. Görünüşe bakılırsa galatasaray taraftarı şimdiden tacize başlamış. Hasbelkader karpaty'nin resmi sitesine bakıyorum da adana'dan mesaj bırakan var; "hello from adana/turkey..it will be great.i love ukrainians especially their powerless teams an beautifull girls.do not be nervous i love you"..bu arada son bi not; karpaty'nin forma reklamı ZİK'imiş, ukrayna da bir banka olsa gerek
***
***
5 Ağustos 2010 Perşembe
böylesi daha hayırlı
Öncelikle şunu söyleyim, bugünkü gazeteleri okuduktan sonra aykut'un yerinde olsam çağın gereği iletişim, şeffaflık, doğru demeç ayaklarını bırakırdım.. geldiğinde neredeyse " yeni t.d. sabredilmeli aykut kocaman" diye manşet atılacak aykut'un durumuna üzüldüm... son 3 maçta akılsızca görülen 3 kırmızı için "otorite eksikliği" olarak değerlendiren art niyetlilerle konuşma aykut! hani sabır! ben sabrederim aykut'uma! buradan koparılırken küçüktük, engel olamadık, cezayayı gibi bir prestijli, ulusal şöhreti olan, pozitif, agresif, objektif bir blog da yoktu sesimizi duyuralım...
Maça gelirsek, inanın dünkü yenilgi çok koymadı, ilkyarıyı görünce " biz diğer turda eleniriz" dedim, hatta ş.l.ye kalmamız halinde grupta 3.olsak ne güzel olur dedim... bu yüzden çok koymadı... "geçmiş olsun ıhıhıhıh, ne olacak fenerin hali" gibi yaratıcılıktan son derece uzak, zekayla alakası olmayan davranışlar da cidden koymuyor...
Taktik teknik fizik kondisyon disiplinlerini ele alarak incelersek feneri çok acımasız olmak gerekir, ağustos ayındayız ya, avrupa kulüpleri keyif yaparken, bizimkiler bu sıcakta niye böyle önemli maçlara çıkıyor, acımasız olmak gelmiyor içimden... ben bu sıcakta uyuyamıyorken, adamlara organize futbol oynamadılar diye yüklenmem.. olur daha lugano gelir, dia takımı tanır( işvar adamda), alexim canım benim çıkar yine ortaya, forvet gelir... oynasınlar biraz daha beraber... alışsınlar ideal 11i görelim... ki bence bu kadro 2 transferle avrupa ligi için çok iddialı duruma gelir...
semih'in yanına shaq
semih erden 1986 gaziosmanpaşa doğumlu. muhtemelen 90'lı yılların ikinci yarısında mahallede potaya asılırken gözlerinin önünden shaq, garnett, wallace geçiyordur. şimdi bu üç yaşlı kurtla aynı soyunma odasında soyunacak, aynı parkede idman yapacak, yan kabinlerde duş alacak. semih'in bu yeteneğiyle (!) bu konuma ulaşması züğürt adamın zenginliğidir, başka bir şey değil. tadını çıkarsın..
***
***
3 Ağustos 2010 Salı
köşeli'den mailler II
okulda oturduğumuz gün eve gittim hemen.. fb maçına 20.dakikasından itibaren yetiştim.. gassan beyle birer extra götürdük.. benden nefret etti young boys u tuttum diye ahahahahah..
şöyle bakınca geçen sene bizim kadro sizinkinden çok daha iyi derken bu sene sizin kilit roldeki adamlarınızın daha fazla olduğu görülüyor..
güvenilecek adamlar bizde cana, kewell, arda, baros, neill olsun.. elano'yu beğenirim ama yönetim veya kendisi ikisinden biri istemiyorum diyorsa o adamdan hayır gelmez artık, elano muallak.. -ki dikkat et arda dışında hepsi yabancı ve arada sakatlık problemleri fena baş gösteriyor-
fenerbahçe'ye bakınca volkan -ki boys maçında ipten aldı sizi-, gökhan gönül, alex, santos, emre, lugano, stoch var.. dia'yı izleyemedik ama hızlı zenci her zaman iyidir.. alınacak iyi bir forvet ve rotasyonunda semih var.. yedek rotasyonunda m.topuz gibi vasatın altına düşmeyecek ve artık kendini ispat etmesi gereken bi adam her zaman güven verir..
bu yukardaki kadro övgüsüne rağmen fb çok kötüydü boys maçında.. stoch inanılmaz bi adam eyvallah.. cidden bize sağlam gol attınız.. dia da geliyor sağ tarafa... forvete bi adam alınacak kesin olarak..
ama fener'in asıl problemi bence burani'yle, bilica'nın mevkisinde.. ki bundan dolayı boys maçında o kadar açık verdiniz.. burani çok vasat bi oyuncu, türk olsa eyvallah, selçuk tadlarında bi oyuncu zaten, oturtursun kulübede kullanırsın rotasyonda.. ama yabancı kısıtlaması kalksın diye bu kadar ağlarken burani gibi vasat oyunculara ilk onbirde forma verirsen kendinle çelişirsin... bilica desen, karakterine filan hiç girmiyorum ama lugano'nun yanında bu adamı oynatırsan, bekir veya önder bu sene en az 25 maç oynar ve size saç baş yoldurur.. çok maç gider.. volkan her zaman bu kadar top çıkaramaz..
ulan sadece iki eksik var diyeceksin.. ama bu iki adamın mevkisi kilit.. stoper ve ön libero baba mevkilerdir sezer.. -forvet alacaksınız diye o konuya girmiyorum iyi bir adam alacağınızı farzederek-
evet sezon başı.. 3 büyüklerin hiçbiri ışık vermedi avrupa maçlarında.. ama özellikle biz ve siz o kadar kötüydük ki insan korkuyor.. alex her ne kadar tapılan bir adam olsa da alex gidince alex gibi bir adam transfer etmeye çalışacağınıza inanmıyorum.. alex'in boys maçında geriye dönememesi, orta sahadaki derin boşluklar, defanstaki hatalar öyle 2 günde çözülecek sorunlar gibi gelmedi bana... bi de merak ettiğim birşey var, -kadro yapısı izin vermeyecek bence- ama aykut savunmaya yönelik bir futbol mu oynatacak acaba?.. merak ediyorum izleyip göreceğiz..
durum budur..
*burani, baroniye atfen: muhteşem bir kabak yemeği
-ulan düşün ne kadar sıkılıyorum fb ve gs hakkında birer sayfa kritik yazdık aq.. ahahahaahah-
şöyle bakınca geçen sene bizim kadro sizinkinden çok daha iyi derken bu sene sizin kilit roldeki adamlarınızın daha fazla olduğu görülüyor..
güvenilecek adamlar bizde cana, kewell, arda, baros, neill olsun.. elano'yu beğenirim ama yönetim veya kendisi ikisinden biri istemiyorum diyorsa o adamdan hayır gelmez artık, elano muallak.. -ki dikkat et arda dışında hepsi yabancı ve arada sakatlık problemleri fena baş gösteriyor-
fenerbahçe'ye bakınca volkan -ki boys maçında ipten aldı sizi-, gökhan gönül, alex, santos, emre, lugano, stoch var.. dia'yı izleyemedik ama hızlı zenci her zaman iyidir.. alınacak iyi bir forvet ve rotasyonunda semih var.. yedek rotasyonunda m.topuz gibi vasatın altına düşmeyecek ve artık kendini ispat etmesi gereken bi adam her zaman güven verir..
bu yukardaki kadro övgüsüne rağmen fb çok kötüydü boys maçında.. stoch inanılmaz bi adam eyvallah.. cidden bize sağlam gol attınız.. dia da geliyor sağ tarafa... forvete bi adam alınacak kesin olarak..
ama fener'in asıl problemi bence burani'yle, bilica'nın mevkisinde.. ki bundan dolayı boys maçında o kadar açık verdiniz.. burani çok vasat bi oyuncu, türk olsa eyvallah, selçuk tadlarında bi oyuncu zaten, oturtursun kulübede kullanırsın rotasyonda.. ama yabancı kısıtlaması kalksın diye bu kadar ağlarken burani gibi vasat oyunculara ilk onbirde forma verirsen kendinle çelişirsin... bilica desen, karakterine filan hiç girmiyorum ama lugano'nun yanında bu adamı oynatırsan, bekir veya önder bu sene en az 25 maç oynar ve size saç baş yoldurur.. çok maç gider.. volkan her zaman bu kadar top çıkaramaz..
ulan sadece iki eksik var diyeceksin.. ama bu iki adamın mevkisi kilit.. stoper ve ön libero baba mevkilerdir sezer.. -forvet alacaksınız diye o konuya girmiyorum iyi bir adam alacağınızı farzederek-
evet sezon başı.. 3 büyüklerin hiçbiri ışık vermedi avrupa maçlarında.. ama özellikle biz ve siz o kadar kötüydük ki insan korkuyor.. alex her ne kadar tapılan bir adam olsa da alex gidince alex gibi bir adam transfer etmeye çalışacağınıza inanmıyorum.. alex'in boys maçında geriye dönememesi, orta sahadaki derin boşluklar, defanstaki hatalar öyle 2 günde çözülecek sorunlar gibi gelmedi bana... bi de merak ettiğim birşey var, -kadro yapısı izin vermeyecek bence- ama aykut savunmaya yönelik bir futbol mu oynatacak acaba?.. merak ediyorum izleyip göreceğiz..
durum budur..
*burani, baroniye atfen: muhteşem bir kabak yemeği
-ulan düşün ne kadar sıkılıyorum fb ve gs hakkında birer sayfa kritik yazdık aq.. ahahahaahah-
köşeli'den mailler
hissedilen sıcaklıgın 3246872 derece oldugu şu günlerde işsizler kervanına katılan ünlü yorumcumuz köşeli'den aldığım mailler iyi geliyor doğrusu... arada imla hataları, yanlış kelimeler olacaktır, maildir..
trapano:
o değil de futbol konuşmadık hiç :) olum gs kötü cidden kötü
koseli@hotmail.com:
harbi konuşacak pek şey yok be sezer.. geçen sezondan beri dilimde tüy bitti mustafa sarp, ayhan ve barış bu takımın ilk 11 ine girdiği sürece bu takım asla ve asla başarılı olamayacak..
pino, serdar, hatta bazen kewell, elano hatta forvette batdal tutarsa baros galatasaray ın sağ açığında oynayabilir..
kewell,arda, emre çolak,serdar, pino sol açıkta oynayabiliyor..
anlayacağın sağ ve sol açık rotasyonu iyi.. sizdeki gibi no problem orda..
defansta sağ bek sol bek türk olmak zorunda olduğu için ve daha iyisinin türkiyede sadece gökhan gönül olduğunu düşünürsek sabri ve hakan balta iyidir..
stoperde kim ne derse desin serveti sevmiyorum.. neill'in yanına bir yabancı adam lazım.. savunma o zaman taş olur..
kale türk kalabilir.. -nedense güvenmek istiyorum ufuk'a.. aykuta değil ama!!-
forvete baros ve batdal'a alternatif bi adam kesinlikle alınmalı.. gönül isterki altyapıdan bi forvet çıksın 3.adam olarak.. anıl veya cem sultan gibi.. ama ne yazıkki olmayacak gibi.. bu yüzden 20 lik bi genç yabancıda fena olmaz..
ve ve ve...
asıl problem..
yılın en iyi transferlerinden biridir lorik cana... galatasaray'ın ordaki gediği o kadar büyükki.. cana bile yetmeyecek bariz.. elano kalacak olsada, gs'ın arka üçlüye bi 11'lik bi tane de alternatiflik en az 2 adam transfer etmesi gerek.. yoksa yine bize hüsran yine bize gözyaşı var..
şöyle bi hesapladım benim gerekli gördüğüm transfer sayısı 4..
yönetimin yapacaz dediği sayı 3..
ama yönetimden şöyle bi farkım ben gereksizlerin hepsinin yollanması yanlısıyım..
rijkaard hep kalsın, çok iyi niyetli, belgrad maçına baktıysan bu sene çok hırslı, arda benim futbol anlayışıma göre mevkisinde -sol açıkta, lütfen daha sonra spekülasyon yapma bu lafımla:))- dünyanın en iyi 10 oyuncusundan biri ama ama lanet olsun üzülerek söylüyorum galatasaray kötü yönetiliyor arkadaşım.. yönetim kötü..
önce takımdaki hurdalar gidecek.. ardından iyi transferler yapılacak.. sonra takım olunacak.. rijkaard, arda ve kewell'ın arkasında toplanılacak.. ölme eşeğim ölme anlayacağın..
şimdilik durum budur...
pino, serdar, hatta bazen kewell, elano hatta forvette batdal tutarsa baros galatasaray ın sağ açığında oynayabilir..
kewell,arda, emre çolak,serdar, pino sol açıkta oynayabiliyor..
anlayacağın sağ ve sol açık rotasyonu iyi.. sizdeki gibi no problem orda..
defansta sağ bek sol bek türk olmak zorunda olduğu için ve daha iyisinin türkiyede sadece gökhan gönül olduğunu düşünürsek sabri ve hakan balta iyidir..
stoperde kim ne derse desin serveti sevmiyorum.. neill'in yanına bir yabancı adam lazım.. savunma o zaman taş olur..
kale türk kalabilir.. -nedense güvenmek istiyorum ufuk'a.. aykuta değil ama!!-
forvete baros ve batdal'a alternatif bi adam kesinlikle alınmalı.. gönül isterki altyapıdan bi forvet çıksın 3.adam olarak.. anıl veya cem sultan gibi.. ama ne yazıkki olmayacak gibi.. bu yüzden 20 lik bi genç yabancıda fena olmaz..
ve ve ve...
asıl problem..
yılın en iyi transferlerinden biridir lorik cana... galatasaray'ın ordaki gediği o kadar büyükki.. cana bile yetmeyecek bariz.. elano kalacak olsada, gs'ın arka üçlüye bi 11'lik bi tane de alternatiflik en az 2 adam transfer etmesi gerek.. yoksa yine bize hüsran yine bize gözyaşı var..
şöyle bi hesapladım benim gerekli gördüğüm transfer sayısı 4..
yönetimin yapacaz dediği sayı 3..
ama yönetimden şöyle bi farkım ben gereksizlerin hepsinin yollanması yanlısıyım..
rijkaard hep kalsın, çok iyi niyetli, belgrad maçına baktıysan bu sene çok hırslı, arda benim futbol anlayışıma göre mevkisinde -sol açıkta, lütfen daha sonra spekülasyon yapma bu lafımla:))- dünyanın en iyi 10 oyuncusundan biri ama ama lanet olsun üzülerek söylüyorum galatasaray kötü yönetiliyor arkadaşım.. yönetim kötü..
önce takımdaki hurdalar gidecek.. ardından iyi transferler yapılacak.. sonra takım olunacak.. rijkaard, arda ve kewell'ın arkasında toplanılacak.. ölme eşeğim ölme anlayacağın..
şimdilik durum budur...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)