25 Haziran 2008 Çarşamba

takaslar, transferler ve aziz yıldırım...

nba'de sezon yeşil bir devrimle bitti ama heyecan son hızla devam ediyor..

bugün itibariyle tam 8 tane takım, koç'unu yenilemiş durumda..sezon içinde en çok konuşulacaklar kuşkusuz Chicago Bulls-Del Negro ve New York Knicks-Mike D'Antoni eşleşmeleri olacak..gelecek yıl hızlı düşüşüne devam edip bizim gibi vefakar taraftarlarını yine hüsrana sürüklemesi muhtemel olan phoenix, tam da bu yönde bi hamle yaptı ve takımın başına adı sanı belli olmayan Terry Porter'ı getirdi..

takas ve transfer mevzuları da ayyuka çıkmış durumda..odom-marion, boozer-brand, baron davis-rashead wallace takasları ciddi şekilde gündemde..en büyük bomba da lebron'un knicks'e gidebileceği dedikodusu..bu haber lebron'un full contrat'ının 2010'da biteceği düşünüldüğünde çok kulak arkası edilemiyor ve daha da önemlisi bu konuda henüz ciddi bi yalanlama da yok..

draftlar derrick rose, michael beasley ve o.j. mayo dışında bu sene çok fazla ilgi çekici değil..bizim memleketten de semih erden ve ömer aşık bu akşam seçilmeyi bekleyecekler...

ömer aşık, büyük itimalle san antonio tarafından birinci turda draft edilecek..ancak ömer'in nba'de oynaması için bu da yetmiyor..son sözü yine her zamanki gibi, ömer'e nba'e gitme yasağı bulunduran kontratı imzalatan spor dünyamızın baronu aziz yıldırım söyleyecek...

fgfgh

dream team 2008

birleşik devletler'in 2008 pekin olimpiyatları kadrosu açıklandı..kadro galaksinin en güzel kadrosu ama oldukça önemli bir riski de beraberinde bulunduruyor..uzun rotasyonunda kullanılabilecek sadece 3 adam var..chris bosh'ın sakatlandığı, howard'ın da maçın 5.dakikasında 2.faulünü aldığı kötü bir senaryo için fazlasıyla iç karartıcı bir durum...lebron'u papadopoulos'u savunurken ya da nesteroviç'le cebelleşirken izleyeceğimiz günler yakın gibi duruyor..

bu ilginç eksikliğe rağmen, olimpiyatların tozunu atabileceğine inandığımız kadronun diğer detayları aşağıda...

Carmelo Anthony (Denver Nuggets); Carlos Boozer (Utah Jazz); Chris Bosh (Toronto Raptors); Kobe Bryant (Los Angeles Lakers); Dwight Howard (Orlando Magic); LeBron James (Cleveland Cavaliers); Jason Kidd (Dallas Mavericks); Chris Paul (New Orleans Hornets); Tayshaun Prince (Detroit Pistons); Michael Redd (Milwaukee Bucks); Dwyane Wade (Miami Heat); Deron Williams (Utah Jazz). Coach; Mike Krzyzewski. Assistant coaches; Jim Boeheim, Mike D’Antoni ve Nate McMillan.


hjkhjk

22 Haziran 2008 Pazar

4'ün 3'ü



rusya dünyaları kaçırdı..biraz daha şutör olsalar, son toplarda daha dikkatli olsalar maç uzamazdı..hollanda 90 dakika çok bi şey yap(a)madı..sneijder biraz çırpındı, o kadar..84'te attıkları gol onlar için büyük piyangoydu..

semih diyoruz arda diyoruz ama arshavin ile pavlyuchenko'yu gördükten sonra bi daha düşünmek durumunda kalıyor insan..120+2 oynanırken ve sonuç 3-1 rusya lehineyken, arshavin'in hollanda yarısahasında attığı deparı optimum derecede gaza gelmiş tuncay bile zor atardı..

2002 dünya kupasından sonra bir kez daha mahşerin dört atlısından üçü almanya, türkiye ve hiddink oldu...

tek dileğimiz, bu sefer hiddink'le üçüncülük için değil kupa için karşılaşmak..

asasa

21 Haziran 2008 Cumartesi

Türk Futbol Ekolü

Artık Türk futbolu da İngiliz, Alman, İtalyan ve Latin Amerika futbolu gibi bir ekoldür. Bizim oynadığımız futbol bilinen alışılmış tüm ekollerin dışında oldukça kaotik ve mottosu da "everything is something happened"...

Bu delilik bu kaos bilimle mantıkla açıklanamaz. Başka galaksilerden canlılar gelip oynasa 119da gol yiyip çeviremez. Artık Almanlara 30-0 yenilsek de farketmez. Mantık yok, sistem yok, tanrı yok... biz yokuz... big bang gibiyiz..


Everything is something happened.

tatil

iş hayatındaki keşmekeşten, yumoş kokulu ütülü beyaz gömleklerden fırsat buldukça tatile çıkıyoruz..kutsal topraklar, dünyanın "bir" numaralı şehri, italyan turistler, nba nöbetleri derken blogtan uzak kaldık, az önce biten mucize maçla da geri döndük..

biz yokken; boston ihtiyar heyetinin yüzük takması barizzio'yu çok pis mutlu etti.. skibbe'nin yan koltuğu en doğru adama, davala'ya emanet edildi.. bahtsız bedevi fransa, çölde gözü dönmüş hollanda ile karşılaştı.. fotomaç önce ronaldo'yu cimboma, ronaldinho'yu da fenere transfer etti, sonra da vazgeçti ronaldinho'yu cimbom'a ronaldo'yu fener'e getirdi..

...

blogu karalamaya, fikrimizi söylemeye devam ediyoruz, edeceğiz..ama yine de, antalya'ya gitmek, dalga sessizliğinde kendi yaptığın cd'yi dinlemek vardı.. balığı mangala atmak, rakı dolu battal boy su bardağını sporun güzelliğine kaldırmak vardı..

adfasd

sözün bittiği yer!


bu takım ve bu takımın şampiyonada dahil olduğu bütün vukuatlar için yorum yapmak akıl karı iş değil..tam, "bitirdiler işimizi, evimize dönüyoruz" deyip iç dünyamızda taşkın hareketlenmeler yaşarken eşsiz mucizelerle hayata geri dönüyoruz..

bugünkü korku filminden akılda kalan kareler ise;

-rüştü'nün hayatının kurtaşını yaptıktan sonra 60 milyonun hayallerini 2 dakikalığına alt üst edişi,

-tuncay'ın büyük oyunu,

-gökhan zan-emre aşık ikilisinin cezasahası çevresinde canlı bomba gibi gezinmelerinin memleketteki kalp hastası sayısında yarattığı ciddi artış

ve

-hayatının tek bi saniyesinde bile mütevazi olma gereği duymayan narsist imparatorun mimikleri, şovları, ekseni etrafında kendi çapında takılmaları oldu...
fsfsşl

19 Haziran 2008 Perşembe

Truth (Gerçek) ve Acı Gerçek

Ben kazandım iddaa'yı Wasted Times!!!

Serinin 7. maça gitmesi için dua edip yattım; maça kalkmayacaktım. Sabah uyanıp ilk iş resmi siteye girip maç sonucuna baktım: Zafere dönüş, Celtics tekrar Şampiyon!!!
Ağlamaklı oldum; uzun zamandır (Beşiktaş'ın 100. yıl şampiyonluğundan beri) bu kadar sevinmediğimi fark ettim.
Süper bir sezon yaşadılar, yaşattılar. Sonuna kadar hak ettiler bu zor ve uzun maratonda şampiyonluğu. Bench'ten destek alamamalarına, Ray Allen'ın Play-Off'lardaki formsuzluğuna rağmen "The Truth" ve KG'nin fenomen oyunlarıyla aldılar şampiyonluğu. Yüzük takmaya aç bir takımdılar, bu yüzdendi belki de insanüstü performansları.


Gelelim acı gerçeğe:

Pierce 31, KG 32, Ray Allen 33, Cassell 39 yaşında..
Ne yazık ki, (benim açımdan tabii) Lakers'ın genç yıldızlarının seneye şampiyonluğu bırakma (hele ki bu ihtiyar kurtlara bırakma) ihtimali pek görünmüyor. Bir iki eklemeyle yenilmez armada olma ihtimalleri çok yüksek.

Boston için ise yapılabilecek tek şey, 3 starın (Truth, KG ve Allen) çevresine en az 3 kalifiye genç adam alıp, gelecek sezonlar için umut yeşertmek gibi duruyor.

p.s.: Bu acı gerçek Boston Formamı üzerimden çıkaracağım anlamına gelmeyecek!

Hiddink klasiği


Kalede Akinfeev, sol bekte Zhirkov, orta sahada Semak, önde Arshavin ve Pavlyuchenko.. Herhalde grup maçlarından ve özellikle turnuvanın en zevkli maçlarından biri olan bu geceki Rusya-İsveç maçından sonra bu adamları tanımayan kalmamıştır. Bu isimlerin böyle oynamasında ve Rusya'nın turnuvanın en güzel futbol oynayan takımlarından biri olmasında hiç süphesiz en büyük pay, turnuva sihirbazı Guus Hiddink'e ait. İşte büyük hoca takımını böyle eze eze yenecek şekilde oynatır, böyle elindeki imkanları optimum seviyede kullanır ve böyle bakışıyla duruşuyla tevazu sahibi olur.

Turnuvadan önce İsveç'in kaliteli bir kadrosu olduğunu ve sürpriz yapabileceklerine inandığımı söylemiştim. Ama hesaplarda, ilk maçta sağdan hızlı bindirmeler yapan Wilhelmmson'un sakatlığı, orta sahanın ortasında Kalstrom'un oynamayacağı ve Linderoth'suzluğun bu takımı bu kadar etkileyebileceği yoktu. Bunların ötesinde Fransa'yla birebir aynı zevksiz sistemi uygulama gafleti, başarısızlığı beraberinde getirdi. Makelele-Toulalan veya Svensson-Andersson ikililerinin orta sahaya hakim olmasına dayalı, tempoyu düşürüp usta golcüleriyle gol aramayı hedef edinen sistem en sonunda iflasını açıkladı.

Dünya futboluna dönüşün hayırlı ve yolun açık olsun Rusya, keşke imkan olsa da Türkiye ile finalini görebilsek..


Not1: Burada ayrıca bir parantez açmak istiyorum. Yukarıda yerdiğim sistem Fenerbahçe'nin bu sene Avrupa'da başarılı olmasını sağlayan sistem aynı zamanda. Orta sahayı Aurelio-Maldonado ile savunup, tempoyu iyice düşürüp, sinsi ataklarla olmadık zamanlarda olmadık goller bulan Fenerbahçe'de, şayet Zico devam etseydi ve sistemini de güncellemeseydi, bu taktiğin outclasse oluşunu farkedememiş olmanın diyetini, eski formundan uzak(!) futbolcularına ya da 10+ yabancıya izin vermeyen federasyona yükleyecekti.

Not2: Bu resmi 3 yıl evvel IKEA ile ilgili bir sunumda, İsveçle özdeşleşmiş en önemli öğeleri, sarışın güzel kadınlar ve Absolut'u vurgulamak için kullanmıştım. Madem bu gece maçı Absolut yudumlayarak izledik, Hiddink yerine bu foto buraya yakışır dedim. Kötü olmamıştır herhalde

14 Haziran 2008 Cumartesi

basket ayakkabılı futbolcular


burada net seçilemiyor ama resmi heryerde billboardlarda görebilirsiniz. çok mu zordu futbolculara krampon giydirmek?

13 Haziran 2008 Cuma

Ne Büyük Keyif


Amerika 94 de Brezilya kupayı kaldırdığında sevindiğimi hatırlıyorum ama o maçta Brezilyayı tutma sebebim olan, heyecan veren o hücum zihniyetini kaybettiği o turnuva, savunma zihniyetinin bir virüs gibi tüm dünya futboluna yayılmış olmasına sebep olmuştu. 98 de Fransa 2004 de Yunanlılar 2006 da ise İtalyanlar zafere ulaşmayı başarmışlardı.


Bu gece bunun son bulduğuna inanmak istiyorum İtalya ve Fransa'nın yıkılışı ne büyük bir keyif, artık yeni arayışlara gidecek olmaları ne mutlu, onları yıkan rakiplerini analiz edip kendilerini geliştirecek olmaları ne kadar keyifli kılıcak futbol dünyasını teşekkürler Marco Van Basten'e.

11 Haziran 2008 Çarşamba

hayır mı, şer mi?


genç olsun, başarıya aç olsun, dik dursun, e bi de alman olsun diye düşününce menüde kalanlar sammer, falco bi de skibbe oluyor..sammer ikna edilemeyip, falco'ya da güvenilmeyince imzayı atma görevi skibbe'ye kalıyor..

skibbe'yi fazla tanımıyoruz..cv'sinde dortmund ve leverkusen var..bi de 2002'de alman milli takımında rudi völler'in yardımcılığını yapmış..anlaşılan o ki, löw'ün geçtiği stajı O geçememiş..

şimdi ağır bir yükün altında..camianın evlatlarına çok görüleni hakettiğini göstermesi için 1 yılı, artı 1 de opsiyonu var...
jkjk

10 Haziran 2008 Salı

Değişen Kurallar, Değişen Futbol


İnanlmazdı....
Tek kelimeyle, inanılmaz bir maçtı.

Hollanda, kupa favorilerimden İtalya'yı yenmedi dün gece; futbolun statükosunu, savunma futbolunun son 10 senedeki dünya zaferinin yenilebileceğini gösterdi hepimize. Bir yandan adeta futbol dersi verirken, diğer yandan, savunma yapmayan, yapamayan bir takımın, rüya gibi hücum ederek dünyanın en büyük savunma takımına tarihindeki en büyük Avrupa yenilgisini tattırabileceğini gösterdi.

İlk golde herhalde hepimiz "bariz ofsayt, yediler İtalya'yı" dedik. Ama meğer sadece futbolun maküs talihi değil, aynı zamanda ofsayt kuralının ayrıntıları da değişmiş.

Aslen (muhtemelen Baggio zaafımın etkisiyle) İtalya'yı desteklemekteyken, Hollanda golü attığında "Gooolll" diye bağırır buldum kendimi. Ne kadar özlemişsek bol gollü güzel maçları artık, her gole sevinir olmuşuz.

Favorilerimi güncellemek için en az 2. maçların sonunu bekleyeceğim, ama artık umudum var, "iyi oynayan kazansın" lafı artık formalite icabı söylenmeyecek!

8 Haziran 2008 Pazar

Sabır Vol.2


Ben inadına kaybetmiyorum umudumu dünkü maçların ertesinde.

Klasik Türk medyası saldırılarını dinledikten sonra dün gece, Türk insanının ne kadar irrasyonel beklentileri olabileceğini, en ufak bir yenilgide de ne kadar fevri eleştiriler (pardon "saldırı) yöneltebileceğini bir kez daha gördük. Taktik eleştiriler yapılır, yazılır, çizilir. Ama hanginiz iddia ediyor ki ben olsam başta, yenerdik Portekiz'i diye, tartışırız..

İlk maçın futbol kalitesi, benim için zamanın izafiliği kavramını bir kez daha kanıtladı: maç bitmek bilmiyor, iki takım da ,bu düzeyde bi turnuvadaki futbol beklentimi tatmin etmiyordu. Kaval kemiğiyle atılmış bir kontratak golüyle süslendi futbol şöleni(!).

Paniğe gerek yok. Turnuva'nın belki en iyi kadrosuna yenildik, ve grubumuzdaki diğer rakiplerimiz (bilhassa İsviçre) bizden çok daha iyi değiller. Wasted Times'ın turnuva öncesi, "hazırlık maçları bitene kadar sabır" talebini, "ikinci maç bitene kadar sabır" olarak güncellemek ister, bugünkü maçları heyecanla beklemeye başlarım efem.

korku...ecel...


61 dakika boyunca "ne zaman gol yiyeceğiz" korkusuyla izledik maçı..rakibin üstünlüğünü gereğinden çok daha fazla kabullendik..topa sahip olamadık ve böyle olunca oyun içinde 4-5-1 den 4-3-3'e de dönemedik.. bu da tuncay ve mevlüt'ün oyunda kalışını, onlara ters ve düzgün top atması için ilk 11'de başlatılan kazım'ın varlığını anlamsızlaştırdı..marco'nun ilk yarıdaki inanılmaz özverisi bile portekiz'in standartının altına inmesini sağlayamadı...

hal böyleyken, ikinci yarıya sabri-kazım değişikliğiyle başlanabilirdi..böylece hamit-emre ve marco ile hem göbekteki direnç, hem de ranoldo'nun karşısındaki agresiflik arttırabilirdi..hoca bunu tercih etmedi ve sabri'yi mevlütle değiştirdi..belli ki, ronaldo'nun ilk yarıda içeriye yaptığı bi kaç "drive", hocayı fazlasıyla korkutmuştu..O'nun önüne 3-4 basamaklı bi kademe koymaya çalıştı..sonrasında golü de zaten sağ kanadımızdan değil, göbekten yapılan basit bi verkaçtan yedik..

golden sonra da yapmamız gerekenleri yapamadık..topu rakip yarı sahada tutabilme becerisi olan arda'yı, kendi etrafında dansöz gibi dönen tuncay'ın yerine düşünemedik..sanırım teknik heyet ve futbolcuların aklında, 1-0'ın turnuvaya dair motivasyonumuzu çok da etkileyecek bir skor olmadığı düşüncesi vardı ki bunu bozmak için çok da uğraşmadılar...

portekiz, bizim maçtan önce onlara yapmayı planladığımızın aslında nasıl yapılacağını maçın son dakikasında müthiş bi şekilde gösterdi..2. gol bizim için ders gibiydi..

şimdi, geriye kaldı 2..ve O 2'nin bugünkü futbollarından bize ümit çıkartmak da malesef ki zor..

ne onlar kolay yenilecek takımlar, ne de biz kolay yenebilen bir takımız..

umarım yanılırım...


4 Haziran 2008 Çarşamba

beşiktaşlı'nın demirören'le imtihanı...

demirören işkencesi son hızla devam ediyor.. son icraat, gelecek sezon için olimpiyat stadı'na taşınmak olmuş...

mevzu olimpiyat stadı olunca söylecek çok lafımız oluyor...trafikte geçirdiğimiz saatlere, atlattığımız donma tehlikelerine, aldığımız ilaçlara, yediğimiz iğnelere gidiyor aklımız..

aynı işkenceleri bu sene beşiktaşlı çekecek anlaşılan...

hadi fenerbahçe'nin stadını yapış tarzından ders çıkarmadılar diyelim, kasımpaşa stadını, ali sami yen'in ortak kullanılmasını ya da izmir'i de mi düşünemediler..

malesef düşünemediler...

zaten delirttikleri taraftarlarına son darbeyi de böylece vuruyorlar..

rakiplerin ferahlama hissi de maksimize oluyor..

helal olsun..

yola devam...

3 Haziran 2008 Salı

grup d; 3 yarı final adayı, 1 de sıkıcı...

Turnuvada en merakla beklediğim takımların 3'ünün, en sıkıcı takımla aynı gruba koyulduğu, turnuvanın en sıkıcı 2. maçının olmasını beklediğim grup (1. Almanya - Polonya, 2. Rusya - Yunanistan) olan d grubu malesef benim için eski dostlarla buluşmak ve sürpriz hayalleri kurmaktan öteye gidemiyor.






Takımlara gelecek olursak;

En sıkıcı olanı tabii ki Yunanistan.. Otto'nun catenaccio'cu agır savunmacı ekibi, oyun sistemlerinin çözülmesi ve de sistemin anahtar oyuncuları Basinas, Giannakopoulos ve Karagounis'in 2004 performansını bir daha yakalayamamalarının da etkisiyle, sadece oyunu çirkinleştiren (tabi bizce) ve artık sürpriz yapacak mecali bile olmayan bi takımı ifade ediyor.

Rusya ise Putin'le yeniden yükselişe geçen kızıl hayallerin estirdiği nostaljik CCCP yazılı kırmızı formaların hatırımda kalmış güzellikleri, Oleg Salenko'nun gol krallığı, Lev Yashin'in uzayan ellerinden sonra yıllardır uzak kaldığı Avrupa futbol arenasına tekrar dönüşünü kutluyor. Arshavin'li Zenith Petersburg'un Bayern'i 5'lemesi, grupta İngiltere'yi Spartak Moskova'nın yıldız golcüsü Pavlyuchenko'nun golüyle yenmeleri gibi başarılar ise, Hatayspor'u Türkiye Kupası finaline taşıyabilecek turnuva dahisi Guus Hiddink'in ellerindeki takımı Euro 2008'in sürpriz ekibi olmamaları için hiçbir sebep olmadığına inandırmaya yetiyor.

Ravelli-Brolin-Dahlin-Andersson 4'lüsüyle elde edilen lanetli Dünya Kupası 3.lüğünden sonra (ondan sonraki Avrupa Şampiyonası'na katılamamışlardı ki aynısı Türkiye'nin de başına gelmişti, ve keza 98'in üçüncüsü Hırvatistan'ın) bir türlü Avrupa'nın korkulan takımlarından olamayan Absolutçüler, arkada takıma hükmedebilecek yeni Juventuslu Mellberg, ortada sakatlıktan çıkar çıkmaz golünü çakan Linderoth, Lyon'un bu seneki yıldızlarından Kim Kallstrom, Premier Lig'den gelen hızlı kanatları Wilhelmsson ve Ljungberg ile Sarı Drogba diyebileceğimiz 2 sezon öncesinin Fransa gol kralı Elmander ve tabiki Roberto Carlos'u Milano'da rezil eden Zlatan ile gruptan çıkarlarsa diğer turlarda da etkili olabileceklerine inandığım ekiplerin başında geliyor.

Prenssiz İspanya ise Dünya Kupası'nda Villa,Torres ve Raul üçlüsünü kesmemek için mecburi 4-3-3 (wingerlarla değil, bildiğin 3 forvet işte) uygulamasını, yedekte oturtmayı göze alamayacağı oyuncuyu kadroya almayarak 2'li forvet ve daha dengeli bir takıma dönüştürmeyi düşündüğünü tahmin ettiğim Aragones'in bu sefer başarılı olmasını dileyen milyonlarca futbolseverin dualarıyla yine turnuvanın önemli ekiplerinden biri olmayı sürdürecektir.
Tahmini 11'im şöyle: Casillas-Ramos-Puyol-Marchena-Arbeloa-Fabregas-Iniesta-Xavi-David Silva-David Villa ve Fernando Torres'li 3 orta sahalı 4-3-1-2.

Kağıt üzerinde yine harika görünen İspanya'da gerçek olan şu ki;

Eğer turnuva yine hayal kırıklığı yaratırsa, Aragones Kral çarpmış Ersun'dan beter olur..

1 Haziran 2008 Pazar

grup b

italya-fransa rekabetinden sonra şampiyonanın en renkli rekabeti kuşkusuz b grubunda yaşanacak..

almanlar, ikinci dünya savaşında topraklarını çaldıkları polonyalıların, milenyimun başında da futbol yıldızlarını çaldılar ve ortaya bol münakaşalı, biraz sosyolojik, hafif politik bir futbol savaşı çıktı..

8 haziran pazar gecesi klagenfurt'da polonyalılar klose ve podolski olmadan da var olduklarını tüm dünyaya göstermek, almanlar da 2006 öncesi ektikleri tohumların karşılığını 2008'de kupa olarak istediklerini göstermek isteyecekler..

almanya turnuvanın en büyük favorilerinden..müthiş bir turnuva geleneğine ve devamlılığına sahipler..takım, 2 yıl öncesinin başarılı takımı..teknik direktör, yine aynı dönemin yardımcı antrenörü..futbol karakteri 2006 ile tamamen aynı..bunlara bir de avusturya'nın coğrafi yakınlığı, italya,fransa,ispanya gibi "ağır top"larla finale kadar karşılaşılmayacak olması da eklenince almanların evlerine en geç döneceklerden olabileceğini söylemek pek yanlış olmaz..takımın oyun yapısı 4-4-2..kalede lehmann, savunmada metzelder, lahm ve friedrich takımın bankoları..ortanın göbeğinde frings var..ortanın önündeki podolski ve ballack'ı herkes biliyor zaten..forvet de klose, kuranyi ve gomez var ama gomez-klose ikilisi daha olası...kadro yeterince iyi ve bundan da önemlisi gerçek bir takım kimliği var..kağıt üzerinde de olsa finalin yolu açık...

polonya ilk kez katılıyor turnuvaya..teknik direktörleri, mesleğin duayenlerinden..çok fazla tanımıyoruz ama elemelerdeki sıradışılıkları (portekizden 4 puan alıp grubu lider bitirmek gibi) onlar için yeterince büyük bir referans..

hırvatlar yıllardır çizgilerini koruyolar..15 yıldır uygulanan hücüm futbolu aynen devam ediyor..takımın başında 98 fransa'dan tanıdığımız biliç var..sahaya yayılışları 4-1-3-2.. eduardo'nun rezil sakatlığı takımı fazlasıyla etkileyecek gibi görünüyor..çeyrek finale kalsalar bile ötesi çok zor...

avusturya, bank asya birinci lig'de olsaydı şampiyon olurdu ama avrupa şampiyonası'ında alınacak bir puan bile süpriz olacak..ev sahibi kontenjanından burdalar ve uefa'ya katılmamak için başvurdukları bile olmuş..

çeyrek finale giderken almanyaya eşlik edecek takım büyük ihtimalle polonya ya da hırvatistan olacak..beenhakker faktörü, genç ve dinamik takım yapısı, polonyayı biraz daha ön plana çıkarıyor..

neticede, önümüzde almanya-polonya derbisiyle soslanmış güzel bir şampiyona yemeği var..

herkese afiyet olsun!