14 Şubat 2012 Salı

duruşma öncesi çalışma notları


Bugün aylardır süren şike sürecinde en olması gereken gün: savunma günü. Duruşmada neler olabileceğini tahmin edebildiğim için önceden bilinmesi ve farkında olunması gereken bazı noktaları hazır sular durgunken ortaya koymak istedim ki büyük ihtimalle bugün itibariyle iyice kutuplaşacak Türk futbolunun kızgın anlarında savunma amacıyla yazılmadığı anlaşılmış olsun.

Sürecin ilk gününden itibaren söylediğim ve bu yazının sonunda söyleyeceğim fikrimi en başta vurgulamak gerekirse, Galatasaray’ı herhangi bir pisliğe bulaştırmış her kim olursa olsun hem o kişiler hem de Galatasaray alabileceği en ağır cezayı alsın ve temizlensin, o kişi veya kişiler ise ahiret günü dahil hiçbir zaman karşıma çıkmasın. 1 – 3 – 5 yıl her neyse sonra tertemiz bizim Galatasarayımız olarak ilelebet var olsun.

Aziz Yıldırım’ın savunmasının 3 temel noktadan oluşacağını tahmin ediyorum:

  1. Süreçte uğranılan haksızlıklar – adalet sisteminin ve savcının kusurları, tutarsızlıklar
  2. Şike yapıldığı iddia edilen maçlardan görüntüler gösterilerek şikenin olmadığının ispatı (Batuhan’ın direkten dönen topu)
  3. Başta hatta belki de sadece Galatasaray’ın geçmişte yaptığı şikeler
Bunlarla ilgili olarak fikirlerim ise şu şekilde:
  1. En haklı olunan nokta soruşturma sürecinde yaşanılan haksızlıklar olacaktır. Türkiye’de en büyük kamuoyu Fenerbahçe kamuoyudur çünkü çok klasik bir kenetlenmiş in-group yapısı vardır. En kalabalık taraftar grubu ya da kulüplerini en çok seven olup olmadıklarını göstermeyen bu yapı her türlü tehdidi dışsallaştırmanın örneğini gösterir. İlker Başbuğ’u içeri alıp MİTçiler için özel yasa çıkaran, yıllardır suçu hakkında yorum yapılmayan gazetecileri içeride tutan devlet-i aliyye’mizin en büyük tepkiyi şike soruşturması sürecindeki uygulamalardan dolayı alması da biraz da bundandır. Önce kamuoyunun tepkisinin azaltılması amacıyla var olan / olmayan pek çok belge basına servis edildi. Polis haddi olmayan ve bir nevi suç olan açıklamalar yaptı. Her ne kadar şike / teşvik girişimleri yayınlanan tape’lerde 6 yaşındaki bir çocuğun anlayabileceği kadar açık olsa da Aziz Yıldırım epey zorlamayla Olgun Peker ve çetesinin lideri olarak gösterilmeye çalışıldı. Bütün bu aşamalarda kötü niyet bütün açıklığıyla ortaya serildi ve bende dahi Fenerbahçe’nin şikelerini ortaya çıkarılma sebebinin temiz futboldan ziyade Aziz Yıldırım’a yönelik bir operasyon olduğu izlenimi uyandı. Burada unutulmaması gereken nokta şu ki önemli olan insandır, herhangi bir insanın özgürlüğünü elinden almak bile Türkiye’de kulüpler üstüdür. Aziz Yıldırım dahi olsa bir insanı ailesinden haksızlıkla ayırmanın karşılığına paha biçilemez. Ama Aziz Yıldırım’ın mağduriyeti yapılmış olan şike ve teşvik girişimlerini de aklamamalı.
  2. Bu ise şampiyonluk yolunda Fenerbahçe’nin her maçını yüreği ağzında izleyen, neler çektiğini kendi bilen taraftarlar ve Aykut Kocaman’ın ilk günden beri bas bas bağırdığı nokta. Şikenin saha içine yansıması ne yazık ki maç görüntüleriyle anlaşılabilecek ya da aklanabilecek bir şey değil. Muhtemelen Aykut Kocaman’ın, Alex’in, kardeşim Burak’ın, arkadaşım Caner’in haberi ve niyeti bile yokken birileri telefonlar açmış, paralar göndermiş. Ne kadarı başarılı olmuş bilmiyorum ama sonunda şampiyon olunmuş, acı ama ne yazık ki gerçek ve bu da cezayı gerektiren bir durum.
  3. Bu süreçte izlenecek ve Türk futbolunu asıl parçalamasını beklediğim kısım ise bu. Türk futbolunun bütünlüğü falan umurumda değil bu arada, istediği kadar parçalansın niyetim bundan rahatsızlığımı dile getirmek değil. Sadece başkalarını itibarsızlaştırma çabasının kendini aklama yolu olarak gösterilmesini aşağılık buluyorum. Türkiye’nin Fransa’ya karşı Cezayir katliamını gündeme getirmesi ile aynı doğrultuda olarak bir suçu bilip de bunu kendi işine geleceği güne kadar saklamanın en basit tabiriyle suça iştirak ve ahlaksızlık olduğuna inanıyorum. Bu ülkede benim duyduğum ilk teşvik itirafı Ankaragücülü Cafer tarafından Galatasaray’ın Ankaragücü ile berabere kalarak 5. defa üst üste şampiyonluğunun yattığı maçta Fenerbahçe’den Ersun Yanal eliyle para aldıklarının açıklanmasıydı. Pek çok kişinin uydurduğu “hayali Zalad demeçlerinin” ya da “dediği öğrenildi” aksine bu benim gözlerimle gördüğüm ilk şike itirafıydı. Ama bugün bunu kimse hatırlamayacak. Bugün büyük ihtimalle meşhur Denizlispor – Fenerbahçe maçına atıfta bulunulacak. O sezonun “el değmemiş tertemiz bir lig istiyoruz - AnElka” senesi olduğu, Aykut Kocaman’ın Fenerbahçe maçından sonra tepki olarak teknik direktörlüğü bırakmaya kalktığını, Kayseri Erciyesspor maçında Emre Toraman’ın son dakikalarda eliyle çıkardığı topun hakem tarafından görülmediği yani açıkça söylemek gerekirse ligin son maçına kadar herkesin Galatasaray’ı mağdur gördüğü ama son maçın 16 dakika uzamasıyla bütün sezonun şampiyon aleyhine şaibe altına alındığı sene olduğunu kimse hatırlamayacak. Son 16 dakikaya girilirken Denizlispor’un kümede kalmayı garantilediği için aslında durumun Fenerbahçe lehine olduğu ayrıca tam da bu süreçte Appiah’ın direkten çıkan topu da akıllara gelmeyecek. Türkiye’de spor gazetelerinin en çok sattığı günün Fenerbahçe galibiyetlerinin ertesi günü olduğunu göz önünde bulundurur, Ferit “Moussa Sow” Şahenk’in basın organları ile Altan Passatkulu ile Damat Ercan Paşa’nın sinkaflı gökkuşağını düşünürseniz yarından itibaren basında neyin haber olacağını da tahmin edebilirsiniz. Savunma hakkı verilmeden saldırmanın ne olduğunu yarından itibaren görecek ve farkında olmayacaksınız büyük ihtimalle. Galatasaraylılar 140 karakter sınırlamalı twitter’da birbirlerine anlatacak aynı şekilde Türkiye’nin geri kalanı da Zalad’ın şikeyi itiraf ettiği yalanı gibi bir yalana inanacak yıllarca.
Uzun oldu biraz ama diyeceklerimin 10’da 1’i bile değil bu aslında. UEFA-TFF muhabbetleri, Mehmet Ali Aydınlar’ın kan dondurucu açıklamaları, Fenerbahçe Yönetimi’nin her programda vurguladığı Galatasaray takıntısıyla ilgili en az bunun gibi birkaç yazı daha yazabilirim ama onları dost sohbetlerine saklıyorum. Sadece Sabri’nin arkasına atılan topu gördüm, golü tahmin edebiliyorum, Muslera’ya dikkatli ol demek için yazdım bu yazıyı. Bugün yapılacak savunmayı yukarıda yazdıklarımı da aklınızın ufak bir köşesine not ederek yazıverin lütfen.

4 yorum:

juvenal dedi ki...

o kdr guzel yazmıssın ama konuya galatasaray gırınce sacmalamıssın. 16 dk uzatma nasıl fenerbahçeye yarar. normal bır maç 16 dk uzar mı. her atagımız konfetıyle kesıldı atak yapamadık rakıbı eksık yakalayamadık. kamyonlarla konfetı taşındı maç boyunca. bız o yıl 3 maç yaptık denızlısporla 6-2,3-0,4-0 kazandık sadece semıh 7 gol attı o takıma normal bı oyunda mı kazanamayacagız. maç uzadı 16 dk çünkü normal bir durumda tatıl edılmesı gereken olaylara sahne olan maç haluk ulusoy'un tetıkcılerınden selçuk dereli yüzünden tatıl edılmedı. bundan kım yarar sagladı kım şampıyon oldu. hala 16 dk fenerbahçeye yarıyor demeyın. ayrıca o sene hesaplarınızdan kaybolan 1 mılyon doların hesabını verın hanı belgelerını evıne kaçıran sızı bu belgelerle tehdıt eden yönetıcılerınız olmasına sebep olan 1 mılyon doları anlatın.

Al lee dedi ki...

@juvenal şahsi fikrim şudur ki, maçın temposunun düşmesi fb aleyhine bir durumdur doğru ama uzatılan ve bir daha kesilmeyen 16 dakikanın Denizlispor'un kümede kalmasının garantilendiği dakikalar olması fb lehine bir durumdur aynı şekilde. Maçın tatil edilmesini ise anlayamıyorum, maça başlamadan önce Gerets'in alnının kanadığı, Eser Özaltındere'nin ve Yardımcı hakemin ise kafasının yarıldığı maçlar oynandı bu memlekette, aynı şekilde sulu derbi vardı benim hiç hatırlamak istemediğim. Konfeti yüzünden tatil beklemek enteresan, belki basketboldaki gibi taraftarsız devam etmek bir sonuç olabilirdi ama o da örneği olan bir uygulama değil futbolda.
Kayıp 1 milyon doların hesabını nasıl verecekler bilmiyorum, ortada zayıf nokta bu görünüyor ama onca tape'i yargısız infaz olarak değerlendirip öte yandan kayıp 1 milyonu müthiş delil olarak görmek bana biraz tutarsız geliyor. Dediğim gibi eğer ki kayıp 1 milyonun altında teşvik çıkarsa ne ceza gerekirse en ağırından çekelim. Hatta bununla da kalmayalım 1992-93 Ankaragücü maçına, 2000'deki Cafer'in açıklamalarına, Petkov'un transfer parasına kadar gidelim derim. Öyle akla gelen 1 tek seneyle kalmasın bu herkes döksün eteğindeki taşları.

juvenal dedi ki...

macın tatıl edılme nedenı bı konfetı yuzunden olur mu ya indirmek ne kdr doğru. konfetı dedıgın macın basında olur biter. ama bir rakıbın her atagı organize şekilde konfetıyle kesılıyorsa ortada başka bir şey var demektir. ayrıca yıllar sonra maçın hakemi bile çıkıp evet tatil edilmeliydi ama tatil etsem hakemliğim biterdi diye açıklama yapmışken senın konfetı yuzunden tatıl olmaz demen mantıksız.

gerets ve yardımcı hakemın alnının yarılması olayları bı tane salağın ne bulduysa elınde sahaya atmasıyla olan munferıt bır olay o yönden bakarsan siz daha geçen sene volkanı öldürecektınız neredeyse kocaman şişeler attınız adama ama onun ıcın kımse mac tatıl edılsın dıyemez. ortada 2-3 tane ınsanın yaptığı salaklık var. ama denızlı macı ayrıca sulu derbi bunların dışında. cunku ıkısınde de belli bi organızasyon var. adnan polat'ın koltukların altına sular koydurdugunu, denızlıspor başkanının ıkametkagla bılet satıp stadın kapısına kamyonlarla konfetıler yagdırdıgını bılıyoruz. tatıl edılme gerekçesi bunlardır. munferıt olmaması yanı macı oynatmayacak noktada işler yapılmasıdır.

1 mılyon dolar mevzusu hakkında çok bilgi sahibi değilim. açıkcası şu son şike davasında yazılan hiçbirşeye inanmıyorum. tek bildiğim o sezon kasanızdan kaybolan 1 milyon dolar var ve açıklaması yok. evet ayrıca cafer'ın ıtırafları da var. teşvik primi verilmiş ztn spor yöneticilerinin çogu teşviki normal sayıyor nasıl bı kafadalarsa artık bılemıyorum allah hepsının cezasını versin.

Adsız dedi ki...

MAAllee seni

trapano