30 Kasım 2009 Pazartesi
Muhafız
İyi bir savunmacı ne yapar?
Çok az hata yapar, ceza sahasına yaklaşan tehlikelere geçit vermez. Daha iyisi ise, arkadaşlarının hatalarını da temizler.
Bir de maç kazandıranı vardır. Onlar bir takıma vasat forvetlerden daha fazla sayıda maç kazandırır.
Dün bunun çok iyi bir örneğini gördük Camp Nou'da. Puyol, gerçek bir kahraman gibi oynadı, Madrid hücumcularını hayatından bezdirdi, şutlarının valdes'e gelmesine bile müsade etmedi. Barsa alışılmışın üstünde çamura yattı, Busquets'in babasıyla arkadaş olan Pep, yavaştan bu adamın bu ortasahada ne işi olduğunu sorguluyor olsa gerek?
Her şeye rağmen, maçı sevdiğim taraf kazandı, kaderin cilvesi maçı yine Real sempatizanı abimle seyrettik, çocukken de öyle yapardık, hep real yenerdi, devir değişti..
28 Kasım 2009 Cumartesi
yandaş basın, bunu da yazın..
Peki neden bu kadar çığırtkanlık yapıldı ?
Onun için şunu diyorum. Beşiktaş büyük taştır. Altını oymaya çalışan altında ezilir . Yandaş basın bunu da yazın.
27 Kasım 2009 Cuma
Milli Takım'ın başına gelebilecek en güzel 2 şey..
Fas'l-ı Pierre
26 Kasım 2009 Perşembe
Her yerinden opuyorum
25 Kasım 2009 Çarşamba
İnter'i gören?
24 Kasım 2009 Salı
haftanın ardından
liderle başlayım. bugün yine oynansa 2-0 alacagı maçı kaybetti fenerbahçe. maçta açıkca görüldüki motive olamamış fenerbahçe. bunun en büyük sebebi lige verilen ara, ankaraspor maçı. doğal olarak uzaklaştı ligten takım. daum olası kaosu 3gol=60şınav ile önledi. bence doğruyu yaptı. şu haftaya kadar iyi götüren takımı cezalandırmak, eleştirmek yanlış olurdu. takım kendine gelecektir.
galatasaraya bakarsak, aslında onlarında konsantrasyon sorunu vardı. camia basketboldaki skandala odaklanmıştı. ardanın hastalığı bile gölgede kaldı. manisa da kötü takım değil. onlar da bugün ikinci sıradalarsa puan stoklarını iyi yapmışlar. şampiyonluğun en büyük 2adayından biri olma özelliklerine hiç birşey olmadı.
gelelim avrupanın en az gol yiyen takımına, lider ile puan farkını 4e indirince şampiyonluğun en büyük adayı olan beşiktaşa...durum gerçekten böyleyse niye yetiyor demirören bu kadar? çünkü az gol yiyen bu takım az da gol atıyor. rakipleri kazanmalarına rağmen güzel futbol yok diye eleştirilirken, hangisi 10da 10 yapar diye anketler düzenlenirken, avrupada gruplarından lider çıkarken, beşiktaş yeniliyordu. şu 6maçlık serinin hangisinde pozitif futbol oynamış da gelecek için umutlu haberler yapılabiliyor beşiktaş için? beşiktaşın iyi miyi olduğu yok uyanın!
trabzon sorunu teknik adam falan değil. yine değiştirdiler. taraftarın zihniyeti de değil. zaman da değil. zamanla alakası olsa geçen senenin rezilleri FB ve GS bu kadar kısa sürede nasıl toparlandılar. sorun kadro. bu kadroyla nereye şampiyonluk? göbekli kaleci, kemik yaşı 40 aşmış stoper, kalitesiz yabancılar, geniş olmayan kadro, yeteneksiz forvetler hepsi var... bugun nasıl türkiye liginden şampiyonlar ligi şampiyonu çıkmazsa, trabzonda şampiyon olamaz.
Farkımız Burada #3
23 Kasım 2009 Pazartesi
kırmızı kart yönetime
Yine mahşeri bir kalabalık ama bu kez biraz farklı. Herkes inançlı ancak akıllarda geçen sene Şükrü Saraçoğlu’ndaki Cisse’ye verilen ucuz sarı kartlar, İnönü’de Ernst’in ceza sahası içerisinde düşürülmesine göz yumulması ve Süper Kupa’daki Bilica’ya çıkmayan kırmızı kart..
Herkes dananın kuyruğunun kopacağını biliyordu akşama.. Ya sene başından beri tüm yandaş medyanın istediği gibi yarışta iki takım kalacak ya da Beşiktaş herkese inat bende varım diyecekti bu yarışta.
İşte bu duygularla yürüdük Dolmabahçe’deki mabedimize.
Stada girdiğimizde dikkatimiz ilk çeken taraftar gruplarına ait olan tüm pankartlar kaldırılmış. Yönetimin mesajı ise şu ”Sadece Beşiktaş”. Bizde sadece Beşiktaş için oradaydık.
Maçın teknik yorumunu uzatmaya gerek yok. Sene başından beri söylediğimiz bir gerçeği tüm kamu oyunun görmüş olması bizi sevindirdi.Sivok-Ferrari, Ernst-Fink ikilileri kalite olarak bu ligin çok üstündeler ve Beşiktaş’ı “taş” gibi yapıyorlar. Nitekim Fink tekrar ilk 11’de başladığından beri oynadığımız 7 lig maçında 1 gol yedik, o da Kasımpaşa maçındaki hakemin icat ettiği penaltı golüydü. Açıkçası Mustafa Hoca’nın bu gerçeği geç görmesi bize çok puan kaybettirdi.
Fink için ayrı bir şeyler söylemek istiyorum. Geldiğinden beri çok eleştirilen bu futbolcu için ünlü skor yorumcusu! Rıdvan Dilmen Bank Asya Ligi’nde oynayabilecek sıradan biri yorumunu yapmıştı. Ancak Fink yine aynı yorumcu tarafından Fenerbahçe’nin efsane futbolcusu olarak lanse edilen Alex’e sahayı dar etti ve muhteşem bir gole imza attı. Son paragraf maçın kırılma anına.. Kazım’ın gördüğü haklı ve kendi takımı içinde bir o kadar da gereksiz kırmızı karttı. Ancak bu kırmızı kart aslında Kazım’a değil, geldiğinden beri Kazım’ın bu tür hareketlerine göz yuman Fenerbahçe’nin tüm teknik, idari ve özellikle yönetim kadrosunaydı
Sen neymişsin be kartal!
22 Kasım 2009 Pazar
köşedeki bakkal, totalleşmeye karşı
İstanbul'un diğer iki takımının maçı Trap'ın tahminlerinin aksine lider olanın aleyhine sonuçlanınca iyice yalancı medyaya döndük. Yok o değil haberleri yaparken blog ismi veriyor adamlar kaale alsa lale resmi koyacak blog girişlerine altında da "cezayayi'na sevgilerle" diyecekler. Maç böyle bitince heyecanlanan Galatasaray taraftarları akmış yine tribünlere stad oldukça doluydu. Haftaiçi olaylarına ithafen Yiğit Şardan ile ilgili açılan pankartlar ve tezahüratlar, direkt olayın içinde olmamasına rağmen olayın sorumluluğunu üzerine alan bir yöneticiyi onore etmek ve yönetim kavramının olduğu yerlerde olması gereken anlayışı teşvik etmek açısından değerliydi bence. Bir yandan da hala istifa etmesi gerektiğini düşündüğüm ama ben kız takımıyla ilgileniyorum diyen omurgasızların kulağını çınlatmıştır umarım.
21 Kasım 2009 Cumartesi
farkımız burada!!! #2
geniş konya süperlige
19 Kasım 2009 Perşembe
utancı yaratanlar..
18 Kasım 2009 Çarşamba
Raikki-Out
Ne güzel komşumuzdun
küfüre karşıyız..
17 Kasım 2009 Salı
içimizdeki itin adım adım uyanışı..
Öncelikle evsahibi takım açısından bakalım bu ve benzeri olaylara. Hemen hepimiz kendi sahamızda olan bir derbiye gitmişizdir. Maçtan önce tek düşüncemiz bu maçın alınmasıdır. Şahsen benim aklıma maça giderken Fenerbahçeli taraftarları sıkıştırmak gelmez. Zira en büyük kaygım hemen her Galatasaray-Fenerbahçe maçında bir avuç rakip takım taraftarı arasındaki kardeşimin eve rahat dönüp dönememiş olması oluyor. Stada girmek üzereyken çadırın,meşalenin oralarda toplanmış tezahürat eden meşale yakan taraftarı görünce bir gaza geliyor insan. Evden çıkarken yalnız başına kaygılı yürüyen ben, stadın etrafındayken kendimi bir takımın mensubu olarak hissediyorum. Güçleniyorum ve rakip takımı ezeceğimizi yüksek sesle tekrar ederek içimde bir yerlerde ya kaybedersek diye söylenen vızıltıyı sindirmeye çalışıyorum. Hatta bir de bira cilalıyorum ki üstüne ya herşey ya daha güzel olsun ya da daha az umurumda olsun. Stada girip de yeşil zemini her gördüğümde yine heyecanlanıyorum. Antakya'dan İstanbul'a yeni geldiğimde ilk gittiğim maç olan Galatasaray-Fenerbahçe maçında tribünlere ulaşmak için koridorda koşuşum ve çimleri ilk gördüğümdeki mutluluğum geliyor aklıma. Hala koşmuyorum ama hala o kadar mutlu oluyorum. Sonra önce hakemler çıkıyor sahaya bir onlara küfür ediliyor. Anlam veremiyorum, hani baskı altına almaksa tamam da bu adamı yuhalarsan işe yarıyor mu hakikaten onu daha kavrayamadım. Her neyse futbolcular ısınmak için sahaya çıkana kadar sağımla solumla maç hakkında yorumlar yapıyoruz taktik, maktik, Şenol Hoca falan. Sonra bakıyoruz ki rakip takım futbolcuları çıkmış sahaya kimileri daha önce sana doğru dönüp kasıklarını tutmuş, kimileri bir baba hindiler çektirmiş. Muzaffer edalarla koşuyorlar bir avuç sarı taraftara. Bütün stadı sen doldursan da bir avuç rakip taraftarın çoşku içinde olması kızdırıyor seni. Sen de çağırıyorsun futbolcunu, git onların annesiyle tanış diye bağırıyorsun. Sonra dönüp o bir grup nefretlik insana (aralarında kardeşin olduğunu bile unutuyorsun o sırada) şu telleri parçalasak hepsini pişman etsek bir daha öyle coşkulu olamasalar diyorsun. Sonrası bildiğiniz gibi gelişiyor işte. Ama bu kadar uzun paragrafın özünde yine de kancıklığa varıyor yaptığının tanımı. Gündüz bekçi kulübesinin yanında kıçını devirip yatıyorsun. Gece senin gibi itleri bulduğunda ve senden daha zayıf birini bulduğunda başlıyorsun kovalamaya. Her ne kadar olayların gelişimi seni o sırada öyle olmadığına inandırsa da başlangıcına ortasına ve sonuna baktığında düpedüz itleşiyorsun sen de.
Peki ya deplasman maçında ne oluyor? Gerginlik, toplanma, alkol, gaza gelme vs. kısımlarını geçiyorum, tekrara gerek yok zira. Stadta takımını renklerinle desteklemek istiyorsun ama formanı iyice gizliyorsun ki görünme ve tartaklanma gözü dönmüş rakip taraftarlar tarafından. Nasıl olsa onlar seni az görürlerse saldırırlar, holiganlar, çapulcular. Teke tek gelemez ki namertler.. Bir şekilde polisin koruması altına giriyorsun işte maç çıkışında Haydarpaşa iskelesine kadar güvendesin nasılsa. Yiyorsa şimdi gelsin şerefsizler diyorsun, sanki polis senin tarafındaymış gibi. Biliyorsun ya telleri aşamayacaklarını ya da polise girişemeyeceklerini. Sallıyorsun parmağını savuruyorsun küfürleri. Peki sen kendini korunuyor zannederken ve el hareketi yaparken rakip taraftara ya bir şekilde yırtılırsa o teller, ya da basket maçında olduğu gibi polis molis dinlemezse rakip taraftar. O zaman da sportmen değil bunlar kapatın sahalarını diye ağlamaya başlıyorsun. Burada da itsin yine. Ama bu sefer yanından geçen arabaya saldıran ama içinden şoför inince kaçan türden bir itsin. Ya boşa havlıyorsun ya da kuyruğunu kıstırıp ağlıyorsun işte. Benim için bu maçlardaki olaylar hep böyle gelişiyor. Hep aynı tarafı tutuyoruz hep aynı itliği yapıyoruz. Hiçbirimiz daha delikanlı değiliz, olamıyoruz.
Oturup olaylar özelinde yazmayacağım durumu. Öncelikli bu süreçte tek olumlu hareket olarak şu meşhur bayan taraftarın kombinesini iptal eden Fenerbahçe Spor Kulübü'nü tebrik ederim. Ama kafamı karıştıran durumu da sormak isterim zira bir cevap bulabilmiş değilim. Bu kadın kimdir, idari personel midir, resmi amigo mudur, Fenerbahçe seyircisinin alınmadığı maçta bench'in arkasında ne işi vardır, burada bir ihlal yok mudur, varsa cezasını kim çekmelidir?
Beyazları boş bırakmayalım gençler
Wind of Change
Ben Formula 1’i izlemeye başladığım senelerde Lotus henüz terketmişti pistleri. O zamanlar bugünkü gibi McLaren Mercedes değil Lotus’tu Ferrari’nin en büyük rakibi.. Bu yarış tekrar yaşanacak mı bilinmez.... Bunu zaman gösterecek...
Diğer yandan Mercedes Brawn’ı alarak, en büyük rakibi (BMW) Formula 1’den çekilirken,o yatırımını artırarak adeta gözdağı verdi. Mercedes, McLaren’deki hisselerini de birkaç yıl içinde elden çıkararak tamamen kendi takımına yönelecek böylece. Diğer yandan McLaren’e motor sağlamaya devam edeceği açıklandı (en az 2015’e kadar). Fakat benim tanıdığım McLaren, bir başka takımın sahibi olan bir motor üreticisinden motor alacağına, başka bir anlaşmaya girecektir birkaç sene içerisinde. Benim öngörüm de bu muhtemelen BMW olacaktır.
yine formula yine Kemal'in ellerine sağlık diyoruz
Süleyman hep başbakan diyesim geliyor
16 Kasım 2009 Pazartesi
12 Kasım 2009 Perşembe
change of ownership (!)
semih'in de poposunda sorun var..
sen raul değil gutisin semih
semih efendi oynamak istiyor da ilk 11 şartlarını bilmiyor heralde... forvetteki enke gibi olacak bilmiyor. fb genç türk kaleciye, bjk genç türk beklere, gs genç türk ortasahalara karşı toleranslıdır. açıkcası ben semihe güizaya gösterdiğim toleransı göstermem, kişisel değil mevkisi yüzünden. bence semih kalsın kulubesinde gençlikten jokerliğe geçiş yapar birkaç yıl sonra...kulubemizde semih gibi bir gücün olduğunu biliriz. aramızdan geldiği sürekli gereken değeri veririz. herkes mutlu olur.
mavi donunu kendi getiren topçu
Hırsız var, başınızda hırsız var!!
Bu arada futbol ve siyaset diyince Besiktas'a baskan olmaya hazirlanan Murat Aksu ile ilgili de uzun uzun yazmak lazim öte yandan. Simdi degil ama belki bir sonraki postta Demirören mi Aksu mu daha hayirlidir irdelemek lazim.
pazar basket maçına mı gitsek yaw??
RIP
7 Kasım 2009 Cumartesi
when the game was ours...
lugano'nun bilinmeyen yönü II
6 Kasım 2009 Cuma
buruk galibiyet sevinci
4 Kasım 2009 Çarşamba
intervention
Diğer yazar büyüklerimin performansları yüzünden haftalık bir blog haline gelmeye başlayan cezayayında FB-GS derbisinden sonra yazılanlara inanamıyorum. Derbiden önce yazarlarıyla yorumcularıyla postlarıyla hep birlikte özgün bir blog olduğumuzu söylüyordum adsız dostlarıma...
Şimdi ise bakıyorum cezayayının GS kesimi anlamsız bir savaş içindeler, inanıyorumki Şubat ayında bugün yazdıklarını okuyunca "Oha bana nolmuş, bunu yazan ben miydim" diyeceklerdir. Sustum sustum biyere kadar. Barizzio ve ramram evli barklı adamlar, artık blogta pepe metin kıvamında takılıyorlar. gereksiz tartışmalara girmiyorlar."hey gidi gençlik" diyip gülüyorlar.
Önüne gelen hiçbir fırsatı kaçırmak istemeyen allee ise ekibini toplayarak az ve öz yazılarla cezayayını sarı kırmızıya boyamaya başladılar. Aklı selim maç yorumlarınıza, başka kimsenin aklına gelmeyecek komplo teorilerinize bugün cevap verecem. Ama önce wasted times'a asil duruşu için teşekkür ediyorum. Allah ona hagi gibi bir evlat versin ama babası gibi audit olsun.
Cevap1: Maçın hakemi kötüydü ama bizim için kötüydü. Maçtan önce olanlar geçen seneki rezaletin başmimarlarından ders almayı bilmeyen ardanın 50bin kişiyi provoke etmesiyle başladı. Biz görmedik ama rahmetli metin oktayın "metin fenerin a... s..." tezahuratlarına "eyvallah hallederiz" hareketleriyle karşılık vermezdi heralde. Bizim gördüğümüz hakan şükür de böyle olaylar içinde olmayıp birçok derbi maçta fenerin belalısı olmuştu. Bu kaptancığınız ise sahada top oynayacagına, tribünlerle oynayıp, kardeşi sinem kobalı koluna takarak, aydemir akbaş gibi yürümeyi tercih ediyor. ve sürekli ona sahip çıkılması gerektiği açıklamalarıyla kollanıyor. Bugune kadar 3. 4. eleme turlarında yaptıgı asistlerle istatistik yapan ardanın hangi büyük maçı aldıgını sorarım. enaz 25milyon euro etmesi için? (bunu apayrı postla tartışacagız.) o kaptanın bir an önce değişmesi gerekiyor. arda şaşla olmaz.
cevap2: Cezalara utanmadan şaşıran GSlılar hakikaten şaşırtıyor. 2yıl önce kendi sahalarında yaşananlardan sonra verilen cezayla bugunkünü kıyasladıklarında, bu cezanın ağır oldugunu söylemeleri gerekirdi. Mor menekşe şarkısına ceza isteyen alleeye: yeteeerrr allee allee yeteeerrrr"
sahada her türlü numarayı çeken keita için "tahrik vardı ne yapsın" dediniz. tahrik varsa yumruk hakkı olsun, bunu fifanın şikayet kutusuna atın. ayıp ayıp! Bizde ise 50bin kişi arasından yabancı madde atan 8kişi belirlendi, 2kişinin kombinesi iptal edildi. sizde böyle bir uygulama? tamam.
Cevap3: malum videoyu izledik. hatta diğer blogumda post ettim. günahım kadar sevmediğim adamların olayında sanki videoda arkada kahkaha atan aziz yıldırım mış gibi konuşuyorsunuz. kendi camianıza mensup herkişiyi seviyor takdir ediyorsunuz da böyle saçma sapan yorumlar yapıyorsunuz. ayıptır ya. gülüp geçin bunları...
bu postta biraz ileri gitmiş olabilirim. ama sizde biraz kendinize bakın lütfen. özellikle de allee...her zaman gıptayla baktığımız yeri geldi özendiğimiz allee abimiz söz konusu GS olunca köşallee oluyor, kallee olup kızarıyor yanlış hareket ediyor. üzülüyoruz.
http://4.bp.blogspot.com/_ljrK_RAAcQQ/Suic6m9zV0I/AAAAAAAAAFY/4vo8GYHgx3Q/s1600-h/Rita+Hayworth.jpg