Hikaye çok klasik. Anne yıllar evvel evi terk etmiş zengin ailesinin yanına dönmüştür. Fakir olan baba oğlunu zor koşullarda büyütmüştür. Anne'nin aklı yerine gelmiş içi evlat hasretiyle yanmaktadır. Bu sırada oğul da tedavisi sadece yurtdışında mümkün olan ve tedavi süreci oldukça pahalı bir hastalığa kapılmıştır. Baba herşeye rağmen oğlunun iyiliği için onu zengin annesiyle yaşamaya ikna etmeye çalışır. Bunun için de artık onu sevmediğini söyler içi kan ağlayarak. Oğul da babaya önce inanmaz ama sonra ben de seni sevmiyorum diyerek annesine gider..
Dün işte böyle bir gecede oğul söktüğü koltukları babasına fırlatarak, hiç görmediği ama hep hayalinde yaşattığı annesine koştu. Baba oğlunu ikna edebilmek için daha önce tarihi mutluluklar yaşattığı evinde hüsranı yaşattı. Baba son kez belki de en büyük fedakarlığı yaptı akıllardan silinebilmek için..
Bu futbol dilencisi romantikliği bir kenara bırakırsak yazacak çok şey var hala bitmiş Galatasaray'a dair. Takımın, kulübün yönetilemediği, kadro yapılandırmasının rezalet olduğu gerçeklerini tekrar tekrar dile getirmeye gerek yok artık. TT Arena'nın açılmasını en çok Adnan Polat bu hazzı yaşasın ve artık gitsin diye istiyorum. Ben kendisini hala çok seviyorum. Hiçkimsenin cesaret etmediği dönemde bu takımı devralarak artık yıldız futbolcuları beğenmediğimiz, hergün yeni projesine alıştığımız, kulüp batıyor söylemlerini duymadığımız hale getirdi. Ama futbol konusundaki çok yanlış ve kemikleşmiş yaklaşımları ve bütün kulüp bir yana 12 kişilik yönetim kurulunu birarada tutmasına yetmeyen karizması ile daha fazla faydalı olamıyor bu kulübe. Evet artık o koltukta çivi olmadığı için üzerine çok fazla gidiliyor ve altı çok fazla oyulmaya çalışılıyor. Ama Galatasaray Başkanı için böyle oyunlar bahane olamaz. Türkiye'de gruplaşmanın anavatanı Fenerbahçe Aziz Yıldırım Çiftliği haline gelebildiyse, Galatasaray'ı çiftlik haline getirmeden de olsa birarada tutmanın bir yolu vardır elbet. Önceki seçim döneminde de dediğim gibi Ali Dürüst'ün gelişi kaçınılmaz görünüyor. İnşallah hayırlısı olur. Ama bundan sonra gitmesi daha iyiyi getirecekse bile Adnan Polat'ın bu kulübe verdiklerine kimsenin dil uzatmaya hakkı olduğunu zannetmiyorum.
Bugün biraz daha açmak istediğim konu bu bloga Galatasaray yazmaya başladığım ilk günden itibaren muhakkak değindiğim Galatasaray taraftarı. Galatasaray'ın maddi olarak dibi gördüğü, Fenerbahçe'nin her sene yıldızlar getirdiği bir dönemde Cem Uzan isimleri dolaşmaya başlamıştı. O zamanlar Galatasaray'ın da bir Aziz Yıldırım'ı olsun diye ağzının suyu akanlara bu kulübün böyle bir yapısı olmadığını, Galatasaray'ı oluşturan değerlerden vazgeçilirse bir anlamı olmayacağını, eğer başka türlü bir kulüp hayal ediliyorsa Türkiye'de farklı yapılar ve değerler olduğunu gidip suyun öte tarafından bir takımın taraftarı olabileceklerini söylemiştim. Ama gelgelelim 1990'lardan sonraki başarılara endeksli olarak Galatasaraylı olanlar çoğalınca dedikleri gibi Türkiye oldu Galatasaray. Herşeyiyle bu memleketin insanını yansıtan ve tamamen başarıya endeksli bir taraftar kitlesi oluştu. 14 senelik çileyi çekenleri utandıracak bir görgüsüzlük hortladı. Cemil'ler Can'lar hatta sonrasında Aykut, Rıdvanlar'ın Fenerbahçesi olan kitle Galatasaray oldu artık. Galatasaray, Fenerbahçeleşmeye mahkum oldu devamında. Havaalanında futbolcu dövmek yerine tesislere hıyar bırakan lümpen değer bilmez taraftar kitlesi oluştu. Takım sahaya çıkarken Lincoln Lincoln diye bir tarafını yırtıp, akşamında Ahmet Çakar gazına gelip Lincoln'e ana avrat söver oldu. Kaptanını önce Metin Oktay'la özdeşleştirip tüketen sonra da kız arkadaşı üzerinden vuran alçaklar oldu. Maçın ilk yarısı bitmeden kalecisini yuhalayan, Servet Çetin'i Rijkaard'ın gittiği hafta tribüne çağırıp bir sonraki hafta yuhalayan karaktersizler ordusu oldu. Galatasaray, kimliğini hala bulamamış bir torba kömüre oyunu satan, Atatürk ile RTE'yi kıyaslayan, ama Atatürk'ü sevenin de klişelerden kurtulamadığı, değer bilmez, düşünemez, pragmatist, faşist Türk halkı oldu. Bir avuç kaldık aslında şehrin bu yakasına ait olduğuna inanan. Sessiz sedasız eve dönerken halen Nevizade Gecelerini mırıldayabilecek kadar bu kulübe aşık olan.
Seni yıkacak dozerin değil de, sana koltuk fırlatan değer bilmezin diyim Ali Sami Yen. Seni böylece tükettik ki artık TT Arena'da her başarısızlık senden ayrılığa bağlanmaz.
2 yorum:
Teşekkürler!
@manu
teşekkürler derken?
Yorum Gönder