18 Mayıs 2010 Salı

kepazelik

inanılır gibi değil. galatasaray yönetiminin son rezaleti basketbol takımının en iyi yerli oyuncusunu elinde tutamamak olmuş. Şu anda kesinlikle türkiye’nin en iyi dış oyuncusu olduğuna inandığım, oyunu oynarken kafasını çalıştıran aynı zamanda parkeye yüreğini koyan ve her şeyden önemlisi fazlasıyla gelecek vadeden bu genç adam gelecek sezondan itibaren trabzonspor’da oynayacak. Jo alves’in cebine 1,5 milyon euro alem parası koyup, gariban mehmet topal’a transferine izin vermek için 1 milyon dolarlık alacaklarından feragat etmesini şart koşan, kaptanını trübündeki çapsızlara ıslıklatıp sadece aşık olduğu takıma değil futbola küstüren yönetime yakışan bir icraat olmuş. galatasaray'da neler olduğuyla ilgili ayrıntılı bir yazımız olacak yakın zamanda ama şu anda kesin olan tek şey; üst üste saçmalıklarla yönetimin iyice mide bulandırmaya başladığı..
***

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Vint!*


Barsa 20. şampiyonluğunu aldı, söke söke, zorlanarak da olsa.

Dün akşam uzunca süren Benelux tatili dönüşü (bir iki gün içinde yazacağım) eve dönüşüm 20:10'u bulunca koştur koştur açtım Ntv-Ntv Spor ikilisini. İki takım da epey kötü futbol oynuyordu, garip bir şampiyonluk paniği içerisinde. Barsa rakibin kendi kalesine atmasından sonra (ki diğer bir bakışla Pedro'nun banttan ince görmesi de diyebiliriz) klasik gevşekliğine döndü, bulduklarını attı ve heyecan yaratmadan kapattı defteri.

99 puan, kantarın topuzunun kaçtığının göstergesi. Madrid'le bu sene topladıkları toplam puan, bol mücadeleli bir senede ilk 3'ün aldığı toplam puana yaklaşıyor olabilir (mi?).

Bu düzeni, Barsa'nın sinir bozucu koşusunu bozmak isteyen Madrid muhakkak yeni sezona çirkef, karizmatik ve başarılı bir hoca getirecek (zaten aday sayısı 2-3'e iniyor). Bir de içeriden transfer yapabilirlerse kolay çökertirler. Ama sürpriz olur Messi-Xavi-Iniesta-Puyol iskeletinden birinin gitmesine pek ihtimal vermiyorum.

Hasılı, Primera Division'da güzel bi sezon olmadı, Katalanlar haricinde çok fazla sevinen çıkmadı. Umuyorum, sıklıkla belirtildiği gibi "makas" açılmaya devam etmez, sevilla'ların Valencia'ların şampiyonluğu zorladığı sezonları tekrar görürüz.

*katalan dilinde "yirmi"

15 Mayıs 2010 Cumartesi

delonte west ve lebron'un annesi

link burda, http://wcwpsports.blogspot.com/2010/05/west-sleeping-with-lebrons-mom-reason.html haber çok ilginç..güya lebron'un annesi gloria james'in (ilgilenenler için yukarıdaki fotoda sağ taraftaki abla) takım arkadaşı delonte west ile ilişkisi varmış, lebron boston serisinin 4.maçından önce bunu bir şekilde öğrenmiş ve takıma küsmüş..gerçekle alakası var mı yok mu bilmiyorum ama bu konu lebron'un transferi sözkonusuyken gündem yaratabilir..bu arada lebron'un transferi şu anda konferans finalleri kadar önemli gündem maddesi..bakalım new york belediye başkanı şehrin anahtarlarını kral'a teslim edecek mi?
***

14 Mayıs 2010 Cuma

mike brown'un eseri

kim ne derse desin, playoff'larda konferans yarı finalleri gelip çattığında celtics-cavs serisinin en büyük favorisi cavs idi ama malesef herkesin şaşırdığı büyük bir süpriz yaşandı ve boston seriyi 4-2 kazanıp konferans finaline yükseldi. peki cavs adına bu hezimetin sorumlusu kim? otoritelere bakılırsa başsorumlu lebron ama benim fikrim pek de öyle değil. celtics serisinin başrol oyuncusu bence koç mike brown..peki brown ne yaptı? öncelikle, pota altını varejao - hickson ikilisi ağırlıklı oynatması gerekirken shaq - jamison'da gereksiz ısrar etti brown. gerçekten merak ediyorum rondo'ya mo will'i vererek ne düşünüyordu ya da özellikle serinin 4. maçında garnett jamison'ı ezerken acaba ne geçiyordu aklından? shaq bi metreden ısrarla kaçırmaya devam ederken beynine oksijen gidiyor muydu brown'un? ulan adam mı kalmadı kaç maç shaq üzerinden oynadın? koy hickson'ı ayakları çabuk atletik adam garnett ne kadar baş edebilecekti ki hickson ile? jamison tamam oynamalı ama en azından garnett'in kenarda olduğu zamanlarda değerlendirmesi gerekiyordu jamison'ı. neden deli west savunmadı rondo'yu seri boyunca? ki west'in hücum yönünden de -en azından playofflarda- mo'dan aşağı kalır yanı yoktu? al işte rondo kahraman oldu..gerçekten anlayamadım koç brown'u, geçen sene orlando serisinde de eli kolun bağlı kalmıştı bu adamın..hatalardan hiç mi ders çıkarılmaz..şimdi gel barizzio'nun laflarıyla, dalga geçmeleriyle uğraş..hayır clevalend'ı da sevsem bi şey demiyecem. serinin müsebbibi ben değil, koç brown sevgili barizzio..ona göre..
***

5 Mayıs 2010 Çarşamba

fenerbahçe türkiye kupasına renk katıyor...

madem alamayacaksın her sene her sene finale kadar niye çıkarsın kardeşim? fenerbahçe'nin olayı başlıkta da belirttiğim gibi kupaya renk katmaktır..trt'in maç yayınlarını özlemişiz, maç öncesi belediye başkanı, emniyet müdürü ve vali ile ropörtajlar ufak çapta "ne oluyor lan" dedirtti. maçı da kupayı da golü yedikten sonra beraberliği panik dakikaları gelmeden bulan trabzonspor hak etti..colman'ı ve özellikle selçuk inan'ı ayrı bi yere koymak gerekiyor. tranzonspor adına farkı onlar yarattı..fenerbahçe'nin urfa'daki varlığı alex'in varolduğu ölçüdeydi. kaptan da yapacağını yaptı zaten, golü yoktan yarattı adeta..2-1'den sonra ömer üründül'ün semih ve gökhan'ı almıyor diye daum'a saydırması ayrı bir konudur, geçelim..gap arena'da kolbastı bu ülkenin güzel bi fotoğrafı oldu, not düşmek lazım..trabzonspor başkanı ben olsam takımı bu akşam trabzona götürmem, sıragecesi-ciğköfte olayına girer, galibiyetin keyfini çıkarırdım..bu arada kupa töreninde song'un üstündeki formada yazan "rasimcan" ismi ne demektir, biri biliyorsa yazsın şuraya..neticede song gibi kaptana yakıştı kupa kaldırmak..
***

4 Mayıs 2010 Salı

This is how we do!


Wasted'a cevabı erken geldi yaşlılar konseyinin. NBA'in Milan'ı da diyebiliriz onlara. Rondo bu durumda Pato mu olur? 19 asist 1 maçta nasıl yapılır?
Sadece haberini okumak bile "fincanı taştan oyarlar" diye bağırmama yetti. Şimdi onlar düşünsün..

3 Mayıs 2010 Pazartesi

kobe-lebron

Lebron’un mvp ödülünü kaptığı günün gecesinde kobe’nin surat ifadesi nasıl olabilirdi ki? Rakipler için bu adamı sinirlenmesinden daha büyük bir felaket olamaz. Kobe dün gece bütün hıncını utah’dan aldı. Son 5 dakikadaki 12 sayı ve muhteşem oyun lakers’a elinden kayıp giden maçı geri getirdi. Aslında dün geceki maç 2010 playofflarında sıkça tekrarlanan bir senaryonun bir daha sahneye konmasıydı. Süper bir maç başlangıcı sonra hafif rehavet ve rakibin geri dönüşü.. boozer’ın ne kadar önemli bir adam olduğunu tartışmayacam ama dün gece skor 95-96 iken kobe’nin girmeyen şutunda ribound’u odom’ın ellerine bırakarak utah’ın seriye yenik başlamasına neden oldu. Serinin akıbetinin ne olacağı aslında çok açık. En basitinden Jazz’da pota altında bynum-gasol’la mücadele edebilecek bir güç yok. Yakışıklılığı ve şutu dışında bir becerisi olduğuna inanmadığım kyle korver’la, tek başına yırtınan deron’la batı finali çok zor görünüyor..Batıda diğer finalistin hangi takım olacağı konusunda net bir tahminde bulunmak çok zor ama doğuda cavs’in boston’u rahatça geçip hatta süpürüp finale çıkacağını düşünüyorum. Magic-hawks eşleşmesi de süprize açık ama elbette favori magic..hawks’i süpürseler bile lebron’un onlara iki yıl üst üste nba finali oynama şansı vereceğini düşünmüyorum..

***

Helal Twente


Sezon boyunca bir kaç arkadaşımın "mutlaka seyret, çok iyi takım" dediği Twente'yi hep hor gördüm, ciddiye almamıştım doğrusu. Bu haftasonu izledim maçlarını, fena kapak oldu bana Twente'nin şampiyonluğu ve güzel futbolu.

Her ne kadar önemli ölçüde Ajax ve PSV'nin yarattığı otorite boşluğunun etkisi olduğunu ısrarla düşünsem de, benim futbol takip ettiğim dönemde Hollanda'dan 5. şampiyon çıktı. Tabi bu durum da biz nötr seyircilerin çok hoşuna gitti.

Bakarsınız dünyanın farklı ülkelerinde (?) şampiyonluk kovalayan "anadolu" takımlarına örnek olur bu durum! Olsun demiyorum, aman yanlış anlaşılmasın..