Galatasarayin yillardan beridir gormedigi olcude hareketli bir devre arasi transfer donemi oldu. Isin ilginc yani Haldun Ustunelin bir de golcu arayisinda oldugu ayni zamanda leo ve nondaya fesih teklifi yapildigi iddialari. Galatasarayin devre arasinda zorunlu tek bir transfer ihtiyaci vardi bence. O da sezon boyunca bas bas bagiran defansi tecrubesiyle toparlayacak bir futbolcu. Gonul Marquez diledi, gelen Lucas Neill oldu, hayirli olsun dedik. Hesaplari bozan ise Milan Barosun donus tarihinin ertelenmesi oldu. Ligin ilkyarisinda sakat olmasaydi takima katabilecekleri ve Nondanin katamadiklari gozonunde bulunduruldugunda hic olmazsa uzun lig maratonunda forvete ihtiyac cikti ortaya. Burada kisa vadeli cozum olarak Jo Alves kiralandi. Goruldugu gibi bu transferlerin her ikisi de acil ihtiyactan makul kosullar icerisinde yapilmisti. Zaten bosluk olan noktalara yapildigi icin de oturmus bir takimin dengesinin bozulmasi gibi bir durum olmayacakti. Ama bu noktada baska bir transfer daha yapti Galatasaray. Almaguer'le agzimiz yanan, Marquez diye heveslendigimiz Meksika'dan çok genç ve yetenekli bir futbolcuyu, Giovanni dos Santos Ramirez'i opsiyonu Galatasaray'da olmak üzere kiraladi. Bu transferi kumar olarak degerlendirenler, maddi açidan herhangi bir yük getirmedigi gerçegini gözardi ediyorlar. Yani hangi transfer maddi açidan kumar degildir diye sorsan budur derim açik açik. Ama Gio transferinin maddiyatin ötesinde düsündürdükleri de var. Galatasaray diger transferlerinin aksine Gio'yu bir boslugu doldurmak için ihtiyaçtan yapmamistir. Sezon içerisinde takima uyumunu test edip gelecekte kadrosunun önemli elemanlarindan biri olmasi planlanmistir bu transferle. Ayni bölgede oynayabilecek Kader Keita, Elano, Arda, Caner Erkin, Aydin Yilmaz, Serdar Eylik ve en önemlisi Harry Kewell opsiyonlarina ragmen alinmistir. Burada sayilanlardan Caner'in bonservisinin 3.5 m Euro oldugunu, Keita ve Elano'nun Dünya Kupasi'nda gelecek tekliflere göre gidebilecegini ve Arda'nin yurtdisina transfer olma istegini gözönünde bulundurmak gerekir. Kisa vadede Gio'nun ilk 11 oyuncusu olmasini beklemiyorum zaten. Rijkaard da Ankaragücü maçindan sonra yetenekli oldugunu ve bir yerlere gelecegine inandigini söyledi. Altini çizmek gerek bir yerlere gelecek Gio, henüz gelemedi yani. Yukarida adini saydigim futbolculardan Aydin Yilmaz benim için ziyandir zaten defalarca yazmisimdir bu blogda. Serdar Eylik ise iyi giris yaptigi Netenyahu maçinda sakatlandiktan bir türlü geri dönemedi takima. Az süre buldugu maçlarda da etkisini ortaya koyamayinca Orduspor'a kiralandi.
Olayin bir de taktiksel ve sistemsel fetis boyutu var tabi. Frank Rijkaard sistemi överken ve Galatasaray'in sistemden taviz vermeyecegini söylerken kasti matematiksel degildi. Ama insanlar durumlari daha kolay algilayabilmek için 4-3-3, tek forvet, b plani gibi noktalara indirgediler durumu. Sistemli bir takim maç içerisinde kolaylikla dizilis degistirebilir ve bir dizilise bagli kalmak zorunda degildir, basta bunu anlayabilmek lazim. Türk futbol tarihinin en makine düzenindeki takimi 90'li yillarin sonundaki Fatih Terim takiminin en önemli özelligi de oyunculara bagli kalmadan, maç içerisinde farkli dizilisleri basariyla uygulayabilmelerinden kaynaklaniyordu. Frank Rijkaard sistem derken, pas futbolunu, futbolun temel ilkelerini kaybetmeden oynayan bir takimi kastediyordu süphesiz. Yani Kasimpasa maçinda forvetin ikilenmemesi taktiksel yorumdur orada sisteme bagli kalmak forvete geçeyim mi diyen Servet'e yerine dön demektir. Simdi bunlarin isiginda düsünürsek Gio 4-3-3'ün neresinde olacak, aman sistemden taviz mi verilecek safsatalarina gerek olmadigi ortadadir. Dizilis maça göre, oyuncu yapisina göre degisiklik gösterebilecektir.
Peki bu gelecek düsünülerek yapilan transferin takima ne zarari olabilir? Asil üzerinde düsünülmesi gereken bu bence. Galatasaray teknik kadrosu ve altyapisi tamamen yabanci hocalarin elinde. A takima gelen giden bir sürü oyuncu var. Bir de her zaman övünülen altyapidan çikan, 11 Türkle kazanilmis sampiyonluklar görmüs Arda, Sabri ve Ugur gibi takimin kendi degerleri var. Bu adamlardan kurulacak bir 11 sahada yardimlasmayi ve takim ruhunu 100% yansitabilecek mi? Yeni gelenlerin, teknik ekiple ya da futbolcularin bazilariyla daha önce birarada oynamis olmalari elbette ki uyum sürecini azaltacaktir. Ama bu bile her zaman övünülen Florya havasinin eksimesine engel olamayabilir. Bu noktada yine sözü taraftara getirecegim. Her insan performas düsüklügü yasayabilir. Her insan hayattaki ülküsünü dönem dönem yitirebilir. Takimin amacini ve hirsini kaybettigi anlarda sahada bir takim olarak var olduklarini ve bu takimin basarisinin milyonlara ne ifade ettigini onlara sürekli hatirlatmak lazim. Bunu yaparken mümkün oldugunca bireysel tezahürat ve tepkilerden kaçinmak lazim. Zira bu kadar üst düzey futbolculardan olusan bir takim basarisiz olursa bunun sebebi kendilerini takim degil birey olarak degerlendirmelerinden kaynaklanacaktir. Tepkilerin bireylere indirgenmesi bu durumu körükleyecektir.
Olayin bir de taktiksel ve sistemsel fetis boyutu var tabi. Frank Rijkaard sistemi överken ve Galatasaray'in sistemden taviz vermeyecegini söylerken kasti matematiksel degildi. Ama insanlar durumlari daha kolay algilayabilmek için 4-3-3, tek forvet, b plani gibi noktalara indirgediler durumu. Sistemli bir takim maç içerisinde kolaylikla dizilis degistirebilir ve bir dizilise bagli kalmak zorunda degildir, basta bunu anlayabilmek lazim. Türk futbol tarihinin en makine düzenindeki takimi 90'li yillarin sonundaki Fatih Terim takiminin en önemli özelligi de oyunculara bagli kalmadan, maç içerisinde farkli dizilisleri basariyla uygulayabilmelerinden kaynaklaniyordu. Frank Rijkaard sistem derken, pas futbolunu, futbolun temel ilkelerini kaybetmeden oynayan bir takimi kastediyordu süphesiz. Yani Kasimpasa maçinda forvetin ikilenmemesi taktiksel yorumdur orada sisteme bagli kalmak forvete geçeyim mi diyen Servet'e yerine dön demektir. Simdi bunlarin isiginda düsünürsek Gio 4-3-3'ün neresinde olacak, aman sistemden taviz mi verilecek safsatalarina gerek olmadigi ortadadir. Dizilis maça göre, oyuncu yapisina göre degisiklik gösterebilecektir.
Peki bu gelecek düsünülerek yapilan transferin takima ne zarari olabilir? Asil üzerinde düsünülmesi gereken bu bence. Galatasaray teknik kadrosu ve altyapisi tamamen yabanci hocalarin elinde. A takima gelen giden bir sürü oyuncu var. Bir de her zaman övünülen altyapidan çikan, 11 Türkle kazanilmis sampiyonluklar görmüs Arda, Sabri ve Ugur gibi takimin kendi degerleri var. Bu adamlardan kurulacak bir 11 sahada yardimlasmayi ve takim ruhunu 100% yansitabilecek mi? Yeni gelenlerin, teknik ekiple ya da futbolcularin bazilariyla daha önce birarada oynamis olmalari elbette ki uyum sürecini azaltacaktir. Ama bu bile her zaman övünülen Florya havasinin eksimesine engel olamayabilir. Bu noktada yine sözü taraftara getirecegim. Her insan performas düsüklügü yasayabilir. Her insan hayattaki ülküsünü dönem dönem yitirebilir. Takimin amacini ve hirsini kaybettigi anlarda sahada bir takim olarak var olduklarini ve bu takimin basarisinin milyonlara ne ifade ettigini onlara sürekli hatirlatmak lazim. Bunu yaparken mümkün oldugunca bireysel tezahürat ve tepkilerden kaçinmak lazim. Zira bu kadar üst düzey futbolculardan olusan bir takim basarisiz olursa bunun sebebi kendilerini takim degil birey olarak degerlendirmelerinden kaynaklanacaktir. Tepkilerin bireylere indirgenmesi bu durumu körükleyecektir.
Katılıyorum da, Serdar Eylik Orduspor'a kiralandı, unutmayalım.
YanıtlaSilHa, unutmamışsınız, ben atlamışım direkt paragrafın sonuna bakmadan.
YanıtlaSil