Geçen sene Galatasaray, birbirinden ayrı hareket eden defans ve hücum takımına dönüştüğü için rahatsız oluyordum. Her ne kadar dar alanda ayağa pas sistemi oturtulmaya çalışılmışsa da takım bir bütün olmaktan çok uzaktı. Bugünün Galatasaray'ı ise her ne kadar büyüklerimizden dinlediğimiz Rinus Michels efsanesi "total futbol" ile alakalı olmasa da takım olarak bütünlük gösteren bir takıma daha yakın. Ama takım olarak hücum etmekte göstermiş oldukları gelişim kadar defans anlamında gerileme içerisindeler. Takım 2-0 mağlup durumda olmasına rağmen hücum anlamında disiplininden taviz vermezken, maçın başından son dakikasına rağmen savunmaya dair hiçbir disiplin ve düzen gösteremedi. Artık komedi dizisine dönüşen ofsayt taktiklerinin nasıl uygulandığını aklım almıyor ki üzerine söylenecek söz bulamıyorum. Zira eskiden F.Akyel bozardı ofsaytı diye söylenirken şimdi defans bütün olarak ofsaytı bozuyor resmen. Ama bunun ötesinde özellikle Caner'in savunma konusundaki genel eğitimsizliği ve maç eksikliğine, Servet'in Galatasaray'a savunma dışında da hizmet verme aşkının kabarmasıyla gitgide saatli bombaya dönüşmesi biraraya gelince ve takımın hücum duran toplarına gösterdiği özenin yarısını savunma duran toplarına göstermemiş olması eklenince ortaya bugünkü tablo ortaya çıkıyor. Ben çoğu kimselerin ağzına sakız olan bu takıma Popescu lazım kelimesini çok basit buluyorum. Elbette defanstan topla çıkılabilmesi çok önemlidir ve takımın içerisinde defans kurgusunu sağlayacak bir dünya yıldızı çok faydalı olacaktır ama defans sadece defans oyuncularına bırakılmayacak kadar ciddi bir iştir.
Hücum anlamında Galatasaray sürekli golü aradı. Özellikle Keita ilk günlerine dönerken, Elano kendisini ağır olmakla suçlayarak futboldan ne kadar anladığını ortaya koyanlara inat bu oyunun nasıl oynanması gerektiğini anlatıyor resmen. Kaptan Arda Turan hem hücumda hem defansta etkisini arttırdı. Oyundan çıkarken kaptanlık pazubandını neden ikinci kaptan Ayhan'a vermedi de Mehmet Topal'a verdi anlamadım. Kewell ise yine bambaşka. Futbolcu kalitesini istatistikle tutanlar için gollerine ve asistlerine devam ederken, futboldan keyif almak isteyenlere de profesyonellik ve zerafet dersi vermeye devam ediyor. Yine tekmeler yiyor rakip baltalardan, yine anlamsız sarı kartlar görüyor hakemlerden ama her maçın sonucundan katkısını eksik etmiyor.
Bunların ötesinde Nonda'nın oyuna girdiği andaki oyun şablonu özellikle orta saha ve hücum hattı sene başından beri gönüllerimizdekini ortaya koydu. Topal-Elano-Arda orta sahasına ilaveten Keita-Kewell-Nonda forvet üçlüsünde özellikle bugün çok formsuz olan ama haftalardır sakat sakat oynamaya çalışan Nonda yerine mahallenin delisi Baros'un gelmesiyle bu 6'lı arasında kordinasyon sağlanabilirse ütopik bir durum yaratılabileceğine inanıyorum. Ama Aydın ve Barış'ı sahada görmeye katlanamıyorum. Futbol zekası yerlerde sürünen bu iki adam sahada görmek istediğim herşeyi resmen siliyor. Sabri'yi sevmeye başlayan bu bünye Barış-Aydın ikilisini kaldıramıyor bir türlü.
Öyle ya da böyle yendi Galatasaray bugün. Hem de son dakikalarıyla Kewell'ın korner pozisyonu maçın 4 dakika uzaması gibi durumlarla deja-vu'nun kenarından dönen maçta. Takıma moral lazım biraz daha da özgüven şimdilik. Ama en önemlisi biraz defans çalışın hocam defansta. Sen defanstan anlamıyorsan sevgili Rijkaard yerine Hıncal'ı getirelim defans uzmanı olarak..
ibodan geliyor, mavi yelek mor kravat..
allee sen hep böyle uzun yazıp beni yormak zorunda mısın gözüm ya :))
YanıtlaSilöpüyorum hepinizin gözlerinden, çarşıdan selamlar :)
bir hafta sonu organizasyon talebimi buradan bildireceğim askerlik bitmeden önce, kaale alırsınız sanırım ;)
görüşmek üzere
Güle Güle, hosçakal sevgilim
YanıtlaSilSen olmasan bile, geçer bu günlerim,
Sarıyla Kırmızı, tek vazgeçilmezim
Cimbombomum benimm..
Alperim kardeşim, seni bir kere bile ziyarete gelmemiş kardeşini utanca sevkettin. sen yeri zamanı belirle gelmeyen Maldonado olsun..
YanıtlaSil