2 Ekim 2009 Cuma

Sturm Graz'dan acımasız gerçekler..


2001 yılında, tarihinin o ana kadarki en güçlü kadrosuna sahip olan Galatasaray, futbol literatürümüze karın ağrısını katan Mircea Lucescu teknik direktörlüğünde Şampiyonlar Ligi'nde Sturm Graz'ı yenememişti. Ama deplasmanda 3 yemesinden daha çok ağrıma giden kendi sahasında son 5 dakika karşılıklı olarak top çevirmeleriydi. Bu benim inandığım futbolu güzel yapan herşeyi terk etmek demekti zira. Düşünsenize ya maçlar başlamadan beraberlik halinde 2 takımın da çıkacağı kesin olsaydı. 90 dakika karaktersizce mi oynanacaktı maç??

Bugün yine bir Sturm Graz maçında, yine tarihinin en güçlü kadrolarından birine sahip Galatasaray, Hollandalı teknik ekibin 3-4 aydır emek verdiği herşeyi terk ederek, Türk Milli Takımı'nı yarı finale çıkardığı için başarılı kabul edilen kendi sistemine döndü. Bu, bugün bu sahada alınacak bir mağlubiyetten çok daha önemliydi bence. Zira Eskişehirspor maçında berabere kalmamıza rağmen maçı huzurlu terk eden ben, bugünkü sistemsizliğe tahammül edemedim.

Galatasaray'ın oyun yapısının olgunlaşması elbette ki çok zaman alacak ve bu süre içinde 11 kişiyle topun arkasına geçen futbol katillerine puan vermesi çok normal. Normal olmayan top oynamaya hiçbir niyeti olmayan bir Avusturya takımına bu kadar anlamsız pozisyonların verilmesi disiplinden tamamen kopulması. Maça inanılmaz isteksiz başlayıp sol çizgisini terk etmeyen, top ayağına her geldiğinde Diego Armandovari hareketlerle kendini Türk kamuouyuna ispatlama gereği duyan kaptan Arda ile girdikten sonra alışık olduğumuz Premier Lig ortalarını ve güzel şutlarını göremediğimiz "manevi ağabeyim" Kewell benim için maçın hayal kırıklıkları oldu. Ama oynadığı sağ bek pozisyonun "bek" kısmını ikinci yarıda tamamen bırakan Sabri, basit pasları vermekte bile zorlanan Mehmet ve top kontrolü yapamamasını eskiden istekli oyunuyla kapatan ama bugün onu da kapatan Baros maçın hayal kırıklığı bile yaratamayan adamları oldular. Sabri önde çok topa bastı ve eskisinden çok daha iyi kullandı birçoğunu belki ya da Mehmet Topal'ın ne kadar önemli bir kesici olduğu oyundan çıktığında daha iyi çıktı ortaya hatta Baros gol attı ama takım oyunu anlamında epeyce zarar vermiş oldular.

Emre ve Ayhan ise ne kadar önemli oyuncular olduklarını bir daha gösterdiler. Emre orta sahada oyun kurmakta olan bir futbolcunun ne zaman indirilmesi gerektiğini ilk golde müdahale edemeyen Topal'a örneklerle gösterdi. Ayhan ise Sarp ve Topal'ı yanına alıp bakın böyle pas alınır böyle pas verilir böyle hücum böyle savunma yapılırı özel derslerle göstermeli. Zira oyun düzeninin kopması ile Ayhan'ın oyundan çıktığı dakikalar arasında çok fark olmaması sistem içerisindeki rolünü yeterince ortaya koyuyor derim.

Bir sözüm de Kapalı tribünden kombine alan taraftarları yığıp yığıp kapıları maça yarım saat kala açarak ufak çaplı bir izdihama yol açan ve evlerinde oturan yaşlı analarının kulaklarının gecenin 10'unda stada giremediği için tepkili olan taraftarlarca çınlatılmasına yol açan sorumlulara. Hemen hemen hiç dolduramadığımız Zulümpiyat Stadı'nın kapalı tribününe girerken bile ezilme tehlikesi geçirmiş biri olarak değil Seyrantepe, Camp Nou yapılsa şehrin ortasına yine de bu zihniyetle biz sıkış tıkış gireriz içeri.

Halen gerginim dandun futboldan dolayı, yazıda sürç-i lisan ettiysem affola diyeyim..
Burkay der ki: Graz'ı Eskişehir'de yendik mi, kırarız Rıdvan'ın bacağını..

3 yorum:

  1. tahterevalli sistemi frank, tahterevalli sistemi...abi şöle bir durum var.. 2 bek birden atağa kalktı mı, sevmediğim mehmet topal kardeşim ileri çıkıp orada top kaptıracağıma geri gelip yanımdan geçen adamın geçmesine direk izin veririm diye geri çekiliyor. arkadaş orda o golü yemememiz lazım. takım atağa kalkarken her gol yediğinde duygusal ve mantıksal zekaları olan GS li kardeşlerim, ileri çıkmaya korkuyorlar ya da yamalak çıkıyorlar..dötüm dötüm die tabir ettiğimiz bir sistem ortaya çıkıyor..:)) olumsuz yönleri vardı maçın ancak al lee kardeşim görüyorumki topal a karşı beslediğin bu çocuk olacak tezini duygusal anlamda sürdürüyorsun..adam kesicilikten bahsederken mustafa sarp oyuna girdikten sonraki bölümde orta sahayı tek başına hem tek pas anlamında hem kesicilik anlamında gayet iyi toparladı onu belirtmek isterim..
    Sonuç olarak GS sezon başı yapmaya başladığı verkaç, duvar pası gibi futbolun temel öğelerini direk unutmuş vaziyette..hoca toparlar diye düşünüyorum..

    KinG

    YanıtlaSil
  2. Ben de maç sonunda çok sinirliydim, ama sakin kafayla düşününce, tam tersi, henüz kör topal işleyen sistemden kopmamak için her şeyi yapmaya çalıştı takım. Hatta pas ile pozisyona girmek, topu şişirmek yerine boş adamları bulmaya çalışmak için gereksiz geri paslar bile yapıldı. Bu konuda, sürekli sağa sola geriye oynamak değil de, boş adamların sürekli koşular yapması gerektiğinin anlaşılması gerekiyor.

    Defansif anlamda, disiplinli bir takıma karşı ne kadar pozisyon verebileceğimiz görüldü. Bence puan olarak olmasa da, hataları görmek açısından çok pozitif bir maç oldu.

    YanıtlaSil
  3. İlk yarıyı beğenmedim. Ancak 2. yarıya fırtına gibi girdik. Son 10 dk yı tv başında ayakta izledim. Kaçan gollerde çılgına döndüm televizyona yumruk atasım geldi Hele hele Elano. Ah be Elano, keşke o topa hareketle vurmak yerine düz vursaydında 2-1 alsaydık şu maçı. Ve bir tepkide Sabri'ye. İçerde 2 kişi boşken kaleye vurmak ve gol atamamak. Candan oynamasına sözüm yok, ama artık bunları aş be Sabri!

    YanıtlaSil